Sadece O’na dua etmek gerekiyor! Hem de içten ve yürekten… Bütün istek ve ihtiyaçlarımız için yalnız ve ancak ona dua etmek çözüm olabilir. İhtiyaç ve isteklerimizi elde etme, dert ve tasalarımızdan kurtulma konusunda bize sadece o yardım edebilir. O’na dua ederek ve ondan yardım isteyerek aşamayacağımız sıkıntı, üstesinden gelemeyeceğimiz üzüntü, gam ve keder, dert ve tasa yoktur. İster maddi, ister manevî hiçbir dert ve tasa onun izni olmadan bize gelip musallat olamaz, bize ulaşamaz. Bildiğimiz veya bilmediğimiz bütün bela ve musibetler, sadece onun emri ve izniyle gelir ve yine sadece onun müsaadesiyle gider…
Hangi konuda olursa olsun, inanarak ve hissederek yapılan dua, mutlaka neticeye ulaştırır, böyle bir dua ile de insan istediği şeyi elde eder. Zaten hadislerde de işaret edildiği ve bu işareti güzel algılayan Hz. Mevlana’nın da dediği gibi, “Senin ona dua etmen, onun kabulü sayesindedir.” Başka bir deyişle, eğer senin duanı kabul etmeyecek olsa sen dua edemezdin, ettirmezdi, kapısında yalvartıp temsilde hata olmasın başını şişirmene izin vermezdi. Bediüzzaman’ın dediği gibi “Vermek istemese, istemek duygusunu vermez; sana istetmezdi… “
***
İÇİNDEKİLER
ŞEYTAN, CİNLER, BÜYÜ VE NAZARDAN DUA İLE KORUNMA
ÖNSÖZ YERİNE
Dua Etmenin Neresindeyiz?
BİRİNCİ BÖLÜM: GENEL İSTEK VE İHTİYAÇLAR İÇİN DUALAR
Eûzü Besmelenin Sırları ve Hikmetleri
Besmelenin Sırları ve Hikmetleri
Hacet Duası ve Meşhur Salavâtlar
Örnek Bir Hacet Duası
Rasûlullah’ın Öğrettiği Hacet Duası
Salât-i Tefriciye İle İsteme
Salât-i Tefriciye
Salât-i Münciye (Salâten Tüncînâ)
Salât-I Fethiyye
Cehennemden Kurtulma Duası
Sabah-Akşam Şirkten Sığınma Duası
Rüyada Korkanın Okuyacağı Dua
Korunma Ayetleri ve Duaları
A. Korunma (Hıfz) Ayetleri ve Duaları
Korunma Duaları
B. 7 Ayetler ve Sırları-Hikmetleri
Her Türlü Bela, Musibet ve Korkulara Karşı Korunma
C. Beş Ayetler ve Hikmetleri
Uzun Ömür, Tevbe ve Dileklerin Kabulü İçin
Nazar – İsabet-i Ayn: Göz Değmesi
1. Nazar ve Hasede Karşı Korunma
5. Nazara Karşı Okunacak Ayetler
6. Haset ve Nazara Karşı Yapılmış Bir Tablo
7. Nazar İçin Vefk
Nazar İçin Vefk
8. Nazara Karşı
Bir Yetkiliden Korkunca Okunacak Dua
Geçim Sıkıntısına Karşı Okunacak Dua
Düşman Üzerine Okunacak Dua
Düşmanla Karşılaşınca Okunacak Dua
Uçak ve Vapur ve Benzeri Diğer Araçlara Binerken veya Kullanırken Okunacak Dua
Dua Kazayı Önler Mi?
