Peygamber halkası… Yani O Nur etrafında Sahabîler di- zisi… Sahabî kimdir ve nedir? Sahabî, inanmış olarak O’nu bir kerecik gören, yahut O’nun tarafından bir kerecik görülmüş olan… Bu görüş ve görülüş, isterse göz açıp kapayıncaya kadar, isterse O’nun dünya hayatı boyunca olsun… Gözü O’na, yahut O’nun gözü kendisine değmiş olan her mümin Sahabîdir.
Gözü O’na, yahut O’nun gözü kendisine bir kerecik değerek nurlananm makamı ne kadar yüksektir, biliyor musunuz? Velîler içinde en büyüğü, Sahabîler içinde en küçüğünün bindiği atın burnuna kaçan tozdan daha küçük… Benim buluşum değil, bu; Peygamber bâtını yolunun en büyüklerinden birine ait şaşmaz ölçü…
Allah izin verse dünyayı bir portakal gibi ikiye şakkedici bir keramet kudretindeki velî, demek istiyor ki: – Ben bu halimle, en küçük Sahabinin bindiği atın burnuna kaçan tozdan daha hakîrim. O’NUN BÜYÜKLÜĞÜ Ve bu söz, en büyük kerametin üstünde… Bu sözde Sahabîden ziyade O’nun büyüklüğünü heykelleştirmek lâzım…
D O kadar büyük şey ki, Sahabîlik, Allah Resulünün zamanında uzakta müslüman olan ve evliyalıkta “Medar Kutbu” derecesine yükselen Üveys-el Karânî (Veysel Karânî) Hazretleri, sadece annesinin izin vermemesi yüzünden Medine’ye gidip Varlığın Tacını göremiyor, Sahabîlikte belki en yüksek derecelerden birine yükselecekken en aşağı derecenin de altında kalıyor; Vahşi’nin bindiği atın burnuna kaçan tozdan da küçük…
Bu da, “anneye itaat” gibi, Dslâm ahlâkının bir kanun maddesini yerine getirmek yüzünden oluyor; yani Veysel Karânî, O’ndan öğrendiğiyle sahabîlik şerefinden mahrum kalıyor. Dlâhî cilveye bakın! Dşte Sahabî ve Sahabîlik!..
Velînin birine, yüksekliğini belirtmek için, demişler: – Siz zamanımızda Sahabîlere denksiniz! Velî, bu ölçüsüz medihten son derece incinmiş ve karşılık vermiş: – Siz Sahabîleri görmüş olsaydınız “deli” derdiniz; onlar da sizi görmüş olsalardı “bunlar Müslüman değil!”.derlerdi. Ben nasıl onlara denk olabilirim? Dşte Sahabî ve Sahabîlik! Allah Resulü buyuruyor: “- Her günaha şefaat ediciyim, fakat Sahabîlerime dil uzatanlara asla!” ‘
8 KORKU SINIRI Bu hadîsin, en büyük günahı bile içine alıp Sahabîlere karşı en küçük dil uzatma hareketini şefaat dışı kılan korku sınırı ortada dururken, kalkarlar, bir Hazret-i Ali ve Muaviye meselesi çıkarırlar ve bı’z Vahşi’ye “radiyaliahüanh” dediğimiz halde koca Muaviye’ye ağız dolusu söverler ve bunu “Ehl-i beyt: Peygamber Evi” aşkına yaptıklarını sanırlar.
HÜKÜM Şahıs kıymeti ne olursa olsun, O’na bağlı ve O’nun tarafından benimsenmiş olmanın karşılık bulunmaz imtiyazı… Dşte Sahabî ve Sahabîlik! O nurun etrafında halkalananların ışık dairesinden pırıltılar toplamaya savaşacak olan bu eserde yardımcım, Allanın inayeti, Resulünün ruhaniyeti ve bağlılarının himmeti olsun…
HAZRET-D EBU BEKDR KÜNYE Babası Ebu Kuhâfe…. Sülâlesi yukarıya doğru A’mir, Amr, Kâab, Saad, Teym, Mürre diye gidiyor ve yedinci baba olan Mürre’de Peygamber nesebiyle birleşiyor. 10 Fil tarihinden iki yıl üç ay sonra dünyaya geldi. Fil tarihi…
Şu, Yemen Padişahı Ebrehe’nin Kabe’yi yıkmak için Mekke önüne geldiği, ordusundaki bir beyaz filin Mekke kapılarında yere çöküp tek adım atmadığı, deniz tarafın.-dan Ebabil kuşlarının sökün ettiği ve ağızlariyle ayaklarındaki mercimek tanesi kadar taşları salıvererek Ebrehe ordusunu birbirine kattığı ve geriye dönmeye zorladığı tarih…
Allah’ın sevgilisi o yıl doğduklarına göre demek Hazret-i Ebu Bekir, kendilerinden iki yıl, üç ay küçük… 11 DLK MÜSLÜMAN Otuzsekiz yaşlarında Dslâm ile şereflendi. Allah Resulünün, nebîliğini bildirdiği ilk anda, ruhuna şimşek gibi inen bir bedahet duygusuyla O’nu hemen doğruladı ve Dslâm dairesine (1) numaralı olgun erkek olarak girdi. (1)
Numaralı dört şahıs var: Kadınlar arasında Hazret-i Hatice… Olgun erkekler arasında Hazret-i Ebu Bekir… Köleler arasında Zeyd… Çocuklar arasında Hazret-i Ali… Dmanın en makbul şekli, işte bu… Dslama davet edilişi önünde aldığı tavır öyle ki, zerreleri benzin dolu bir pamuğun kibrite verdiği cevabı andırır. Derhal: “- Şehadet ederim ki, Allah’tan başka ilâh yok ve M……. onun Resulü…” Şöyle oldu: Yemen taraflarına bir seyahat yapıyor.
