Yazıda “Namik
Kemal’in Vatan yahut Silistre ” oyunu hakkında bilgiler, özeti, konusu, ana fikri, kahramanları, olay örgüsü, “Namik Kemal’ ve Vatan yahut Silistre “hakkında bilgiler “ Vatan yahut Silistre ” şahıs kadrosu yazarın diğer eserleri “Namik Kemal’in Vatan yahut Silistre ” adlı eserinden alıntılar yer alır. Eser hakkında yorumlar, anlatım tekniği, yazarın bakış açısı, oyunun tekniği, türü, , eserin basım yılı, basım hikâyesi, yazar ve eseri arasındaki, eserle yazarın biyografisi arasındaki alakalar incelenmiştir.
Vatan Yahut Silistre ve Namik Kemal’ Hakkında Gerekli Bilgiler
Vatan Yahut Silistre, Namik Kemal’in romantik bir anlayışla yazdığı ilk oyun; Türk edebiyatında ise vatan
sevgisini ve kahramanlık konusunu ele alan ilk özgün piyes olarak önem kazanan bir eseridir.
Namık Kemal bu oyununa Vatan, adını vermiş ama eser, sahnelendikten sonra büyük bir infial de uyandırmış, bu yüzden esere yapılan sansür ve yasaklamalardan sonra da eserin ismi Vatan yahut Silistre adı ile yaygınlaşmıştı.
Namik
Kemal’ 1872’nin ilk günlerinde “İbret Gazetesini “çıkarıp yeniden muhalefete başlamış Sadrazam Mahmut Nedim Paşa’ya yazdığı eleştiriler nedeni ile İstanbul’dan uzaklaşması için Gelibolu’ya
mutasarrıf olarak atanmış, Gelibolu’da sürgündeiken de “Vatan yahut Silistre” adlı oyunu ile “Evrâk-ı Perişan” adlı eserini yazmıştı. Gelibolu’da kuduz hastalığını önlemek için köpekleri sürgün etmesi bahanesi ile Gelibolu mutasarrıflığı görevinden alınmış 1872’ nin son günlerinde Gelibolu’dan İstanbul’a dönerek kendisine ait olan İbret gazetesinin tekrar başına geçmiş; Vatan Yahut Silistre adlı oyununu da 1 Nisan 1873 gecesi İstanbul Gedikpaşa’daki Güllü Agop’un tiyatrosunda sahneletmişti.
Eser, ,lk temsil edildiği gece seyirciler tarafından büyük bir coşku ile karşılanmış, Gedikpaşa Güllü Agop tiyatrosundan dışarıya çıkan ahali büyük bir heyecanla gösteriler yapmış oyun sonrasında halkın yaptığı gösteriler ve olaylar; padişahı dahi çok korkutmuş, bunun sonrasında da Namık Kemal, Magusa’ya sürgüne gönderilmişti.
Hurriyet Kasidesi, ile birlikte Namık Kemal’e vatan şairi sıfatını kazandıran vatan sevgisi ve kahramanlık konusunu taşıyan bu eser basit konusuna rağmen önce Rusça’ya, daha sonra da başka dillere de tercüme edilen, başka yazarları da tiyatro yazmaya teşvik ederek Türk Tiyatrosunun gelişmesine de katkı sağlayan bir piyes olarak önem kazanmıştır.
Namık Kemal ve arkadaşları sürgüne gönderilmiş olsa da ilk adı Vatan olan , yasak ve sansür nedeni
ile daha sonra SİLİSTRE adıyla sahnelenen en sonunda da Vatan Yahut Silistre adı ile tanınan bu piyes oynanmaya devam eder.
Eser, “ ilk iki ay zarfında 47 defa oynanmış, İzmir ve Selanik ‘te de gösterilmiş, 3 yıl zarfında 500 defa
sahnelenmiştir. ” Namık Kemal, 1828 Osmanlı Rus savaşında gerçek hayatta gerçekleşen buna benzer bir olayı 1853- 1855 yılları arasındaki Kırım Savaşında olmuş gibi göstermiştir.
Dört perdelik bu oyun Manastır’da başlamış ve diğer perdelerdeki mekân ise Silistre olmuştur.
KONUSU:
Kırım’a çıkarma yapmak isteyen Osmanlı asker toplamaya başlar. Gönüllü askerlerinin arasına erkek kılığına giren Zekiye adında bir kadın da karışır. Zekiye sevgilisi İslam Bey ile beraber olmak için gönüllü askerler ile Silistre’ye kadar gelir. 1853-1856 yılları arasında süren Kırım Savaşı’nın ilk safhasında Ruslar, Silistre’yi kuşatırlar. Musa Hulusi Paşa komutasındaki Türk kuvvetleri kırk gün boyunca, kaleyi kahramanca savunur.
İslam Bey ile Zekiye’de büyük bir kahramanlık ile kaleyi savunup büyük kahramanlıklar gösterirler.
ŞAHIS KADROSU
İSLAM BEY: Yirmi yaşlarında, cesur, yiğit, vatansever Manastırlı gönüllü asker.
