Adını tarihin silinmez siciline altın harflerle yazdırmış şahsiyetler hakkında araştırma yapan dürüst ve önyargısız hiçbir araştırmacı Ömer Muhtar’ı görmezden gelemez. O her türlü modern imkâna sahip İtalyan güçleri karşısında gerçekten kısır imkânlara sahip ve zor durumda olmasına rağmen yirmi sene boyunca örneği az görülen kurtuluş mücadelesini başarıyla sürdürebilmiş eşsiz bir lider ve komutandır.
“Savaşıyoruz, çünkü düşmanı bu topraklardan söküp atıncaya kadar ya da bu uğurda ölünceye kadar imanımız ve özgürlüğümüz için savaşmak zorundayız. Başka yolu yok. Allah’a aidiz ve O’na döneceğiz.”
(Ömer Muhtar’ın, Muhammed Esed’le yaptığı bir konuşnadan.)
***
ÖNSÖZ
Adlnı tarihin silinmez siciline altın harflerle yazdırmış şahsiyetler hakkında araştırma yapan dürüst ve önyargısız hiçbir araştırmacı, Ömer Muhtar’ı görmezden gelemez.
O, her türlü modern imkâna sahip İtalyan güçleri karşısında gerçekten kısır imkânlara sahip ve zor durumda olmasına rağmen, yirmi sene boyunca örneği az görülen kurtuluş mücadelesini başarıyla sürdürebilmiş eşsiz bir lider ve komutandır.
Osmanlı subaylarının dahi kahramanlığına hayran kaldıkları ve ‘Onun gibi on insan olsa Libya elden gitmezdi” dedikleri Ömer Muhtar’ı, Türkiye halkı ancak 1980 yapımlı “Lion of Desert / Çöl Aslanı” filmiyle tanıyabildi.
Filmin her gösterimi öncesinde ve sonrasında gerek basın ve gerekse sivil halk çevrelerinde senaryonun kalitesi, Ömer Muhtar’ın kahramanlığı hakkında çok şeyler yazıldı, söylendi. Ancak hayatı hakkında bir iki kıymetli çalışmanın dışında maalesef ciddi hiçbir araştırma ve yazı kaleme alınmadı. Hakkında yazılanlar “Çöl Aslanı” filmine dair yorumlardan öteye gitmedi.
Bu yüce kişinin hayatı hakkında araştırma yaparken onun hayatını bağımsız olarak kaleme alan Sayın Prof. Dr. Ahmet Ağırakça’nın doçentlik yıllarına ait “Ömer Muhtar” (Beyan Yayınları, 1994) adlı kitabından başka ciddi denebilecek bir çalışmaya, ya onun hayatı çok az bağımsız çalışmaya konu olduğu veya hiç bulunmadığı için ulaşamadık. Bu kitabın dışında ulaşabildiğimiz bilgiler, daha çok ya Senûsilik hareketini ya da çağdaş İslâmî hareketleri kaleme alan kitap ve yazılarda yer alan küçük çaplı yazılardan ibaretti. Bunun üzerine İslam Dünyasını internet üzerinden araştırdık. Arap Müslümanların bu konuda Türkiyeli Müslümanlardan biraz daha önde olduklarını gördük. İnternet üzerinde birçok Arapça sitede ve yine Türkiye Diyanet Vakfı İslam Araştırmaları Merkezi Kütüphanesinde yaptığımız araştırmalarda, onun hayatını kaleme alan Arapça kitap ve makalelere ulaştık. Ancak burada çalışmamızın önemli bir bölümünde Ahmet Ağırakça’nın adı geçen kitabından oldukça yararlandığımı itiraf etmeliyim. Onun bu çalışmasının yayımlandığı günden bu yana bu konuda önemli bir boşluğu doldurduğunu düşünüyorum. İleri görüşlülükle bu açığın farkına varıp onu mümkün olduğunca kapatmaya ve Ömer Muhtar’ı toplumumuza kazandırma gayretlerinden dolayı hem yazarına hem de yayıncısı Sayın Ali Kemal Temizer Beyefendiye teşekkür ediyorum.
İleri seviyede dini kültüre sahip, kesin tavırlı bir huyu olan, dinine ait hiçbir şeyi ihmal etmeyecek ve dinini herhangi bir maddi menfaat karşılığında satmayacak kadar üstün kişilik sahibi olan, hayatı boyunca dünyevi hiçbir çıkar peşinde koşmayan bu örnek şahsiyetin her çağın toplumuna kazandıracağı değerli erdemlerin ve tavırların bulunduğu aşikardır. “Çağa İz Bırakan Müslüman Önderler” dizi kitaplarıyla bu erdem ve tavırların tanınması ve benimsenmesi yolunda önemli bir adım atan İlke Yayıncılık’ın sahibi değerli büyüğüm Sayın Ayhan Küçük Beyefendiyi de bu girişiminden dolayı tebrik vc teşekkür etmek istiyorum. Kendisini, yayıncılıkta paradan öte kültür taşıyıcılığını hedef edinmiş biri olarak tanıyorum. Bu dizi de onun bu hedefinin somut bir ürünü olsa gerektir. Yine başta bu kitabın ve dizinin diğer kitaplarının okuyucuya en güzel şekilde ulaşması için gayret gösteren tüm İlke Yayıncılık çalışanlarına da teşekkür ediyorum.
