Ruslar, Hristiyanlığı Kief de kabul ettiler ve kısa bir zaman içinde bir din ve dil bağiyle perçinlendiler. Rus, yani Moskof’un tam bir karakter ifadesiyle o-luşu böyledir ve Milâdi 10. Asırdadır. Fakat henüz Türk asıllı istilâlardan kurtulmuş ve Türk yumruğu altından sıyrılmış değil…
KURULUŞ (Varek) beylerinden (Rurik) isimli başbuğ, 862-864 arasında tlmen gölü kenannda yeni şehir mânasına (Novogorad) kasabasını kurdu ve orada ilk Rus devletinin temelini attı. (Rurik) ten sonra yerine (Oleg) geçti ve selefinden daha ileri hamlelere girişti. (Oleg)
«Büyük Ticaret Yolu» adı verilen Dskandinav – Bizans yolunu ele geçirmeyi düşündü. Bu maksatla Cenuba doğru inmeye koyuldu, yolunun üzerine rastlayan Kief’i aldı ve devlet merkezini oraya taşıdı. 10. Asır başlarında yine (Oleg) isimli bir başbuğ da daha aşağılara inerek Bizans’ı kuşatacak ve bir müddet için onları vergiye bağlayacaktır.
Ruslarca efsaneîeştirilen ve Rus şairi Puşkin’e mevzu teşkil eden (Oleg), rolünü ilerde Rus Çarlarına bırakmak üzere Moskofluğun temelini atan ve hususî bir ırk aynasında Hristiyanlık püskürtüleriyle hususî bir portre meydana gelmesine yol açan ilk kuruculardan biri sayılabilir. Bu aynadaki hayâl, evvelce tasvirini çizdiğimiz Moskof…
13 HRDSTDYANLIK Rus’un ırk madenine Müslüman Türk’e karşı en şifasız düşmanlık terkibi verecek olan ruhî unsur, Hris-tiyanlıktır ve biraz önce belirttiğimiz gibi bu Moskofluk oluşu Kief’de ve 10. Asırdadır. Hadise, ilk kuruculardan (Rurik)’in oğlu (tgor)’dan sonra hükümdarlık makamına geçen, karısı (Olga) marifetiyle meydana gelmiştir. (Oleg)den sonra başa geçen (îgor) 941 yılında Bizans üzerine çullandı ve feci şekilde tepelendi.
Gemileri Bizans ateşiyle su üstünde yakıldı ve Anadolu yakasına çekilen askerleri Bizans kuvvetlerince perişan edildi. Bu hareket Rusların Anadoluya ilk hücumudur ve hayvan postlu, tulgalan boynuzlu bu vahşiler sürüsü, Bizans kuvvetleri tarafından sürülüp denize dökülmüştür. Henüz Anadolu’nun Türkler eline geçmesine hayli zaman var.
(îgor), askerlerinin bir isyanı neticesinde öldü ve yerine karısı (Olga) geçti. (Mujik) taassubunun ilk tohumunu atan, bu ruhu aç kadın derhal hararetli bir Hristiyan oldu ve Kief’de yayılmaya başlayan Hristiyan-hk cereyanının başına geçti. 988-989 sularında da Knez (Vlâdimir) Hristiyanlığı o zamanki Rusyanuı resmî dini olarak kabul ve ilân etti. Hristiyanlık, biri Roma’da Katolik Kilisesi, öbürü istanbul’da Ortodoks Kilisssi halinde ikî ayn mezhep kutbu temsil ediyor ve Ruslar bu dini Bizanslılardan aldıkları için Ortodoksluğa girmiş bulunuyorlardı. Dstanbul’daki Patriğe tâbi bir Metropolitlik onlara yetmişti.
Tâ Bizarısın yıkılışına kadar sürecek olan bu bağlantı, vahşi Rus’a ilk ruh kültürünü aşılamış, cna devrin güya medenî Garp dünyası yolunu açmış ve ırkî-dinî niteliklerin karışımı halinde 10 asır 14 müddetle devam edecek olan Moskof karakterini dokumaya başlamıştır. Bu karakter, kör bir Hristiyanlık taassubu içinde, üst tabakadakilere kuduz bir Dslâm ve Türk düşmanlığı aşılayan, alt tabakadakileri de Asyaî bir vahşetle üstte-kilerin kulu ve kölesi olmaya zorlayan bir ruh haletidir ki,
10 Asırdan 20. Asra kadar derece derece terakki etmiş ve bilhassa 17. Asırdan sonra 3 asır süresince Avrupa medeniyeti adına Türk’ü yeryüzünden tasfiye etmek idealinin baltasını elinde tutmuş, Batı alemince bu dâvadan dönüldüğü halde o, eski ve mutaassıp Batıyı yürütmekte ve böylece kendisini Batılı zannettirmekte kusur göstermemiştir.
