Çocuğun Nitelikleri Zeki insanların tüm hayatları boyunca aklından çıkaramadığı şey, çocuğun deneyimleridir. Onu yeniden isterler; aynı masumiyet, aynı güzellik, aynı merak. O şimdi çok uzaktaki bir yankıdır; onu sanki rüyanda görmüşsün gibi gelir. Ancak dinin tümü, çocuklukta yaşanan hayretin, hakikatin, hayatın içindeki güzel dans deneyiminin akıldan çıkmamasından doğmuştur.
Kuşların şarkılarında, gökkuşağının renklerinde, çiçeklerin taze kokularında çocuk, varlığının derinliklerinde kaybetmiş olduğu bir cenneti hatırlamaya devam eder. Dünyadaki tüm dinlerin bir zamanlar insanların cennette yaşadığı, bir şekilde, bir nedenle cennetten kovulmuş olduğu hikâyesindeki bu fikre sahip olması rastlantı değildir.
Onlar farklı öyküler, farklı mesellerdir ama tek bir basit gerçeği vurgular: Bu öyküler insanın cennette doğduğu ve bunu yitirdiğini şairane bir şekilde anlatır. Zeki olmayanlar, geri zekâlılar onu tamamen unutur. Ancak zeki, duyarlı, yaratıcı olanlar bir zamanlar bildikleri ve artık silik bir anı olan, kendileriyle birlikte kalmış, muazzam cennet tarafından hiç rahat bırakılmazlar. Onlar yeniden onu aramaya başlar.
Cennet arayışı senin çocukluğunu yeniden aramandır. Elbette bedenin artık bir çocuğun bedeni olmayacaktır ama bilincin bir çocuğunki kadar saf bir bilinç olabilir. Tüm mistik yolun sırrı budur: Seni yeniden bir çocuk yapmaktır; masum, hiçbir bilgi tarafından kirletilmemiş yapmak; seni hiçbir şey bilmeyen, hâlâ gizemi yok edilemez hale getirmek; derin bir hayret ve gizem duygusu içerisinde çevrendeki her şeyin farkında yapmak.
Neşeli Olmak Kimse çocuklarının dans etmesine, şarkı söylemesine, bağırmasına ve zıplamasına izin vermez. Önemsiz nedenler yüzünden —belki bir şey kırılabilir, eğer yağmurda dışarı fırlarlarsa elbiseleri ıslanabilir— bu küçük şeyler için muhteşem bir manevi nitelik, neşe tamamıyla yok edilir. Boyun eğen çocuk, anne babası tarafından, öğretmenleri tarafından, herkes tarafından övülür ve eğlenen çocuk eleştirilir.
Onun muzipliği belki tamamen zararsız olabilir ama o eleştirilir çünkü potansiyel olarak bir başkaldırı tehlikesi vardır. Şayet çocuk muzip olma özgürlüğüne tamamıyla sahip olarak büyümeye devam ederse, o bir asiye dönüşecektir. O kolaylıkla köleleştirilemez; insanları yok etmek için ya da kendisini yok etmek için kolaylıkla orduya alınamayacaktır.
Asi çocuk asi bir gence dönüşecektir. O zaman ona evliliği dayatamazsın; o zaman ona belirli bir işi dayatamazsın; o zaman çocuğa anne babasının yerine getirilmemiş arzularını ve özlemlerini yerine getirmesi için dayatma yapamazsın.
Asi genç kendi yolundan gidecektir. O hayatını en derindeki kendi arzularına göre yaşayacaktır; başka birisinin ideallerine göre değil. Tüm bu nedenler için muziplik bastırılır, en başından ezilir. Senin doğana asla söz hakkı verilmez. Yavaş, yavaş kendi içinde ölü bir çocuk taşımaya başlarsın, içindeki bu ölü çocuk senin espri anlayışını yok eder:
Tüm kalbinle gülemezsin, oynayamazsın, hayatın küçük şeylerinden keyif alamazsın. O kadar ciddileşirsin ki hayatın genişlemektense büzüşmeye başlar. Hayat her an kıymetli bir yaratıcılık olmalı. Ne yarattığın önemli değildir —deniz kıyısında kumdan bir kale olabilir— ama yaptığın şey ne olursa olsun senin neşenden ve coşkundan çıkmalıdır.