Tarih

Özgür Topyıldız – Anadolu Yıldızı Eskişehirspor

Gümüş Takımın Güzel Hatırası İlk gittiğim maç, 10 yaşında, bir Eskişehirspor maçıydı. UEFA Kupası ilk tur maçı: 1. FC Köln-Eskişehirspor. Müngersdorf Stadı’nda, Overathlı, Floheli, Weberli Köln’e karşı, Fethili, Kâmuranlı, Burhanlı Eses’i seyrettim. O zamanlar, bir Galatasaray-Fenerbahçe-Beşiktaş vardı, bir de “ötekiler” vardı. İkisinin arasında da Eskişehirspor vardı.

Eskişehirspor, “ötekiler”in en güçlüsüydü. Aslında, onların ötesindeydi. Aslında, Galatasaray-Fenerbahçe-Beşiktaş’ın da birinden veya ikisinden daha güçlü oluyordu. Sadece, şampiyon olamıyordu. Türkiye 1. Futbol Ligi’nin geçmiş 45 sezonunda, 2.’lik mertebesi, şampiyonluk kazanmış dört takımın dışında kaç kez ele geçirilebilmiş biliyor musunuz?

Sadece dört kez! Sadece 4 sezonda, Galatasaray-Fenerbahçe-Beşiktaş-Trabzonspor dışındaki bir takım ikinci olabilmiş. Ve bu dört kerenin üç keresinde, Eskişehirspor var! 1968/69, 1969/70 ve 1971/72’de 2. olmuştu kırmızı-siyahlılar. Sporun yücegönüllü yarışma ruhu içinde, bütün dereceler saygıdeğerdir ama ikincilik özellikle değerlidir. İkinci, “kaybeden” olarak görülmez, “şampiyon gibi” olarak görülür.

Almanya’da Ligi 2. bitirene “Vizemeister” deniyor; yani “İkinci Şampiyon”. İşte Eskişehirspor, üç kez “ikinci şampiyon” olmayı başarmıştı. “Dört büyükler” dışında, onun kadar çok gümüş madalyası olan bir takım yok. Eskişehirspor, Türkiye futbol tarihinin gümüş takımıdır. Eskişehirspor, Türkiye’de futbolun oligarşik yapısında açılmış ilk gedikti. Çok geçmeden, “surda açılan bu mukaddes gedik” ten bir başkası geçti: Trabzonspor. (Başkası da geçemedi bugüne dek.)

Eskişehirspor, “olamamış Trabzonspor”dur bir bakıma. {1} Eskişehirspor, 1960’larda futbolun “memleket sathına” yayılmasıyla kurulan “Anadolu takımları”nın tartışmasız ilk yıldızıydı. Ankaragücü, Altay, Göztepe, Gençlerbirliği gibi köklü Ankara ve İzmir kulüpleri de İstanbul’un büyüklerini tehdit edegelmişlerdi, ama onlar nispeten “bildik” tehditlerdi.

Eses, kudretli İstanbulluların yanısıra bu mağrur Ankaralıları, İzmirlileri de tehdit eden, daha bilinmez, daha taze, daha “vahşi” bir kuvvetti. İlin/şehrin adına “…spor” eklenerek birbirinin peşisıra kuruluveren nevzuhur takımlara küçümsemeyle bakan, onlan futbol edebini mahveden görgüsüz dışarlıklılar gibi gören futbol ulemâsını da ürperten bir kuvvet…

Eses, futbol ortamının “demokratikleşmesini” isteyenlerin ilk hücum borazanıydı. Türkiye’nin 1960’lar/70’ler dönümündeki canlılığına, yerleşik yapılara meydan okuyan toplumsal dönüşüm heyecanına denk düşen bir “olay”dı. Şenlikli zafer yürüyüşünü tamamına erdiremeyen Eskişehirspor’un, hiç değilse Türkiye 1. Ligi’nin kontenjan senatörlerinden biri olamaması ne acı… “Kimbilir, belki döner, belki de dönmez geri…”

Günün birinde tekrar 1. Lig’e dönmeyi başarsa da, başaramayıp alt kümelerin kimsesizliğinde heder olsa da, Eskişehirspor’un hatırası kalıcıdır. Gelecekte yeri neresi olursa olsun, Türkiye futbol tarihinin en yüksek nostalji değerlerinden biri olarak kalacak, 1960’lann sonunda ve 70’lerin başında bütün futbolseverleri heyecana veren o Kırmızı Şimşekler takımı. ***

Eskişehirspor’un hatırasının kalıcı olması, etkin bir hatırlama ve hatırlatma çabasına da bağlı elbette. Özgür Topyıldız, bu çabanın altına girdi… ve başarıyla çıktı. Özgür Topyıldız’ın çalışmaları hakkında, Ahmet Cemal’in Eskişehir’de Onbeşgün dergisinin 15-30 Nisan 2000 tarihli sayısında “Bir Kenti Sahiplenmek” başlığıyla yazdıklarını aktaracağım:

“Bir kentin ‘sahiplenildiğinin’ en canlı göstergelerinden biri de, o kente ilişkin olarak gerçekleştirilen belgeleme çalışmalarıdır. En geniş anlamda bir kentin tarihini -tüm alanlarıyla-kapsayan bu çalışmalar sayesinde kent denilen organizmanın gelişme evreleri, kulaktan kulağa anlatılan öyküler olmaktan çıkıp, belgeye bağlanmış gerçekliklere dönüşür.

