Başlık: Şoktayım Sınavlar açıklandı. Tam bir rezalet! Gerçekten o kadar çok çalışmıştım ki notlarımı gördüğümde gözlerime inanamadım.
Hocayla bir konuşma yapmam lazım. Bu büyük haksızlık. Bazıları gibi kaytardığım falan da yoktu. Çoğu kaytarıyordu, ama notları felaket olan bir ben varım. Babam, elimden geleni yaparsam karşılığını mutlaka alacağımı söylemişti.
Koca bir yalan değil mi şimdi bu? Sinirden uyuyamıyorum. Forumcu: Baba 10/08 23:38 Başlık: Moralini Bozma Kazumi, o sınavlara ne kadar iyi hazırlandığını biliyorum. Notların böyle gelmesi talihsizlik olmuş.
Ama söylediklerimin arkasındayım — sıkı çalışmanın karşılığını eninde sonunda alırsın. Dersleri kaytarır gibi görünen o bazı arkadaşların belki de fark ettirmeden kitapları yalayıp yutuyordur. Bunu hiç düşündün mü?
Zaten bana sorarsan, kendini diğerleri ile karşılaştırıp sonuç çıkarman hata. Sadece kendi notlarınla ilgilenmelisin. O konuşma rehberlik hocasıyla mı olacak? Zaten üniversite planlarınla ilgili konuşman gerekiyordu onunla. Üçüncü bir kişi katılabiliyor sa, sana eşlik etmek isterim.
Beni habersiz bırakma ve kendini fazla kötü hissetmemeye çalış. 1 Hafif bir t Çikako’nun dolgun yanakları gevşemişti, sağ elini uzattı. Takegami, kadının elini içtenlikle sıktı. “O kadar olmuş mu?” dedi kadm. “Seni hâlâ iş başında görmek güzel. Ailen nasıl?” “İyiler. Eşimin selamlan var.” Çikako memnun olmuştu. “Verdiği patates omleti tarifine ailemin bayıldığını kendisine iletirsin.
” Çikako’nun arkasındaki genç kadm polis memurunun yüzünde hafif bir gülümseme belirmişti. Çikako, kadını tanıştırdı. “Bu, Su ginami Bölgesi Devriye Memuru Mikie Fuçigami.” Memur Fuçigami topuk selamı eşliğinde elini uzattı.
“Nasılsınız? Tanıştığıma sevindim efendim.” Oldukça uzun boylu, atletik yapılı bir kadındı. Çikako, “Memur Fuçigami, cinayetten sonra Tokoroda evinin gözetim altında tutulmasına yardım etti. Birçok gece benimle evi izledi ve Kazumi’yle tanıştı.
Bir süreliğine Kazumi’ye okulev arasında eşlik etmiştin, değil mi?” diyerek açıklama yaptı. Cevap çabuk gelmişti. “Evet, doğru. Sadece birkaç gün için” dedi genç memur. Takegami başını salladı. “Gelmenize sevindim. Bugün tamdık bir yüz görmek Kazumi için iyi olacak.” “Evet efendim. Teşekkürler efendim.”
Genç kadının ses tonu resmiydi ve Takegami’nin gösterdiği samimiyet yüzünü kızartmıştı. Takegami’nin bu kadınla aynı yaşlardaki kızınınsa utanmayla ilgili hiçbir fikri yoktu. Bu genç kadm polisin becerikliliği onu canlandırdı. “Şimocima nerede?” diye sordu Takegami. Tokunga dahil, herkes toplantı masasımn etrafına oturdu.
Çikako soruyu yanıtladı. “Komiser’in odasında, Dedektif Şefi Kasai ile telefonda konuşuyor.” Sonra da omuz silkti. “Planın üzerinden mi geçiyorlar?” “Hı-hı. Dedektif Şefi en başından beri hazırdı, o açıdan sorun yok. Gönülsüz olan komiser.” Tokunaga, “aslında onu suçlamamak gerek” dedi kuru bir tebessümle. “Böylesi bir numara pek alışıldık değil.”
“Söyleyene bak!” dedi Çikako şakayla. “Alışılmadık ama, hepiniz can atıyordunuz.” Çikako ile Tokunaga henüz birkaç gündür tanışıyor olmalarına rağmen, birbirlerine karşı oldukça rahat gibiydiler. On beş yıl sekiz ay, bir insanın hayatında büyük değişimler yaratacak kadar uzun bir süre diye geçirdi aklından Takegami. Yine de Çikako hiç değişmemişti.
Tokyo Metropolitan Polis Departmanı’nın itfaiye biriminde çalıştıkları günleri hatırladı. Ona “Ma” adını takmışlardı. Tokunaga, “bu iş eğlenceli olacağa benziyor” dedi. Hâlâ gülüyordu ama kendini toparladı. “Pardon, uygunsuz oldu. Affedin.” Çikako adama tebessümle karşılık verdi. “Bu arada, taslak nedir? Gereken…” Takegami hemen atıldı. “Adamımızla iletişime geçtik. Hazır bekliyor.” “Duyduğuma göre senin ekibinden biri.” “Adı Torii. Esaslı biridir.
