Roman (Yabancı)

Mahrem

mahrem-anna-campbell

Sadece birkaç öpücük nasıl bu kadar fırtınalı bir arzu yaratabilir?

Güzel Grace Paget kaçırılmış, gizlice uzaktaki bir çiftliğe götürülmüş ve hiç tanımadığı bir adamın her arzusunu karşılaması söylenmiştir, eğer bu isteği yerine getirmezse hayatını kaybedecektir. Grace onu kaçıranların sandıklarının aksine bir fahişe değildir ve hayatını kurtarmak için her türlü riski göze alacaktır fakat birden kendini bu tanımadığı yakışıklı adam tarafından baştan çıkarılmış bir halde bulur. Adamın gözlerindeki bir şey Grace’e onun göründüğü kadar acımasız olmadığını fısıldar.

Sheene’in, bu kadının çiftliğe neden ve nasıl getirildiğine dair hiçbir fikri yoktur. Bir mahkûm gibi kilit altında tutulan ve herkes tarafından “deli” olarak tanınan bu adam hayatını geri kazanmak için her şeyi yapmaya hazırdır fakat Grace’in büyüleyici güzelliği bütün amaçlarını unutmasına sebep olur. Ve onun yanından bir an bile ayrı kalmak istememesine rağmen Grace’in zorla çiftlikte tutulmasına da dayanamaz. Birlikte onları tuhaf bir şekilde bir araya getiren bu güce karşı gelmeleri gerekmektedir. Ancak o zaman birbirlerine ait olacaklardır. Sonsuza kadar…

