Roman (Yerli)

Kayıp Sabahlar

 

Ahmet Günbay Yıldız’ın kaleminden; aile ilişkileri, ahlak, insana verilen değer üzerine düşündürücü bir roman…

Her istediğini elde edebilen ancak mutlu olamayan bireyler; maddiyat hırsının peşine düşülerek işlenen suçlar; yaşanan ahlaki çöküntüye inat onurunu, çalışma azmini ve saflığını yitirmeden iyiliği ve güzelliği yaymaya çalışan insanlar romanın temel taşlarını oluşturuyor. Varlıklı ancak parçalanmış, geçmişinde karanlık sırlar barındıran bir ailenin kızları, onların arkadaşları ve söz konusu ailelerin yollarının kesişmesi çevresinde gelişen olaylar maddiyat, ahlak, doğruluk, aile ilişkileri gibi kavramları sorgularken, okuyucu soluksuz ve düşündürücü bir serüvene davet ediyor.

Kayıp Sabahlar

Yakın bir akşamın efsunlu dekorlarıyla insanı büyüleyen bir gökyüzü var bu akşam. Taze, hüzünlü bir veda hazırlığı içinde semalar. Uçuk yüzlü bir atmosferin üzerinde beyaz, şeffaf fırça darbelerini andıran, erguvan rengine çalan ve anbean başkalaşmaya müsait, kızıl alevlere dönüşerek Ban yakasına doğru çekilmeye hazırlanan güneş, Boğaz’ın doğu yakasında kalan binaların pencere camlarına yansıdıkça, gizli-ti kamaşman sanat-sal dekorlar oluşturuyordu
Mimarlığa ilk adımını atması için önünde çok az günleri kalmıştı. Yasin hu günleri çok önemsiyor ve hissederek yasamaya çalışıyordu
Dostluklara dönüşen arkadaşlar edinmişti son günlerde… Bitirmek ûzere olduğu üniversite çalısı altında şaşırtıcı anılar yasıyordu.
Yasin ve Taner!!!
Birbirlerini görmeseler hissedilir boşluklar oluşacaktı belki de hayatlarında. İşte o denli duyarlı bir arkadaşlık sitilindeydi birbirlerine olan yakınlıkları.
Arkadaşlıkları gönül dostluklarına dönüşmüştü onların… Kıskananlar bile vardı anları. Taner zengin bir ailenin oğluydu. Çoktan tanıyorlardı onu, babasının iş hayatındaki şöhretiyle. .
Yasin arkadaşları arasında dürüst, tenezzülsüz, her fotoğraf karesinde bulunmaktan adeta kaçınan haliyle özel hayatı deşifre edilememiş birisiydi. Merak ediliyor, hayata karşı bu dutusun nedeni ve niçini tahminleri aşamayan yanlarıyla gizemli bit hikâyeye dönüşüyordu sonunda… Yasin, o arkadaşları arasında yeterince tahlil edilemeyen delikanlı, her şeye rağmen güven vericiydi.
Etrafında varlıklı ailelerin çocukları vardı. Yemek davetlerine, eğlenceli grup toplantılarına katılmayışı, hassas bir üslupla davetleri öteleyişi anlaşılır gibi değildi ve her nedense arkadaşları arasında cevabını hiç bulamamıştı. Tıpkı, hiçbir arkadaşı tarafından çözülemeyen gizemli kalmış hayal hikâyesi gibi yemekli, eğlenceli davetlere katılmayışının cevabı da yine kendisindeydi…
Arkadaşlarından bazıları lüks araçlarıyla gelirlerdi üniversiteye. Grup gezileri düzenlenirdi sık sık ve özlemleri vurgulayan davetler alırdı arkadaşlarından… Her defasında da cevabı, kırmayan Fakat koskocaman bir kusura bakmayın’dan ibaret olurdu…
Tabii ki reddedilmeyen davetleri de vardı bayatın Bugün belki de ilk defa bir davete olumsuz cevap veremeyecekti Yasin…
Yakın bir akşamın hazırlıkları vardı gökyûzünde… Gün veda hüznünü kuşanmıştı. Yasin üniversiteden yeni çıkmış, otobüs durağında bekliyordu… Dalgın ve içine kapanık bir görüntüsü vardı yine Durağa yaklaşan otobüslerin gidecekleri semtleri yoklayın bakışlar hüzünlüydü. Kim bilir nelerin hayalindeydi – İne o kahrını puslu pırıltılarla dışlayan bakışlar?