Uzun ve yorucu çalışmanın sonucunda elinizdeki bu kitap ortaya çıktı. Elbette buna rağmen kitap, Ömer Muhtar hakkında yepyeni, daha önce hiç duyulmamış şeyler söylemiyor. Çünkü nihayetinde bu kitabın kendisi de yazılı kaynaklara dayanıyor. Ama kaynaklarda bulunan çeşitli bilgiyi belirli bir düzen içinde bir araya getirdiğini söyleyebiliriz. Bunun ise, okuyucu açısından bir fayda olduğunda kuşku yoktur.
Sonra bu kitapla ilgili olarak şunu da söylemek gerekiyor: Bırakınız Ömer Muhtar’ın doğumundan ölümüne bütün hayatını anlatmayı, sadece onun yirmi yıllık cihad hayatı bu kitaba sığmayacak kadar geniş bir konudur. Bu bakımdan kitap, Ömer Muhtarı ve onun örnek ahlâkını, hayat ve yaşam felsefesini ve cihadını, sayfalarının elverdiği ölçüde sunmayı hedeflemiştir.
Bu kitapla, adını tarihin onur sayfalarına kırmızı harflerle yazdırmış bu şahsiyete karşı vefa borcumuzu da bir parça ödeyebilmiş olmayı umuyoruz. Onun hayatını kendimize örnek alıp, değerlerini yaşayabildiğimizde ise, vefa borcumuzun tamamını ödemiş olacağız.
Allah’tan çalışmalarımızda bizi doğruya ulaştırıp, onunla hem bizi, hem dc tüm Müslümanları faydalandırmasını diliyoruz. Yanlışlarımızdan da yine kendisine ve affına sığınıyoruz. Evvelde ve âhirde O’na hamd, Resûl’üne de salât ve selâm olsun.
OSMAN ARPAÇUKURU
İstanbul, Şubat 2005
Coğrafi Durumu
Kuzey Afrika ülkelerinden olan Libya, kuzeyden Akdeniz, doğudan Mısır, güneydoğudan Sudan, güneyden Çad ve Nijerya, batıdan Cezayir ve Tunus ile çevrilidir. En yüksek yeri Bette Dağı (2285 m.)’dır. Bazı küçük akarsuları vardır. Bunların en önemlileri Kam ve Ramba akarsularıdır. Topraklannın % l’i tarım alanı, % 8’i otlak, kalan kısmı çöldür. Kıyı bölgelerinde Akdeniz iklimine özel bazı ağaçlar yetişir. Çoğunluğu çöl olan iç kesimlerde ise pek ağaca rastlanmaz. Kıyı bölgelerinde Akdeniz iklimi, içerlerde çöl iklimi hâkimdir. Akdeniz kıyısında bulunan başkent Batı Trablus’da yıllık sıcaklık ortalaması 19,4 dercce, yıllık yağış ortalaması da 400 mm’dir. Yine Akdeniz kıyısında ve daha doğuda bulunan Bingazi’de ise bu oran 20 derece/267 mm’dir.