Bu gerçeklikler arasında bir kentin sanatsal tarihi, başlangıcından günümüze bir kente kendine özgü kimliğini kazandıran en önemli öğeler arasında yer alır. Eskişehirli bir üniversite öğrencisi olan Özgür Topyıldız’ın doğup büyüdüğü kente ilişkin belgeleme çalışmaları, bu bağlamda son yıllarda gördüğüm en nitelikli çalışmalar arasında.

Özgür Topyıldız ile ilk kez birkaç yıl önce, fakültemdeki odamda beni ziyarete geldiğinde tanışmıştım. Sanınm yanında başka bir arkadaşı da vardı ve önüme koyduğu kalın, çok kalın bir ‘Eskişehir dosyası’ ile ilgili görüşlerimi öğrenmek istiyordu. Sonradan dosyayı incelediğimde, abartma tehlikesinden korkmadan söylemem gerekir ki, ancak bir kurumun üstesinden gelebileceği bir belgeleme çalışmasıyla karşı karşıya olduğumu saptadım.

Özgür Topyıldız, bir tür arşivleme ile, Eskişehir üzerine birkaç kitap doldurabilecek bir dağarcık hazırlamıştı. Sonra aynı Özgür’ün, Türkiye’nin hatırı sayılır karikatür arşivlerinden birine sahip olduğunu da öğrenecektim. Özgür Topyıldız’ın belgeleme çalışmaları, artık kitaplaşmaya da başladı. Bunlann ilki, ‘Eskişehir’de Karikatür’ adını taşıyor.

Tamamlandıktan sonra uzunca bir süre sponsor arayan kitap, sonunda ESBAV tarafından 1996 sonlarında bastırılmış. Özgür’ün ikinci kitabı ise ‘Eskişiir’ başlıklı ve Eskişehirli ozanları tanıtmayı amaçlayan bir eser. Özgür Topyıldız, henüz 22 yaşında. Ama bu kısacık yaşam bu kadar kitapların dışında da hep sanki Eskişehir için yaşamış.

Çünkü Eskişehir’de yayınlanan çeşitli gazete ve dergiler için hazırlanan sanat ve kültür sayfaları ve ekleri de bu yaşamın şimdiye kadarki kilometre taşları arasında. Özgür’ün ‘Eskişehir dağarcığı’ndan daha nice basılı eser çıkacağından eminim. Hızla ve kaçınılmaz olarak kentleşen bir Türkiye’de Özgür, kentleşme ile kentsel kimliğin nasıl bağdaştırılması gerektiğini gösteren ender rehberlerden biri…”

Özgür Topyıldız, Eskişehirspor’un hikâyesini, Ahmet Cemal’in kendisini takdim ettiği gibi, bir kent kimliği perspektifi içinde ele aldı. Kulübün hikâyesini, şehirle ilişkisi içinde anlatıyor. Bir futbol takımının, nasıl bir şehrin millî takımı gibi algılanabildiğini, yaşanabildiğini gösteriyor.

Yaptığı kapsamlı çalışma, Eskişehirspor’un kuruluşundan o rüya kadar güzel zamanlarına, sonra da durdurulamayan gerileyişine, nafile yeni başlangıç hamlelerine ve hatıralardan hüzün mü hınç mı türeteceğini bilemeyen bugünkü mutsuz haline kadar, bütün hikâyeyi çok canlı bir biçimde anlatıyor. Onun gibi çalışkan ve tutkulu bir araştırmacının gönlünü çelebilmesi, işe koşabilmesi, Eskişehirspor efsanesinin düşkün haliyle bile nasıl bir karizmaya sahip olduğunun göstergesi sayılmaz mı?

Yazar

BENZER İÇERİKLER

Mina Urgan – İngiliz Edebiyatı Tarihi

Editor

Adakale

Editor

Atatürk

Editor

Yorum bırak

* Bu formu kullanarak yorumlarınızın bu web sitesi tarafından saklanmasını ve yayınlanmasını kabul etmiş olursunuz.

İnternet sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz ve internet sitemize yapacağınız ziyaretleri kişiselleştirebilmek için çerezlerden faydalanıyoruz. İstediğiniz zaman çerez ayarlarınızı değiştirebilirsiniz. Kabul et Daha fazla oku

Gizlilik ve Çerez Politikası