Babam ve üvey annem size gelmemi istemiyorlar. Buradakilerin bohem bir hayat sürdüklerini söylüyorlar… Aktris olmamdan korkuyorlar… Ama bu göl, sanki bir martıymışım gibi beni kendisine çekiyor… Bir martının denizi özlediği gibi özlüyorum burayı” Kalbim sizinle dolu.”
Göl kenarındaki çiftlikte bir araya gelen, farklı karakterlerdeki kahramanların tek ortak noktası sanattır. Yazar, yönetmen ve oyunculardan oluşan gruptaki herkes farklı bir yaşam ve sanat anlayışına sahip olsa da bir martının sudan ayrılamaması gibi o noktaya bağlanmıştır.
Eserlerinde geçiş dönemi Rusyası’nın alt üst olan yapısını, yıkılan toplumsal katmanları ustalıkla sergileyen Çehov, bu eserde ayrıca sanat anlayışını da çok net biçimde kahramanlarının ağzından anlatır.
BİRİNCİ PERDE
Sorin’in çiftliğinin parkından bir bölüm. Seyircilerin önünde, parkın derinliklerine, göle doğru ağaçlıklı geniş bir yol uzanır. Ev ahalisine gösteri amacıyla kurulan derme çalma bir tiyatro sahnesi gölü neredeyse kapatır Sahnenin sağında ve solunda çalılıklar, sahnede ise birkaç sandalye ile küçük bir masa vardır.
Güneş yeni batmıştır. Sahnede kapalı perdenin arkasından Yahov ile birkaç isçinin öksürükleri ve takınılan duyulur. Masa ile Medvedenko gemiden dönmekledirler; soldan sahneye girerler.
MEDVEDENKO
Neden daima siyah giyiyorsunuz?
MAŞA
Hayatımın yasını tutuyorum. Çok mutsuzum.
MEDVEDENKO
Neden mutsuzsunuz anlamıyorum… (Düşünceli) Sağlınız yerinde, babanız zengin bir adam sayılmasa da yoksul değil. Oysa benim için yasamak çok daha zor. Ayda ancak yirmi üç ruble maaş alıyorum, bunun da bir bölümünü emeklilik için kesiyorlar, gene de sizin gibi karalara bürünmüyorum. (Otururlar)
MAŞA
Kastettiğim para değil. Yoksullar da mutlu olabilir.
MEDVEDENKO
Kuramsal olarak öyle ama gerçekte durum farklı. Ailemle ben; yani annem, iki kız ve bir erkek kardeşim ayda yirmi üç rubleyle geçinmek zorundayız. Yemek içmek lazım, çay şeker lazım. Sigara da cabası. Hadi gelin de siz geçinin!
MAŞA
(Sahneye bakar) Temsil başlamak üzere.
MEDVEDENKO
Evet. Piyesi Konstanıin Gavriloviç kaleme almış, başrolde Zareçnaya var. Bugün birbirine gönül vermiş bu insanların kalbi, bir eseri sahneye koyarken aynı hızla çarpacak. Ne yazık ki bizim gönüllerimiz birbirinden uzak. Sizi seviyorum, hasretinizden evde duramıyorum, sırf sizi görebilmek için her gün gidiş altı Fersah, dönüş altı fersah yol yürüyorum ama beni umursadığınız yok. Sizi anlıyorum tabii. Çulsuzun biriyim, üstelik başımda da kalabalık bir aile var… Kendi karnını doyuramayan bir adama niye varasınız.
MAŞA
Saçma. (Enfiye çeher) Bana olan duygularınızdan etkileniyorum, ancak size karşılık veremem, hepsi bu. [Enfiye hulusunu uzatır) Buyurun.
MEDVEDENKO Canım çekmiyor. Sessizlik.
MAŞA
Hava ne kadar da bunaltıcı, gece fır una olacaktır. Siz ya hep felsefe yapıyor ya da paradan bahsediyorsunuz. Yoksulluktan daha büyük bir mutsuzluğun olmadığına inanıyorsunuz; oysa bence paçavralar içinde dolaşıp dilenmekten bin kal kötü şeyler var… Neyse, nasıl olsa anla
Sorin ile Treplev sağdan girerler.