Korkulara Karşı
Cismani ve Nefsanî Afetlere Karşı
Şifa Ayetleri
Hafakan ve Yürek Çarpıntısı İçin
Baş Ağrısına Karşı Okunacak Dualar
Siğil, Sivilce, Şişlikler ve Tümsekler İçin
Siğilleri Gidermek İçin
Sivilceleri Gidermek İçin
Eldeki Siğiller İçin
Siğil İçin Başka Bir Usul
İçki, Kumar ve Zinaya Karşı
İsm-i Azam Duası ve Özellikleri
Eşiyle İlişkiden Nefret Edenler İçin
Erkekliği Bağlı Olanı Kurtarmak İçin
Vesvese ve Hayal Görmeye Karsı
Diş, Baş ve Benzeri Ağrılara Karşı
Dargınları Barıştırmak İçin
Kıskançlık ve Huysuzluğa Karşı
Her Türlü Göz Hastalıkları İçin
Kale Gibi Bir Ayet: Ayet’el-Kürsî
Ayet’el-Kürsî’nin Önemi ve 70 Sırrı
Müthiş Bir Ayete’l-Kürsî Formülü
Asabilik ve Can Sıkıntısına Karşı
Can Sıkıntısından Kurtulmak İçin
Sıkıntı, Gerginlik ve Öfkeye Karşı
Korku-Heyecan, Vesvese, Şeytan ve Cinlerden Korunmak İçin
İstihare Namazı ve Duası
İstihare Duası
Hacet Namazı
Haksız Yere Hapse Girene Ait Dualar
Her Derde Deva Büyük Dualar
A) Cevşenü’l- Kebir ve Tercümesi
Cevşenü’l-Kebir Duası:
B) Kaside-i Celcelûtiyye Duası
Kaside-i Celcelûtiyye’nin Havassı
Celcelûtiyye Duası
(Okunuşu Ve Tercümesi)
Kaside-i Celcelûtiyye’nin Anlamı
C) Kenzü’l-Arş Duası ve Önemi
Kenzü’l Arş Duası
Kenzü’l-Arş Duasının Kısa Şekli
Arapça Bilmeyenler İçin Okunuşu
Kenzü’l-Arş Duasının Anlamı
D) Kasîde-i Bürde ve İmam Bûsîrî
Kaside-i Bürde’nin Faydaları
Kaside-i Bürde’nin Türkçe Okunuşu
Kaside-i Bürde’nin Türkçe Anlamı
Münacaat-ı Veysel Karani
Sekine Duası
Maddi – Manevi Zenginlik
Maddi Manevi Zenginlik İçin Dualar
Zenginlik İçin Diğer Dualar
Borçtan Kurtulmak ve Zengin Olmak İçin
1. Ağır Borca Girip Bunalanlar İçin Birkaç Dua
2. Borçtan Kurtulmak İçin Okunacak Dua – 1
3. Borçtan Kurtulmak İçin Okunacak Dua – 2
4. Zengin Olmak İçin Okunacak Dua
5. Hayırlı İş Ve Bol Kazanç, Helal Rızk İçin
İKİNCİ BÖLÜM: BÜYÜ TEŞHİSİ VE TEDAVİSİ
İkinci Bölüme Giriş
Büyü ve Sihrin Dini Hükmü
Kur’an’da Büyü (Sihir) Var Mı?
Büyü – Sihir Çeşitleri
Kısmet Açmak ve Muhabbet Büyüleri
1. Pamuk Çekirdeği Büyüsü:
2. Kurşun Büyüsü:
3. Saygı İçin Büyü:
4. At Nalı Büyüsü:
5. Biber Büyüsü
6. Bakır Büyüsü
7. Yarasa Büyüsü:
8. Tırnak Büyüsü:
9. Nohut Büyüsü:
10. Sevilenin Eşyası Büyüsü:
11. Kuru Üzüm Büyüsü:
12. Saç Büyüsü:
13. Sicim Büyüsü:
14. Bakla Büyüsü
15. Gül Büyüsü
16. Tatlı Büyüsü
17. Kabak Büyüsü
18. İncir Büyüsü
Ayırma Büyüleri
1. Sabun Ve Saç
2. Kaşık Büyüsü
3. Domuz Yağı
4. Ölü Toprağı
Büyünün Etkileri ve Belirtileri
Büyü Herkesi Etkiler Mi?
1. Büyü-Sihir En Çok Kimleri Tutar?
2. Büyü Tazeleme
3. Büyü Yapılmış Kimsede Görülen Haller
4. Cin Büyüsü ve Cinle Yapılan Büyü
5. Erkeklik veya Kadınlık Bağlanması
F. Büyü ve Cinlerden Kurtulma Yolları
G. Büyülü veya Cinli Kimsenin Tedavisi
İ. Büyü Bozmak ve Büyüden Korunmak
Büyü Bozma Yol ve Yöntemleri
Terkip 1. (Çok Etkili)
Büyü Bozmak İçin Terkip 2.
