Roman (Yerli)

Papatya Kokulu Hikayeler

papatya-kokulu-hikayeler-ender-haluk-derince-yakamoz-kitap“Papatya Kokulu Kitap!”

Hayata Bir Bardak Çay Molası

Hiç kimsenin yanınızdan mutsuz ve kötü ayrılmasına izin vermeyin. Bulunduğunuz konumda mutlu olmaya bakın. Çiçek büyütün, kitap okuyun. Hayatı yarım bırakmayın!

Okurken içinizi huzurla dolduracak, yüreğinizi ısıtacak, iyilik, sevgi, dostluk ve mutluluğu dile getiren birbirinden güzel 53 adet hikâyeden derlenen bu kitapla hayata keyifli bir mola verip kargaşadan sıkıntılardan uzaklaşacaksınız.

***

İÇİNDEKİLER

Ön Söz…11
Hayat Ertelemeye Gelmez…13
Büyük Bir Hata…19
Büyüyünce Ne Olacağım…27
İntihar…33
Mutluluk…39
Yaşamın Ayrıntıları…45
Bir Annenin Bekleyişi…51
İnsanlığın Yansıması…59
Yeni Hayatın Simgesi…63
Telesekreter Mesajı…71
Doğum Günü…75
Çöp Tenekesi…81
Rüyadaki Anne Kokusu…87
Sadakat Yemini…93
Son Bir Umut…101
Hayatımın Macerası…107
Sepet…115
Eski Dostlar           …123
Oğlumu Görmeden Asla…131
Yoldaki Çiçekler…139
Önce Kendine İnan…143
Bir Parça Sevgi ve insanlık…147
Bebek özlemi…155
Sevgiyi Vermenin Elli Yolu…167
Hayat Paylaşınca Güzel…173
Umut…179
Bir Anneden Öğütler…187
Bilgenin Devesi…193
Yüreğin İçindekiler…199
Tanınmayan Sevgi…207
Emeğin Karşılığı…215
Şefkatli Koruyucu…219
Her Anın Önemi…227
Aramızdaki Bağ…231
Unutulmayacak Gerçek…237
Hayatın Tadı…243
Bilmelisin…249
Anılar Değerlidir…255
Sabırla Büyümek…263
Boş Saksı…267
Sevgi Bedava…273
Geçmişini Unutma…279
Kadını Ne Olgunlaştırır?…285
Hayatın…291
Bilinen Gerçek…297
Anne Özlemi…303
Kumdan Kale…311
Düğün Hediyesi…317
Mutlu Yıllar…325
Bilmiyordu… Başardı…331
Biletler Ne Kadar…337
Kurabiyeler Kimin…343
Göl Olmak…349

Kitabımızı hazırladığımız esnada hayatını kaybeden Nobel ödüllü yazar Gabriel Garcia Marquez‘i saygıyla anıp veda mektubunu sizinle paylaşıyoruz.

Gabriel Garcia Marquez’in Veda Mektubu

Tanrı bir an için paçavradan bebek olduğumu unutup can vererek beni ödüllendirme, aklımdan geçen her şeyi dile getiremeyebilirdim ama en azından dile getirdiklerimi ayrıntısıyla aklımdan geçirir ve düşünürdüm.

Eşyaların maddî yönlerine değil, anlamlarına değer verirdim.

Az uyur, çok rüya görür, gözümü yumduğum her dakikada, 60 saniye boyunca ışığı yitirdiğimi düşünürdüm.

insan aşktan vazgeçerse yaşlanır.

Başkaları durduğu zaman yürümeye devam ederdim. Baş­kaları uyurken uyanık kalmaya gayret ederdim. Başkaları ko­nuşurken dinler, çikolatalı dondurmanın tadından zevk almaya bakardım.

Eğer Tanrı bana birazcık can verse, basit giyinir, yüzümü gü­neşe çevirir, sadece vücudumu değil, ruhumu da tüm çıplaklı­ğıyla açardım.

Tanrım, eğer bir kalbim olsaydı; nefretimi buzun üzerine ka­zır ve güneşin yüzünü göstermesini beklerdim.

Gökyüzündeki aya, yıldızlar boyunca Van Gogh resimleri çizer, Benedetti şiirleri okur ve serenatlar söylerdim.

Gözyaşlarımla gülleri sular, vücuduma batan dikenlerinin acısını hissederek dudak kırmızısı taç yapraklarından öpmek isterdim.

Tanrım bir yudumluk yaşamım olsaydı…

Gün geçmesin ki, karşılaştığım tüm insanlara onları sevdiği­mi söylemeyeyim. Tüm kadın ve erkekleri, en sevdiğim insanlar oldukları konusunda birer birer ikna ederdim. Ve aşk içinde yaşardım.

Erkeklere, yaşlandıkları zaman aşkı bırakmalarının ne kadar yanlış olduğunu anlatırdım. Çünkü insan aşkı bırakınca yaşlanır.

Çocuklara kanat verirdim. Ama uçmayı kendi başlarına öğ­renmelerine olanak sağlardım.

Yaşlılara ise ölümün yaşlanma ile değil, unutma ile geldiğini öğretirdim.

Ey insanlar! Sizlerden ne kadar da çok şey öğrenmişim. Tüm insanların, mutluluğun gerçekleri görmekte saklı olduğunu bil­meden, dağların zirvesinde yaşamak istediğini öğrendim.

Yeni doğan küçük bir bebeğin, babasının parmağını sıkar­ken aslında onu kendisine sonsuza dek kelepçeyle mahkum et­tiğini öğrendim.

