Kitap Özetleri

Halide Edip Adıvar Yolpalas Cinayeti Konusu ve Özeti

Yazıda “      Halide Edip Adıvar,  Yolpalas Cinayeti “   romanı hakkında bilgiler, romanının özeti,  romanın konusu, ana fikri,  romanın kahramanları, romanın olay örgüsü,  romanın yazarı,  “Halide Edip Adıvar, Yolpalas Cinayeti  ” hakkında bilgiler “Halide Edip Adıvar,  Yolpalas Cinayeti  “   romanın şahıs kadrosu  yazarın diğer
romanları, “Halide Edip Adıvar,  Yolpalas Cinayeti “   adlı eserden alıntılar yer alır.  Eser hakkında yorumlar,  romanın anlatım tekniği, yazarın bakış açısı, romanın tekniği, romanın türü, çevrildiği diller, eserin basım yılı, basım hikâyesi, yazar ve eseri arasındaki, eserle yazarın biyografisi arasındaki alakalar incelenmiştir.

Halide Edip Adıvar Yolpalas Cinayeti Konusu ve Özeti

Yolpalas Cinayeti, Halide Edip Adıvar ’ın ilk kez 1937 yılında yayımlanan bir romanıdır. Milli Mücadele  yıllarında eşi Adnan Adıvar ile birlikte Atatürk’ün en yakınındaki kişilerden birisi olan  Halide Edip 1924 yılından sonra eşi Adnan Adıvar ve kendisinin Atatürk ile ters düşmeye başlamalrı sonucunda yurt dışına çıkmış bu eserini de 1939 yılına Atatürk’ün ölümüne kadar kaldıkları İngiltere ve Fransa’da geçen yılları içinde yazmıştı.

Halide Edip 1923 yılına kadar kahramanları kadın olan ve daha ziyade istiklal savaşı yıllarını konu edinen milliyetçilik vatanperverlik yönleri ağır basan sosyal romanlar yazmış 1924 yılından sonra yazdığı romanlarda ise siyasi hedeflerden uzaklaşan konularda romanalar yazmaya başlamıştı. Yolpalas Cinayeti adlı romanı da siyasi konulardan uzak , sosyal faydayı ilk plana almayan  daha ziyade macera türüne daha yakın duran bir romanı olmaktadır.

Yolpalas Cinayeti aynı ad ile 1955 yılında aynı adla sinemaya da uyarlanmıştır.

Kitabın Kahramanları:

Akkız, Bay ve Bayan Sallabaş, Mükerrem, Akkız”ın annesi Ümmühan, Nuri Bey ve karısı ile Bülent

Romanın Konusu

Roman İstanbul’un zengin semtlerinden birinde olan Yolpalas apartmanında yaşanan bir cinayet konusunu işlemektedir.  Sosyetik bir ailenin hastalıklı oğluna bakmakta olan Akkız  adlı bir dadı bir gece evin hanımını yaralayıp evin soförünü de öldürmüş suçunu da itiraf etmiştir. Fakat evin şöförü  Mükerrem’i öldüren Akkız’ın  işlediği cinayetin  altında bir çok trajedi vardır.

Kitabın Ana Fikri

İntikam duygusu en uysal insanları bile cinayete sevk edebilir.  Kötülük eden kötülük bulur ama masum insanların da hayatlarını mahvetmelerine sebep olur.

İGİLİ LİNKLERİMİZ

Kitabın Özeti:

Sivrihisar’da oturan Nadire ve annesi mahkemeye düşmüştür.  Akkız, çalıştığı evdeki şoförü ve evin hanımını öldürmekle suçlanmaktadır. Akkız,.kaz tüyünü andıran sarı saçlı, mavi gözlü, kara kaşlı bir kızdır. Bu yüzden asıl adı Nadire olan bu kıza köyünde  “Kaz Akkız” demektedirler.

Annesi ölünce Abidinler Nadire’yi yanlarına almışlar ve onu gece gündüz çalıştırmışlardır. Nadire buradan da besleme olarak Refika ve Nuri çiftinin Bursa’daki evine yerleşmiştir. .Nuri Bey ve karısı onu büyütmüşler, okula gönderip tahsil yapmasını da sağlamışlardır. Nadire Refika’nın vasıtasıyla Bursa kaplıcalarına gelen Sallabaş ailesi ve oğlu Bülent ile de tanışır. Sallabaş ailesinin oğlu Bülent Akkız’ı çok sevmiştir.  Bay ve Bayan Sallabaş’, oğulları Bülent’e dadılık yapması için Akkız’ı yanlarına alırlar. Böylece de  Akkız  Sallabaşların apartmanı Yolpalas’ta dadı olarak çalışmaya başlamıştır.