Büyü Bozmak İçin Terkip 3.
Büyü Bozmak İçin Terkip 4.
Büyü Bozmak Ve Korunmak İçin Terkip (5.)
Sihrin İptal Edilmesi İçin (Genel) Terkip (6.)
Büyü Bozmak İçin Özellikle Kadınlara Terkip (7.)
70 Türlü Sihir Ve Büyüyü Bozmak İçin
1. Formül 3 Ayrı Yerden Su Alarak
2. Formül: 7 Ayrı Yerden Su Alarak
Sihir ve Büyü Bozmak İçin Terkip (8)
Sihir ve Habis Ruhlara Karşı Okunacak Dua
Büyü, Cin-Peri, Bağlılık Ve Nazara Karşı Koruma
Şahmeran Duası
Panik Atak, Depresyon Ve Şahmeran Duası
Panik Atak Ve Depresyona Karşı Şahmeran Duası
Şahmeran Duasının Önemi Ve Faydaları
Bağlılık Ve Çözme Yolları 1:
Bağlılık Çözmek İçin 2:
Bağlılık Çözmek İçin 3:
Bağlılık Büyüsünü Çözmek İçin
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM: CİNLERİN SEBEP OLDUĞU RAHATSIZLIKLAR
Teşhis ve Tedavi Yolları
A. Cin Musallat Olmasının Teşhisi
I. Uykuda Görülen Rahatsızlıklar
II. Uyanıkken Görülen Rahatsızlıklar
III. Cin Bedene Girip Hasta Edebilir
IV. Bedende Cin Varlığını Anlamak İçin
B. Cinlere ve Kötü Ruhlara Karşı
1. Şeytan ve Cinlerin Baskısı Altındakilere Okunacak Etkili Bir Terkip
Şeytan ve Cinlerin Baskısı Altında Olanlara Okunacak Sureler ve Ayetler
2. Cinlerden Gelen Zararlara 21 Formülü
2. Cin Musallatına ve Zararlarına Karşı
3. Cinlerden Zarar Görüp Bayılanlar İçin
Musallat Olan Cinleri Yakmak İçin
Cin Yakmak İçin Başka Bir Yöntem
Cin Çarpması ve Zararlarına Karşı
Cinler Evden Nasıl Kovulur?
Cinlerin Şerrinden Korunmak İçin
Cin – Şeytan Sataşmasından Korunmak İçin
ÖNSÖZ YERİNE
Dua etmenin neresindeyiz?
Dünya 2000 yılının başlamasıyla birlikte adeta bir dua iklimine girdi ve hiç olmadığı kadar dua etmeye başladı. Dua hakkında yazılan birçok kitap ve dua üzerine yapılan çeşitli deneyler, çalışmalar, duanın gücünü ve esrarını çözmeye, anlamaya çalışıyorlar. Sadece din adamları veya ilahiyatçılar değil, laboratuar ortamında çalışan ve “görmediğine inanmayan” bilim adamları da duanın gücünü keşfetmeye soyundu ve bunda da başanrılı oldular.