Sizlerden çok şey öğrendim. Ama bu öğrendiklerim pek işe yaramayacak. Çünkü hepsini bir çantaya kilitledim. Mutsuz bir şekilde…

Artık ölebilir miyim?

***

Ön Söz

Papatya Kokulu Hikâyeler adlı kitabı sizlere sunmaktan mutluluk duyuyoruz. Sizler için en sevdiğim, okurken yüreği­mi ısıtan öyküleri seçtim ve her bir öykünün bir anlamda özü­nü yakaladım.

Bu kitabı ister kendinize ister armağan olarak bir arkadaşını­za, annenize, çocuğunuza almış olun; yüreğinizi her an ısıtacak, ruhunuzu harekete geçirecek ve içinizdeki kıvılcımı tutuştura­cak bir kitabın elinizin altında olduğundan emin alabilirsiniz. Bu kitaptaki öykülerin tümü sizi derinden etkileyecek ve insan olmanın önemini bir kez daha anımsatacaktır size.

Yakın zaman önce yapılan bir araştırma öykülerin okunduk­ları zaman sağlığa yararlı ve çok olumlu ruhsal tepkiler uyandır­dığı ortaya çıkarılmıştır.

Okuduğunuz öyküler arkadaşlarınıza ve ailenize daha çok sevgi ve şefkatle yaklaşmanızı sağlayacak ve sıkıntılı dönemleri­nizde sizi rahatlatacaktır.

Sizlere bu kitabı hediye olarak sunuyorum. Umarım sizlerin de arkadaşlarınıza verebileceğiniz güzel bir hediye olacaktır.

Ender Haluk Derince

***

Yirmi bir senelik evlilikten sonra ‘aşk ışıltısını’ canlı tutmanın yeni bir yolunu buldum. Bir süre önce, başka bit kadınla çıktım ve bu aslında eşimin fikriydi. Bir gün eşim, beni çok şaşırtarak, “Biliyorum ki onu seviyorsun,” dedi.

Şiddetle itiraz ettim:

“Fakat ben seni daha çok seviyorum!”

“Biliyorum ama aynı zamanda onu da seviyorsun. Ona da zaman ayırman gerekiyor.”

Karımın, ziyaret etmemi istediği obür kadın’ on dokuz yıl­dır dul olan annemdi, işimin yoğunluğu ve üç çocuğumun bek­lentileri nedeniyle annemi görme fırsatım pek olamıyordu. O akşam annemi yemeğe ve ardından sinemaya davet ettim. Endi­şelendi ve hemen, “iyi misin, her şey yolunda mı?” diye sordu.

Annem de geç saatte gelen bir telefonun veya sürpriz bir davetin mutlaka kötü bir anlamı olacağından şüphelenen tipte kadınlardandı.

“Seninle beraber ikimizin biraz zaman geçirmemizin güzel olacağını düşündüm,” diye yanıtladım.

“Sadece ikimiz mi?”

Papatya Kokulu Hikayeler

Biraz düşündü ve “Çok isterim,” diye cevap verdi.

O cuma, iş çıkışı onu almaya giderken kendimi biraz gergin hissediyordum. Eve vardığımda fark ettim ki o da randevumuz­dan ötürü hafif gergin görünüyordu. Kapısının önünde, palto­sunu çoktan giymiş bir şekilde bekliyordu. Saçlarını yaptırmıştı ve üzerinde babamla kutladıkları son evlilik yıldönümlerinde giydiği elbise vardı.

Bana melekler kadar ışıltılı bir yüzle gülümsedi. Arabaya bindiğimizde:

“Arkadaşlarıma oğlumla dışarı çıkacağımı söyledim ve ger­çekten çok etkilendiler,” dedi. “Randevumuzun nasıl geçtiğini duymak için sabırsızlanıyorlar.”

Gittiğimiz restoran, çok şık olmasa da sevimli, sıcak ve ser­visin kaliteli olduğu bir mekândı. Annemse bir kraliçe edasıyla koluma girdi. Yerimize oturduktan sonra ona menüyü oku­mam gerekmişti; çünkü küçük yazıları göremiyordu. Ben daha menünün ortalarmdayken annemin nemli gözlerle ve nostaljik bir gülüşle bana bakmakta olduğunu fark ettim:

“Eskiden, sen küçükken menüleri okuyan bendim, sense meraklı bakışlarla beni dinlerdin,” dedi.

Ben de gülümseyip, “O zaman, şimdi senin rahat rahat otur­ma sıran ve ben de okuyarak borcumu ödeyebilirim,” dedim.

Yemek boyunca muhabbetimiz çok güzeldi, sıra dışı hiçbir şey olmadı ama eskilerden ve hayatlarımızdaki yeniliklerden bahsederek kaybettiğimiz zamanın birazını telafi etmeye çalış­tık. O kadar çok konuştuk ve eğlendik ki film saatini kaçırdık.

Yazar

BENZER İÇERİKLER

Son Hafriyat & Behzat Ç. Bir Ankara Polisiyesi

Editor

Ölü Bir Kentin Morg Alfabesi

Editor

Paylaşılmış Hikayeler

Editor

Yorum bırak

* Bu formu kullanarak yorumlarınızın bu web sitesi tarafından saklanmasını ve yayınlanmasını kabul etmiş olursunuz.

İnternet sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz ve internet sitemize yapacağınız ziyaretleri kişiselleştirebilmek için çerezlerden faydalanıyoruz. İstediğiniz zaman çerez ayarlarınızı değiştirebilirsiniz. Kabul et Daha fazla oku

Gizlilik ve Çerez Politikası