Kitap ÖzetleriRoman (Yabancı)

İkinci Cins ( Le deuxième sexe) ve Simone de Beauvoir Hakkında

ikinci cins le deuxieme sexe ve simone de beauvoir hakkinda 5ed727b0b8ab0

İkinci Cins ,(
Le deuxième sexe)  ve Simone de Beauvoir Hakkında

İkinci Cins,  özgün Fransızca adı
ile  (Le deuxième sexe), Simone de
Beauvoir’in (9 Ocak 1908’de Paris,  14 Nisan 1986) il kez 1949  Fransa’da
yayımlanmış olan otobiyografik bir deneme kitabıdır.

Eser Türkçeye ilk kez 1970 yılında çevrilmiş Payel Yayınları tarafından
“Kadın” başlığıyla 3 cilt halinde yayımlanmış sonra da birkaç baskı
daha görmüştür. Yazarın bu kitabı, “Kadın “, “ İkinci Cins” veya “İkinci
Cinsiyet
”  adları ile yayınlanmıştır.

Eser Türkiye de dahil olmak üzere bir çok ülkede  oldukça ilgi görmüş, Le Monde’nin -Yuzyilin-Yüz
-Kitabi-listesi içindeki kitaplardan birisi olarak da kabul görmüştür.

İkinci Cins
ve Simone de Beauvoir Hakkında Bilgiler ve Genel Değerlendirmeler

Geleneksel bir ailenin kızı olarak dünyaya gelen yazar diğer birçok
eserinde de olduğu gibi bu eserinde de kendi özgeçmişinden büyük ölçüde
yararlanmış, yazarın bu eseri modern feminizmin temellerini atan ilk eser
olarak kabul edilmiştir. Matematik ve yabncı diller öğretmeni olan yazar, bu
eserinde varoluşçu felsefenin etkisinde kalarak var oluşun özden önce geldiği
temel düşüncesinden hareket etmiş kitabında “Kadın doğulmaz kadın olunur.” Prensibini ortaya koymuştur.

Aslında kendimle ilgili konuşmak istiyordum. Sevdiğim Manhood
arasında Leiris  ; Kendimizi bahane
etmeden açıkladığımız şehitlik testlerinden zevk aldım. Hayal kurmaya, bazı
notlar almaya başladım ve Sartre ile bu konuyu konuştum. İlk sorunun ortaya
çıktığını fark ettim: kadın olmamın anlamı nedir
? “

Yazar bu eserini İkinci Dünya Savaşı’ sonrasındaki kaos yıllarında
yazmış, aslında bu eserinde kendi özgeçmişinden hareketle kadınların durumu
hakkında düşüncelerini dile getirmeye çalışmış, erkek egemen toplumlarda
kadının yeri, kadının durumu, erkeklerin gözünde kadın, kadınların düşüncesinde
kadın nedir gibi sorulara cevaplar aramıştır. Eser, biyolojik, cinsiyet, ve
toplumsal cinsiyet kavramlarını da ortaya atarak kadının neden ötekileştiğine
dair teorileri ile de dikkati çeker.

 Eser bir kadının gözünden ve öz
geçmişinden hareketle yazılan basit bir gözlem veya deneme kitabı olmayı çok kadını
ve kadınlığı edebi, tarihsel, sosyolojik, biyolojik ve tıbbi açılardan irdeleyen
konuya varoluşçu bir yaklaşımla felsefi olarak da ele alan bir kitap özelliği
kazanmıştır.  Kadını erkek egemenliği
altında  “ ikinci seks “ olarak
değerlendiren yazar kadın için “Bağımlılık içinde bağımsızlık nasıl
bulunur?”  sorusuna cevap vermeye çalışan
kadın ve erkek eşitsizliğinin temel nedenlerini sorgulayan bir eser yazmıştır.

Kitap,  feminizm ve toplumsal
cinsiyet konularında kaynak  kitaplardan
birisi haline gelmiş, Beauvoir bu eserinde kadınların nasıl, ne şekilde ve
tarihi süreçlerde  “ikinci seks “
konumuna düştüğünü ele almış , erkek egemen olarak gelişen bu yapı içinde  kadınların neden öteki veya ikinci
cinsiyet  konumuna gelmesi konularını da
irdelemiştir. “  Kadın doğulmadığı
sonradan kadın olunduğu “ öz düşüncesi ile hareket eden Beauvoir;  erkekler ve kadınların gelişim süreçlerinde
benzer şekilde yetiştiklerini ama ergenlikten itibaren daha doğrusu cinsiyet
belirtilerinin şekillenmesi ile kadınların ikinci plana düşürüldüğü, ötekileştirildiği
düşüncesindedir. Yani ergenlik dönemine kadar erkelerle benzer bir ortamda
büyüyen kadın ergenlik döneminden sonra sahiplenilen,  ikinci plana atılan , cinsel bir meta
şeklinde görülerek sonra dan  kadın
edilen bir cinsiyet haline getirilir.

Eserdeki Bölümler
ve İçerikler Hakkında

Eserin ilk cildi varoluşçu bir bakış ile kadın konusunun mitlerde nasıl
ele alındığı, kadınların biyolojik yapıları ele alınır. Geçmişten bu güne edebi
ve tarihi anlamda kadına olan geleneksel bakış açılarının geçersizliği vurgulanır.
Kadının nasıl ötekileştiği, ikinci cins,
veya meta haline geldiğini, eski devirlere ait, efsanelerden mitlerden, edebi
eserlerden örnekler vererek açıklar.

İlk ciltte tarihte yaşamış olan bir çok meşhur kadınların hayatları üzerinden
kadın ve erkeğin toplumdaki yerleri konusunda hükümler çıkarılır.  Yazar bu noktada biyolojik cinsiyet ile
toplumsal cinsiyet kavramlarını ortaya atmış;   yazar
kitabının bu bölümünde Søren Kierkegaard’ın “… kadın olmanın en büyük
talihsizliği, bunun bir talihsizlik olduğunu anlamamaktır” sözüyle
başlamaktadı
r.” Sözünü ana düşünce olarak ele almıştır.  Yazar bu bölümde kadın olarak doğmanın bir
şanssızlık,  toplumsal açıdan öteki
olarak dünyaya gelmek olarak öne sürmektedir.
Kadın olarak dünyaya gelmeyi “yanlış hayatı yaşamak olarak gören
yazar, pek çok kadının erkek egemen bir toplumda bunun farkına bile varmadığını
vurgular.

Yazar

BENZER İÇERİKLER

Ferdi ve Şürekası ile Halit Ziya Hakkında Konusu ve Özeti

Editor

Kahrolsun Dostoyevski

Editor

Cazibe

Editor
Yükleniyor....

İnternet sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz ve internet sitemize yapacağınız ziyaretleri kişiselleştirebilmek için çerezlerden faydalanıyoruz. İstediğiniz zaman çerez ayarlarınızı değiştirebilirsiniz. Kabul et Daha fazla oku

Gizlilik ve Çerez Politikası