* Maddenin enerjiye, düşüncenin gerçeğe dönüştüğü bir alana bakmak heyecan verici bir duygu.
* Atomaltı dünyanın fotonları sizim emirlerinizi bekliyor.
* Bolluk, heyecan, aşk ve sevgi dolu bir yaşam için düşünmeyi yeniden öğrenmek keyifli bir serüven.
* Çok katlı ve çok boyutlu insan bilincinin tam kapasite kullanımında ne gibi sonuçlar ortaya çıkaracağını yavaş yavaş görüyoruz artık.
* Kuantum Düşünce Tekniği basit bir “düşün ve elde et!” esasına dayanmaz. Bununla birlikte ve daha çok Evrensel ilkelerle uyumlanmanın yolları da sunar bize.
*Kuantum düşünce tekniği tamamen uyumlamaya dönük bir çalışma biçimidir. Konuşmaktan çok yapmaya, bilmekten çok olmaya, değişmekten çok öze ulaşmaya yönelik bir çalışma.
İÇİNDEKİLER
Teşekkür .
Sunuş
Önsöz .
Kişisel Bir Kriz Fırsata Dönüşünce
Kuantum Düşünce İlkeleri.
Kendini Çelmeleyen Adam
Bir Genç Kızın Trajikomik Maço Takıntısı.
Düşünce, Atom Altı Dünyaya Ulaşırsa .
Schrödinger’in Kedisinin Kaderi Kimin Elinde’.’
Bir Söz Nelere Kadirdir?..
İkinci Kişilik: Ego Bilinci.
Gerçek Kimlik Ya Da Öz Varlığımız
Hayat Sahnesi Dönmeye Başlayınca .
Kuantum Benlik
Karakter Mühendisliğinde Aşamalar
Temel Düşünce Kalıplan.
En Temel İnanç
Cinsel Temel İnançlar
Bedensel Temci İnançlar.
Akıtsal Temel İnançlar.—.
Dinsel Temel İnançlar.
Ailesel Temel İnançlar.
Temel İnançlardan Kaynaklanan Yargılar.
Bilinç Katmanları
Bilinçaltı
Öz Bilinç.
Ortak Bilinç.
Evrensel Bilinç.
Bilinç Katmanları Arasında Uyumlanma
Değerler Sıralaması Ve Merkez Değer Kavramı
Hayatın Döngüsel Ritmi
Gelişme Emri İle Koruma İçgüdüsü Arasındaki
Sonsuz Dans
Korkuyla Bas Etmenin Yollan.
Ne Söylediğinize Dikkat, Çünkü Onlar Gerçek
Olacaklardır. . .
Birçok Dünya iç içe.
Melekler Ve Ortak Yaratıcılar
Bir Görüntünün Kırk Yıllık Gücü Var.
Bir Görüntü Oluşturmanın On Bir Adımı
Madde Ne Kadar Maddidir?„
Gelecekte Olmak istediğiniz Halinizi Ziyarete
Gidebilirsiniz .
Evrensel İlkeler
Ruhsal Kodlamalar
Kuantum Düşüncenin Kaynakları
SUNUŞ
Kuantum Düşünce Tekniği’nin ilk baskısından bu yana tam altı yıl geçti. O zaman birkaç kehanette bulunmuştum. Birincisi bu kitabın giderek artan bir ivmeyle sürekli satacağını söylemiştim yayıncıma, ikincisi Kuantum Tekniğinin herkesçe bilinen ve benimsenen bir model olacağım biliyordum.
İkisi de gerçekleşti. Şu anda gerçekten de tamamen bize özel, etkili ve sonuç veren KDT teknikleri uygulamaktayız.
Diğer bir kehanetim de bunun uluslararası bir düzeyde kabul gören bir metot olacağıydı. Gerçekten de bu kitabın yeni baskısının piyasaya çıkacağı aynı günlerde uluslar arası düzeyde otorite kabul edilen kişilerle aynı sahneyi paylaşacağım.
Nereden nereye?!
Sadece tutku ve inançla hedefe odaklanarak alınan sonuçlar
bunlar.
