Tarih

Monşer/Saklı Seçilmişler

monser2_200_282

“Monşer” sözcüğü Türk toplumunun kolektif hafızasında bir hitap şekli olmaktan çok öte farklı anlamlar taşır. Türkiye, Rusya ve bunun gibi geç modernleşmiş ülkelerde bu hitap şeklini tercih eden insanlar belirli bir toplumsal kategorinin mensubu olduklarını hatırlatırlar. Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemlerinden günümüze uzanan süreçte “monşer” daima üst sınıfsallığın resmi sayılabilecek bir insan tipografisine işaret etmiştir.

Özellikle Türk Hariciyesi’nde sıkça kullanılan bu iletişim pratiği zamanla gerçek manasının içini boşaltarak toplumsal bir anlam ifade eden sosyolojik bir araca dönüştü. Halkın geri kalanına ötekilik hissi veren bu durum toplum yapımızdaki iktidar ilişkilerini açıklayan ve Hariciyemizin kemikleşmiş yapısını sorgulayan bir gösterge halini aldı.

Tam da bu noktada kritik bir soruyla karşı karşıya geliyoruz: Türk Hariciyesi’nde geleneksel olarak sürdürülen bir kapalı devre, akrabalık ilişkileri ile öteden beri sürdürülen bir oligarşik sistem var mıdır, yoksa bu ailelerden gelen insanlar, kırsal kesimden gelen insanlara nazaran doğal olarak daha mı şanslıdır?

Yazdığı her kitapla yeni bir tartışma gündemi oluşturan Aydoğan Vatandaş bu sorudan yola çıkarak Türkiye’nin şeceresi en kabarık, nüfuzu en güçlü ailelerinden biri olan Menemenlizadeleri hemen hemen bütün aile üyelerini teker teker ele alarak inceledi. Etki alanı öylesine güçlü olan bir ailenin üzerine yapılan bu inceleme ister istemez yakın tarihimiz hakkında henüz ortaya çıkmamış birçok gerçeği de gözler önüne serdi. Peki, Türk dış politikasına ve kültür hayatına yön vermiş bu ailenin hikâyesi sıradan insanlar için neden bu kadar önemliydi?

İşte bu konuda yanıt bulacağınız sorular…

Osmanlı ekonomisi Menemenlizadelerden kime teslim edildi?

Kariyerini feda etmek uğruna Türkiye’yi İkinci Dünya Savaşı’na sokmayan dışişleri bakanı ailenin hangi üyesiydi?

Namık Kemal’in İngiliz torunu kimdi?

Ailenin masonluk ve diğer yer altı örgütleriyle ilişkileri nelerdi?

Ailenin hangi yakın akrabası Enver Paşa’nın katillerindendi?

Menemenlizadelerin hangi akrabası İngiliz istihbaratında önemli bir pozisyondaydı?

Hangi Menemenlizade neden tramvay biletçiliği yapmak zorunda kaldı?

Namık Kemal’in torunu Cezmi neden intihar etti?

Ailenin Sultan Abdülhamit’le alıp veremediği neydi?

Ailenin serveti hangi Osmanlı padişahının bile iştahını kabartacak büyüklükteydi?

Namık Kemal’in Bektaşilik, Masonluk ve Alevilikle ilişkisi ne düzeydeydi?

Mason olan ilk Osmanlı padişahı ve paşası kimlerdi?

Kimin, Vahdettin’in Yahudi aslılı cariyesinden bir oğlu oldu?

Cesedi ölümünden sonra yakılan Menemenlizade kimdi?

Menemenlizadelerin dine ve dindarlığa bakışı nasıldı?

Ailenin hangi üyesi Fenerbahçe Spor Kulübü’nün kurucularındandı?

Nazım Hikmet hangi Menemenlizadeyi ölümden kurtardı?

Hristiyan mezarlığına gömülen aile üyesi kimdi?

Dünyanın en önemli başkentlerinde başkonsolosluk görevinde bulunan aile üyesi kimdi?

Atatürk Menemenlizadelerle akraba mıydı?

Atatürk’ün vefatı sırasında neler yaşandı?

