Türkçe’de yalnızca dört oyunu (Gözetim Altında, Hizmetçiler, Balkon, Paravanlar), iki denemesi (Gayet Düzgün Küçük Kareler Halinde Yırtılıp Kenefe Atılmış Bir Rembrandt’tan Arta Kalanlar, Giacometti’nin Atölyesi) ve yeni yayımlanan bir romanı (Gülün Mucizesi) ile tanınan, şiirleri, diğer romanları ve oyunları dilimize çevrilmemiş Jean Genet’nin belli başlı siyasi makalelerini ve kendisiyle yapılmış söyleşilerden bazılarını derledik bu seçkide.
Edebi kişiliğini tamamlayacaklarını ve daha belirgin -ne kadar olabilirse ve Genet’nin izin verdiği kadarıyla- bir Genet portresi çizeceklerini düşünerek seçtiğimiz yazılarda, Genet’nin siyasi tavırlarının yanı sıra hayata, edebiyata, dile, yalnızlığa, otel odalarına, suça, kötülüğe, ihanete, cinselliğe, güzelliğe, ölüme, kısacası eserinde tutkuyla izlediği temalara ilişkin görüşlerinin yer aldığı geniş bir yelpaze sunmak istedik.
Bu seçkiyi hazırlarken Genet uzmanı, Institut Mgmories de l’âdition contemporaine’deki (IMEC) Jean Genet eserleri ve el yazmaları bölümü sorumlusu Albert Dichy’nin hazırladığı ve 1991 ’de Gallimard Yayınevi’nce L’Ennemi diclare adıyla yayımlanan eserde yer alan genişletilmiş metinlerden ve notlardan da yararlandık. 1964-1986 yıllan arasında, edebi ürün vermekten vazgeçtiği bu yirmi küsur yıllık dönemde Genet, 68 Mayısı’ndan Vietnam Savaşı’na, Kara Panterler’den Filistin davasına, Mağripli göçmen işçiler sorunundan Baader-Meinhof a, (üm başkaldırı hareketlerine destek vermiş, gösterilere katılmış, yazılar yazmıştır.
Nefret ettiği Beyazlar’ın dünyasında “beyaz tenli bir Siyah” olarak yaşayan, işkencecilerine cevap vermek için onların dilini en mükemmel şekilde kullanan bu “lanetli şair”, kurulu düzenin yüzüne bir şamar şiddetiyle inen eserleriyle, başında bir dokunulmazlık, ulaşılmazlık halesiyle dolaşan bir “aziz”e dönüşmüştür.
Bir piç olarak geldiği ve sürekli dışlandığı bu dünyada, “bir aziz olmayı, yani insanın inkârı olmayı istemekten başka çaresi kalmadığını” söylemiş ve ancak bir azizin ve bir suçlunun olabileceği kadar yalnız yaşayıp yalnız ölmüştür: Hırsız, isyankâr, vatansız ve evsiz bir serseri olarak.
Açık Düşmanı Arıyorum Genet belli başlı makalelerinin yayımlanması amacıyla 1984’te ana hatlarını çizdiği projede, aşağıdaki metni eserin başına koymaya karar vermişti. J. G. dengesi oynak, profili belirsiz, yüzü kabul edilemez olan, tamamen silahsız enfes düşmanı, bir üfleyişte devrilen düşmanı, çoktan aşağılanmış, bir işaretle kendini pencereden atan köleyi, yenik düşmanı -kör, sağır, dilsiz- arıyor, veya bulmak istiyor, veya keşfetmek, hiç mi hiç keşfetmemek istiyor.
Kolsuz, bacaksız, kannsız, kalpsiz, cinsiyetsiz, başsız, sonuç olarak eksiksiz bir düşman, artık iş görmesi gerekmeyecek -fazla tembelhayvanlığımın tüm izlerini çoktan üzerinde taşıyan bir düşman. Benden ölçüsüzce ve tüm kendiliğindenliğiyle nefret edecek tam düşmanı, ancak daha beni tanımadan benim tarafımdan yenilgiye uğratılmış, boyun eğmiş düşmanı isterim.
Ve her halükârda benimle uzlaşamaz olan düşmanı. Dostlar değil. Dost filan istemem: açık ancak yüreği parçalanmamış bir düşman. Katıksız, kusursuz. Ne renk? Bir kiraz gibi yumuşacık yeşilden, fıkır fıkır menekşe rengine. Boyu? Laf aramızda, erkek erkeğe karşıma çıksın.
Dostlar değil. Gücü tükenmiş, teslim olmayı kabul eden bir düşman arıyorum. Verebileceğim her şeyi ona vereceğim: silleler, tokatlar, tekmeler, onu açlıktan gözü dönmüş tilkilere ısırtacağım, ona İngiliz yemekleri yedirteceğim, Lordlar Kama-rası’nda bulundurtacağım, Buckingham Sarayı’na konuk olarak kabul ettireceğim, Prens Philip’i düzdürteceğim, prens tarafından düzdürttüreceğim, bir ay Londra’da yaşatacağım, benim gibi giyindireceğim, benim yerime uyutturacağım, benim yerime yaşattıracağım: açık düşmanı anyorum.