İnsanlığın yaşadığı kargaşa ortamı, bulanık havalar, buhranlar, terör, gerginlikler, toplumlar ve milletlerarası tahammülsüzlükler, savaşlar, bir yığın manevi ve psikolojik rahatsızlıklar getirip acizliğimizi ortaya koydu. Bu durum, topyekûn insanlığı, elinden tutup kurtaracak, buhran ve bunalımlarına çare olacak, şikâyet ve dertlerini dinleyip anlayacak, acı ve ıstıraplarını hafifletecek, sığınacak bir yer aramaya sevk etti. Bu da, herkesin ve her şeyin üstünde bir güç olmalıydı ki, olanlara “dur!” diyebilsin; çıkarsız, beklentisiz bir sevgi ve şefkatle sevip istek ve ihtiyaçlarına cevap verebilsin… Dünya ve dünya üzerinde ne böyle bir makam ve mevki var ne de böyle bir güç ve kuvvet sahibi başka bir varlık…
Bu makam ve mevki, ancak ve yalnız, insanlığın tek yaratıcısı, tek ilahı, tek hükümdarı ve bütün mahlûkatın duasının tek kıblesi, bütün dil ve dinleri bilen, bize bizden daha yakın olup her çağrımıza “lebbeyk: buyur ey kulum” diye cevap veren Rabbîmiz olabilirdi. İşte bu durum da bize her zamankinden daha çok duaya ihtiyacımız olduğunu öğretti. Şu an dünyanın en materyalist ülkeleri ve insanları bile dua ile bir yerlerden yardım istiyor ve imdat bekliyor. Çünkü çaldığı her kapı yüzüne kapandı, gittiği her yerden kovuldu, el-etek açtıkları yüzüne bakmadı ve onu istihkar etti, hafife aldı, onurunu şerefini çiğnemeden hiçbir şey vermedi…
Bu yüzden sadece O’na dua etmek gerekiyor! Hem de içten ve yürekten… Bütün istek ve ihtiyaçlarımız için yalnız ve ancak ona dua etmek çözüm olabilir, ihtiyaç ve isteklerimizi elde etme, dert ve tasalarımızdan kurtulma konusunda bize sadece o yardım edebilir. O’na dua ederek ve ondan yardım isteyerek aşamayacağımız sıkıntı, üstesinden gelemeyeceğimiz üzüntü, gam ve keder, dert ve tasa yoktur. İster maddî, ister manevî hiçbir dert ve tasa onun izni olmadan bize gelip musallat olamaz, bize ulaşamaz. Bildiğimiz veya bilmediğimiz bütün bela ve musibetler, sadece onun emri ve izniyle gelir ve yine sadece onun müsaadesiyle gider…
O halde, yerde ve gökte olup biten her şeyin hâkimi, görünen, bilinen ve görünüp bilinmeyen bütün mahlûkatın sahibi, yöneticisi; irade ve ipini elinde tutup sevk edeni, mutlak sahibi ve hükümdarı olan Allah’a dua etmek; onun yardımını istemek, halimizi ona arz edip “ben şu haldeyim” demek gerekmez mi?
İşte bu inanç ve anlayışla yapılan bir dua ve yakarış, işlerimizi tahmin ettiğimizden daha fazla kolaylaştıracak, sıkıntılarımızı giderip dert ettiğimiz şeyleri bizden uzaklaştıracaktır. Çünkü başımıza gelen her türlü bela ve musibeti bir imtihan unsuru, bir tekâmül vesilesi olarak “gönderen odur” demesek de davet eden biz olduğumuz için izin verip gelmesine yol açan odur. O bela ve musibet, o dert eğer bizi gereğinden fazla sıktı ve artık dayanılmaz hale geldiyse, izin verdiği gibi bir anda iznini iptal edip geri de çekebilir. O halde:
“Ey göklerin ve yerlerin hâkimi! Ey bütün mahlûkatın sahibi ve ey her şeyin olduğu gibi benim de Rabbim!“ diye, yine ona çağırıp yardım istemek gerekmez mi?
Hatta ona seslenip “beni taciz eden, yaralayan, üzen ve ezen şu zararlı mahlûkatını, taciz eden varlıklarını geri çağır, üzerime çullanmasınlar, onları benden uzak tut, beni kurtar. Aç biilaç kaldım, bahtına düştüm, senden başka kimsem yok… Bana biraz ekmek, biraz katık, biraz süt, biraz yoğurt, biraz da bal-kaymak ver…” diye, dua edip ihtiyaçlarımızı arz etmek ve sadece ondan istemek gerekmez mi?
Bütün dertlerimize ve isteklerimize çare olacak, bizi boğup bunaltan şeylerden kurtarıp rahatlatacak, huzurlu ve mutlu kılacak olan sadece onlara hükmeden değil midir? O halde neden başka yerlerden medet bekliyor, neden yanlış kapılar çalıyoruz? Onun kapısında bekleyip açtırıncaya kadar boynu bükük beklemek ve ısrarla o kapıyı çalmak ve istediğimizi alıncaya kadar da yalvarıp yakarmak, dil dökmek doğru ve mantıklı değil midir?