SORİN
(Bastonuna dayanır) Anlaşılan ben köy hayalına alınamayacağım yeğenim, hiç rahat edemiyorum buralarda. Dün gece onda yattım, sabah uyandığımda saat dokuzdu; uzun süre uyumaktan sanki beynim kafa tasım a yapışmış gibi hissediyorum. (Güler) öğle yemeğinden sonra uyuyup kalmışım ve şimdi her tarafım kırılıp dökülüyor, kâbus yaşıyor gibiyim…
TREPLEV
Siz şehir insanısınız dayıcığım. (Maşa ile Medvedenco’yu görür) Oyun başlayınca çağıracaklar sizi. Şimdi durmayın sahnede, içeri gidin lütfen.
SORİN
(Musa’ya) Marya Ilyiniçna, lütfen söyleyin babanıza, köpeğin ipini çözmelerini emretsin. Yoksa bütün gece uluyor, kız kardeşim gene uy uyamadı.
MAŞA
Babamla kendiniz konuşun, bu işe beni bulaştırmayın ne olur. (Medvedenko’ya) Hadi gidelim!
MEDVEDENKO
(Trepiev’e) Temsil başlayınca çağırın bizi, (eisi çıkarlar)
SORİN
Köpek gene bütün gece uluyacak demek ki. Şu işe bakar mısınız, kendi çiftliğimde gönlümce yaşayamıyorum bir türlü. Biraz kafam dinlemek için yirmi sekiz gün izin alıp köyüne gelirsin ama herkes seni canından bezdirmek için elinden geleni yapınca ilk günden kaçmak gelir içinden. (Güler) Buradan her zaman sevinerek ayrılmışım dır… Ama artık emekli oldum, gidecek başka yerim yok; yaşamımı ister istemez burada devam ettiriyorum.
YAKOV
(Treplev’e) Konstantin Gavriloviç, biz yüzmeye gidiyoruz,
TREPLEV
Peki ama on dakika sonra görevinizin başında olun. (Saatine bahar) Oyun neredeyse başlayacak.
YAKOV
Baş üstüne. (Çıkar)
TREPLEV
{Sahneyi gözden geçirir) İşte bilim tiyatro. Perde, arkasında birinci kulis, sonra ikinci kulis, ardında kocaman bir boşluk. Dekor yok. Görünen yalnızca göl ve arkasındaki ufuk çizgisi. Perdeyi lam sekiz bucukta, ay doğarken açacağız.
SORİN
Harika.
TREPLEV
Zareçnaya geç kalırsa istediğimiz etkiye ulaşamayacağız. Şu ana kadar gelmiş olmalıydı. Babası ile üvey annesi kızcağıza göz açtırmıyorlar, ev değil hapishane sanki, ellerinden kurtulması zor. (Dayısının boyunbağını düzeltir) Saçınız sakalınız birbirine karışmış Berbere gitmeniz lazım.
SORİN
(Sahalım (arar) Alnımın kara yazısıdır saçım sakalım. Gençliğimde de böyleydi, her zaman sarhoş görünüyordum. Kadınlar da hiç beğenmezlerdi beni. (Oturur) Kız kardeşim keyifsiz görünüyor, sence neden?
TREPLEV
Sıkılıyor da ondan. (Sorin’in yanına oturur) Üstelik kıskanıyor da. Bana da, yazdığım oyuna da karşı; açıp okumadığı halde büyük yazar sevgilisi, Zareçnaya’dan hoşlanır şüphesiyle piyesimden nefret ediyor.
SORİN
(Güler) Olur mu olur…
TREPLEV
Şu derme çatma sahnede kendisinin değil de, Zareçnaya’nın basan kazanmasını kaldıramıyor. (Sualine bakar) Annem psikolojik olarak bir muammadır. Kuskusuz çok yetenekli ve zeki bir kadın; bir ki lap okusa duygulanır; Nekrasov’un bütün şiirlerini ezbere bilir; biri hasta olduğunda ona bakar, melek gibi davranır; ama yanında başka bir aktrisi öv de görelim! Ohoooo! Yalnızca onu alkışlayabilir, onun hakkında güzel şeyler yazabilirsin… “Kamelyalı Kadın” piyesindeki olağanüstü oyunuyla büyülenmelisin. Ama burada, köyde bütün bunları bulamadığı için acayip sıkılıyor ve sanki bütün suç bizimmiş, hepimiz onun düşmanıymışız gibi kızıyor. Üstüne üstlük batıl inançları var; üç mumlu şamdandan, on üç sayısından korkuyor. Sonra cimri de. Odessa’daki bankada yetmiş bin rublesi olduğunu biliyorum, ama ondan borç istemeye kalk, yakınmaya, ağlamaya başlar.