Kitabı yazarken yaşadığım hayatla şimdi arasında dağlar kadar fark var şüphesiz.
Bu arada binlerce insanın hayatında KDT’nin yarattığı olağanüstü değişimler ve bunu görmek benim en büyük ödülüm.
Aynı zamanda her bir değişim öyküsü bana her seferinde şu gerçeği gösterdi; düşünceler yaratıcı güce sahiptir.
Sadece inançlarımızı, kabullenişlerimizi, beklentilerimizi derin düzeyde değiştirerek hayatımızda mucizevi sonuçlar elde ederiz.
Bu gerçek, artık güneşin varlığı, sıcaklığı kadar gerçek ve tartışmasız.
Bu kez bu yeni baskıda tüm pozitif düşünceye ve odaklanman m gücüne inananları bir başka hayale davet ediyorum.
Güçsüzlüğe, mazeretler bulmaya, kurban psikolojisine prim vermeden ilerleyelim.
Kendi hayatımızın efendisi olduğumuz gerçeğine sadık kalarak, Tanrının kendi kutsal kitabında söylediği gibi yeryüzünde O’nun halifesi olduğumuzu hatırlayalım ve ona göre yaşayalım.
Türk olduğumuz için, bu topraklarda yaşadığımız için, sahip olduğumuz değerli geçmiş için gurur duyalım.
Başımız dik, ileri bakalım. Umutla ve güvenle. Rüzgarlar karşısında yalvarıp yakarmayalım. Ben bir seminere başlarken hep şöyle söylerim; Kabul ediyor musunuz? ” Hayata evet!” demeyi. Gerçekten bunu istiyorsanız bunu yaratabilirsiniz, emin olun. O halde, HAYATA EVET!
Mutluluğa, huzura, bolluğa, berekete, aşka ve sevgiye EVET!
İstanbul, 2008
ÖNSÖZ
Bütün eski değerlerin yok olduğu ve yerine henüz yenilerinin konmadığı bu değişim çağında, insanın kendi güçlerinin farkına vardığı bir şafak vaktinde olduğumuzu belli belirsiz hissediyoruz.
Temelde, insanın dünyayı algılayış biçiminin kökten değişmekte olduğu bir dönem bu.
Kimileri buna ‘Yem Çağ’ diyor, kimileri bir ‘Kaos Dönemi’. ‘Yeni Dünya Düzeni’ kavramı ile dayatmacı bir yönlendirme ve eski düzenin yeniden yutturulması çabaları da sürmüyor değil.
Oysa dünya geri döndürülemez bir biçimde kökten değişiyor.
Bütün bir uygarlık, artık kendine bir çeki düzen vermek zorunda. İnsanlık öyle bir noktaya geldi ki ya yaklaşımını değiştirecek ya da giderek büyüyen bir belirsizlik ve şiddet dalgasıyla çözülüp dağılacak.
İnsanlığın dünyaya bakış biçimi zorlu bir sınavdan geçiyor. Doğa artık hep bildiğimiz düzeninden uzaklaşmış durumda. Olması gerekenler olmuyor, olmaması gerekenler oluyor.
Yağmur ormanlarının tahrip olması, hayvan türlerinin yok olusu, asit yağmuru, sera etkisi ve toprak erozyonu ile doğa alarm veriyor.
Sanki ‘Kızılderili Şefin Kehaneti’ gerçekleşiyor.
Dünya, üzerinde yaşanabilir olma niteliğini yitiriyor. Sonu gelmeyen çatışmalar, toplumlar arasında yüzyıllardır devam eden kin ve çözümsüzlüğün artarak sürmesi, insanın yalnızlığı, soyutlanmışlığı ve umursamazlığı, derinleşen ekonomik kriz, işsizlik, istikrarsızlık, fuhuş, uyuşturucu ve silahlanma.
Bütün bunlar bir şeylerin yanlış gittiğinin açık bir göstergesi. Bir şeylere yanlış bir noktadan baktığımızın sinyalleri.
Aslında yapılması gereken kendini belli ediyor, bu sorunlara neden olan yaklaşımların değişmesi gerekiyor.