Hangi konuda olursa olsun, inanarak ve hissederek yapılan dua, mutlaka neticeye ulaştırır, böyle bir dua ile de insan istediği şeyi elde eder. Zaten hadislerde de işaret edildiği ve bu işareti güzel algılayan Hz. Mevlana’nın da dediği gibi, “Senin ona dua etmen, onun kabulü sayesindedir.” Başka bir deyişle, eğer senin duanı kabul etmeyecek olsa sen dua edemezdin, ettirmezdi, kapısında yalvartıp temsilde hata olmasın başını şişirmene izin vermezdi. Bediüzzaman’ın dediği gibi “Vermek istemese, istemek vermez; sana istetmezdi…”
Bir mümin yüce Allah’tan istekte bulunduğu zaman vereceğine inanmalı ve ümit etmelidir. Çünkü Allah (c.c), kullarının kendisine boyun bükerek dua edip yalvarmalarından hoşlanır, mahzunca ve gözyaşıyla dua eden kulunu ise daha çok sever.
Bana çok enteresan gelen, çok etkileyen ve haddim olmadığı halde ümit ettiğim ve belki uzak bir ihtimal ama birçok duası kabul olamayan, istediğine ulaşamayan ve bazılarına ancak belli bir yaştan sonra kavuşan bir talihsiz olarak… “Olmaz ya hani belki, acaba beni de sesini, yalvarıp yakarışını, ağlayıp inleyişini, duyup dinlemekten hoşlandıkları arasında sayar mı?” diye, düşündüren… Düşünürken bile içime bir huzur ve sıcaklık veren, dua etme şevki kazandıran ilginç bir hadls-i şerifte, bir sevinç vesilesi buldum. “Dualarım kabul olmasa da olur artık” dedirten bir müjdeydi sanki bu…
Hadiste neler var bakın, belki benim gibi düşünenler çıkar da kabul edilmemiş veya beklemeye alınmış duaları için artık üzülmez ve içi rahatlar diye, sizlerle de paylaşmak istedim:
.
.
“İnne’l-abde’l-mü’mine leyed’ullâhe feyekûlü’llâhü teâlâ licibrîle; “Lâ tücibhü, fe innî ühıbbü en esme’a savteh” Ve izâ deâhü’l-fâciratü kâle: “Yâ cibrîlü akdi hâcetehû innî lâ ühıbbü en esme’a savteh!”
“Bir mümin Allah’a dua edince, Allah-ü Teâlâ Cibril’e emir verir, “onun duasına cevap verme; çünkü ben onun sesini işitmeyi çok seviyorum” der. Bir fâcir (günahkâr, kâfir veya münafık) dua edince de: “Yâ Cibril, onun istediği şeyi hemen ver; çünkü ben onun sesini duymak İstemiyorum” buyurur.” Sizce de ilginç değil mi?
Bu hadisin başka bir rivayeti de az farkla şöyledir:
“Bir fâcir (kâfir veya münafık) Allah’a dua edip bir şey istediği zaman, yüce Allah i’ta (istekleri vermekle görevli) meleklerini çağırır ve onlara “bu adam ne istiyorsa çabuk istediğini verip başımdan def edin; zira ben onun sesini duymak istemiyorum” buyurur. Mümin bir şey istediği zaman ise, i’ta meleklerine bu defa da “bu mümin kulumun isteğini biraz geciktirin; zira ben onun sesini duymaktan hoşlanıyorum” buyurur.”