Hükmümüz, Moskofu, menbaından mansıbına kadar bütün davraruşlariyle özleştiren en mahrem karakter teşhisidir. Hristiyanlık ve Ortodoksluk hüviyetinden sonra Rus’u, gittikçe koyulaşan bir milli vahdet içinde görüyoruz. 12. Asır sonlarında Ortodoks Rusya birçok knezliklere (derebeyliklere) bölünmüş, henüz bütünlüğünü bulamadığı halde garpta katolik Lehlilere, cenupta da müslüman topluluklara karşı mücadele zorunda bulunuyor ve bu bakımdan parçalan arasında bir katışma ihtiyacı, birleşme hasreti yaşatıyordu.
Bu parçalar arasında, maddede bütünleşmeden mânada birleştirici bir ahenk arama gayreti… MOSKOVA Cenuptan gelen toslamalar, Rusları (Volga) nehrinin merkez dolaylarına doğru itmeye başladı. Bu yüzden (Volga) nın merkez havzasında (Suzdal) knezliğl kuruldu. Yeni knezlik 1147’de kendisine merkez olarak 15 Moskova’yı kurdu.
Şehir, mevkiinin merkeziyeti yüzünden tez zamanda büyüdü, terakki etti ve 1169 sıralarında Kiefe de hâkim olarak bütünleşmeye başlayan Rus’a, tepesindeki haçlara rağmen Asya üsluplu ve Moskof e-dalı kubbeleriyle alem (sembol) olmak yoluna girdi. işte, Türk’ün yeni zamanlar tarihini «Moskulu» diye dolduran Moskof’un, hâlâ tercümanı ve nispet ifadesi olan Moskova kurulmuştur; fakat hâlâ büyük Rus birliği meydana gelmiş değildir.
1223’de Moğollar, Azak denizine dökülen Kalka nehri üzerinde Kuman’ların imdadına koşan Rusları tuz – buz edici bir bozguna uğrattılar. Ondan birkaç yıl sonra da, tepelerine halis Dslâm-Türk yumruğu indi ve ortada Rus hâkimiyeti, birliği, devleti diye bir şey bırakmadı. Bu yumruğu indiren, «Altun Ordu» Türkleri ve onlara başbuğluk eden Batu Han’dır.
ALTUN ORDU «Altun Ordu» veya «Altun Orda», Türk’ün Islâmiyeti kabulünden sonra teşkilâtlandırdığı, yolu ve gayesi belirli ideal ordularından biridir ve devletine de aynı ismi vermiştir. 1237-1238 Batı seferi neticesinde Batu Han, Aşağı Ddil boyunda Altun Ordu devletini kurdu ve büyük hamlesi olarak, Ortodoks Rusyayı bir baştan öbür başa çiğnedi. Artık bütün Knezlikler onun hâkimiyeti altında birer tebaacık…
Batu Han Knezlik sistemini değiştirmedi ve onları Altun Ordu’ya bağlı hizmetkârlar halinde tuttu. Başta Moskova Büyük Knezliği olmak üzere Ruslar 14. Asır sonlarına kadar Türk ve Moğol bo18 yunduruğu altında kaldılar ve nihayet Timurlenk’in Altun Ordu’yu yıkması ve Moskova Kneziiğini öbür parçalan ile birleştirici şekilde ihya etmesi üzerine istiklâl ve bütünlüklerine kavuştular.
Aynı Asnn ortalarına doğru da din bakımından Bizans’ı bırakıp Ortodoksluğun merkezini Moskova’ya aldüar. • TDMURLENK Timurlenk, koyu zalimliğine rağmen daima müslü-man kalmış ve Dslâm dâvasını gütmüş olan yüce imparator, en büyük tarihi suçunu, Yıldırım Bayezid’in şahsında genç Osmanlı devletini tökezletmekte değil, Mos-kofa hayat sahası açmakta ve onun bir gün Dslâmlığa nasıl musallat olacağım kestiremeden bütünleşmesini kolaylaştırmakta göstermiştir.