Siyaset

Hatırla!Geçmişin Geleceğindir

hatirlagecmisingelecegindir
Hatırla! Geçmişin Geleceğindir’i okurken, hem geçmiş yüzyıl içinden bugüne taşınan şaşırtıcı fotoğrafları bulacak, hem de günübirlik olana düşmeden yapılan yorumların, geleceğe dönük kılavuzluğunu fark edeceksiniz.
İnsan, unuttuğunu da unutuyor bu yüzyılda. Onun için olsa gerek, Alatlı, yüksek sesle ve inatla hatırlatıyor bize yazılarında, geçmişin geleceğimizi çepeçevre kuşattığını..
Tarih yazan bir millet iken, tarih okumayı bile unutan bir kalabalığa dönüştüğümüzü, bu kitabın sayfalarında sergiliyor satır satır, harf harf.
Günübirlik gibi görünen olayların arka planlarındaki geçmiş zaman hesaplaşmalarını sezdiriyor. Bir bilinçlendirme çabası içinde doğruları ve hassasiyetleri ıskalamadan Yorumluyor olan biteni..
Onun için bu kitap okundukça geçmiş gelecek kelimelerinin arasında duran, ince yatay çizgi gibi belirginleştiriyor kendini alıcılarına.
Kılavuzluğunu, okurlarıyla tanışıklığı ve yazının imkanları ölçüsünde ustaca kullanıyor yazar.
Eni sonu söylemekten asla vazgeçmediği şey ise: Hatırla! Geçmişin Geleceğindir, oluyor.

Önsöz
Hatırla! Geçmişin Geleceğindir…

Bu yazılar. Alev Alatlı’nın Zaman Kitap’ta yayımlanan ‘Şimdi Değilse Ne Zaman?’ ve “Hayır! Diyebilmeli İnsan* kitaplarının bir devamı olma özelliğini tadıyor. Zaman’da yazılan Yorumların üçüncüsü…
‘Hatırla! Geçmişin Geleceğindir” i okurken; hem geçmiş yüzyıl içinden bugüne taşınan şaşırtıcı fotoğrafları bulacak, hem de günübirlik olana düşmeden yapılan yorumlanıl, geleceğe dönük kılavuzluğunu fark edeceksiniz.
İnsan, unuttuğunu da unutuyor bu yüzyılda. Onun için olsa gerek; Alatlı, yüksek sesle ve inatla hatırlatıyor bize yazılarında. geçmisin geleceğimizi çepeçevre kuşattığını…
Tarih yazan bir millet iken; tarih okumaya bile unutan bir kalabalığa dönüştüğümüzü, bu kitabın sayfalarında sergiliyor satır satır, harf harf. Günübirlik gibi görünen olayların arka planlarında ki geçmiş zaman hesaplaşmalarını sezdiriyor. Bîr bilinçlendirme çabası içinde doğruları ve hassasiyetleri ıskalamadan Yorumluyor olan biteni…
Onun İçin bu kitap okundukça ‘geçmişgelecek’ kelimelerinin arasında duran, ince yatay çizgi gibi belirgin ‘eştiriyor kendini alıcılarına.
Kılavuzluğunu, okurlarıyla tanışıklığı ve yazının imkânları ölçüsünde ustaca kullanıyor yazar.
Eni sonu söylemekten asla vazgeçmediği şey ise, ‘Hatırla! Geçmişin Geleceğindir’, oluyor.