Bayan Sacide Sallabaş aslen Karagümrüklü fakir düşmüş bir memur olan  Agah Efendi’nin kızıdır. Sacide on yedi yaşına kadar Karagümrük’te kardeşlerine dadılık yapmış, babası Agah Efendi onun dışarı çıkarmamış adeta onu eve hapsetmiştir.

Halka açık olan bir dancing merkezinde Bay Sallabaş’ı çok etkilemiş ve Bay Sallabaş onunla evlenince Yolpalas’ın haımefendisi olmuş, bu tarihten sonra da yoksulları küçük gören ne oldum delisi ve sonradan sosyeteye karışan bir kadın olup çıkmıştır.

Bir süre sonra  Nadire’nin annesini soyup kaçan Mükerrem, Yolpalas apartmanına şoför olarak gelmiş Nadire,  onu hemen tanımış ama tanıdığını belli etmeden ondan uzak  durmaya çalışmıştır.

Sallabaş ailesi bir gün sosyeteye ziyafet vermiş ve  o gece ziyafet Rıfkı ve Bayan Sallabaş yine tartışmışlar ve bu olay kimsenin dikkatinden kaçmamıştır. O ziyafet akşamında Mükerrem,  Nadire’nin odasına gelerek  Nadire’ye çirkin tekliflerde bulunmuştur. Nadire onu hemen orada öldürmek ister ama Bülent uyuduğu için o anda onu öldürmek istemez..

Mükerrem bunun üzerine Bayan Sallabaş’a onu şikayet edip kovduracağını ve yerine başka bir dadı aldıracağını sonra da Bülent’i de öldüreceğini söyler.

Sabah olduğunda Sallabaş ailesinin hizmetçisi olan Eienette, gelerek  Nadire’ye evi terk etmesini, hemen eşyalarını toplayıp gitmesini  Bülent’e de bundan böyle kendisinin bakacağını söyler. Nadire’nin aklı başından gitmiş, Sacide’nin ayaklarına kapanıp,  Mükerrem’in  Bülent’i de öldürmesine engel olmak istemiştir.

Naadire  bunun için Sacide’nin yanına gittiğinde Sacide’nin tırnaklarını boyadığını Mükerrem’in de   diz çökmüş  bir şekilde Sacide’nin yüzüne baktığını görür. Her ikisi de dalgındır.. Nadire masanın üstündeki bıçağı alır ve Mükerrem’in boynuna saplar. Bu sırada Nadire,  Bayan Sallabaş’ı (Sacide’yi) de yaralamış ve tutuklanan Nadire,  suçunu kabul ederek  “ Mükerrem’i anamın emmisi oğlu olduğu için vurdum “ “ Sacide’yi de kjaza ile yaraladım “ diye ifade vermiştir.

Nadire ‘nin avukatlığını ise Avukat Rıfkı üstlenmiştir.  Rıfkı ise Murat Sallabaş’ın yeğenidir ve bu dava  genç bir avukat olan Rıfkı’nın ilk davsı olmaktadır. Rıfkı, Nadire’yi önceden de Bursa’dan tanımaktadır. Rıfkı,, bu davayı üstlendikten sonra Akkız’ın kaldığı hücreye giderek onunla konuşur ve bütün hikayeyi öğrenir.

Akkız’ın babası öldüğü için evin geçimini annesi sağlamaktadır. Annesinin tek amacı iki öküz satın alarak hizmetçilik işleri ile uğraşmaktan kurtulmaktır.  Nadire’nin annesi evine erkek almakta çevreye de onları emmioğlu olarak tanıtmaktadır. Bu nedenle köylüler annesine ve Nadire’ye iyi gözle bakmamaktadır.

Mükerrem adındaki bir adam da Nadire’nin annesinin emmisi oğlu gibi tanıtılmış ve o adam Nadire’ye iyi davranmadığı gibi,  Nadire’nin en sevdiği arkadaşı Sırmayı da öldürmüş bu da yetmemiş gibi Nadire’nin annesinin öküz almak için biriktirdiği paraları da alarak ortadan kaybolmuştur.

Rıfkı, mahkemenin uzatılmasını ve Nadire’nin müşahede altında tutulmasını sağlar. Rıfkı daha sonra araştırma yapmak için Nadire’nin köyüne kadar da gider.  Onun ve Mükerrem’in hakkında bilgi toplar. Daha sonra Nadire’yi de mahkemede dile getirir.