ÖNSÖZ
Günün birinde okuduğum bir kitabın, bana yepyeni, üstelik daha önce denemediğim türde bir kitap yazdırabileceğini hiç düşünmemiştim.
Havaalanında uçuş saatinin gelmesini beklerken, hemen yanı başımda bir kitap buldum. Etrafıma bakındım ama sahibi yoktu. Uzunca bir süre kitaba dokunmadım. Uçağın kalkış saati geldiğinde, kitabı almaktan başka çarem kalmamıştı. Görevlilere verebilirdim elbette ama okuyan kimse çıkmaz düşüncesiyle kitabı vermek yerine, alıp öylece uçağa bindim. Tarih 18 Nisan 2006 y di.
Kitabın adı Nüveyre… Yazan Funda Kalaycıoğlu… Nüveyre’nin torununun kızı. Büyüyünce, ciciannesinîn hayatını yazaçağına dair söz vermiş. Yazmış da…
Osmanlı’nın son döneminde, Maliye Nazırlığı ve daha sonra da Ayan Reisliği yapan Rıfat Menemencioğlu’nun, ünlü yazar Namık Kemal’in kızı Feride Hanım’ın vefatından sonra, evlendiği Gönenli Çerkez kızının hikâyesini anlatıyordu roman. Ama aynı zamanda Osmanlı’nın son döneminde ve Cumhuriyet Türkiyesi’nde, en seçkin ailelerinden biri olan Menemenlizadelerin hikâyesini…
Bir uçak yolculuğunda okumaya başladığım bu kitap beni hummalı bir araştırma sürecine soktu, yepyeni ufuklara yelken açmamı sağladı. Kitabı tesadüfen bulup okuyunca, gazeteci olarak yapmam gereken bir şeyler olduğunu düşündüm ve araştırmaya başladım. Sonuç; Monşer Saklı Seçilmişler…
Türkiye’de başlayıp, New York’a uzanan bir araştırmanın neticesidir.
Bilgi toplama sürecinde bana destek olan gerek aileden, gerekse dışişleri camiasından dostlarıma, Nüveyre romanının yazarı ve Nüveyre Hanım’ın torununun kızı Funda Kalaycıoğlu’na, Nermin Menemencioğlu ve Jasper Streater’in İngiltere’de yaşayan oğlu Osman Stteater’e kıymetli destekleri ve arşivlerini bana açtıkları için teşekkür ederim…