Zaman Kitap

Kurtlar vadisi

Amerikan Deniz Piyadelerinin (“Mariane”Ierinin) şehadetnamelerini duymamışınızdır. “Mezuniyet” türeni, gencecik erin, “Bir Deniz Piyadesi Nedir?” haykırısı ile başlar ve söyle devam eder: “Birleşik Devletler Deniz Piyadeleri, iki yüz yılı aşkın titremesidir yerin! Cehennemdir! Ölümdür! Yıkımdır! Dünyanın pörsüğü en iyi savaş makinasıdır! Bombaların açlığı bir çukurda doğduk biz! Anamız bir M16, babamız ta kendisidir İblis’in!
Denk al ayağını! Senin hayatına yönelik yeni bir tehdittir, yaşadığım her an benim! Ben. kaba görünüşlü, gezginci bir deniz piyadesiyim! Ben, kibirli, benmerkezci ve küstahım1 korku tehdit bilmem; çünkü korkunun ta kendisiyim ben! Kan ve barsaktan oluşan yeşil bir canavarım! Suda da, karada da yaşayabilirim! Ama sudan çıktım ve cerahatimi dünyada mukim Amerika karşıtlarının üstüne boşaltıyorum! Ne uman gerekir, ne zaman olursa, muharebe alanında görkemli bir ölümle ölecek, hayatımı annem, deniz piyadeleri ve Amerikan bayrağı uğruna feda edeceğim!
Kartalı Hava Kuvvetleri’nden, cıpayı Deniz Kuvvetleri’nden, halatı Kara Kuvvetleri’nden çaldık bizi /forslarından bahsediyor, Amerikan Deniz Piyadelerinin forsları halat sarılı çıpanın üstüne konmuş kartaldır/ Allah dinlenirken Yedinci Gün’de, O’nun sınırlarını aştık, dünyayı çaldık! O gün, bu gün. gösteriyi biz yürütüyoruz!
Biz, piyadeler gibi yasar, denizciler gibi konuşur, her İkisinin de ayaklarını yerden keseriz şamarlarımızla! Gündüz asker, gece hovarda, dilediğimizde sarhoş ve Allah’ın izniyle. Deniz Piyadeleriyiz, biz!”
Gel, kardeşim, gel! Gel de, yasakla bütün şehadetnameleri ekranlardan! Yasakla ki, muhtelif smast zanlıları, dinleyip, dinleyip de büsbütün kudurmasınlar!
Ey, ihtiyatlı resmi/sivil aydınları ülkemin! Ey, hayatı göğüslemeye gelince, sıradanlaşan sıradışı entelektüelleri ülkemin! Sakın, duymasın bizim yeniyetmeler kötülüğün amansız bir gerçek olduğunu! Biri diğerinin gırtlağına çökmüş, boğazlamaya çalışan, aynı kalbi paylaştıkları için bir ömür boyu başaramayan, ak saçlı siyam ikizlerinin varlığını. Çıplak memelerine yapıştırdıkları çıplak bebelerini, açlıkla kudurtulmuş bekçi köpeklerine teslim etmeyen, karınları burunlarında. çırılçıplak gebeleri. Dağıtılan beyinleri. Akıtılan beyinleri. Boşaltılan beyinleri. Çocuk çığlıklarını. Dev… paraladığı ufacık çocukların cesetlerinden arta kalanları. Bir an önce ölmek için çırpınan gaz odası kurbanlarının haykırışlarını. Boşalan barsaklarının paniğini. Birkaç asılan, boynu kırık bedenleri! İşgalcilerin bir deri bir kemik bıraktığı bedenlerin dağlar gibi yığıldığı münbit topraklan. Çarpılan ağızlan, dökülen dişleri. Oyulan gözleri. Kanı. dışkıyı, karanlığı. Eksi altmış derece soğuğu, artı altmış derece sıcağı. Karbonmonoksit. amonyak, metan püsküren taşlaşmış gezegeni. Tamahı, ihaneti, zulmü, iftirayı, tuzağı dalavereyi. Soykırımın varlığını duymasınlar.
Sansür mide bulandım…
Yasaklayabilmek için kötülüğün gözünün içine bakmak zorunda olduklarını bilmesinler! Neyle karşı karşıya olduklarının ayırdına varmasınlar! Gerçeklerle silâhlanmasınlar, sakın! Sakın, bilmesinler aslında amansız bir savaşın ortasında doğduklarını! İhtiyatlı ahilerinin sesine, ‘doğru’ bellediklerine ters düşmesinler! Sakın farklılaşmasınlar! Yüreklerindeki savaşçıyı uyandırmaya kalkmasınlar! Umutsuzluğu ve korkuyu ilkesel olarak bilendik’ meşinler’ hışımla tek kitaplarına halkın yetişebilecekleri bilgisini güçlendirmeye kalkışmasınlar!