İşlenen cinayet hakkında tanıklar ve Mükerrem ‘i tanıyanlar dinlendikten sonra Nadire’nin tımarhanede kalmak şartıyla suçsuz olduğuna karar verir.

11
Hakim:
“Adın ne?”
“Kaz Akkız.”
“Evrakında Nadire yazılı.”
“O hizmetçilik adım.”
“Lakabın neden Kaz?”
“Köyde kaz güderdim.”
“Kaç yaşındasın?”
Mücrim biraz düşündü. Parmaklarıyla hesap yaptı.
“Yirmi üç kadar olacak.”
“Emin değil misin?”
“Nüfus tezkerem
1
sonradan çıktı. Asıl yaşımı göster
miyor.”
“Nüfus tezkeren yaşlı mı gösteriyor?”
“Hayır, daha genç gösteriyor.”
Adliye, aksi ispat edilinceye kadar ekserî şüphe eder.
Hâkime bu, bir kurnazın doğru görünmek için yaptığı
manevra gibi geldi. Ahali derhal kızın doğruluğuna iman
etti. Yüzünü iyi görebilmek için arkadaki başlar kalktı.
Hâkim devam etti:
“Şoför Mükerrem’i vurduğunu itiraf etmişsin.”
1. Nüfus cüzdanı, kimlik belgesi. (Y.N.)
I
12
“Evet, vurdum.”
“Niçin vurdun?”
“Anamın emmisi oğlu da onun için.”
“Ananın bütün emmisi oğullarını vuracak mısın?”
“Onlara rastlamadım.” Bu, halka kızın anasının bütün emmi oğullarım vurmaya karar verdiği hissini verdi. Fakat mücrim başını öne eğmiş düşünüyordu. Biraz sonra hâ­kime baktı. Yaş meselesinde gösterdiği sarahat ve doğruluk merakını bir daha izhar etti. Kalınlaşan ve boğuklaşan bir sesle ilave etti. “Mükerrem’le başka hesabımız vardı.”
“Ne hesabı?”
“Diyemem.”
“Hakikati söylemezsen hakkında fena olur.”
“…”
“Nerelisin?”
“Sivrihisar’ın Alacapınar köyünden.”
“Babanın adı?”
“Sati Çavuş.”
“Ananın?”
“Ümmühan.”
“İstanbul’da ne iş görüyorsun?”
“Çocuk dadılığı.”
“Bay Sallabaş’ın evinden başka yerde hizmet ettin mi?”
“Hayır.”
“İlk kapın mı?”
“Hayır. Bursa’da Bay Nuri’nin evinde beslemelik ettim.”
“Daha evvel?”
“Köydeydim.”
“Bayan Sallabaş’ı da vurmuşsun. Onunla da mı hesabın vardı?”
“Hayır. Kaza oldu. Boğazıma atıldı, gırtlağımı sıktı,istemeyerek elimdeki bıçak karnına saplandı.”
“Nasıl ispat edersin?”
Mücrim, siyah bluzunun düğmelerini süratle çözdü.
Beyaz, uzun ve dik bir kadın gerdanı göründü. Üstünde küçük tırmıklar ve mor, siyah çürükler vardı.
Hâkim en sert sesiyle:
“Göğsünü kapa.”
Halk mücrimin yüzünü görmek için birbirinin üstünde; heyecan gürültü artıyordu. Hâkim çıngırağı çaldı.
“Gürültü kesilmezse celseyi tatil edeceğim.” Ve gürültü bıçakla kesilmiş gibi dindi. Fakat seyircilerin en uzaktası bile mücrimin yüzünü görebilecek bir vaziyet almıştı. Gençti. Saçlarının sarılığı ve yumuşaklığı
bir kaz palazı tüyünü hatırlatıyordu. Saçları sımsıkı arkaya doğru fırçalanmış, ensede toplanmış, başında sola
eğik, küçük, bej bir kasket vardı. Yüzü boyasızdı fakat duru beyazdı. İki büyücek sabit mavi gözün üstünde gür kara kaşları vardı. Burun küçük, dudaklar renksiz fakat muntazam. Arkasında bej bir yağmurluk. Göğüs ileriye doğru, vücudun üstü donmuş gibi hareketsiz, kalçadan aşağısı, konuşurken hafif hafif yandan yana sallanıyor.
Biraz kaz yürüyüşünü hatırlatıyor.
***
Mahkemede kendine Kaz Akkız ismini veren Bay Murat Sallabaş’ın oğlu Bülent’in dadısı Nadire, şoför
Mükerrem’i öldürmüş, Bayan Sallabaş’ı karnından yaralamıştı. Belki cinayetin fecaatinden ziyade halk, bu cinayete karışan isimlerin şöhretinden dolayı alakadar olmuştu. Hele bu cinayetin etrafında cinsî bir dedikodu
