Gerçek bir hayat hikayesi olan Masumlar Apartmanı, Dr. Gülseren Budayıcıoğlu’nun “Madalyonun içi” romanından iham alınarak hazırlandı. işte size o bölüm.
ÇÖP APARTMAN-1 (Masumlar Apartmanı)
— Doktor Hanım, Orhan Hoca’nm gönderdiği hastada sıra. Adı Gülben Kahraman.
— Tamam Tuna, buyursun, bekliyorum.
30 yaşlarında genç bir hanım giriyor içeri. Siyah, kısa saçlı, beyaz tenli, oldukça güzel ama gergin ve utangaç bir havası var. Hoş geldiniz, diyerek elimi uzatıyorum, elimi sıkmakta kısa bir tereddüt geçirdikten sonra tokalaşıyoruz. Bu narin ve güzel hanımın elleri sert ve kuru. Oturmasını işaret ediyorum, yine bir tereddüt geçirdikten sonra hafifçe koltuğun ucuna ilişiyor. Benimle göz göze gelmek istemiyor.
— Hoş geldiniz Gülben Hanım.
— Şey efendim, bende şey var. Orhan Bey beni size yolladı. Bütün tetkikler yapıldı, her şey normalmiş. Aslında ben deli filan değilim ama size gelmem gerekiyormuş, nedenini ben de anlamadım. Siz şimdi bana anamı, babamı, çocukluğumu filan soracaksınız. Benim öyle sorunlarım yok. Sadece şey var. Bana ilk kez gelen hastaların çoğu, benim onları deli zannedeceğimi düşünürler. Bu genç hanımın ayrıca bana söylemekten çekindiği, utandığı bir sorunu var demek ki. insanlar en çok cinsel sorunlarını anlatmakta zorlanırlar. Bakalım bunun altından ne çıkacak…
— Gülben Hanım ben önce sizi biraz tanıyabilir miyim? Evli misiniz?
— Yok değilim.
— Çalışıyor musunuz?
— Hayır, ev kızıyım.
— Demek hiç evlenmediniz?
— Evlenmedim, aslında çok isteyenim oldu ama kısmet değilmiş.
— Ailenizle birlikte mi oturuyorsunuz?
— Evet, babam ve iki kız kardeşim.
— Ya anneniz?
— Annemi kaybettik.
— Peki, demek üç kardeşsiniz.
— Evet.
— Siz en büyükleri misiniz?
— Yok, ben ortancayım.
— Diğer kardeşleriniz de bekâr mı?
— Evet, henüz hiçbirimiz evlenmedik.
— Sizin aile evlenmeyi pek sevmiyor galiba?
— Kısmet.
— Onlar çalışıyor mu?
— En küçüğümüz okudu, o çalışıyor.
— Çok güzel bir hanımsınız, ama galiba biraz zor beğeniyorsunuz?
— Zor beğenmekten değil, olmadı işte. Biraz da şey yüzünden.
— Evet, şu şeyi artık bana da söyleseniz.
— Orhan Hoca size bir mektup gönderdi, onu size vereyim.
Çantasından bir zarf çıkarıp uzatıyor. Orhan Bey’in yazdığı kısa bir not var içinde. “Enürezis Noktuma’sı olan hastanın organik yönden bir sorunu bulunamamıştır. İlgilerini rica ederim. Sevgiler.
Not:
İyi ki ben psikiyatr değilim. Allah yardımcın olsun.” Demek bana bir türlü söyleyemediği sorunu gece işemeleriymiş ve Orhan Hoca’yı çok yormuş. Zaten özellikle cerrahlar bizim hastalarımıza hiç tahammül edemezler.
— Şimdi anladım sorununuzun ne olduğunu. Ne zamandan beri var?
— Çok eski. Çocukluğumdan beri.
— Zor hastalık, değil mi?
— Hastalık bu, değil mi?
— Başka ne olabilir ki?
— Ne bileyim, bizimkiler bazen mahsus yaptığımı söylüyor.
— Mahsus mu?
— Cahil hepsi. Tetkikler de normal çıkınca öyle sandılar.
— Çocukluğunuzda bu nedenle doktora göründünüz mü?
— Pek sayılmaz.
— Neden?
— Bilmem, ben doktora gitmeyi sevmem, zaten buraya da zorla geldim.
— Kimin zoruyla?
— Neriman getirdi beni buraya.
— Neriman kim?
— Kız kardeşim, dışarıda bekliyor.
— Peki siz neden gelmek istemediniz?