Ona güvenebilirsiniz.” Telefon çaldı. Memur Fuçigami hemen ayağa kalktı, elini ahizeye götürdü, birkaç kelime söyledi ve gözlerini Takegami’ye çevirdi. “Başmüfettiş Şimocima arıyor, efendim” dedi. “Sizi Komiserin odasında bekliyormuş.” “Tamam.” Takegami, ellerini dizlerine şaklattı ve ayağa doğruldu. “Gösteriye az kaldı. Yapımcıyı ziyaret etmeden olmaz.”
Bu yorum da uygunsuz kaçmıştı ama Takegami’nin sözlerinin neyi ima ettiğini herkes gayet iyi anlamıştı. Gelişigüzel davranmaya çalışsalar da aslında hepsi diken üstünde ve endişeliydi. 2 Olay yirmi iki gün önce, yirmi yedi nisan gecesi olmuştu. Suginami Wand’in Niikura 3 bölgesindeki yerleşim birimlerinden birinde önce tartışma sesleri sonra da bir kadın çığlığı duyuldu.
Aynı bölgedeki Niyama Karakolu’na yapılan şikâyet bu şekildeydi. Bildirimde bulunan kişi, 110’u, yani acil yardım hattını tuşlamak yerine doğrudan yerel polis merkezini aramıştı. Şikâyet, Yamano 1 bölgesinde oturan Tomiko Fukada (52) tarafından yapılmıştı.
Kadın telefonda isim ve adres bilgilerini de vermişti. Yerel kadın kolunun başkam olduğu için bir şekilde polis memurlarının bazılarını biliyordu. Telefonu cevaplayan Devriye Şefi Kazunari Sahaşi (55) kadını şahsen tanıyordu ve çağrıyı ciddiye almıştı: ahizeyi kapatmasıyla bisikletine atlaması bir olmuştu.
Yamano ve Nükura, doğubatı düzleminde sıralanan iki komşu bölgeydi. Altı yıl önce ikisinin arasında bir polis merkezi kurulduğunda, iki isim kombine edilerek merkeze “Niiyama” adı verilmişti. Birbirine çok yakın olan Yamano 1 ve Niikura 3 mahallelerini, tanm yapıldığı zamanlardan kalma, üç metreden az uzunluktaki sulama kanalı ayırıyordu.
Tomiko Fukada’nın evi işte bu kanala bakıyordu. Kadın, münakaşa seslerinin yolun hemen karşısındaki ev inşaatlarından geldiğini söylemişti. Memur Sahaşi kafasında bir çizgi çizmiş ve Fuka da’ların evinin karşısına düşen inşaatlara yönelmişti.
Kapının önüne çıkarak birilerinin gelmesini bekleyen Tomiko Fukada, Sahaşi’yi görünce birkaç adım ilerlemiş ve elindeki feneri adama doğru sallamıştı. Kadını fark eden polis memuru ise ona içeri girmesini söylemişti. Kadın fenerle, mavi vinil muşambayla çevrelenen yaıı bitmiş ev inşaatını göstermişti.
Bina, bir taş atımlık mesafedeydi neredeyse. “Bağrışma sesleri duyunca pencereden baktım. Sonra bir kadın çığlık attı ve şu plastik bölümün arkasından kaçan birini gördüm.” Tomiko Fukada ciddi anlamda sarsılmış ve endişeli görünüyordu. Polis Memuru Sahaşi ona bir kez daha içeri girmesini ve orada kalmasını söyledi.
Somasında, bisikletiyle sulama kanalının üstündeki beton köprüden geçerek, inşaattan çevreleyen mavi muşambamn üstünden atladı ve içeri girdi. Yamano ve Niikura, sıra sıra evlerin yeni ve sürekli değişim halinde bir şehir görüntüsü oluşturduğu, metropoller çağının diğer şehirlerinden farksız birer yerleşim bölgeleriydi.
Geleneksel toprak sahipleri yakın zamanlara kadar banliyöde kalan arazilerde tanmı teşvik eden çiftçilerdi. Dolayısıyla kazılıp yerleşime açıklan bölgeler oldukça azdı. Bu kesinlikle toplumun yarannaydı. Doksanlı yıllann sonlan na doğru getirilen miras vergisi o kadar ağırdı ki, toprak sahiplerinin çoğu mülklerini satmak zorunda kalmıştı.
Bunun sonucu olarak girişimciler ve müteahhitler büyük konutlar dikmeye başladılar. Bazılan da alelacele kondurduklan gerilla stili prefabrik evleri “şehrin içindeki müstakil evler” olarak pazarlamışlardı.
YamanoNiikura bölgesine gökyüzünden bakıldığında, büyük şeritler halinde görülen yeşil alanlann arasına bir noktacı bir resimdeki gibi canlı renkli bahçe duvarlan ve çitleri olan binalar kanşır metropol çağında az rastlanır renkli haritadır bu.
Yeşil iri öbekler halinde uzanan tarlalar birer birer kayboluyor ve yerlerini irili ufaklı evler alıyor şimdi. Neyse ki son zamanlarda ekonomi biraz durgun olduğundan yeni yapılar eskisi gibi dip dibe ve plansız yapılmıyor.