Yüce Allah’ın, kullarının bütün istek ve ihtiyaçlarını bildiği halde: “Dua edin ki kabul edeyim, isteyin ki vereyim” buyurmasının sebep ve hikmetleri vardır. Bunlardan biri de bizde kulluk bilincini yerleştirmektir. Çünkü biz kuluz ve aciziz, muhtacız. Allah ise Samet’tir, hiçbir şeye muhtaç olmayan ve her şeyin, herkesin kendisine muhtaç olduğu, her şeye gücü yeten mutlak güç ve irade sahibi, mutlak zenginlik sahibidir. Her şeyin gerçek sahibi ve yaratıcısıdır. Kul, bu büyük makama karşı saygılı olmalı, haddini bile bilerek, gurur ve kibri atıp boyun eğmelidir. Keza kul, aczini ve ihtiyacını ortaya koyarak, tevazu ve huşu içinde, umarak ve korkarak yalvarıp yakarmalı ve sadece Allah’tan istemelidir. Böyle bir havada, böyle duygu ve düşüncelerle isteyen kullara vermemek Allah’ın şanına yakışmaz, bunu da kendisi biliyor. Bir kutsi hadiste Resul-i Ekrem (s.a.v), yüce Allah’ın şöyle buyurduğunu bildiriyor:
“Ey Âdemoğlu, sen bana dua ve ricada bulun ki, senin günahlarını af ve mağfiret edeyim. Ey insanoğlu eğer ki günahların yerleri ve gökleri dolduracak kadar bile olsa, tevbe-istiğfar etsen günahlarına mağfiretle karşılık verir, seni affederim.”
Cenab-ı Hak Meleklere: “Takvaya da ehilim; iman ve ibadet edilmeye de, azap ve ikabımdan korkulmaya da lâyıkım” buyurmaktadır. Başka bir Kudsi hadiste ise şöyle buyrulmaktadır:
“İzâ kâle’l-abdü: “Yârabbî, yârabbî!” Kâlallâhü: “Lebbeyk, abdî Sel tu’ta”: Bir kul Rabbine güzel bir eda ile yürekten;“Yâ Rabbi, Yâ Rabbi!” diye çağırdığı zaman yüce Allah ona hemen: “Lebbeyk ey kulum, iste ki sana verilsin” buyurur.
Kitabımızın temel konusunu teşkil eden bir hadis-i şerifte ise Sevgili Peygamberimiz şöyle buyurmaktadır:
“Ed-Duâü silâhu’l-mü’min: Dua müminin silahıdır.”
Bu silâh, belâlara, musibetlere, kazalara, bilmediğimiz, görmediğimiz düşmanlarımıza karşı kullanılabilecek, oldukça etkili bir silâhtır. Bu silâh, kulların üzerine inen veya inebilecek her türlü tehlikeye, cinlere, şeytana, büyüye ve nazara karşı kullanılmaya yarayan bir silahtır. Kısacası bu silah, maddî-manevî, dünyevî-uhrevî, görünür görünmez, bilinir bilinmez her türlü kötülüğe karşı kullanılan ve bu kötülüklerden insanı koruyan oldukça etkili bir silahtır.
Dua, insana gelecek olan belâyı önler veya geri çevirir. Dua sebebiyle insan belâlardan, kazalardan ve her türlü felâketlerden korunup kurtulur. Nitekim bir hadis-i şerifte:
“Ed-duâü yeruddü’l-belâ’: Dua başa gelen belâyı geri çevirir, defeder” buyrulmuştur.
Bir başka hadisi şerifte de; “Ed-duâü yenfeu mimmâ nezele ve mimma lem yenzil fealeyküm ibâdellâhi bi’d-duâ: Dua size indirilen ve indirilmeyen musibetlere karşı fayda verir. Öyle ise, ey Allah’ın kulları Rabbinize dua ediniz!” buyrulmuştur. Başka bir hadiste ise şöyle buyrulmuştur:
“Kaza ve belayı duadan başka hiç bir şey geri çeviremez. Ömrü de iyilikten başka bir şey uzatmaz “
Cenâb-ı Hakk’ın rahmet ve mağfireti, insanların üzerine dua sebebiyle iner. Dua ile insanlar her türlü arzu ve isteklerini, her çeşit ihtiyaçlarını Allah’tan isterler; yalvarıp yakarırlar, tazarru ve niyaz ederler. Cenâb-ı Hak da lütuf ve kereminden kullarının arzu ve isteklerini yerine getirir. Keza dua sebebiyle kullarına rahmet ve mağfiret kapılarını açar, lütuf ve ihsanıyla üzerlerine rahmet yağdırır; rahmetinden de bir damla bile eksilmez. Nitekim bir hadiste:
“Dua rahmetin anahtarıdır” buyrulmuştur.
