Fizik ve felsefenin birbirleri üzerine karşılıklı etkileri, birçok akademik çalışmaya konu olmuştur. Fakat felsefenin mevcut fiziğe nasıl bir etkide bulunduğuna dair nerdeyse hiç eser yayımlanmamıştır. Bu kitapta mevcut fiziğin bir yandan mevcut felsefe üzerindeki edimsel ve sanal etkileri sorgulanırken diğer yandan bu fiziğin mevcut kavranılışının yol açtığı ontoloji ve epistemoloji tasarımları irdelenmektedir. Bu yapılırken kuantum mekanikçilerinin felsefi eğilimleri ve dönemin başat felsefesini temsil eden filozofların görüşleri ile kuantum mekaniğinin biçimlenişi arasındaki ilişki ele alınmaktadır.
Bu ilişki daha sonra tersine döndürülerek postmodern felsefe ve bilim bağlamına aktarılmaya çalışılmaktadır.
Şevki Işıklı
***
İÇİNDEKİLER
ÖNSÖZ ……………………………………………………………………………..VII
KRİZ; FİZİĞİN Mİ FELSEFENİN Mİ?……………………………………..I
1.BÖLÜM
KUANTUM MEKANİKSEL İLKELERİN DENEYSEL TEMELLERİ
Büyükten Küçüğe, Klasikten Kuantuma……………………………………..11
Siyah Cisim Işıması: Kuantlaşma………………………………………………17
Fotoelektrik Etki: Planck Hipotezinin Doğrulanışı……………………….22
Bohr Atom Kuramı: Evrenin Parça-Bütün Modeli ……………………….26
Compton Saçılması: Foton Momentumu ………………………………….33
Çift Yarık Deneyi: Dalga ve(ya) Parçacık…………………………………….37
Aspect Deneyleri: Bell Eşitsizliklerinin İhlali………………………………57
a) EPR-B deneyleri …………………………………………………………………..58
b) Bell eşitsizliklerinin mantıksal yapısı……………………………………63
c) Aspect deneylerinin yapılışı…………………………………………………..68
ç) Aspect deneylerinin ardından………………………………………………..73
2.BÖLÜM
KUANTUM MEKANİKSEL İLKELERİN FELSEFİ ÇÖZÜMLENİŞİ
Kesinsizlik ve Belirlenimsizlik………………………………………………..78
a) Kesinlik-kesinsizlik, belirlenimcilik-belirlenimsizcilik……………78
b) Klasik belirsizlik ve kaotik açıklama…………………………………….89
c) Belirsizliğin ontolojik veya epistemolojik kaynakları…………….94
ç) Belirlenimciliği kurtarmanın sevimsiz bedelleri…………………….97
d) Duyulur-bilinir ayrımında belirlenimcilik ………………………….102
Dolanıklılık ve Yerel-olmama .109
a) Dolanıklık ve yerel-olmama ilişkisi ……………………………….110
b) Monadolojik bir dllzen olarak dolanıklılık………………………121
Bütünden Parçaya: Bütüncülük………………………………………………129
a) Çözümleyici yaklaşım…………………………………………………..129
b) Kuantum bütüncülüğü…………………………………………………..132
c) Bütüncülüğün dolanıklılık ve yerel-olmama ile ilgisi………..138
3.BÖLÜM
BİR KUANTUM ONTOLOJİSİ VE EPİSTEMOLOJİSİ DENEMESİ
Bir Kuantum Ontolojisi Denemesi……………………………………………143
a) Yeni bir ontoloji ve epistemolojiye doğru ……………………………143
b) Postmodern ontoloji ve epistemolojilerin başlangıçları……..148
c) Kuantum ontolojilerinin postmodern yorumu:
Edimselleşme …………………………………………………………………………152
ç) Kuantum ontolojilerinin Heideggerci yorumu ……………………..178
Kuantum Mekaniksel Epistemoloji ve Bilim Felsefesi…………….191
a) Modern bilimin krizi ve postmodern çözümler…………………….193
b) Modern bilimin postmodern yapısökümü…………………………..198
c) Kuantal olgular ve yeni mantık gereksinimi………………………..217
SONUÇ …………………………………………………………………………………..233
DİPNOTLAR…………………………………………………………………………….237
KAYNAKÇA………………………………………………………………………………282
ÖNSÖZ
Bu kitabın konusu disiplinler arası bir alanla ilgilidir ve gerçekleştirmek istediği beş temel amaç vardır.