Aydoğan Vatandaş
New York, 2009

GİRİŞ
Zaman zaman çağdaşlaşma ile aynı anlamda kullanılan Batılılaşmanın ivme kazandığı dönem, Osmanlı Devleti’nin son zamanlarına, Tanzimat Fermanı’nın ilanı ile başlayan sürece denk gelmektedir. Aslında, Batılılaşma catihinin başlangıcını çok daha eskilere, 18. yüzyıla hatta 17. yüzyılın sonların a kadar götürmek mümkündür. İlber Ortaylı, Osmanlı Toplumunda Aile1 adlı kitabında Tanzimat ile başlayan bu değişim sürecini şöyle analiz etmektedir:
“‘Tanzimat döneminin tek amacı vardı: İdarede dönüşüm… Devlet erkanı, ne toplumu dönüştürüp, değiştireceklerini söyledi ne de aileyi ve bireyi… Böyle şeyleri düşünmedikleri de açıktır. Tanzimat adamı ile Jön Türkler arasındaki büyük fark, ikincilerin ısrarlı toplum mühendisleri olmalarıdır. Değişim ve inkılap kervanına onlar da katılmıştı. İslam toplumu ve devleti, nazati olarak ve çoğunlukla fiiliyatta da aile ve bireyle ilgilenir. Ama Tanzimat döneminde asayişi ve düzeni sağlayan tedbirlerin ötesinde, 19. asrın modern devleti ailenin iktisadi, kültürel yapısını sağlamlaştırmayı, gençlerin eğitimini yönlendirmeyi, çocuk ve zevcenin hukukunu korumayı vazife ediniyor ve buna yönelik tedbirler almak istiyor.”
Bütün bu gelişmeleri takip edebileceğimiz damarlardan biri de Tanzimat’tan Meşrutiyet’e, oradan da Cumhuriyete usanan çizgi üzerinde yönetici ve entelektüel elitin yetiştiği ailelerin tarihini okumaktır. Bu ailelerden biri olan Menemenizadeler, Tanzimatçı modernleşmeci Osmanlı aydınlanmasının tam da merkezinde duran sülalelerden biridir. Hatta Menemenlizadeler, yukarıda bahsi geçen “ailenin iktisadi, kültürel yapısını sağlamlaştırmayı, gençlerin eğitimini yönlendirmeyi, çocuk ve zevcenin hukukunu korumayı vazife edinen ve buna yönelik Tedbirler alan devletin” dönüştürücü gücünün somut olarak görülebileceği bir ailedir.
Osmanlı’nın son döneminde Batılılaşma çizgisine eleştiri getiren Recaizade Mahmud Ekrem’in, Araba Sevdası adlı romanını okuyanlar hatırlayacaktır. 20. yüzyıl karmaşası içinde Batı hayranlığı, Batıı konuşma biçimi özellikle İstanbul’un belirli bir kesiminde vardı ve bu sosyal kesime mensup olanlar, “monşer”siz konuşmazlardı. Rivayet odur ki o zamanlar Fransızca “Komantalevu monşer?” (Comment allezvous mon eher?) demek, “Nasılsınız azizim?” demekten çok daha havalıydı ve hatta “Öyle değil mi efendim?” deme alışkanlığında olanlar, bunu Fransızca “Nespa?” (N estce pas?) diye söylemeyi tercih ederlerdi. Benzer bir eğilim, bizim gibi tepeden inme “Batılılaşan” Rusya’nın o dönemini anlatan Tolstoy’un romanlarında, sözlerine Fransızca cümle ve kelimeler eklemekten haz alan Rus seçkinlerinde de vardı. Bugün bile Türkiye’de kimi çevreler politik kaygılarla ve halktan uzak oldukları iddiasıyla Türk hariciyesinin güzide diplomadan için de bu ifadeyi zaman zaman kullanıyorlar. Aslında bunu kendi adıma çok doğru bulmuyorum.
Sahi kimlere “Monşer” denirdi toplumuzda ?
Oturması, kalkması, konulmasıyla belli bir inceliğe ve kültüre ulaşmış İnsanlara… Kuşkusuz bu bir birikim meselesidir ve geleneksel olarak Türk Hariciyesi’nin damarlarında vardır, varolmaya da devam edecektir.
Bu kitap için araştırmalarıma yön veren su soru sık sık karamı kurcalamaktaydı: Türk Hariciyesi’nde geleneksel olarak sürdürülen bir kapalı devre, akrabalık ilişkileri ile öteden beri sürdürülen bir oligarşik sistem var mıdır, yoksa bu ailelerden gelen insanlar, kırsal kesimden gelen insanlara nazaran doğal olarak daha mı şanslıdır?
Kitabın en önemli şahsiyetlerinden Menemenlizade Rıfat Bey’in iki farklı hanımdan sahip olduğu çocuklarının durumlarına bakarak, ikinci olasılığın daha doğru bir akıl yürütme biçimi olduğunu düşünüyorum ve kitabı okuma süresince bu soruyu aklınızda bulundurmanızı öneriyorum.
İste bu kitap, Osmanlı’nın son dönemi ve Cumhuriyet Türkiye’sinde, en seçkin ailelerinden biri olan Menemencioğlu ailesinin hikâyesini anlatıyor. Bir taraftan ailenin fertlerinin gözünden Türkiye’nin geçirdiği sosyal, kültürel ve dinsel değişimin şifrelerini, bir taraftan da inanılmaz akrabalık ilişkilerini gözler önüne sermeye çalışıyor.
Menemencioğlu Ailesi, Osmanlı’nın son döneminde, Maliye Nazırlığı ve daha sonra da Ayan Reisliği yapan Rıfat Menemencioğlu’nun, ünlü yazar Namık Kemal’in kızı Feride Hanım ile yapmış olduğu evlilikle gelişen dört başı mamur bir aile. Kimler yok ki ailede: Yazarlar, Türkiye’nin kaderine yön vermiş devlet adamları, büyükelçiler, diplomatlar, askerler… Devlet gibi bir aile anlayacağınız…

Yazar

BENZER İÇERİKLER

Hilmi Yavuz – Alafrangalığın Tarihi

Editor

Sina Akşin – İstanbul Hükümetleri ve Milli Mücadele 1 – Mutlakıyete Dönüş (1918-1919)

Editor

Ortadoğu: Bir Şiddet Tarihi – Osmanlı İmparatorluğu’nun Sonundan El Kaide’ye

Editor

Yorum bırak

* Bu formu kullanarak yorumlarınızın bu web sitesi tarafından saklanmasını ve yayınlanmasını kabul etmiş olursunuz.

İnternet sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz ve internet sitemize yapacağınız ziyaretleri kişiselleştirebilmek için çerezlerden faydalanıyoruz. İstediğiniz zaman çerez ayarlarınızı değiştirebilirsiniz. Kabul et Daha fazla oku

Gizlilik ve Çerez Politikası