Cenâb-ı Allah’a dua ederken isimlerinden hangisi ile edilse caizdir. Çünkü Cenâb-ı Allah’ın 99 Esmâü’l-Hüsnâ’sı bizlere bildirilmiştir. İslam bilginlerinden “Cenâb-ı Allah’ın 6.000 ismi vardır” diyenler olduğu gibi, “3000 ismi vardır” diyenler de vardır. Buna göre, 1000 ismini melekler bilirler, 1000 ismini de Nebiler bilirler. İnsanlara bildirilen 1000 isim olduğunu söyleyenler, bunlann 300’ünün Tevrat’ta, 300’ünün Zebur’da, 300’ünün İncil’de ve 99’unun da Kur’an-ı Kerim’de bildirildiğini söylemekte, bir isminin de Kur’ân-ı Kerim’de gizli olduğunu onun da “İsm-i A’zam” olduğunu söylemektedirler. Bir mümin Allah’a dua ederken, Allah’ın bu 99 isminden herhangi biri ile dua etse de caizdir ve kabul edilir. Nitekim bir ayet-i kerimede:
قُلِ ادْعُوا اللّٰهَ اَوِ ادْعُوا الرَّحْمٰـنَ اَيًّا مَا تَدْعُوا فَلَهُ الْاَسْمَاءُ الْحُسْنٰى
“De ki: “(Rabbinizi) ister Allah diye çağırın, ister Rahman diye çağırın. Hangisiyle çağırırsanız çağırın, nihayet en güzel isimler O’nundur” (İsra, 17:110) buyrulmaktadır.
Ayet-i kerimedeki çağırma veya duadan maksat Allah’a isim vermektir. Ayet-i kerimenin nazil olmasına da sebep şudur:
Müşrikler Peygamberimiz (s.a.v.)’in: “Ya Allah, ya Rahman!” dediğini duymuşlar ve bunun üzerine, “O, hem bizi iki ilah edinmekten men ediyor, hem de kendisi iki ilah tanıyor!” diye dedikodu yapmışlar. Cenâb-ı Hak da, bu ayetle, Allah isminin de Rahman isminin de ve hatta diğer bütün güzel isimlerinin de (Esmaü’l-Hüsna) kendine ait olduğunu vurgulayarak, birçok ismi bulunmasının birliğine bir zarar vermediğini bu ayet ile açıklamıştır.
Dua, kulluğun en önemli parçalarından biridir ki, insana değer kazandırır, öyle ki yüce Allah dua etmeyene değer vermez. Bilindiği gibi zekât ve hac zenginlik isteyen ibadetlerdendir. İmkânı olmayan hali vakti yerinde olmayandan düşer, sorumlu tutulmaz. Namaz, oruç gibi ibadetler de sağlık ister. Hatta zaman, mekân, imkân ve bilgiyi gerektirir. Bunları bahane eden birtakım insanlar da ihmal ederler. Ancak dua için hiçbir mazeret ve hiçbir şart yoktur, zaman ve mekâna da gerek yoktur, paraya pula da… İşte bu yüzdendir ki yüce Allah şöyle buyurmaktadır:
قُلْ مَا يَعْبَٶُا بِكُمْ رَبّٖى لَوْلَا دُعَاؤُكُمْ
“(Ey Muhammed, kullarıma) De ki: Duanız olmazsa, Rabbim size ne diye değer versin” buyurmuşlardır. (Furkan,25:77)
Allah’ı zikretmek ve ona dua etmekle insanın vücudu güzelleşir, yüzü nurlanır, alnı parlar ve belirgin bir işaret sahibi olur. Gerek insanlar, gerek melekler tarafından tanınır hale gelir. Nitekim Kur’an-ı Kerim’de buna dikkat çekilerek;
سٖيمَاهُمْ فٖى وُجُوهِهِمْ مِنْ اَثَرِ السُّجُودِ
“Onların secde eseri olan alametleri yüzlerindedir.” (Fetih, 48: 29) buyrulmaktadır.