— Doktorların halledebileceği bir şey gibi gelmedi bana. Bir sürü tetkik yaptılar, onlar da normal çıktı. Sizinle konuşarak neyi çözeceğiz yani?
— Konuşarak pek bir şeyi çözemeyeceğimiz belli. Siz istemedikçe ben size yardımcı olamam. Üstelik dokununca her şeyi düzeltiveren bir sihirli değnek henüz icat edilmedi.
Gülben Hamm öfkeyle bakıyor yüzüme, sonra ellerini yüzüne kapatıp yüksek sesle ağlamaya başlıyor. Bana çok kızdığı belli ama belki şimdi biraz daha açık konuşur benimle.
— “Pis Südüklü,” derler bana evde. “Pis Südüklü”.
— Kim der?
— Hepsi. En çok da annem derdi. Bir tek Neriman öyle demez.
Sizce ben de bir gün temizlenebilir miyim?
— Tabii, neden olmasın, ancak bunu gerçekten istemeniz lazım.
Bu konuda sizi pek istekli görmedim. Kaç yaşardasınız?
— 31.
— Ve bu yaşa kadar hiç doktora gitmediniz, neden?
— Ümidiniz mi yok?
— Biraz öyle.
— Ailenize çok kızıyorsunuz gibi geldi bana.
— Yok camm, onlar da öyle söylüyor. Bize inat işiyorsun sen diyorlar. Benim için sizi arayan oldu mu?
— Hayır, neden arasınlar?
— Size beni anlattılar mı diye merak ettim de.
— Hayır, siz aidatsanız daha doğru olmaz mı?
— Ben ne anlatayım? İşte söyledim, çocukluğumdan beri her gece yatağı ıslatıyorum. Akşam sekizden sonra bana hiçbir şey içirmezler ama yine de ben gece yatağı ıslatmayı beceririm.
— Demek becerirsiniz. Peki Gülben Hanım, biraz da başka yönlerinizi anlatın bana. Nasd birisiniz siz?
— Nasd olacak, normal biriyim işte.
— Evet, normal birisiniz ama normal insanlar da birbirlerinden
farklı olurlar biliyorsunuz. Mesela akşama kadar neyle vakit geçirirsiniz?
— Hep evdeyim, iş-güç, derken akşam oluyor.
— Hiç sokağa çıkmaz mısınız?
— Pek çıkmam. Hem çıksam nereye gideceğim?
— Arkadaşınız filan yok mu?
— Yok, herkes evlendi gitti. Ailem çok muhafazakârdır, küçükken hiçbirimize izin vermezlerdi. Şimdi artık verseler de gidecek bir yer kalmadı.
— Size gelen giden olur mu?
— Yok, bize de pek gelen giden olmaz.
— Ya komşular, onlarla görüşür müsünüz?
—■ Pek komşumuz kalmadı. Kiracıların çoğunu çıkardık.
— Apartman size ait öyleyse.
— Evet, babam varlıklı bir adamdır.
— Peki kiracıları neden çıkardınız?
— Ev dar geldi, bir kısım eşyayı oralara koyuyoruz. Bunların benim yatağı ıslatmamla ne ilgisi var Allah aşkına? Bunun bir ilacı filan yok mu?
Orhan Bey haklıymış diyorum içimden. Bu hasta beni de çok yoracak. Böyle giderse ona pek fazla yardımcı olamayacağım. Kendi bir şey anlatmadığı gibi, benim sorularıma da doğru dürüst cevap vermiyor. Sürekli savunmada. Keşke benimle daha açık konuşabilse.
— İlaç dediniz değil mi? Evet, ilacı var. Şimdi size vereceğim ilacı gece yatmadan önce bir tablet alacaksınız.
— Ne işe yarayacak bu ilaç?
— Sizin uykunuzu hafifletmeye çalışacağım. Yani çişinizin geldiğini hissedebileceksiniz.
— İyi, tamam, verin ilacı.
İlacı yazıp eline veriyorum. Reçeteyi alıp çantasma atıyor. Gitmek üzere ayağa kalkıyor.
— Şu ilacı bir deneyelim bakalım. Hadi öyleyse ben gidiyorum, hoşça kalın.
Arkasını dönüp gidiyor. Çok bilinmeyenli matematik sorusu gibi. Aile içinde yoğun sorunlar var galiba. Benimle açık konuşabilse ne iyi olurdu. İlacı kullanacağım da sanmıyorum. Neriman’ın baskısıyla gelmiş ve tedaviye direnci çok yüksek. Yapabileceğim bir şey var gibi gelmiyor bana.