Kuveyt’in Faylaka adasına doğru seyreden gezgin, Makedonya’lı Fatih’in,Körfez’in iki yakasının birleşmesi¬ nihayal ettiği bu adada, zamanın akışı içinde gerilere gi¬ der. Bundan yarım yüzyıl ünce, bir Emir’in,kerpiçten ya¬ pılmış basit bir evde, Bedevi gelenekleriyle düzenlenmiş ataerkil bir ortamda, güç bir kırsal yaşam sürdürdüğü küçük bir çöl kasabası.
Körfez vurguncularının talanları¬ na maruz kalmış, inci avcılığına dayalı davranış ve tören¬ lerle uyumlu, hiç değişmez görünen bir dünya. İstilalara ve açlığa karşı hayatta kalabilmek için verilen inatçı bir mücadele. İşte, İngiliz “Jandarma” tarafından barışa ka¬ vuşturulan bu “Korsanlar Sahili”: Körfez (Birinci Kısım). Fakat şakacı talih her devirde Körfez halklarına son¬ suz zenginlikleri sunmaktan da geri kalmadı: Vaktiyle buhur, ipek, baharat yolları, ve 501i yıllardan itibaren de petrol zenginliği.
Emirlikler başkentlerinin tanıklık ettiği sonsuz zenginlik ve öncelikle de binaları, gökdelenleri, otomobillerle dolup taşan anayolları, üniversitesi, son de¬ rece gelişmiş laboratuvarlan, olimpik yüzme havuzu ve paten alanı ile son Irak istilasının açtığı yaralardan önceki Kuveyt şehri. Körfez “Yedi Kızkardeşler” altın çağından, Petrol ihraç Eden Ülkeler Örgütü’nün tersine çevrilmiş kartelleşmesine kadar Petrol Efsane’sini yaşadı.
Emirlik¬ ler arasında Kuveyt, 1961Haziran’mda ulusal egemenliğe ilk ulaşan oldu, Bahreyn, Katar ve Birleşik Arap Emirlik¬ leri Federasyonu onu 1971’de izlediler. Umman ise hiçbir zaman İngiliz korumacılığı altına girmedi; onun uluslara¬ rası sahneye çıkışı sadece bir iç siyasi yenilenmeden kay¬ naklanıyordu.
Ve Körfez, üzerinde, potansiyel “Jandar¬ ma” İran İmparatorluğu’nun gölgesinin dolaştığı bir “Ka¬ raAltın Krallıkları” topluluğuna dönüştü (İkinciKısım). ft Alman mesafeye bakıldığında mucize Emirlikler de¬ nilebilir. Sonrası acaba serap Emirlikler mi olacak? Pet¬ rol rezervleri tükendiğinde bu akıntıdan geriye ne kala¬ cak? Eğer İran Devrimi ve tran-Irak Savaşı ile birlikte geliştirilen kıyamet öngörülerine bakarsak, geriye sadece “geçici olarak mucize yaşamış” Emirlikler kalacak…
Kök¬ tenci İslamcılığın “önlenemez yayılması” gerçekleşmedi. 19801i yılların şok dalgalarına karşı Körfez’deki Arap monarşileri tedbirlilikle davrandılar. Güvenliklerinin ça¬ relerini esas olarak kendi bünyelerinde aradılar. İç istik¬ rarsızlık tehlikesine karşı “ulusal birlik ve iç cephe” poli¬ tikasını ortaya koyarak, özellikle de petrol gelirleri ile mümkün olan sosyal yatırımları genişleterek, Şah rejimi¬ nin eksik yanlarından oları toplumla iletişim mekanizma¬ sını sağlamlaştırarak yanıt verdiler.
Dış tehditlere karşı da uluslararası alanda kendi özerk girişim iradelerinin göstergesi olarak, kendi bölgesel ittifaklarını, Körfez İş¬ birliğiKonseyi’ni kurarak karşılık verdiler. Fakat 1990’ın 1Ağustos’unu 2 Ağustos’a bağlayan gece korkunç felaket meydana geldi: Kuveyt’in Irak tarafından işgali. Körfez böylece Üçüncü Dünya’nın deprem merkezi haline geldi (Üçüncü Kısım).
8 BİRİNCİKISIM KORSANLAR SAHİLİ BÎRtNCİBÖLÜM KÖRFEZ:ARAP DÜNYASININ “UÇ EYALETİ” Kum ve taşlar. Kavrulmuş sahil boylan; Marko Polo’- yu şaşırtan kavurucu bir iklim: “İnsanlar sıcağın aşın ol¬ duğu dönemlerde; ölmemek için şehirlerde yaşamıyorlar, dışanya gidiyorlardı. Yazın defalarca, ovayı çevreleyen kum çölünden öylesine yakıcı bir rüzgar geliyordu ki, eğer insanlar bu kavurucu rüzgarın geldiğini hissetiklerinde başlanna kadar suya girmedikleri ve rüzgar geçene kadar orada kalmadıkları takdirde rüzgar hepsini öldüre¬ bilirdi”.
Mavimsi yeşil sularına uygun olarak Körfez’e “Zümrüt Denizi” adı yakıştırıldı. Gerçekte Körfez, Hint Okyanusu’nun küçük bir ko¬ lundan başka bir şey değildir. 46′-58′ doğu boylamlan ile 25′-32′ kuzey enlemleri arasında, en uzun yeri 800 km civannda olan, en geniş yeri 470 km’yi bulmayan 250.000 km2’lik küçük bir alana yayılır (Hint Okyanusu’nun top¬ lam alanının üçyüzde 15.) Derinlik oldukça az, fakat komşu denizlere göre çok farklıdır:
Umman Denizi’nde 3000 m, Kızıldeniz’de 700 m iken, Körfezde hiçbir yerde 200 m’yi geçmez, genellikle derinlik 30 m ile 100 m ara¬ sındadır. İşte bu durum deniz ulaşımında ve kıta sahanlı¬ ğı sınırlamasında pek çok güçlüğü de beraberinde getirir. Toplam kıyı uzunluğu 3.000 km’dir.Doğuda İranPlatosu’nun dağkollan tarafından sıkıştırılmış dar bir kıyı şeridi, aşılmaz dik dağlar, petrol işletmelerinin ihtiyaçla¬ rıiçinyapılmış ender dik yollar veya sarp geçitler.