Tarihi
Bazı küçük emirlikler dışında 20. yüzyıla kadar Libya topraklarında özel bir devlet kurulmamıştır. Bunun sebebi bu toprakların büyük oranda çöl olması ve nüfus yoğunluğunun oldukça az olmasıdır. Ancak Libya toprakları daha Hz. Osman (r.a.) döneminde fethedilerek İslâm devletinin topraklarına katıldı ve İfrikiyye eyaletine bağlandı. 800 yılına kadar Libya hilafete bağlı kaldı. Bu tarihten sonra batıdaki Trablusgarp bölgesine Aglebîler hâkim oldular. Doğudaki Bingazi bölgesi ise hilafete bağlı Mısır eyaletinin hâkimiyetinde kaldı. Sonraki dönemlerde Trablusgarp bölgesine Fatımîler, Zirîler, Murabıtlar, Muvahhidler ve Hafsîler hâkım oldular. (Bu devletler hakkında Fas, Mısır, Tunus ve Cezayir’in tarihlerine bkz.) Hafsîlerin hâkim oldukları dönemde bölgede yine Hafsîlere bağlı bazı küçük emirlikler kurulmuştur. Bunlardan birincisi Amiroğulları (1324 – 1400)’dır. Yine aynı dönemde batı kesimde Kadıoğulları emirliği kurulmuştur. Bingazi bölgesi önce Mısır eyaletinin, sonra Eyyubîlerin, sonra da Fatımîlerin dağılmasına kadar onların elinde kaldı. Fatimîler’den sonra Bingazi’ye Memluklar hâkim oldu. 16. yüzyılın başlarında Bingazi bölgesi Osmanlılar’ın eline geçti. Trablus bölgesine ise Hafsîlerden sonra 1510 – 1551 yılları arasında İspanyollarla Malta şövalyeleri hâkim oldular. Şövalyeler yerli halka çok zulüm ettiler. 1551’de Osmanlı paşası Turgut Reis, Trablus bölgesini de ele geçirerek bu zulme son verdi. Böylecc Libya topraklarının tamamı Osmanlıların eline geçmiş oldu. Osmanlılar Libya’ya ayrı bir eyalet statüsü verdiler ve İtalyanların işgaline kadar Libya’nın bu statüsü devam etti. İtalyanlar Libya’yı 4 Ekim 1911 tarihindc işgal ettiler. İtalyan işgalciler kıyı bölgeleri ellerine geçirdilerse de, iç bölgelerde şiddetli bir direnişle karşılaştıklarından buralarda ilerleyemediler. Bu direnişte, o zamanlar Libya’da yaygın olan Senûsîlerin önemli etkinlikleri olmuştur. Senûsî tarikatının mensuplan, Osmanlı paşası Fuad Paşa’yla işbirliği yaparak işgalci kuvvetlere karşı direndiler. İtalyanların mağlup edemediği Fuad Paşa, Mondros Anlaşması gereğince 1919’da Babı Ali’nin emriyle Libya’dan çekilmek zorunda kaldı. Ancak Senûsî şeyhleri bağımsızlık mücadelelerini sürdürdüler. Seııûsîlerin mücadeleleri otuz yıl sürdü. Libya’nın tamamı ancak Mussolini döneminde ve uzun süren askeri operasyonlar sonunda İtalya’ya bağlanabildi. II. Dünya Savaşı sırasında, Ocak 1943’te Libya Müttefik Kuvvetler tarafından ele geçirilince, İtalyanlar Libya topraklarından çıkarıldı. Bundan sonra Trablusgarp vc Bingazı bölgeleri İngilizlerin, Fizan bölgesi de Fransızların idaresine geçti. Öte yandan Senûsî emirlerinden İdris es-Senûsî Libya halkını yeniden bağımsızlık mücadelesine çağırdı ve bu mücadeleyi organize etmeye başladı. 24 Aralık 1951’de de Libya’nın bağımsızlığını ilan etti. BM de 1 Ocak 1952’den itibaren Libya’nın bağımsızlığını kabul etti. Bağımsızlık sonrasında İdris es-Senusi kral ilan edildi. İdris es-Senusi’nin idaresi l Eylül I969’a kadar devam etti. Bu tarihte şimdiki devlet başkanı Muammer el-Kaddafi’nin öncülüğünde gerçekleştirilen askeri darbeyle es-Senûsî’nin idaresine son verildi.
Doğumu
Libya’daki cihadın öncüsü ve sembolü Ömer Muhtar, 1862 yılında, Libya’da Barka sınırları içinde kalan Defne bölgesinin Batman kasabasında Muhtar b. Ömer isimli bir babanın ve Aişe bint. Muharib isimli bir annenin çocuğu olarak dünyaya geldi. Mensubu olduğu Münfıyye kabilesi, izzet ve şerefiyle meşhur bir topluluktu. Babası Muhtar, mertliği, cesareti ve güçlülüğü ile tanınmış kahraman bir şahsiyetti. 1878 yılında mensubu olduğu kabile ile başka kabileler arasında meydana gelen çatışmada gösterdiği üstün gayret ve kahramanlıklar herkes tarafından takdir edilmiştir. Ömer Muhtar’ın da, gerek Libya cihadı öncesinde gerek cihad esnasında gösterdiği üstün ahlâk, sağlam irade vc başarılı komutanlığına bakılırsa, baba Muhtar’ın oğlunu da kendisi gibi yetiştirdiği söylenebilir.
Ne yazık ki, kaynaklarda onun babası ve annesi hakkında ayrıntılı bilgilere ulaşamıyoruz.
Yetişmesi, Eğitimi
Adı geçen çatışmadan bir yıl sonra Ömer Muhtar’ın anne ve babası, Kâbe’yi haccetmek üzere yola çıkarlar. Bu yolculukta beraberlerinde yakın arkadaşı Seyyid el-Giryânî dc vardır. Seyyid el- Giryânî, Canzur dergâh ve medresesinin başında bulunan Şeyh Hüseyin el-Giryânî’nin kardeşidir. Baba Muhtar, çocuklarının Şeyh Hüscyin el-Giryânî’nin eğitim vc terbiyesinde büyümeleri konusunda arkadaşından yardımcı olmasını rica eder. Seyyid el-