Roman (Yabancı)

Oyunbozan

2044-Oyunbozan

Spor menajeri Myron Bolitar kariyerini zirvesindeydi. Acemi oyun kurucu ve Myron’ın değerli müvekkili Christian Steele de öyle. Ama Christian, polis de dâhil olmak üzere herkesin öldüğünü sandığı eski kız arkadaşından bir telefon alınca işler çığırından çıktı. Bir ailenin dramını, bir kadının sırlarını ve bir adamın yalanlarını ortaya çıkarmak üzere kolları sıvayan Myron, imaj ve yeteneğin insanı zengin ettiği ama gerçeğin insanları ölüme bile götürebildiği, bu sektörün karanlık tarafında buluvermişti kendini.

Zeka ve gizemin kol kola girdiği bu romanlarıyla Edgar Ödülü’ne layık görülen Harlan Coben kalemiyle, gerilim romanlarının en şaşırtıcı ve en karmaşık karakterine, Myron Bolitar’e can vermiş. Bu kitabı okurken çabuk öfkelenen ama özünde yufka yürekli bir spor menajerinin her sayfada sizi içine çeken ve ön görülmesi imkânsız sahne şovuna tanık olacaksınız.

“Coben hedefi on ikiden vuruyor! Ustaca örülmüş karakterle ve büyük bir gözlem gücünün eseri olan ayrıntılar.”
-Publishers Weekly

“Oyun Bozan tam bir meydan okuma, başından sonuna kadar keyifli bir yolculuk ve son derece sürpriz bir son!”
-Maggie Griffin

“Çılgınca bir eğlence… Mizah duygusu yüksek ve perspektif sahibi yazarı övmemek mümkün değil. Zekice gözlemler, unutulmaz çizgilerle ölümsüzleşmiş karakterler ve sürprizlerle dolu bir kurgu.”
– The Atlanta Journal and Constitution

“Cesur, akıllı ve kurnaz karakterlerine bayılan hayranları Edgar ödüllü yazar Harlan Coben’ın son romanına bayılacaklar…”
-The Midwest Book Review

“Baş döndürücü bir aksiyon. Sürükleyici diyaloglar. Olağanüstü düğümlerle birbirine bağlanan bu kitabı bir solukta okuyacaksınız.”
-Toronto Star

“Akıcı bir öykü, zekice diyaloglar. Sürprizlerle dolu asla tahmin edemeyeceğiniz bir son. Harlan Coben gerilim romanlarına yepyeni ve heyecan dolu bir soluk getiriyor.”
-The Armchair Detective

“Coben’in karakterleri kelimelerle hayat buluyor. Böyle bir başarı ancak gerçek bir yazım yeteneğiyle mümkün olabilir.”
-The Sprinfield Leader