1. Bölüm
Somerset. 1822

“Bu kadın daha önce gördüğüm hiçbir fahişeye benzemiyordu.
Adamın yoğun Yorkshıre aksam Grace’ın bilincini adeta delip geçti. Kafasındaki konaklayan ağrının içinden yuvasının sesini duyduğunu hissetti.
Eğer Ripon’daki tarlaya döndüyse neden midesine kramplar giriyordu? Neden ellerini veya ayaklarım kıpırdatamıyordu? Korku kanım dondurmaya bağrındaki sesi kısmıştı.
Hatırla Grace, hatırla.
Denediğinde, sadece korkutucu, karanlık bir duvarlı kandaştı.
‘Fahişe olduğuna hiç şüphe yok!” diye ısrar etti öteki tarafındaki başka bir adam. “Eğer lanet bir fahişe değilse ne diye rıhtımdaydı’ Cock ve Crown’un yolunu tarif etmemizi istediğini duydun. Oraya gitmek yerme cebinde mangır olan bir adamı kendine çekmeyi istiyordu.”
Fahişe? Ondan bahsediyor olamazlardı  Şaşkınlık hissi kafasındaki sisin içinde fırıl fırıl dönüyordu. Kim saygıdeğer Grace Paget’i kendini sokakta satan bir kadınla karıştırabilirdi ki?
İçindeki öfkeyi susturdu. Bir şey ona bu korkutucu yabancılara hâlâ bilinçsizmiş gibi görünmesinin önemli olduğunu Söylüyordu. Gözlerini kapalı tutarak zonklayan baş. ağrısıyla savaşıyor, uyuşuk beynini çalışmaya zorluyordu.
Birden her biri diğerinden daha hayret verici tek tuk ayrıntıları anımsamaya başladı, Gündüzdü Işık kapalı göz kapaklarından içeri giriyordu, Bir banka bağlanmıştı ve kolları iki yanında, sırtüstü yatıyordu. Güçlü ipler el ve ayak bileklerini sıkıcı sarmıştı ve göğsüne dolanmış daha kalın bir bağ nefes alıp vermesini zorlaştırıyordu.
Bir an, boğucu bir an, kalın kayış ezici bir şekilde sıkıcı geldi. Hava alması gerekiyordu. Bayılacağını hissetti. Ter adeta derisinden boşaldı ve oda soğuk olmamasına rağmen iliklerine kadar üşüdüğünü hissetti.
Ama yine de bir taş kadar sessiz kalmaya devam etti.
Anımsadığı vahşet anıları mide bulantısı ve baş dönmesinin arasından sıyrıldı. Kafası karışmıştı. Onu girdap gibi içine alan keskin bir korku hissediyordu..
Güçlükle boğulma paniğinden kurtulduktan sonra kendini nefes almaya zorladı. Neredeydi? Görme yetisi olmadan sadece karışık izlenimler edinebiliyordu. Çevreden gelen bir şehir gürültüsü yoktu. Demek ki bulunduğu oda kırsal bir yerdeydi. Ya da en azından şehrin sessiz bir kısmındaydı. Yıkanmamış erkeklerin pis kokusu, bu iğrenç kokuyla hiç bağdaşmayan, bahar havasına karışıyordu.
Bir adamın boğazının derinliklerinden gelen şüpheli sesini duydu. “Kendine saygı duyan hiçbir hanımefendi siyah paçavralar içinde görünmez, bunun yerine ölmeyi yeğler. Ayrıca evlilik yüzüğü var.”
Arkadaşı küçümseyen bir şekilde güldü. “Belki bu oyunda yenidir Filey dostum. Belki yüzük de, yön sorma muhabbeti gibi rolünün bir parçasıdır. Cock ve Crown’daki zenginler böyle şeylere üye olurlar. Eğer ticarete yeniyse daha da iyi. Lord john taze güzel bir fahişe bulmamızı söylemişti, yıpranmış eski bir yosma değil.”
Duyduklarına inanamıyordu, dehşete düşmüştü. O bir hanımefendiydi, yıpranmış kıyafetleri ve delik ayakkabıları da olsa. İnsanlar ona saygı ve hürmetle yaklaşırdı Hiçbir erkek erdemli Hayatı jaget’e çalılarda çabuk bir oynaşma için yanaşamazdı.
tâbi bu vahşi adamlar onu kaçırmaya zahmet ettiyse, kısa bir oynaşmadan daha fazlasını istiyor olmalılardı.
Yoksa çoktan uykusunda ona tecavüz etmişler mıydı?
Eski püskü elbisesinin  tanıdıktı. Kıpırdamadan bundan emin olmak güçtü, ama zarar görmemiş gibi sürünüyordu. Şimdilik.
Peki şimdi? Bu haydutların ona üst üste tecavüz etmesinin kâbus gibi görüntüsü onu ele geçirdi. Ekşi safra ağsını doldurdu. İçinden çığlık atmak ve çırpınıp savaşmak geliyordu ama büyük bu çaba sarf ederek sessiz kalabilmeyi başarıyordu.
Tıpkı  Bristol’da kaçırdıklarında çırpınıp savaştığı gibi.
Ah, evet, şimdi hatırlıyordu. iki şeyi hatırlıyordu.
Kuzen Vere onu yoksulluktan korumak için ona bir ev tavsiye etmiş ama onu almaya gitmemişti. O da. saatlerce bekledikten sonra gecenin içme onu aramaya çıkmıştı. Kuzenim bulamamıştı. Onun yerine insan kılığında ki bu iki şeytanı bulmuştu. Monks ve Filcey.
Kendilerini tanıtacak kadar arsızca davranmışlardı.
