“Bu kitabı kızlarınıza mutlaka okutun.”
Oprah Winfrey
Ben bir çocuk doğurdum, bir oğlan ama binlerce kızım var. İçinizde Siyah, Beyaz, Yahudi, Müslüman, Asyalı, İspanyol, Kızılderili ve Aleutlar var. Kiminiz şişman, kiminiz zayıf ve güzel ya da çirkin, eşcinsel ya da değil, eğitimli ya da okumamışsınız ve ben hepinize sesleniyorum.
Maya Angelou
Zamanımızın en sevilen yazarlarından biri olan Maya Angelou’dan ruhunuza işleyecek ve sizi aydınlatacak olağanüstü bir çalışma.
Maya Angelou’nun kızı yoktu, ama gittiği her yerde binlerce kız gördü. Onlara bu hayatın ne kadar anlamlı olduğunu ve iyi yaşamının yolarını göstermek için Kızıma Mektuplar’ı kalem aldı. Başından geçen acı tatlı olayları, nerede ve hangi ortamlarda nasıl yetiştiğini, ilk aşk tecrübesini, dünyaya bakış açısını şiirsel bir dille ifade ediyor.
Bir yandan çok sevdiği dostlarını zamanla kaybederken neler hissettiğini şiirlerle dile getiren Angelou, öte yandan niçin dindar biri olduğunu ve dinin hayatındaki önemini lezzetli bir üslupla anlatıyor.
Maya Angelou’nun diğer eserleri gibi, Kızıma Mektuplar da hem eğlendiriyor hem de öğretiyor. Sürekli okumak isteyeceğiniz, herkese anlatacağınız ve içten yazılmış bu muazzam çalışma hayatınızı değiştirecek.
KIZIMA MEKTUPLAR
Sevgili Kızım,
Bu mektubu bir düzene sokmak çok uzun zamanımı aldı. Tüm bu zaman boyunca, öğrendiklerimi ve bunları hangi koşullar allında öğrendiğimi sana anlatmak istediğimi hep biliyordum.
Uzun bit yaşamım oldu ve bayatın onun tadım çıkaranları sevdiğine inandığım için, pek çok şeyi denedim, bazen titreyerek ama yine de cesaretle. Burada sadece faydalı bulduğum olaylara ve derslere yer verdim. Çözümleri nasıl kullandığımı sana anlatmadım, çünkü sen zeki, yaratıcı ve beceriklisin; onları uygun gördüğün şekilde kullanacağını biliyorum.
Bu kitapta büyümeye dair hikâyeler, beklenmedik olaylar, birkaç şiir. seni güldürecek birkaç eğlenceli ve birkaç da düşün durucu hikaye bulacaksın.
Hayatımda bana karşı iyi niyetli, bana değerli dersler öğreten insanlar olduğu gibi dünyamın toz pembe olmadığını bildiren kötü niyetli insanlar da oldu. Şimdiye kadar pek çok hala yaptım ve şüphesiz, ölmeden önce birçok hala daha yapacağım. Atiyi gördüğümde, beceriksizliğimin öfkeye yol açtığını anladığımda, sorumluluğumu kabul edip önce kendimi affetmeyi, sonra da düşüncesizliğimin zarar verdiği herkesten öz tır dilemeyi öğrendim. Geçmişi yaşanmamış kılamayacağıma göre ve pişmanlıktan başka elimde Tanrıya sunabileceğim bir şey olmadığı için içten özürlerimin kabul edilmiş olmasını umuyorum.
Başına gelen bütün olayları kontrol edemeyebilirsin, ancak bunların senden bir şeyler almasına engel olmayı seçebilir sin Birinin bulutundaki gökkuşağı olmaya çalış. Şikâyet etme Hoşlanmadığın şeyleri değiştirmek için her turlu çabayı göster Eğer bir değişiklik yapamıyorsan, düşünce şeklini değiştir. Yeni bir çözüm bulabilirsin.
Asla sızlanma Sızlanmak, bir zalime etrafta bir kurban olduğunu haber verir.
Ölmeden önce insanlık adına muhteşem bir şey yapmak için elinden geleni yap.
Ben bir çocuk doğurdum, bir oğlan ama binlerce kızım var. İçinizde Siyah, Beyaz, Yahudi, Müslüman, Asyalı, ispanyol. Kızılderili ve Alcutlar” var. Kiminiz şişman, kiminiz zayıf ve güzel ya da çirkin, eşcinsel ya da değil, eğitimli ya da okumamışsınız ve ben hepinize sesleniyorum. İşte size sunduklarım.
Yuva
Sı. Louis, Missouri’de doğduktan sonra üç yaşımdan itibaren Stamps, Arkansas’ta babaannem Annie Henderson ve amcam Willie ve tek kardeşim Bailey ile birlikte yaşadım.
