Masallar

La Fontaine Masalları Oku: En güzel hikayeler bir arada

 

1. Şehir Faresi ile Tarla Faresi

Şehir faresi ile tarla faresi çok iyi arkadaşlarmış. Şehirli olan tarla faresini her zaman tarlaya giderek ziyaret edermiş. Ona misafir olur, her gün beraberce yemeklerini yermiş. Bir gün şehir faresi, arkadaşını şehre davet etmiş. Şehir faresi o kadar çok ısrar etmiş ki sonunda şehir hayatını pek sevmeyen yoksul tarla faresi; “Davete katılmak gerekir, gidip şu arkadaşımın evini ziyaret edeyim” demiş. Tarla faresi uzun bir yol gittikten sonra şehir faresinin yaşadığı eve varmış ve çok şaşırmış. İnanılmaz büyük bir evi ve lüks içinde bir hayatı varmış şehir faresinin. İçeri girdiğinde de sayısız peynir, meyve ve aklına gelebilecek her türlü yiyecekle süslü bir sofrayla karşılaşmış.

İki arkadaş keyifle sofraya oturmuşlar ve tam yemeğe başlayacakken bir gürültü gelmiş. Evin kedisi hızla gelmiş ve masalarını dağıtmış. İkili hemen saklanmış. Tehlike geçince şehir faresi tekrar sofrası hazırlamış ve oturmuşlar. Yine tam sofraya oturacakken evin hanımı aşağı inmiş. Şehir faresi arkadaşını kaptığı gibi delikten içeri sokmuş. Tarla faresi tehlike geçince çantasını toplamış ve arkadaşına:

-Bu kadar korku yeter. Ben zengin değilim ama huzurluyum. Bunu hiçbir zenginliğe değişmem, demiş.

Tarla faresi mutlu bir şekilde evine varmış ve yaşadığı hayatın tadına varmaya devam etmiş.

2. Çınar Ağacı ile Saz

Koca bir çınar ağacıyla ince bir saz yan yana yaşıyorlarmış. Çınar yüksekten saza bakıp onu küçümser ve alaycı bir şekilde konuşurmuş hep. Yine günlerden bir gün saza:

– Bir bana bak bir de kendine. Ben haşmetli, uzun ve koca yapraklarımla çok güzelim. Rüzgar esse hemen bükülürsün ama ben dimdik durur, heybetimi korurum, demiş.

Saz içini çekmiş ve ona haklı olduğunu söylemiş ama çınar susmamış.

– Benim köklerim kuvvetli, dallarım iri, gövdem seninkinin on katı. Kuşlar bile beni evi gibi kullanır. Gel bana yanaş da seni koruyayım, demiş.

Saz artık dayanamamış ve çınara:

– Ben inceyim ama rüzgardan bükülsem de kırılmam. Esnektir gövdem, derken kuvvetli bir rüzgar esmiş ve çınar ağacını kökünden söküp çıkarmış.

3. Dalkavuk Kurt

Bir gün ormanlar kralı aslan yaşlanmış, çıkar yol aramış yaşlılığına,
“Çare yok” denilmezmiş hiç krallara.
Aslan haber salmış hayvanlara, dostlar istemiş.
Dört bir yandan koşanlar, ilaç, sağlık verenler, tümünü toplamış başına.
Yalnız tilki yokmuş aralarında.
Evine kapanmış, gelmemiş.
Kurt da, dalkavukluk ederek Kral’a, ele vermiş arkadaşını, bildirmiş tilkinin gelmediğini.
“Çabuk” demiş Kral, “Bulun getirin onu.”

Tilki getirilmiş saraya.

Kurdun oynadığı oyunu anlayan tilki,

“Korkarım ki, gerçek olmayan bir durum bildirilmiş size,” demiş.

Ve eklemiş:

“Saygılarımı sunacaktım ben de.
Ama hacca gitmiştim kralıma sağlık dilemeye.
Bilginler, doktorlar gördüm yolculuk sırasında.
Hastalığınızı bir bir anlattım onlara.
Size sıcaklık gerekliymiş.

Bunun da tek çıkar yolu varmış:
Bir kurt diriyken yüzülerek, derisi sıcak sıcak üstünüze serilecek.
Sebebi her neyse.

Çok iyi geliyormuş hasta bedene.
Bu iş için de kurt hazretleri emrinizde!”
Kral, pek hoşlanmış bu sözlerden.
Kurt yüzülmüş, kesilmiş, parçalanmış.
Aslan, etini atmış ağzına, kürkünü de geçirmiş sırtına.

Dalkavuk efendiler!
Bırakın birbirinizi yok etmeyi.
İşinizi yaparken, zarar vermeyin çevrenize.
Sonra bu zarar dönüp dolaşır, bir gün size de ulaşır.
Öyle bir meslektesiniz ki, bağlamaz kimse kimseyi.

4. İki Katır

İki katır yürüyormuş yan yana,
Biri yulaf yüklüymüş, biri para:
Köylülerden tuz vergisi toplamışlar,
Koca bir heybe dolusu mangır.
Para yüklü katırda bir çalım, bir çalım,
Başı havalarda,
Boynunda çıngırak şıngır mıngır:
Zenginim zengin der gibi, sağa sola.
Derken eşkıyalar sökün etmiş;
Doğru vergi katırının üstüne tabii…
Yakalamış geminden, durdurmuşlar.
Katır diretmiş, savunmaya kalkmış parayı.
Eşkıyalar da veryansın etmiş sopayı.
İşte o zaman ağlamış katır,
Ve dert yanmış:
– Ben böyle mi olacaktım, demiş, Yulaf yüklü katıra
Fiske bile vurulmasın da, Ben dayak yiyeyim ölesiye!
– Ya, kardeş, demiş öteki;

Yüksek işler iyilik getirmez her zaman; yulaf taşımakla kalsaydın benim gibi, başına bir belâ gelmezdi.

 

5. Yılan ile Yengeç

Yılan ve yengeç bir gün derede karşılaşmış. Yengeç iyi niyetli ve arkadaş canlısıyken yılan sinsi planlar peşindeymiş. Yengeç onunla arkadaş olmak isterken yılan onu nasıl soksam diye düşünmüş.

Yengeç yılanın sinsi sinsi düşündüğünü görünce:

– Sinsilik yapacaksın belli ama ne gerek var gel arkadaş olalım, demiş.

Ne yazık ki yılan kötü huyundan vazgeçmemiş. Yengeç yılanın ilk fırsatta ona sokacağını anlamış ve uyumasını beklemiş. O uyuyunca da boynunu ısırıp tek hamlede onu öldürmüş.

Yengeç kendi kendine:

– Bu saatten sonra istediğin kadar doğru olsan neye yarar ki! Öldün artık. Keşke sözlerimi iyice dinleseydin, doğru olmak için çabalasaydın!” demiş.

Yazar

BENZER İÇERİKLER

Gül Perisi

Editor

Üç Küçük Sincap

Editor

Nasrettin Hoca ve Eşeği Fıkrası

Editor

Yorum bırak

* Bu formu kullanarak yorumlarınızın bu web sitesi tarafından saklanmasını ve yayınlanmasını kabul etmiş olursunuz.

İnternet sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz ve internet sitemize yapacağınız ziyaretleri kişiselleştirebilmek için çerezlerden faydalanıyoruz. İstediğiniz zaman çerez ayarlarınızı değiştirebilirsiniz. Kabul et Daha fazla oku

Gizlilik ve Çerez Politikası