Şiir

Onun Çölünde

Onun çölüne gittim.
Konuğum,

Duvardaki kan pıhtısında.

Onun bulduğu damar beni çağırdı

Ve ruhum eski bir kanla yıkandı.

Onun çölüne düştüm, oturdum çadırında.

Eski bir kavmin buluşması ve töreni.

Bir yaban kuş gibi tüneyip kıyıya

Dedi ki bana “ölümsün sen”

Mutlak

Mutlak olan.

Onun çölünde gece kımıldar

Yılan ve akrep karanlığıyla

Hayat bir zehre gizlenir

Çoğalır sabırla.

O bıraktı beni.

Çöldeki kızıl sularda

Balıklara bakacak

Nefesimi tutarak

Uyuyacağım.

Onun çölünde her gece

Fısıldadım kumlara

Sordum nasıl yaptıklarını çölü

Boğmadan koyun koyuna.

***

Aşk’a

***

İki Uzak Nehir

Buzul

O gölde buzlarla çevrilmiş, binlerce yıldır ölüydüm Uyandırdın.

Uyandım ve yanmış bir ormanın sisinde buldum uykumu. Geceye yapıştı gövdem.

Bir buzulun derin ışığından tene akan beyazlık Hatırlattı;

O gölde yürüdün sen Ten ve iz bırakarak.

Yaradılış

Dinle bak, dağlar oluşuyor.

Yer altı nehirleri çekiliyor İçinin pıhtılaşmış kanına.

Lapis bir damar Toz zerreleri

Belki bir rüzgâr tanıyor yeryüzünü. Ağaçlara ve insana dokunup ölüyor rüzgâr.

Her Kadın Kendi Ağacını Tanır

Sana geldiğimde

Kanatlarımı

Siyah taşlarla örülmüş

O ıssız şehrin üzerinde açacak

Bulduğum bir ağacın dallarına tüneyecek

Ve acıyla bağıracaktım.

Her kadın kendi ağacını tanır.

Uçtum o gece

Karanlığın girmeye korktuğu şehri geçtim. Gölge olmayınca ruh yalnızdı. Uludum.

Yas

Onunla, aşkı geçip çiçeklerin tozlu kavuşmasına girdim. Tat ve ruh arasında dolanan kalp vazgeçirdi beni Toprağa döndüm Yağmura ve rüzgâra Arkadaşımın ölümüne.

Kemiklerden ummuyorum manayı Bir töz arayışım yok.

Arkadaşımın ölümü bana çürümeyi unutturdu Ve hep bekleyen bir acıyı koydu önüme Hep duran.

Kara Bir Yağmur

Ört üstümü Kabuk değiştireyim Gün gibi, kuşları gibi sabahın Kara bir yağmur yağarken.

Sabır Tanrısının Tapınağında Konaklama I.

Yağmurlu dağların arasından gurbetini seçtin.

Son gece beklediğin yer

Sabır tanrısının eviydi

insanı merhametle donatmanın evi.

Tapınaklara gerek yok dedim

Burası sadece bir yer

insanın ruhu tapınak kılınmalı.

Ve yağmur, yersizliğin nehri Tanrıdan ve çocukluktan hatırlanan

Yağmurlu dağların arasından gurbetini seçtin.

Yanılmanın güzelliği Ve huzuru acının.

Her şey seni bir boşluğa uladı.

Ve sen, sarı sabır çiçeklerine bakıp ağladın Onun koynunda, yokmuş gibi uyudun. Bir dağa gidilecek, gurbet seçilecek Ve insan istenecek tanrıdan.

Tekrar dinlemeli o müziği Sevişmenin tamamlanmadığı o yer.

Yazar

BENZER İÇERİKLER

Su Kasidesi

Editor

Kendine Alışmak

Editor

Sezai Karakoç – Edebiyat Yazıları I – Medeniyetin Rüyası – Rüyanın Medeniyeti Şiir

Editor

Yorum bırak

* Bu formu kullanarak yorumlarınızın bu web sitesi tarafından saklanmasını ve yayınlanmasını kabul etmiş olursunuz.

İnternet sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz ve internet sitemize yapacağınız ziyaretleri kişiselleştirebilmek için çerezlerden faydalanıyoruz. İstediğiniz zaman çerez ayarlarınızı değiştirebilirsiniz. Kabul et Daha fazla oku

Gizlilik ve Çerez Politikası