dolaşması bu alakayı biraz daha derinleştirmişti. Fakat davanın daha başka ve esrarlı cepheleri de vardı.
1. Kaz, ördek, güvercin gibi bazı kuş yavrularının civcivlikten sonraki durumu.
(Y.N.)
Serveti altı rakamdan fazla sayıyla gösterilen her adam göze batar, çene yorar. Bay Murat Sallabaş milyonerdi. Zenginlik fukaralık davası dünya kuruldu kurulalı güdülür. Buna halkın aç, tok davası dediği vardır. Aç, “Tok açın halinden anlamaz,” der. Tok, “Açlar hasetçidir,” der. Hülasa aralarında bir uçurum ve daimi bir mücadele vardır. Son zamanlarda sol taraf cereyanlarının kuvvetlenmesi bu davayı daha bariz bir şekle soktu. Ve zengin adam servetini ne kadar namuskâr usullerle kazansa yine kâr etmiyor. Mutlaka hilesine ve aharın hakkını verdiğine dair bir şüphe uyanıyor. Hele zengin müteahhit ise bu şüphe kanaat halini alıyor. Ve eğer zengin bir de servetini teşhir eder, halk seviyesinden çok yüksek yaşarsa kanaatin yanındaki haset, gayz ve kin halini alıyor. Dava esnasında Bay Sallabaş’ın üç otomobili olduğu bir münasebetle söylenince halk arasında bir uğultu oldu. “Vay kerata vay!” diyorlardı. Han, hamam, apartman yetmiyormuş gibi üç de otomobil ha! Bir tanesi nesine yetmiyor! Mutlak onun azılı, dişli bir dayısı olacak.
Bay Murat Sallabaş yol müteahhidiydi. Fakat umumun “dayı” ismini verdiği siyasi bir hamisi yoktu. Kazancını zekâsına, emeğine ve kabiliyetine borçluydu. Doğrudan doğruya münakasalara girmiş, normal bir şekilde
kazanmıştı. Gerçi kumpanyasının amelesi hakkında hayli dedikodu vardı. Güya kumpanyası verdiği ücretin yarısını ameleye fahiş fiyatla yemek ve içki satan lokantalardan çıkarıyormuş. Güya bilmem hangi tünel açılırken bir işçinin belkemiği, ötekinin bacağı kırılmış, memleketlerine eli boş gönderilmişler. Bunların hepsine Bay Sallabaş mantıki cevaplar verebilirdi. Fakat hacet yoktu.
Çünkü bu büyük servetten yegâne istifade eden bayanı bu dedikoduların psikolojisini pekâlâ teşrih ediyordu:
“Biz havyar yiyor, şampanya içiyoruz, ötekiler soğan sarımsak yiyor, nefesi kokuyor. Hep haset. İşçilere güya yapılan haksızlığa gelince, o da Bolşevik makulesi baldırı çıplakların çıkardığı yalanlar. İkisine bir akşam şampanya içirsek, iki gün otomobile bindirsek derhal dillerini kedi yemiş gibi susarlar.”
Fakat herhalde zavallı Bay Murat Sallabaş’ın bu kadar dile gelmesine, göze batmasına sebep olan da yine
bayanıdır.

Yazar

BENZER İÇERİKLER

BUGÜNÜN SARAYLISI ROMAN ÖZETİ (REFİK HALİT KARAY)

Editor

FALİH RIFKI ATAY’DAN ATATÜRK DÖNEMİNE IŞIK TUTAN ESER: ÇANKAYA -1-

Editor

FIRTINAYA KARŞI ROMAN ÖZETİ (GAYE HİÇ YILMAZ)

Editor

Yorum bırak

* Bu formu kullanarak yorumlarınızın bu web sitesi tarafından saklanmasını ve yayınlanmasını kabul etmiş olursunuz.

İnternet sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz ve internet sitemize yapacağınız ziyaretleri kişiselleştirebilmek için çerezlerden faydalanıyoruz. İstediğiniz zaman çerez ayarlarınızı değiştirebilirsiniz. Kabul et Daha fazla oku

Gizlilik ve Çerez Politikası