BÖLÜM 1
Tam bir “geyik ustası” olan Ona Burke taktiğini değiştirmeye çalıştı.
“Haydi ama Myton,”dedi hararetli bir şekilde. “Eminim bir noktada buluşabiliriz. Sen biraz fedakârlık edeceksin, ben biraz fedakârlık edeceğim. Titan’lar bir ekiptir. Ve buram da her anlamda bir ekip 15i olması lazım. Sen de buna dahilsin. Haydi tam bir ekip olalım Myron. Ne dersin?”
Myron Bolilar parmak uçlarını birleştirdi. Bir zamanlar bir yerde bu hareketin insana ciddi bir hava verdiğini okumuştu. Kendini bir an budala gibi hissetti.
Bu deminden beri gereksizce sakız gibi uzayan muhabbete geri dönerek, “Daha fazla bu şey istemiyorum Otto,” dedi. “Gerçekten de islemiyorum. Elimden ne geliyorsa yaptım. Şimdi sıra sende.”
Otto sanki Sokrates’i utandıracak kadar garip ve felsefi bir söz duymuş gibi sert bir şekilde başını salladı. Deminden beri yüzüne kondurduğu sahte gülümsemesini kaydırarak ekip şefine döndü. “Larry, sen ne düşünüyorsun?”
Larry Han son kemirgenlerin tüylerine benzer kıllı elini yumruk yaparak toplantı masasına şiddetle vurdu. “Bolilar cehennemin dibine gitsin!” diye bağırdı öfkeden kudurmuş rolünü gayet başarılı bir şekilde oynayarak. “Beni duyuyor musun Bolitar? Ne dediğimi anlıyor musun? Cehennemin dibine kadar yolun var.”
“Cehennemin dibine kadar yolum var,” diye tekrarladı Myron başıyla onaylarak. “Anladım.”
“Ne o? Bana ukalalık mı taslıyorsun simdi de? Ha? Cevap ver bana kahrolası! Ukalalık mı taslıyorsun sen bana?”
Myron adama baktı. “Dişinin arasına haşhaş tohumu kaç
“Kahrolası ukala şey.”
“Hem öfkelenmek sana çok yakışıyor. Bütün yüzünü bir ışık kaplıyor sanki.”
Larry Hanson’ın gözleri fal taşı gibi açıldı. Önce patronuna, sonra da Myron’a doğru baktı. “Git borunu başka yerde öttür Bolitar.”
Myron hiçbir şey söylemedi. Aslında Larry Hanson bir bakıma haklıydı. Myron borusunu öltüremeyeceği bir pozisyondaydı şu anda. Sadece iki senedir spor menajerliği yapıyordu. Müşterilerinin çoğu sınırda vakalardı, yani elemeleri geçmeyi zar zor becerebilmiş adamlar. Ayrıca futboldan da pek anlamazdı. Furtbol Ligi’nden elinde sadece üç oyuncu vardı ve bunlardan biri de henüz acemiydi. Şu anda Futbol Ligi’nin en önemli kişilerinden biri olan otuzbir yaşındaki üstün zekâlı Otto Burke ve bir zamanların futbol efsanesi Larry Hanson’ in karşısında oturmuş bütün deneyimsizi iğiyle futbol tarihinin en acemi anlaşması olabilecek bir kontrat üzerinde tartı
Evet, Myron Bolitar, Christian’ı durdurdu, iyi bir darbe Steele. En iyisi de o Myron’indi.
“Teklif masada baylar,” diye devam etli Myron. “Oldukça adil olduğunu düşünüyoruz.”
Otto Burke başım salladı.
“Hepsi saçmalık!” diye bağırdı Larry Hanson. “Sen salağın tekisin Bolitar. Bu çocuğun kariyerini çöpe atıyorsun.”
Myron kollanın iki yana açtı. “Haydi şöyle bir kucaklaşalım, ne dersiniz?”
Tam Lany yine c el lal [erimeye başlamıştı ki. Otto elini kaldırarak onu durdurdu. Oyunculuk günlerinde Dick Butkus ve Ray Nitzchke ne kadar darbe indirirlerse indirsinler durduramazlardı onu. Ama şimdi bu atmış seki; kiloluk adam tek bir el hareketiyle LarTy’yi durdurabilıyordu.
Otto Bvırke öne doğru eğildi. Hâli gülümsüyordu, hâlâ şaklabanlık yapıyordu, hâlâ göz temasını kesmemişti. Ufak tefek, çıtkırıldım bir adamdı. Myron bayatında onunki kadar ince parmaklı birini görmemişti. Heavy metalcilerinki gibi omuzlarına değecek kadar uzun ve koyu renkte saçları vardı. Bebek yüzünde gülünç, karakalemle çizikt irilmiş gibi bir keçi sakalı vardı. Uzun bir sigara içiyordu, ya da parmakları o kadar küçüktü ki, elindeki sigara olduğundan daha uzun gözükü
“Evet Myron, haydi bakalım, artık doğru düzgün, mantıklı bir şekilde konuşmaya başlayalım, ne dersin?”
“Gerçekten mantıklı bir şekilde olacaksa tabii.”