Ama birçok insan bunu kabul etmek istemiyor, direniyor. Özellikle gücü ellerinde tutanlar, doğanın ve hayatın bu kendini var kılma refleksine kulaklarını tıkıyorlar.
Uygarlığımız karanlık bir kuşakta.
Diğer yandan derinlerden gelen bir dalga, bu karanlığı hafiften yarmaya başladı bile.
Bu, bambaşka bir yaklaşımın ışığı, ekolojik, bütüncül ve insancıl yaklaşımın.
Dünyayı ve üzerinde yaşayan bütün türleri kardeş gibi gören bir görüş.
insanın kaderinin bütün insanlıkla ve doğayla bütünleştiği bir anlayış. Çıkarlarımızın ortak olduğunu fark eden bir bilgelik.
İnsanı ideolojinin, köhnemiş değerlerin karanlığından kurtarmayı hedefleyen bir arayış eğilimi.
Bütün isimlerin ve etiketlerin ötesinde İnsana uygun gerçeklerin arayışı.
Etik değerlerin, maddi kalkınmayla paralel sürmesi gerektiğine dair farkındalıklar yükseliyor bu parlayan ışığın içinden.
Çünkü başka türlü olacak gibi gözükmüyor.
Kuantum Düşünce Tekniği de bu Yeni Çağ’da fiziğin yeni tanımlarından, İnsana ve evrene dair yeni bilgilerden yararlanıyor.
İnsanın kendi kaderinin efendisi olduğu gerçeği yükseliyor, bütün ihtişamıyla.
Düşüncenin olağanüstü gücü, bununla ilgili arayışların artmasına yol açıyor.
İnsanın olağanüstü potansiyellerini keşfettikçe geleceğe dair umutlarımız da artıyor.
‘Kişisel Gelişim’ kavramı, sanki ‘Yeni Çağın Dini’ gibi.
İnsanlar kendilerim yeniden, farklı bir gözle tanımak ve yaklaşan değişim dalgasına uyum göstermek arzusundalar.
Kuantum Düşünce Tekniği de, benzer bütün çalışmalar gibi, yeni dönemde insanın İhtiyacı olan desteği ona verebilmek üzere ortaya konulan çalışmalardan bindir.
İnşama beyninden kendisini engelleyen düşünce molozları temizlendiğinde, büyük bir hızla değişmekte ve olağanüstü yaratıcı bîr atılımla ileriye doğru hamle etmektedir.
Bütün bu yeni arayışlar, mutluluğun, başarının ve hazzın insanın doğal haklan olduğu gerçeğinden hareket eder. Sezgisel, mistik ve bütüncül bir görüş insanlığın şafağında hızla yükseliyor.
Bu yükselen Yeni Çağ’da Türkiye, sahip olduğu kültürel ve tarihi birikimleriyle öncü olmaya aday bir ülke konumunda.
Şu anda her ne kadar bunun tam tersi bir görüntü sergilemekte olsa da, gelecek uygarlığın bütün altyapılarına Türkiye zaten sahip gözüküyor.
Laik bir ülke olması, demokrasi ile yönetilmesi, hem doğu, hem de batı kültürünü bütünle sürebilecek bir zemine sahip olması Türkiye’nin şansını arttırıyor.
Girişimci insan birikiminin çokluğu, bu ülke için büyük bir şans. Atatürk gibi bir dehanın biçimlendirdiği bu ülkede, gelecek mistik, bütüncül, etik ve bilimsel kalıpların hepsi için büyük umutlar besleyecek nedenler var.
Atatürk’ün: “Türk Milleti atînin (geleceğin) ufkunda yeni bir yıldız gibi doğacaktır” sözünün, kehanetten ziyade, bir saptama olduğunu düşünüyorum. Nitekim Atatürk İlave ediyor: “Şimdiye kadar tespitlerimde herhangi bir isabetsizliğe uğramadım. Bu sözlerin gerçekleştiği gün, milletimden ricam: BENİ HATIRLAYINIZ”.
Onu, bu öngörüsü gerçekleştiği için hatırlayacağımız gün gerçekten gelecektir.
Haziran 2002
…