Enok’un Kitabı [1] dinler tarihinin en ilginç metinlerinden biridir. İçinde anlatılanlar birçok kişiye bir bilimkurgu kitabı okuyor izlenimi verse de Enok’un Kitabı, Yahudi mistisizminin temel taşlarından biridir. Enok’un Kitabı, önceleri bizim “Eski Ahit” ya da yanlış olarak “Tevrat” diye adlandırdığımız Tanah’ın [2] Apokrif kitaplarından biri olarak kabul ediliyor olsa da sonradan “kaybolmuştur.”
Bu “kayboluş”un nasıl olduğu bilinmemektedir. Bu kayboluşun nedenlerini anlamak için öncelikle Apokrif Kitap kavramına bakmak gerekmektedir. Apokrif kitaplar, Yahudi dini külliyatında bulunduğu halde Tanah’a dahil edilmemiş olan kitaplardır.
Apokrif sözcüğü Yunanca’dan gelmekte olup, “saklı”, “gizli” anlamını taşımaktadır. Apokrif sözcüğü daha çok Protestanlar tarafından kullanılmakta olup, Katolikler genelde, Kitab-ı Mukaddes’e dahil edilmeyen bu kitaplar için “deuterokanonik” sözcüğünü kullanırlar. Yahudi dini külliyatında olan kitapları Tanah’a kimler, nasıl ve hangi kıstaslara göre seçmişlerdir bir bilgimiz yoktur, ancak bildiğimiz Tanah’ın MS 90 yıllarında artık saptanmış olduğudur.
Hıristiyanlar ise bu kitaplarla daha sonra ilgilenmiş ve Kitab-ı Mukaddes dördüncü asırdan sonra şekillenmeye başlamıştır. Bu bağlamda Enok’un Kitabı’nın ne zaman yazıldığı da bilinmemektedir. Ancak yapılan araştırmalar bu kitabın bir defada yazılmadığını uzun yıllar içinde değişime uğradığını ve birkaç yazar tarafından eklemeler yapıldığını göstermektedir.
Örneğin Gözcüler’den söz eden bölüm en eski bölümlerden olup MÖ 300 yıllarına giderken diğer bölümleri MÖ 1. yy’a kadar tarihlenebilmektedir. Yunanca nüshaları bilinmekle birlikte, orijinalinin Aramice olduğu düşünülmektedir. Enok’un Kitabı ise yukarıda belirttiğimiz gibi, başlangıçta Apokrif kitaplar içinde var olmakla beraber sonradan ortadan kaybolmuştur.
Zaten Apokrif sözcüğü de zamanla daha farklı bir anlam kazanarak “okunmaması” gereken anlamına gelmiş ve kitapların çoğu sadece belli kimseler dışında okunamaz hale gelmiştir. Ancak her şeye rağmen Enok’un Kitabı, Kutsal Kitap’ın birçok yerinde alıntılarla yaşamış ve bazı apokrif kitaplara da esin kaynağı olmuştur. (Graves, Patai; 2009) Dini külliyatı çok iyi koruyan bir ruhban sınıfının elinde böyle bir kitabın kaybolması, bu kitabın okunmasını “uygun bulmayan” bir dini görüşün varlığını da akla getirmektedir.
“Düşmüş Melekler” ve kötülüğün kaynakları gibi çok marjinal konulardan bahseden Enok’un Kitabı’nın ise hem Yahudi din adamları hem de özellikle kilise babaları tarafından da sapkın olarak kabul edilmiş olması büyük olasılıktır.
Bu nedenle bu kitap tarihin bir yerinde “kaybolmuştur”. Ancak bu durum çok uzun sürmemiş ve 1773 yılında bir söylenti üzerine İskoç araştırmacı ve Mason [3] James Bruce Habeşistan’a gitmiş ve Enok’un Kitabı’nın orada bir manastırda saklanmış üç nüshasını bulmuştur.
Kitap 1821 yılında İbranice profesörü Richard Laurence tarafından İngilizce’ye tercüme edilmiş ve bu derlememizin de ana kaynağını oluşturmuştur. Enok’un Kitabı’nın tam olarak varlığının ispatı aslında Ölü Deniz Yazmaları’nın bulunmasıyla da alakalıdır.
Yazmalar 1947 yılında bir çoban tarafından, Ölü Deniz kıyısında Kumran’da bir mağarada rastlantısal olarak bulunmuştur. Daha sonra, bu yazmalar Kudüs Üniversitesi’nin eline geçmiş ve bu mağaralarda araştırmalar başlamıştır. 1958 yılına kadar süren çalışmalarda birçok yazmanın yanı sıra arkeolojik başka bulgulara da rastlanmıştır.