Çaresizce, karanlıktaki o kısa korkutucu karşılaşmayı hatırlamaya çalıştı. Bu iki hantal ayıya yol sormuştu. Tanıdık Yorkshire aksanlarına kanıp küçük otele dönüşte ona eşlik etmelerini kabul etmişti. Rıhtım tarafındaki dolambaçlı sokaklarda kaybolmak onu korkuttuğu için her türlü yardımı kabul edecek durumdaydı.
Aptal, tıpatıp, aptal.
Onu dar bir sokakta sıkıştırmışlardı. Monks boğazından aşağı afyon ruhu dökerken. Filey de onu tutmuştu. Filey’nin iğrenç kokusu burun deliklerinde takılıp kalmıştı. Şimdi bu zehirleyici koku, adam ona doğru hantal hantal yürüdükçe artıyordu.
“Hay hay, taze görünüyor. Markinin hoşuna gidecek kadar sıhhatli. Ama bana hâlâ bir fahişeye benziyor gibi gelmiyor.”
Monks homurdandı. “her neyse, Lord ondan sıkılıncaya dek fahişe rolünü oynayacak Umarım bir adamı mutlu edecek birkaç numara biliyordur. Yoksa bir aya dayanmaz.”
“Fırsatımız varken onu düzmeliydik.” Filey’nin pişmanlık dolu iğrenç sözleri Grace’in rahatsız edici midesi üzerindeki zayıf kontrolünü zorluyordu.
“Anlaşılsaydı başımız belaya girerdi. Lord ona doyunca senin de sıran gelecek. hadi gidelim. Afyon ruhunun etkisi birazdan geçecek. Eğer kız senin çirkin suratını görürse Marki’nin Önüne keyifsiz çıkar.”
“Umurumda değil.” dedi Filey. “Çok güzel göğüsleri var. Bire on bahise varım ki poposu daha da tatlıdır.”
Bayat cin kokulu nefesi Grace’in suratına geldi. Kaba eller elbisesinin yüksek yakasını büktü. Filey düğmelerim sökerken duyduğu korku onu adeta felç etmişti. Şişman bir el korsesinin içinden morartacak bir güçle göğsünü avuçladı. Adam kendini o kadar kaptırmıştı ki, Grace’in vücudundaki her kasın tiksintiyle kasıldığını fark etmedi.
Kalbi at gibi koşturuyordu. Çığlık atmamak için kendini zor tutuyordu.
Halâ ses çıkarmaya cesaret edemiyordu.
Bu gerçekten oluyor olamazdı. Hayır. Ona değil.
“Şıllığı bırak Filey,” dedi Monks sinirle, “Eğer Marki onu önce senin düzdüğünü anlarsa seni keser.”
“Bilmek zorunda değil.” Terli el zalimce kadının etini sıkıştırdı.
Monks etkilenmemiş bir homurtu çıkardı. “Eğer o öterse bilir. Hiç ağzını kapalı tutabilen bir karıya rastlamadım.
“Haklısın,” dedi Filey üzüntüyle. Son bir şiddetli çimdikten sonra elini çekti.
Onu sadece birkaç saniye avuçlamıştı .ona kadın, sanki elleri onu saatlerce  taciz etmiş gibi kirli ve pislenmiş hissediyordu.
Uzun süren tiksindirici bir andan sonra Filey uzaklaştı. Kulaklarında ki zonklamanın alasından hafifçe kapının kapandığını duydu
Sonunda yalnızdı Ağlayarak nefesini tuttu ve gözlerini açtı.
beyaz duvarları ve iki kapısı olan güzel bir odadaydı. Kapıların biri kapalıydı, diğeri ise güneşle aydınlanmış bir bahçeye açılıyordu. Sütün bu olanlar gerçekdışıydı. Halka açık bir sokakta kaçırılıp yabancılara hizmet etmek için buraya getirilmiş olamazdı.
Afyon ruhunun zıhın bulandırıcı etkisi azalıyordu. Ahlaksız bir aristokrat, nefret uyandırıcı uşaklarına vermeden önce onu biraz kullanmak istiyordu.
Hemen kaçmalıydı, gardiyanlar dönmeden. Taze ve güzel bir fahişe sipariş eden gizemli Lord John, uşaklarının onun için ne getirdiğine bakmak için gelmeden kaçmalıydı.
Duyuları hâlâ afyon ruhunun etkisi altındaydı, kötü tadı ağzını dolduruyordu. Çaresizce su içmek istiyordu.
Hayır, aslında çaresizce Cock ve Crown’da, Kuzen Vere’yi bekliyor olmayı istiyordu.
Nefes nefese kalmış bir halde, ağlayarak deri ipleri çözmeye uğraştı.
“Hu işe yaramaz,” dedi bahçe kapısının yanında duran adam. “Ben biliyorum. O bağlardan kurtulmaya çok uğraştım.

Yazar

BENZER İÇERİKLER

Martı

Editor

Eoin Colfer – Artemis Fowl #2 Kuzey Kutbu Macerası

Editor

İYİ YAZARLAR NEDEN İYİ YAZARLAR? – Edgar Allan Poe

Editor

Yorum bırak

* Bu formu kullanarak yorumlarınızın bu web sitesi tarafından saklanmasını ve yayınlanmasını kabul etmiş olursunuz.

İnternet sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz ve internet sitemize yapacağınız ziyaretleri kişiselleştirebilmek için çerezlerden faydalanıyoruz. İstediğiniz zaman çerez ayarlarınızı değiştirebilirsiniz. Kabul et Daha fazla oku

Gizlilik ve Çerez Politikası