1) Kuantum fiziğinin temel kavram ve ilkelerini kuantum fiziği deneylerinden türetmek, bu kavram ve ilkeleri felsefi bir dille tasvir ederek felsefecilerin ilgisine hazır hâle getirmek: Kitabın Kuantum Mekaniksel İlkelerin Deneysel Temelleri adlı birinci bölümü, bu amaca yöneliktir. Kuantum mekaniğinin temel kavram ve ilkeleri, zamandizinsel bir yöntemle kuantum fiziği deneyleri bağlamında ele alınmakta ve taşıdıkları önem, tarihsel koşullar içinde değerlendirilmektedir.
2) Önceki felsefeler ile kuantum mekaniğinin ilkelerinin ilişkilendirilme imkânını tartışmak, fizik ile felsefe arasındaki ilişki düzeyini ortaya koymak.
3) Klasik mekanik ile kuantum mekaniğini bilgi, bilim ve varlığa dair genel yaklaşımları açısından karşılaştırmak suretiyle bilimlerin “modern” ve “postmodern” olarak sınıflandırılabilme imkânını ele almak: Kitabın Kuantum Mekaniksel İlkelerin Felsefî Çözümlenişi adlı ikinci bölümü, bu amaca yönelik hazırlanmıştır. Bu bölümde kesinsizlik, belirlenimsizcilik, dolanıklılık ve bütüncüllük gibi kuantum mekaniğin çok tartışılan ilkelerinin felsefî içerimleri, felsefe tarihinden seçilen örneklerle ilişkilendirilerek ortaya konulmakta; bu amaçla Descartes, Leibniz, Kant gibi filozofların felsefelerine başvurulmaktadır. Öte yandan modern felsefe ile modern bilim arasında var olan yerel ve karşılılıklı ilişkiye dair çok sayıda eser ortaya konulmuş olmasına karşın kuantum mekaniği ile onun çağdaşı olan felsefeler arasında böylesi ilişkilendirmelerin henüz yapılmış olduğu belirtilmektedir.
4) Klasik mekanik ile kuantum mekaniğini bilgi, bilim ve varlığa dair genel yaklaşımları açısından karşılaştırmak suretiyle bilimlerin “modern” ve “postmodern” olarak smıflandırılabilme imkânını tartışmak: Kitabın ilk iki bölümünde klasik mekanik ile kuantum mekaniğinin birbirinden farklılaşma sürecini, temel ilke ve kavramlar düzeyinde çok yönlü olarak ortaya konulmuştaur.
5) Kuantum mekaniğinin aldığı son biçiminin özel bir yorumu (edimselleşme) ile günümüzdeki felsefeler arasında, ontoloji ve epistemoloji bağlamında bir ilişki kurulup kurulamayacağını irdelemek ve klasik mekanik ile kuantum mekaniğinin birbirinden farklılaşma sürecini, temel ilke ve kavramlar düzeyinde çok yönlü olarak ortaya koymak: Bir Kuantum Ontoloji ve Epistemoloji Denemesi adlı üçüncü bölümündeki tartışma bu amaca yöneliktir. Bu bölümde, modern bilimin biricik yorumu olan pozitivizme ve modern felsefeye yöneltilen eleştirilere yer verilmekte; kuantum mekaniği ilkelerinin imlediği ontoloji ve epistemolojinin açığa çıkarılması sürecinde, bu eleştirilerden sonra ortaya konan “postmodern” felsefelere, özellikle Heidegger ve Derrida’ya gönderme yapmanın imkânı sorgulanmaktadır. Bu yapılırken alçak sesle dillendirilen bir iddianın, “kuantum mekaniği ile postmodernite arasında bir ilişki olduğu iddiası”nın doğruluğu da tartışılmaktadır.
Klasik mekanik veya görelilik kuramları ile modem felsefe(ler) arasında bir ilişki kurmayı deneyen ve bunda şöyle ya da böyle başarılı olan çok sayıda felsefe ve bilim tarihi çalışması mevcuttur. Ancak bu akademik ilginin kuantum mekaniğine aktarılamadığı, özellikle 1950’lilerden sonraki dönemde fizik ile dönemin popüler felsefi yaklaşımları arasında bir ilişki aramaya/kurmaya doğru ilerletilemediği görülmektedir. Bu dönemde kuantum fiziği, fizik felsefesi veya fiziğin felsefi soranları bağlamında ele alınmaya çalışılmış fakat bazı çağrışımsal açılımlar yapılmakla birlikte bir filozof veya felsefi bir akımla kuantum mekaniği arasında doğrudan ve açık seçik ilişkilerin varlığı önerilmememiştir.