ZEKİYE : On beş
yaşlarında cepheye giden babasını kaybetmiş, dadısı tarafından büyütülmüş bir kızdır. Aşık olduğu İslam Bey’in peşinden erkek kılığına girmiş ve Adem adı ile Silistre kalesinde savaşa gönüllü
katılmış vatansever Türk kızıdır.
ABDULLAH
ÇAVUŞ: Orta yaşlı ölümü bile umursamayan “Kıyamet mi kopar?”sözünüçok kullanan bir Çavuştur. .
SITKI BEY: Silistre Kalesi kumandanı. Zekiye’nin babasıdır. Rütbesi indirildiği için evine dönememiştir.
ÖZETİ I. PERDE
Zekiye, odasında İslam Bey’e olan aşkını düşünürken penceresinin altında dolaşan İslam Bey’i görür. Silisitre’yi savunmak için asker toplanmaktadır. İslam Bey, vedalaşmak için sevgilisi Zekiye’nin yanına giderek. Zekiye’yi ne kadar çok sevdiğini itiraf edip onunla vedalaşır. Zekiye, harbe katılmaması için İslam Bey’i ikna etmeye çalışır. Fakat vatan için kırktan fzla şehit veren bir aileden gelen İslam Bey, vatanı uğruna yapacağı savaştan kaçmayacağını söyler.
Zekiye ise kardeşini şehit vermiş, babası da yıllar önce cepheye gitmiş ve daha dönmemiştir. . İslam Bey, “Yaşasın vatan !” diyerek Zekiye’nİn yanından ayrılır.
İslam Bey, “Beni seven peşimden gelsin” diyerek yola düşer. Bunun üzerine Zekiye’ye, erkek elbisesi giyerek gönüllüler arasına karışıp, İslam Bey’i takip eder.
İkinci Perde:
Gönüllüler, Silistre Kalesi’ne gelmiştir. . Miralay Sıtkı Bey, gönüllü olanları toplamış onlara konuşma
yapmaktadır ve Zekiye’de erkek kılığında onların içindedir. Sıtkı Bey, bir ölüm ve kalım savaşına girdiklerini günlerinin de sayılı olduğunu, isteyenin de ayrılıp gidebileceğini söyler. Herkes kalmaya kararlıdır ama erkek kılığına girmiş olan Zekiye’yı çocuk diye geri göndermek isterler. Ama Zekiye şiddetle karşı çıkar.
Çatışmalar başlamış ve İslam Bey yaralanmış, Zekiye ise hemen onun yanına koşmuştur. İslam Bey Zekiye’nİn kollarında bayılır. Zekiye, onun yanında revire gider. Revire gelince orada olan Miralay Rüstem Bey ve Sıdkı Bey ile konuşur. Zekiye, Sıdkı Bey’in öz babası olduğunu anlar ama o anda renk vermez.
Üçüncü Perde:
İslam Bey, yatağında sayıklamakta, Zekiye ise başında beklemektedir. Günler sonra ayılınca başında asker kıyafeti ile bekleyen Zekiye’yi görüp şaşırmış ve İslam Bey, onun Zekiye olduğunu da anlamıştır.
Ruslar kaleye doğru yaklaşmakta ve Silistre düşmek üzeredir.
Kalenin düşmemesi için tek çare düşmanın cephaneliğinin havaya uçması kalmıştır. Yaralı olduğu halde bu göreve İslam Bey Talip olur. Zekiye de hemen onun peşinden talip olmuştur. Onların yanlarına Abdullah Çavuş’ ta dâhil olmuştur. Sıdkı Bey, Zekiye’yi oğluna çok benzetmiştir.
Dördüncü
Perde:
Günler sonra Sıdkı Bey, İslam Bey, Zekiye ve Abdullah Çavuş’u düşman içine yolladığına çok pişman olmuştur. Çünkü Ruslar git gide kaleye yaklaşmayı başarmıştır. İslam Bey ve adamları demekki cephaneyi
havaya uçurmayı başaramamıştır. Nihayet, Abdullah Çavuş gelmiş ve İslam Bey’in büyük bir kahramanlık ile düşmana çok ağır zarar verdiğini , cephanenin de havaya uçurulduğunu anlatır. Bu sırada, İslam Bey ve Zekiye de gelirler. Sıdkı Bey , çok sevinip İslam Bey’i “evladım” diyerek tebrik eder. İslam Bey de Sıdkı Bey’e olup biteni anlatarak, Zekiye’nin onun öz kızı olduğunu ve erkek kıyafetiyle aralarına karıştığını anlatır. Baba kız kucaklaşırlar.
Abdullah Çavuş askerin önüne düşüp “Arş Yiğitler Vatan İmdadına” marşını söyleterek yürütmüş ve Sıdkı Bey’in önüne gelince durmuşlardır. Sıdkı Bey , de onlara nutuk atar.
“ Doksan gündür çekmediğiniz belâ, görmediğiniz cefâ kalmadı. Osmanlıların namusunu göklere çıkardınız. Vatan sizden hoşnuttur. ..Vatanımızın faydasını koruduk, yine de koruruz. Her zaman koruruz. Biz her zaman bu yolda ölmeye hazırırz. Yaşasın vatan! Yaşasın Osmanlılar!”
Askerler de hep bir ağızdan: “Yaşasın vatan! Yaşasın Osmanlılar!” dîye haykırır ve perde kapanır.