Otobüs durağının bordur taşlarının kıyısında duran lüks aracın açık duran camından gelen sesin aşinasıydı kulakları Dalgınlığını öteleyip adını seslendiren delikanlıya çevirmişti gözlerini… Mahmur bir bakış bırakmıştı önce adını seslendiren delikanlının üzerinde ve araca yaklaşmıştı. Taner’di bu.
En yakın arkadaşı… Varlıklı bir ailenin çocuğuydu Taner. Özel aracı vardı ve her zaman gerekliği kadar parası bulunurdu cebinde O da sevmezdi hafifliği Yasin gibi. Belki de mizaç ölçüşmeleri pekiştirmişti onların dostluklarım. Farklı bir yanı vardı Yasin’in dünyasında.
Yasin uzun sayılan bir boydaydı. Ela, derin göllerindeki mağrur bakışlar, kendisini ciddiye aldıran nitelikleydi…
Taner Yasinle göz göze geldiğinde buruk bir tebessûm belirmişti dudaklarında Elini usulca kaldırıp arabaya binmesi için işaret ediyordu Yasin’e. .
Yasin ilk defa itiraz etmiyordu Taner’e… İçli bir soluklanşın ardından yorgun bir hareketle uzandığı kapıyı açmış ve bin-
– Neden zahmet ettin, otobûs gelmek üzereydi.
Taner aracını harekete hazırlarken mırıldanıyordu cevabını’
– Birlikle geçirebileceğimiz bir iki saatin var mı? Sen undan haber ver bana.
Yasin şaşırtıyordu bugün Taner’i:
– Nasıl istersen… Dersleri de umursamadın bugün, bir gariplik var sanki üzerinde.
– Doğru söylüyorsun Yasin. İyi ki rastladım sana.
Kirli sarıyla kumral arasıydı saçlarının rengi. Gözleri yosun yeşilindeydi Taner’in… Bugünlerde hüzne tutsaklı duyguları. İçinde düğümlenip kalan sıkıntısı vardı Hüznün kuşatmasındaydı bunun için çehresi. Yasin’i incelerken acı ve buruk bir yutkunuşu vardı:
– Seni durakta görünce sevindim. Oturup bir yerde dertleşmek geldi içimden.
– İyi ya dediğin gibi olsun.
Hem yolu kontrol «diyor hem de konuşuyordu Taner:
– Seni tanıyalı aslında az bir zaman oldu Yasin… Asuman ve ben yıl kaybettik biliyorsun.
Yasin espriyle cevaplıyordu arkadaşını:
–  Yani benden büyüksünüz ikini; de. Birinize abi, birinize de abla dememi mi bekliyorsunuz?
Taner efkarlıydı her şeye rağmen:
– Konu o değil Yasin. Asuman!
Yasin derin bir bakış uzatıyordu arkadaşına:
– Anlayamadım, konumuzla alakası ne şimdi Asuman’ın?
– Üniversiteye başladığımız ilk yıldan bu yana Asuman’la arkadaşız. Bugün onunla da aramızda bir hayli çekiştirdik seni. . İyi bir arkadaşımız daha oldu dedik.
– Ne kadar tanıyorsunuz ki beni?
– Beden dilin ve hayata karşı duruşundaki ciddiyet öyle söyledi bize.
– Desene niyet okumayı da biliyorsunuz.
Taner fazla uzatmamış». Konuyu değiştirmiş kendi sorunlarına dönmüştü birden:
– Konuşmak istediğim şeyler daha farklı bu aksam. Biliyor musun Yasin, ben Asuman’a gönül verdim.
Şaşırmamıştı Yasin:
– Farkındayım
Heyecanı artmıştı. Sesinin tonuna yansıyordu heyecanı:
– Haberin olsun dedim. Arkadaşı: Niyetimiz ciddi… Davranışlarınla da sınadım seni. Fark ettiğin doğru. Ona bir kardeş gibi baktın hep. Ben de senden farksız davrandım aslında… Henüz açılmadık ikimizde birbirimize sorun bu. Sadece bir talebe geleneğinde kaldı arkadaşlıklarımız. Platonik, lisana dökülmemiş bir duygu yoğunluğu benimkisi. Fırsatını bulur bulmaz ona evlilik teklifinde bulunmayı düşünüyorum. Kabul ederse üniversite biter bilmez annemle babamı gönderip mutlu bir yuvanın kuruluş temellerinin atılmasını istiyorum.. Yasin hayretini gizleyemiyordu:
–  Yani sen şimdi, Asuman’ın hiçbir şeyden haberi yok mu demek istiyorsun?
– Belki inanmayacaksın, ama bir anlamda öyle sayılır Sadece şuna inanıyorum. O da bana güveniyor. Arkadaşız işte sor
Morali bozuktu Taner’in. Belirgin bir şekilde suskundu, ama beden dili konuşuyordu aralarında Taner her şeye rağmen gönül vermişti Asuman’a ve onunla bir yuva kurabilme heyecanının hülyaları kuşatmıştı benliğini… Anlaşılması gereken de buydu..
Bir çay bahçesinde yer bulmuşlardı kendilerine. Koyu bir sohbet başlamıştı aralarında. Araçta yarım kalan konu genişledikçe genişliyordu çaylarını yudum larlarken…
Yasin daha önceden çözmüştü aslında arkadaşını. Sadece zorun bu hadisenin neresinde olduğunu çıkaramamıştı:
–  Yakışıyorsunuz da aslında birbirinize. Madem niyetin ciddi…
Taner olumsuzlukların yumağını açmaya başlamıştı Yasin’e:
– Annem teyzemin kızı olsun istiyor. Babam da olumlu bakıyor annemin bu fikrine.
–  Evlenecek olan sensin. Bunda üzüntü edinecek ne var? Başka bir hazırlığım var dersin olur biter.
– Hepsi o kadar olsa kolay.
– Başka nedenleriniz de varsa onu bilmem…
– Aile kendi aralarında sözbirliği edip alıp vermişler bana sormadan. Kız güven almış. O da bir yere kadar diyelim hani. işin en kritik yanı, babam Asumanı asla islemez.
Yasin şaşırmıştı duyduklarına’
– Neden istemesin ki?.. Tanıyor mu Asuman’ı baban?
– Şimdilik hayır. İş ciddiye bindiğinde evet.
Yasin dikkat kesilmişti ve koyu bir merak içindeydi bakışları;
– Sen benim kafamı iyiden iyiye karıştırdın arkadaş. Şunu anlayacağım bir şekilde anlat bari.
– Bizim firma ile Asuman’ın babasının sahip olduğu firma birbirlerine düşmanlık derecesinde rakipler. Babam Asumanın babasından nefret eder.
– Bakarsın akraba olunca değişir her şey, düşmanlıklar dostluklara bırakabilir yerini. Neden öyle düşünmüyorsun?
Taner umutsuzdu;
– Sanmam! Babası da aksilik çıkarabilir babamın adını duyduğunda. Bununla da kalsa iyi Yasin… Geçtiğimiz yıl mezun olan birisi var. İnatçı mı inatçı, bela mı bela birisi. O da Asumana gönül vermiş.
Yasin ısrarlı bakışlarını bırakmıştı Taner’in üzerinde:
– Asuman onu mu istiyor?
– Hayır, tam aksine nefret eder ondan.
– Tamam da bunun sıkıntı olan tarafı neresinde?
– Denge Holdingin sahibinin yeğeni o genç. Birlikte okuduk.
– İyi de problem neresinde bunun?
– Onlar mafya Yasin. Hak hukuk tanımazlar. Üstelik de Goç Holdingle Denge Holding dayanışma içindeler… Asuman’ın …

Yazar

BENZER İÇERİKLER

İstila (Şehirden kaçış)

Editor

Limoni Ölüm

Editor

Sarı

Editor

Yorum bırak

* Bu formu kullanarak yorumlarınızın bu web sitesi tarafından saklanmasını ve yayınlanmasını kabul etmiş olursunuz.

İnternet sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz ve internet sitemize yapacağınız ziyaretleri kişiselleştirebilmek için çerezlerden faydalanıyoruz. İstediğiniz zaman çerez ayarlarınızı değiştirebilirsiniz. Kabul et Daha fazla oku

Gizlilik ve Çerez Politikası