Dönüşünde, kendisini, başta Ebu Cehil, bazı Kureyş müşrikleri karşılıyorlar. Ebu Bekir soruyor: – Ben Mekke’de yokken neler olup bitti? Ebu Cehil, cevap veriyor: – M….., nebîlik iddiasına kalkıştı ve atalarının dinini inkâr etti. Biz de, senin Yemen’den dönmeni beklemeyi ve sen bu işe el atıncaya kadar ses çıkarmamayı uygun bulduk!..
Ebu Bekir, hemen Allah Resulünün kapısında: – Doğru mu? Senin nebîlik iddiasında olduğun ve atalarının dinini inkâr ettiğin doğru mu? Allah Resulünün dudaklarında kâinatı ışıldatan bir tebessüm: – Doğru, yâ Ebu Kuhâfe-oğluL Allah bir ve ben onun nebîsiyim! Şehadet getir! Bu yüz, bu ses, bu bakış, bu tavır, bu edâ…
Bir ruh kuyumcusuna göre, hiç kimsenin ayarına varamayacağı has altın… “Neden?”, “niçin?”, “nasıl?” barınamaz O’nun önünde. Ebu Bekir, bu namütenahi sâf, basit ve derin bedaheti bir anda kestirendir. Hüccet, senet, vesika ve ispatın da üstüne çıkan… Ebu Bekir’i “Sıddikıyet” makamına yükselten hal budur; ve bu hal üstüne hal yoktur.
AD Cahiliyette adı, müşriklerin taptığı bir puta kul olma mânasına bir isim… Müslüman olur olmaz bu isim “Abdullah” ile değiştirildi; fakat o, ismiyle değil künyesiyle meşhur oldu: Ebu Bekir… Bu tabir, “işe erken başlayan” manasınadır ve Al-lahın Resûlüyle ilk defa tekbir aldığı ve namaz kıldığı için kendisine verilmiştir. Bir lâkabı da “Atîk…
Yüzünün güzelliği ve nesebinde hiçbir leke bulunmadığını belirten bir mâna… Mahles ve sıfatlarını çerçeveleyen “Sıddık” ise hepsinin üstünde… Akıl, fikir, Ölçü; hesap üstü teslim olmanın ve bir yıldırım inişi halinde hak ve hakikatin üstüne düşmenin “doğrulayıcı” mânasına, sıfatı…
Ümmetin Sahabîlerden sonra en büyüğü olan Dmam-ı Rabbânî Hazretleri, Ebu Bekir’de bu sıfatı derecelerin en üstünde görür; ve nasıl, bir peygamberin nübüvveti kendi öz velayetinden üstünse Ebu Bekir’in de makamını, velîliğin nebîlik yönünde çıkabileceği en yüksek derece olarak kaydeder. Ölçülere ve ilâhî emirlere tam teslimiyetle bağlanma ve onları biricik mizan kabul etme tavrının belirttiği, şüphe ve itiraz kabul etmez en derin ruh… 12 13 LÂKAP ¦’”
Şair, Ebu Bekir için şöyle dedi: “- Senden başka hiçbir muhacirin ismi değiştirilmemişken, sen, “Stddîk” sıfatiyle lâkaplandınldın! Allah da şahit ki, sen Bedir gününde Allah Resulünün yoldaş ve arkadaşı ve Dslâmda herkesin evveli ve başısın!” AHLAK Hak yoluna girmeden evvel de kötülüklerden sakınmayı bildi. Meselâ şarabı, küfür devrinde bile içmedi.
Bir gün Sahabîler halkasının bir sohbetinde kendisine sordular: – Hayatında hiç şarap içmedin mi? – Allaha sığınırım böyle bir halden… – Nasıl olur o devirde hiç içmemek? – Ben ötedenberi ırzını savunan ve mürüvvetini koruyanlardanım. Dçki içen, kendinden geçip, ırzını da, mürüvvetini de kaybeder.