“Güzel Myron. Bu iyi. Chrislian Stcelc tanınmamış, henüz tesı edilmemiş bir oyuncu. Hatta daha profesyonel bile olmamış. Belki de son yüzyılın en başarısız oyuncusu seçilecek, kimbilir?”
Larry burnundan soluyordu. “Bu tip işe yaramaz, hava civa oyuncularla ilgili bilgi edinmiş olman gerekirdi Bolitar.” Myron onu duymamazlıktan geldi. Daha önce de bin kez duyduğu bu tip eften püften eleştiriler artık onu rahatsız etmiyordu.
“Ama belki de adı futbol tarihine altın harflerle yazılacaktır, bilemeyiz,” diye karşılık verdi hiç istifini bozmadan. “Üç kez takas yaptım;; ve onun haklarım almak için altı oyuncudan vazgeçtiniz. Herhalde bütün bunları hiçbir şey elde edemeyeceğiniz bir oyuncu için yapmadınız.”
“Ama bu teklif,” dedi ve durdu Otto yukarı bakarak, sanki doğru sözcükler tavanda bir yerlerde yazıyormuş gibi. “Bu teklif pek adil değil.”
“Adil az kalır. Berbat bir teklif.” diye ekledi Larry.
“Son teklifim budur,” dedi Myron.
Otto yine gülümseyerek başını salladı. “Her şeyi baştan alalım tamam mı? Her açıdan bakmaya çalışalım. Bu işlerde yenisin Myron. Menajerliğe soyunan cimri bir İskoçyalısın. Buna saygı duyuyorum. Kendini ispatlamaya çalışıyorsun. Kahretsin! Sana hayranım gerçekten.”
Myron dudağını ısırdı. Otto’yla aynı yaşlarda olmalarına rağmen ona patronluk taslamasından hoşlanmadığını söylememek için kendini zor tuttu.
“Eğer bu konuda bir yanlış yaparsan,” diye devam etti Otto. “Bu bütün kariyerinin yok olmasına sebep olabilir. Ne demek istediğimi anlayabiliyor musun? Bir sürü insan şimdiden bu iş için uygun olmadığını düşünüyor. Yani işini bilen, parlak müşterilerle başa çıkma konusunda demek istiyorum. Ama tabii o insanlara ben dahil değilim. Çok zeki bir herif olduğunu düşünüyorum. Hinoğlu hinin tekisin sen. Ama şu inatçılığın da olmasa…” Kendisini hayal kırıklığına uğratan en gözde öğrencisini azarlar gibi basım salladı.
Urry, Myron’a dik dik bakarak ayağa kalktı. “Neden çocuğa biraz öğüt vermiyorsun?,” dedi. “ona gerçek bir aracı nasil olur öğret.”
Myron başından beri bu iyi polis kötü polis oyununun oynanacağını tahmin etmişti. Aslında daha da kötüsünü bekliyordu, zira Larry Hanson henüz hiç kimsenin annesiyle ilgili cinsel isteklerinden bahsetmemişti. Ama buna rağmen Myron kötü polisi iyi polise tercih ediyordu. Ön cepheden taarruza kalkışan Larry Hanson kolayca başa çıkılabilen cinstendi. Diğer yandan Otto Burke ise mayın dolu uzun otlar kaplı bir tarlada sinsice bir yılan gibi ilerliyordu.
“O zaman sanırım konuşacak fazla bir şey kalmadı,” dedi
“Bu aşamada anlaşmayı reddetmek pek akıllıca olmaz Myron,” dedi Otto. “Bu Christian’ın pırıltılı imajına leke sürebilir. Diğer anlaşmalarına zarar verebilir. Bu ikinize de pahalıya malolur. Para kaybetmek istemezsin herhalde değil mi Myron?”
Myron ona baktı. “Sence?”
“Hayır istemezsin.”
“Bunu bir yere yazmamın sakıncası var mı?” eline bir kalem alarak bir kağıda gelişigüzel yazmaya başladı. “Para… kaybetmek… istemem.. .”Adamlara bakarak sırıttı. “İsterseniz çerçeveletip duvara asayım.”
Larry “Kahrolası piçkurusu,” dedi ağzında geveleyerek.
Otto gülümsemesini otomatik pilota takmıştı adeta. “Eğer müsaade edersen biraz cesur davranıp Christian’ın hızlı bir şekilde parayı tahsil etmek istediğini söylemek isterim.”
“Öyle mi?”
“Christian Steele’in geleceğine ciddi yatırım yapmış kişiler var.” Otto sigarasından derin bîr nefes çekti. “Onun şu kızın ortadan kaybolmasıyla bir ilgisi olabileceğine kim inanır ki?”….

Yazar

BENZER İÇERİKLER

Boğulmamak İçin

Editor

Mary Roberts Rinehart – Sarı Oda

Editor

Olasılıksız

Editor
Yükleniyor....

İnternet sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz ve internet sitemize yapacağınız ziyaretleri kişiselleştirebilmek için çerezlerden faydalanıyoruz. İstediğiniz zaman çerez ayarlarınızı değiştirebilirsiniz. Kabul et Daha fazla oku

Gizlilik ve Çerez Politikası