Batıda Arap sahili, kumlu, bataklık düzlükler, sığ denize serpil¬ miş mercan kayalıkları, dar geçitlerle parçalanmış kıyı şeridi. Kuzeyde, Körfez’in dip kısmında Şattülarab’ın ha¬ fi Alman mesafeye bakıldığında mucize Emirlikler de¬ nilebilir. Sonrası acaba serap Emirlikler mi olacak? Pet¬ rol rezervleri tükendiğinde bu akıntıdan geriye ne kala¬ cak? Eğer İran Devrimi ve tran-Irak Savaşı ile birlikte geliştirilen kıyamet öngörülerine bakarsak, geriye sadece “geçici olarak mucize yaşamış” Emirlikler kalacak… Kök¬ tenci İslamcılığın “önlenemez yayılması” gerçekleşmedi.
19801i yılların şok dalgalarına karşı Körfez’deki Arap monarşileri tedbirlilikle davrandılar. Güvenliklerinin ça¬ relerini esas olarak kendi bünyelerinde aradılar. İç istik¬ rarsızlık tehlikesine karşı “ulusal birlik ve iç cephe” poli¬ tikasını ortaya koyarak, özellikle de petrol gelirleri ile mümkün olan sosyal yatırımları genişleterek, Şah rejimi¬ nin eksik yanlarından oları toplumla iletişim mekanizma¬ sını sağlamlaştırarak yanıt verdiler.
Dış tehditlere karşı da uluslararası alanda kendi özerk girişim iradelerinin göstergesi olarak, kendi bölgesel ittifaklarını, Körfez İş¬ birliğiKonseyi’ni kurarak karşılık verdiler. Fakat 1990’ın 1Ağustos’unu 2 Ağustos’a bağlayan gece korkunç felaket meydana geldi: Kuveyt’in Irak tarafından işgali. Körfez böylece Üçüncü Dünya’nın deprem merkezi haline geldi (Üçüncü Kısım). 8 BİRİNCİKISIM KORSANLAR SAHİLİ BÎRtNCİBÖLÜM KÖRFEZ:ARAP DÜNYASININ “UÇ EYALETİ” Kum ve taşlar.
Kavrulmuş sahil boylan; Marko Polo’- yu şaşırtan kavurucu bir iklim: “İnsanlar sıcağın aşın ol¬ duğu dönemlerde; ölmemek için şehirlerde yaşamıyorlar, dışanya gidiyorlardı. Yazın defalarca, ovayı çevreleyen kum çölünden öylesine yakıcı bir rüzgar geliyordu ki, eğer insanlar bu kavurucu rüzgarın geldiğini hissetiklerinde başlanna kadar suya girmedikleri ve rüzgar geçene kadar orada kalmadıkları takdirde rüzgar hepsini öldüre¬ bilirdi”.
Mavimsi yeşil sularına uygun olarak Körfez’e “Zümrüt Denizi” adı yakıştırıldı. Gerçekte Körfez, Hint Okyanusu’nun küçük bir ko¬ lundan başka bir şey değildir. 46′-58′ doğu boylamlan ile 25′-32′ kuzey enlemleri arasında, en uzun yeri 800 km civannda olan, en geniş yeri 470 km’yi bulmayan 250.000 km2’lik küçük bir alana yayılır (Hint Okyanusu’nun top¬ lam alanının üçyüzde 15.) Derinlik oldukça az, fakat komşu denizlere göre çok farklıdır:
Umman Denizi’nde 3000 m, Kızıldeniz’de 700 m iken, Körfezde hiçbir yerde 200 m’yi geçmez, genellikle derinlik 30 m ile 100 m ara¬ sındadır. İşte bu durum deniz ulaşımında ve kıta sahanlı¬ ğı sınırlamasında pek çok güçlüğü de beraberinde getirir.
Toplam kıyı uzunluğu 3.000 km’dir.Doğuda İranPlatosu’nun dağkollan tarafından sıkıştırılmış dar bir kıyı şeridi, aşılmaz dik dağlar, petrol işletmelerinin ihtiyaçla¬ rıiçinyapılmış ender dik yollar veya sarp geçitler. Batıda Arap sahili, kumlu, bataklık düzlükler, sığ denize serpil¬ miş mercan kayalıkları, dar geçitlerle parçalanmış kıyı şeridi. Kuzeyde, Körfez’in dip kısmında Şattülarab’ın ha¬ fi lici, Dicle’nin, Fırat’ın ve Karun nehrinin limon rengi su¬ lan, alüvyonlu bir ova, sonsuz hurma bahçeleri; eskiden Hindistan veya Madagaskar’dan gelen yelkenlilerin, bu¬ günse dev petrol tankerlerinin girdiği elverişli limanlar.
Güneyde, Körfez olarak adlandınlan bölgenin dışında ka¬ lan ve Hürmüz Boğazı’nın bekçiliğini yapan Umman Sul¬ tanlığı: Büyük Kuvan ve Küçük Kuvan kayalıklarının en¬ gellemesine rağmen açık denize yol veren dar bir geçitin üzerine sarkan siyah bazalt kütlesi,MasandamBurnu.