SORİN
Yazdığın piyesi beğenmeyecek diye düşünüp heyecanlanıyorsun. Rahat ol, annen sana tapar.
TREPLEV
(Elindeki çiçeğin taç yapraklarım koparmaya baslar) Seviyorsevmiyor, seviyorsevmiyor, seviyorsevmiyor. (Güler) Görüyorsunuz, annem beni sevmiyor. Dahası… Annem gönlünce yaşamak, âşık olmak, allı pullu giyinmek isliyor, ama yirmi beşine basmış ve ona, gençliğinin geride kaldığını hatırlatan bir oğlu var. Ben yokken otuz ikisindedir, yanında olduğumda ise kırk üç yaşındadır, o yüzden beni sevdiği söylenemez. Ayrıca günümüzün tiyatrosuna inanmadığımı da biliyor. Kendisi tiyatroyu sever; tiyatro ile insanlığa, sanala hizmet ettiğine inanır; bana göre ise bugünün tiyatrosu yeni bir söz söyleyemeyecek kadar sıradan bir olaydır… Sahne dedikleri üç duvarlı odada, ramp 151 klan alımda o muazzam yetenekleri, insanların nasıl yiyip içtiklerini, nasıl aşık olduklarını, nasıl gezip tozduklarını, nasıl giyinip kuşandıklarını göstermeye; bezdirici sahneler, yavan konuşmalarla ibret vermeye; önümde sürekli, hep o aynı, kolayın kolayı ahlak dersini okumaya kalkıştıklarında yüreğimi sıkıntılar basıyor ve Maupassant’ın Eyfel Kulesi’nden kaçıcı misali kaçıyorum
SORİN
Tiyatro her zaman olacak
TREPLEV
Tiyatroya yeni biçimler gerekli. Yeni biçimler olmazsa tiyatro da olmasın daha iyi. (Saatine bahar) Annemi seviyorum, çok seviyorum, ama onun nasıl yaşadığına bir bak; o yazar parçasından kopamıyor bir türlü, ismi gazetelerden eksik olmuyor, çok üzülüyorum. Bazen, bencillikten olsa gerek, annem tanınmış bir oyuncu değil de, basit bir kadın olsaydı kendimi daha mutlu hissederdim diye düşünüyorum. Dayıcıgım, bundan daha çaresiz, daha saçma bir durum olabilir mi? Ban günler evimize misafir olarak birbirinden ünlü sanatçılar, yazarlar gelir. Aralarında tek ben bir hiçim, yalnızca ünlü bir aktrisin oğlu olduğum için aralarında bulunuyorum. Kimim ben? Neyim? Üniversitenin üçüncü sınıfından, nasıl derler, elde olmayan sebeplerle ayrılmış; ne yeteneği ne de parası olan biri. Nüfus kâğıdına göre Kievli küçük bir burjuvayım, aynı babam gibi; ama o da tanınmış bir oyuncuydu. Evimizin salonunda toplanan ünlüler, lütfedip dikkatlerini bir an üzerime çevirdiklerinde, bakışlarıyla zavallılığımı ölçtüklerini hisseder, ezilip büzülürüm.
SORİN
Sence şu yazar, Trigorin nasıl bir adam? Pek konuşmadığı için onu tanımak neredeyse imkânsız.
TREPLEV
Kendi halinde, akıllı, biraz da melankolik biri. Henüz kırkına basmadı ama şimdiden üne ve paraya kavuştu… Yazdıklarına gelince, nasıl söylesem bilmem ki… Yetenekli, ama Tolstoy’dan ya da Zola’dan sonra içinden Trigorin okumak gelmez.
SORİN
Ben yazarları severim. Gençliğimde iki isteğim vardı: Biri evlenmek, diğeri yazar olmak. Maalesef ikisi de olmadı. Evet. En küçüğünden bile olsa yazarlık iyi şeydir.
TREPLEV
(Kulak kabartır) Ayak sesleri duyuyorum… (Dayısına sarılır) Ben onsuz yapamam… Adımlarının sesi bile güzel… Çok mutluyum! {İçeri giren Nina Zareçnaya’ya doğru hızla ilerler) Düşlerimin perisi!…
…