Bu kitapta modemizmin son dönemlerinde geliştirilen kuantum mekaniğinin gelişme koşullarının postmodern imkânlara dayanmış olup olmadığı da sorgulanmaktadır. Kitap bu açıdan kuantum felsefelerine giriş niteliği de taşımaktadır. Bununla birlikte kitabın özellikle üçüncü bölümünün bir sorgulama ve çıkarsama etkinliği biçiminde olduğunu, üzerinden uzlaşılmış mutlak veya kesin yargılar içermediğini, yalnızca olasılıkların tartışıldığı bir metin olduğunu belirtmeliyim. Öyle sanıyorum ki çağdaş fiziğin temel kavram ve sorunlarını felsefi bir yaklaşımla irdelemek, bazı fizik soranlarının (dalga-parçacık dualitesi, yerel-olmayan etkileşmeler, gözlem sürecine katılım, olasılık, sanallık, kesinsizlik, belirlenimsizlik, dolanıklılık, durum vektörünün indirgenmesi vb.) felsefi tartışmalarda içerildiğini görmek fızik-felsefe ilişkisiyle akademik boyutta ilgilenen herkes için keyif verici ve ufuk açıcıdır.
Özellikle Martin Heidegger ve Jacques Derrida’nın görüşlerinden hareketle tanımlanabilecek bir postmodernizm ile burada sunulan belli türden bir kuantum mekaniği yorumu (edimselleşme kuramı) arasında, bu ikisinin ontoloji ve epistemoloji konularının ele alınış tarzlarında genel bir yaklaşım birliğinin aranması ve tespit edilecek bir yaklaşım birliğinin bazı niteliklerinin (pluralizm, merkezsizlik, karar verilemezlik, [t]özün yokluğu, hakikatin geçici bir uzlaşmayla kuruluşu, bağlamsallık, iz sürülemezlik, yerel-olmama, uzaktan etki vb.) açığa çıkarılmasını takip etmek, felsefi düşünce açısından en az ilk ikisi kadar heyecan verici ve faydalıdır. Ne de olsa felsefe, şeyler arasındaki ilişkileri görme ve yeni ilişkiler kurma etkinliğidir.
Bu kitabın genel amacı, kuantum mekaniği ilkelerinin felsefi içerimlerini ortaya koymaktır. Böylece mikro fiziksel evrene dair temel kavram ve ilkelerin, felsefecilerin işe koşabilecekleri bir açıklığa kavuşmuş olması umulmaktadır. Kitap, felsefecilere gerektiği kadar matematik içermektedir. Kitapta, kuantum mekaniğinin deneysel temellerini oluşturan ve yaygın olarak bilinen bazı formülasyonlara yer verilmiştir. Bu formüllerdeki bazı sabitler, örneğin E, ψ veya ћ, metin içinde sadece sembol olarak kullanılmış, dil ekonomisi kaygısı güdülmüştür. “Daha çok matematik” çoğu zaman “daha çok bilim” gibi algılansa da birçok fizikçiye göre “matematiksel tekniklerin yarışı gerekmeden, kuantum fiziğinin kavramsal sorunlarını açıklamak mümkündür.”
Beklendiği gibi “[f]izik ve felsefenin birbirleri üzerine karşılıklı etkileri, birçok akademik çalışmaya konu olmuştur” Fakat “[…] felsefenin mevcut fiziğe nasıl bir etkide bulunduğuna dair nerdeyse hiç eser yayımlanmamıştır.” Bu kitapta bir yandan fiziğin felsefeye edimsel ve sanal etkilerine, bazen de kuantum mekanikçilerinin felsefi eğilimlerine değinilerek kuramın biçimlenişinde felsefi görüşlerinin etkili olup olmadığı sorgulanırken diğer yandan, kuramın mevcut kavranılışının ne tür bir ontoloji ve epistemoloji tasarımına yol açtığı tartışılmaktadır.