Monşer, ama herkes bilir, yiğitlik” İştiyakının çağdaş bir toplum yaratmak denil 1.’Nikeli bir ruh hali olduğunu! Herkes bilir. “vigillik” denilen ruh halinin güvenlik içindi.’ (Mırnava, rahat yaşamaya duyulan akıldışı husumet olduğunu! Gençlerimize rahat batmasın! Giyim kuşam, gastronomi, seyahat, eğlence, modalar, küsmeler barışmalar, nazlar niyazlar  aman çağdaş ‘trendlerin dışına düşmesinler! Gerçeklik yolunda entelektüel toz dumandan korkmadan yürümeye kalkmasınlar! Don Kişotluğa soyunmasınlar sakın! İnançlarını, güncel hal ve şeraitten, dost ve müttefiklerimizden, genelde kabul gören değerlerden, sağlıklarından, ailelerinden, kınanmak hatta nefret edilmekten üstün tutmasınlar! Küçük tür övgü ve da söylem ile mutlu olabilenleri, “sıradan adamdan yiğit olmaz, yiğit sıradan değildir” tafrasıyla küçümsemesinler. Kendilerinde var olduğunu keşfettikleri gücü, itiraf, teslim, ikrar, kabul ve ilân ederek, incelikli düşünürleri, ihtiyat sahibi insanları gücendirmesinler! Felsefi olmayan, kutsal olmayan bir tarafları olduğunu anlasınlar!
Aşın bireysel ve gururlu olduklarının farkına varsınlar. “Öteki “lerle aynı dokuyu paylaştıklarının çoğu zaman ayırdında bile olmadıklarını görsün, utansınlar! Her şeye rağmen, derin saygı gördüklerini hissediyorlarsa şayet, “yüce davranışlar” denilen eylemlerin, akıl İşi olmadığının idrakinde olsunlar! Günümüz Türkiye’sinde eylemlerini usa vurmayanlara kuşku ile bakıldığını unutmasınlar. Usa vurmaz, hisseder, ve eyleme geçer olmak; kısıtlamaya, sansüre gelmezlik yerleşiklerin huzurunu kaçırır, ince ruhlu olanlarımızın midelerini bulandırır, bilsinler.
Entelektüel kırtasiyeye değil, varlıklarındaki o gizli dürtüye, yaşayakalma güdüsüne itaat ettikleri gerçeğiyle avunmasınlar. Yaşayakalma güdüsü, zaman zamanen sıradan olanımızda da vardır varolmasına da, onlarınki süreklilik arz ettiği. ısrarcı, atak olduğu, yorulmak bilmediği için tehditkârdır. unutmasınlar! Zorluklan tebessümle karşılayan, tehlike sirenlerine kulaklarını tıkayıp kendi müziğini yapan, kendi davulunun ritmine yürüyebilen, az rastlanır ruhlar kendi hallerine bırakılmazlar, “dengesizlik” karşı karşıya kaldıkları en hafif itham olacaktır.
Yiğitliğin, “yiğitler”in kendilerinden başka kimseye erdem olarak görünmediğini de bilsinler. Hangi kitap kurdu demiş, öğretilmiş çaresizlik bu topraklarda yasayakalmamızın önündeki en büyük müşküldür diye? Kim demiş, en büyük müşkül, yitirdiğimiz özgüvenin …

Yazar

BENZER İÇERİKLER

John Locke – Hoşgörü Üstüne Bir Mektup

Editor

Friedrich Hayek – Kölelik Yolu

Editor

Jose Ortega Y Gasset – Kitlelerin Ayaklanması

Editor
Yükleniyor....

İnternet sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz ve internet sitemize yapacağınız ziyaretleri kişiselleştirebilmek için çerezlerden faydalanıyoruz. İstediğiniz zaman çerez ayarlarınızı değiştirebilirsiniz. Kabul et Daha fazla oku

Gizlilik ve Çerez Politikası