On üç yasımda San Fransisko da ki annemin yanına gittim Daha sonra New York City’de okudum. Yıllar itinde de Paris’te. Kahire’de, Batı Afrika’da ve Amerika’nın don bir yanında yaşa
Bunlar gerçek ama gerçekler, bir çocuk itin, ezberlenecek sözlerden daha fazla bir şey ifade etmez: “Benim adım Johnny Thomas. 220 Center Street’te oturuyorum.” Bunlar bir çocuğun gerçekleriyle çok da ilgili gerçeklerdir.
Gerçekte büyümüş olduğum Stamps’taki dünyam, bir teslimiyet durumuna karşı süregelen bir mücadeleydi, öncelikle her gün gördüğüm, hepsi siyah ve çok. çok büyük yetişkin insanlara karşı teslimiyet. Sonra da nadiren gördüğüm beyazların siyahlardan üstün olduğu fikrine karşı teslimiyet.
Nedenini lam olarak bilemesem de, belki ağabeyimden başka kimsenin benden üstün olduğuna inanmıyordum. Akıllı olduğumu biliyordum ama Bailey’nin daha akıllı olduğunu da biliyordum, bu da belki bana sık sık bunu hatırlattığı ve hatta belki de dünyadaki on akıllı insan olduğunu iddia ettiği içindi. Bu kanıya dokuz yaşındayken varmıştı.
Genel olarak güney ve özel olarak da Stamps, Arkansas, kocaman yetişkin siyahları bile psikolojik olarak yetiştirmek konusunda yüzlerce yıllık deneyime sahipti. Zavallı, beyaz çocuklar, saygın ve ya>!ı siyahlara ilk isimleri ya da akıllarına gelen herhangi bir isimle hitap etme hakkına sahipti.
Thomas Wolfe’un Amerika’nın büyük romanının başlığında yazdığı gibi “yuvana dönemezsin”. Kitabı sevmeme rağmen başlığına katılmıyorum. Ben bir insanın yuvasını asla terk edemeyeceğini düşünüyorum. İnsanın yuvasının gölgelerini, hayallerini, korkularını ve öderlerini teninin altında, gözlerinin bir köşesinde ve muhtemelen kulak memelerinin kıkırdağında taşıdıklarına inanıyorum.
Yuva denen şey, bir çocuğun yaşayan tek gerdek sakini olduğu gençlik bölgesidir. Annebabalar. kardeşler ve komşular gelip giden ve bölgedeki tek hak sahibi vatandaş olan çocuğun içinde ve etrafında akıl sır ermez tuhaf şeyler yapan hayaletlerdir
Coğrafya, aslında, çocuk gözlemci için fazla bir anlam taşımaz. Eğer çocuk Güneybatı’da büyüdüyse, çöl ve açık gökyüzü onun için doğaldır. Asansörleri, metro gürültüsü ve milyonlarca insanıyla New York ve palmiye ağaçları, güneşi ve sahilleriyle Güneydoğu Florida, bu bölgedeki çocuklar için dış dünyanın hep böyle olduğu ve her zaman da böyle olacağını anlamına gelir. Çocuk bu çevreyi kontrol edemeyeceği için. sadece kendisinin yaladığı ve başka kimsenin giremeyeceği kendine ait bir yer, bir bölge bulmak zorundadır.
Çoğu insanın büyümediğine inanıyorum. Park yerleri buluyor ve kredi kartlarımızın borcunu ödüyoruz. Evleniyor ve çocuk yapmaya kalkışıyoruz ve buna büyümek diyoruz. Bence asıl yaptığımız şey yaşlanmak. Yılların birikimini bedenlerimizde ve yüzlerimizde taşıyoruz ama genellikle kendi benliklerimiz, içimizdeki çocuk, hâli bir manolya kadir masum ve utangaç.
Çok bilgili ve kültürlü davranışlar sergileyebiliriz, ama ben umuyorum ki kendimizi en tok. kendi idimize girdiğimiz ve ait olduğumuz bir yeri, belki de gerdekten ait olduğumuz tek yeri, yuvamızı bulduğumuz zaman güvende hissediyoruz.
Filantropi
Doğuştan eli açık bir kimseye bağış yapmaktan bahsetmek, zaten kendini adamış bir kilise korosuna tutkuyla vaaz veren bir vaizi hatırlatır bana. Yine de bundan bahsedeceğim, çünkü ara sıra da olsa, koronun bu adanmışlık için yücelt ilmeye ve teşekkür edilmeye ihtiyaç duyduğunu biliyorum. O seslerin tekrar tekrar, hatta daha da yüce duygularla ilahi söylemesi için yüreklendirilmesi gerekir bazen.
Amerikan Kanser Derneği, Kızıl Haç, Kurtuluş Ordusu, Goodwıll (İyi Niyet), Orak Hücre Anemisi. Amerikan Yahudi Derneği. N’AACP ve Kent Birliği gibi topluluklar Amerikalı bağıştılar sayesinde ayakta kalıyor. Bu listeyi kilise vakıfları, sinagog programlan. Müslüman İbadet dernekleri, Budist tapınakları, gruplar, şehir ve sosyal kulüplerle uzatmak da mümkün. Ama paranın büyük bölümü filantropistlerden geliyor.
….