Kitapta hem felsefeye hem de fiziğe önemli katkıları olan tarihsel kişiliklerin yapıtlarından alıntılar yapılmış, bu temel eserlerin ortaya koyduğu kavramlar ve fikirler üzerine yazılmış orijinal yorum ve değerlendirmeler içeren eserlere göndermelerde bulunulmuştur. Kitabın temel konusu olan fizikle felsefe arasındaki karşılıklı ilişkiye dair, deneysel bulgulardan hareketle ulaşılmış özgün mantıksal çıkarımlara, analojilere ve genellemelere yer verilmiştir. Robert Gilmore’un Kuarkların Büyücüsü‘nde yaptığı gibi kuantal olgularla ilgili pek çok terimi, alışkanlıklarını kolay terk etmeyen akla biraz daha yaklaştırmak, böylece dil sorununu aşabilmek için “analoji”ye başvurulmuştur. Richard C. Henry, “kuantum fizikçisi ve kuramcılarının kuantal olguları hâlâ klasik kavramlarla betimlemeye çalışıyor olmalarını” kuantum mekaniğinin “gerçek skandali” olarak nitelendirirken felsefi gibi görünen “dil sorunu”nun, bir fizik kuramındaki ulaştığı boyutu dikkate sunmaktadır. Kuantum mekaniğini “normal” bakış açısıyla anlamak zordur fakat imkânsız değildir. Gilmore şöyle der:
İnsanların anlamak sözcüğünden çoğunlukla, kendilerine bir şey açıklandığında bunu anlamlı ve mantıklı bulmalarını kastettiklerini sanıyorum. Yani hâlihazırda bildikleri ve inandıkları şeyler ile tutarlı olmasını [….] Bununla birlikte gerçekten yeni bir şeye baktığınızda böyle bir şey bekleyemezsiniz. Keşfettiğiniz şey tuhaf, şaşırtıcı ve çoğu kez kabullenmesi zor olacaktır.
“Modern bilimin kurucusu” Galileo Galilei’nin (1564-1642) çağdaşı ve “modern felsefenin kurucusu” olan René Descartes’ın (1596-1650) dediği gibi: “Gerçeği arayanın, yaşamında bir kez tüm nesnelerden gücünün yettiği oranda kuşku duyması gerekir.” Bu tutum, iyi bir başlangıç için gereklidir.
Kuantum mekaniğinin felsefi içerimleri (ontolojik ve epistemolojik), aynı tarihsel dönemde ortaya çıkmış olan yapısökümcü ve postmodern felsefenin teknik terimlerinin yardımıyla açığa çıkarılabilir. Bu işlem çift yönlüdür:
i. Postyapısalcı dil görüşlerinde içerilen metin, okuma, karar-verilemezlik, izin sürülemezliği, özdeş-sizlik, ayrım/ayrımlaşma, Dasein, sahici varoluş, bulanıklık gibi kavramlar, kuantum mekaniği ilkeleri altında yorumlandığında bilimsel bir dayanağa kavuşmaktadır.
ii. Kuantum mekaniğindeki durum vektörü, gözlem, durum vektörünün çökertilmesi, kesinsizlik, belirlenimsizlik, tersinirlik, temel parçacıkların kimliksizlikleri (özdeşsizlik), gözlemci, bağlamsallık, süperpozisyon, yerel-olmama gibi kavramlar yapısökümcü ve postmodernist ontoloji ve epistemoloji görüşleri ışığında ele alındığında felsefi bir dayanağa kavuşmakta ya da felsefi içerimleri belirmektedir.
Bu kitapta modernizme karşıt bir duruş sergileyerek yeni tin bilimlerinin felsefi temellerini inşa etmeye çalışan filozoflar ve postmodern filozofların görüşleri ışığında, kuantum mekaniğinin farklı bir yorumu olarak “edimselleşme kuramı” açıklanmaktadır.
Bir araştırmanın ürünü olan bu eseri hazırlarken mesleğinde ileri birçok bilim insanın unutamayacağım yardımlarını gördüm. Başta Eyüp Ali Kılıçaslan’a teşekkür etmeliyim. Şüphe yok ki onun her türlü desteği, reddedilmez öneme sahiptir. Bir kuantum fizikçisi olan Abdullah Verçin ile Erdinç Sayan’ı da burada anmalıyım. Hepsine müteşekkirim.
Kriz: Fiziğin mi
Felsefenin mi?
“Öznel bir dünya görüşüne doğru sürükleniyoruz sanki.”
Roger Penrose
Fizik, belli türden bir düşünme biçimi olarak İlk Çağ felsefecilerine kadar geri götürülse de bilimsel bir kuram olarak ilk kez 1687 yılında Isaac Newton’ın Mathematical Principles of Natural Philosophy‘sinin yayımlamasıyla ortaya konulmuş bir bilim dalıdır. James Clerk Maxwell 1865 yılında, Newton kuramının bir genişletilmesi olan A Dynamical Theory of the Electromagnetic Field adlı eseriyle Elektromanyetik Alan Kuramını geliştirdi. Elektromanyetik kuram 19. yüzyılın en büyük fizik keşfi olarak kabul edilmektedir. İlk kez Faraday’ın aynı olayın iki farklı görünüşü olduğunu fark ettiği ancak kesin bir kuramsal çerçeveye oturtamadığı elektrik ve manyetizma, Maxwell tarafından Newton mekaniğine uygun bir biçimde bu kuram içinde birleştirilmiştir.