Dikkat! Bayer, BASF, Böhringer, Henkel, sizi uyarıyorum! Eğer ülkemizde herkes bu kitabı okur ve halkın Önerdiği şeyleri yaparsa, mali bir krize girersiniz ve ben -mektupları yazan dinleyicilerim adına- Sağlık Bakanlığı’nın vereceği nişanı hakederim, çünkü bu kitabın içeriği öylesine devrimci bir değer taşıyor. Fakat korkmayın, hemen cephe almanıza gerek yok.
Birincisi, bu kitabı herkes okumayacak; ikincisi, yıllar öncesinden gelen tiksinti ilaç fabrikalarının ekmeğine yağ sürmeye devam edecek. Zaten insanlar tarım ilaçlarından çok, pazardaki domateslere bulaşan sümükten korkuyorlar.
Üçüncüsü: Taze idrar ile birkaç kere gargara yapmakla boğaz ağrılarının geçeceğine, iki yıl boyunca yapılan tedaviye karşı direnen sivilcenin on günde tamamen iyileşeceğine, idrarla ovunca artrozun hafiflediğine, günde birkaç tamponla yaranın derhal kapanacağına, pencere camlarını hiçbir şeyin idrar kadar iyi parlatmayacağına, on gün bekletilmiş idrarın saçlara şampuan gibi yumuşaklık vereceğine, idrarla sulanmış salatalıkların daha çabuk büyüyeceğine kim kolayca inanır.
Haklısınız. Bu tür bilgiler, bazı ucuz dergilerin başlıklarını çağrıştırıyor. Ben de önce aynen böyle düşündüm. Ya siz sevgili okurlar, bu tür haberler karşısında siz ne düşünüyorsunuz? Size de hemen tiksinti mi geliyor? Yoksa siz de, insanın sadece çiş yapmakla kalmadığını duydunuz mu?
Belki askerlerin ayakları su toplayınca, potinlerinin içine çiş yaptıklarını duymuşsunuzdur? Veya ananızdan babanızdan yaraların idrarla tedavi edildiğini? Doğru söyleyin: Bunları duyunca ne dediniz? Batıl inanç saçmalıkları mı?
Yoksa denize düşen yılana sarılır mı, dediniz? Ben şimdi size benim başıma gelenleri anlatayım. Önce şaşırdım, arkasından iğrendim, sonra eğlendim, en sonunda hayran kaldım ve artık eskiye oranla çok daha rahatım.
Ön Bilgiler
Ürolojinin Kısa Tarihi
Eski Mısıra ait en eski Papirüs rulolarında bile idrarın yapısı, idrar bozukluklarının düzeltilmesi ve kan işemenin tedavisi ile ilgili öğretilere rastlanmaktadır. Bilginler 4000 mumya üzerinde yaptıkları araştırmalarda böbrek ve mesane taşları ile idrar yolları darlıkları tespit etmişlerdir. İdrardaki anormallikler doktorların devamlı uğraştıkları bir konudur. İranlılar çok eski devirlerde katater uygulamışlardı. Fakat anatomik bilgilerden yoksun oldukları için, idrar yollarında onarılmaz yaralara, kanamalara, fistüllere ve ölüme yol açmışlardı. İlk olarak ünlü hekim Hipokrat böbrek ve mesane hastalıkları konusunu biraz aydınlattı. Böbreğin suyu süzdüğünü öğrenmişti, fakat tedavi konusunda bir çare bilmiyordu. İlk defa İsa’dan sonra 4. yüzyılda çinko ve kurşundan yapılmış katater kullanıldı. 11. yüzyılda Cordoba’da Albucasis idrar yollarına katater uygulamasını geliştirme, mesaneyi yıkama ve makat yolundan şak yaparak taşları bulma çalışmalarına ağırlık verdi. 12. yüzyılda Salerno’da yaşayan Gilles de Corbeil’e göre bütün hastalıkların teşhisi nabız ve idrara dayanıyordu.
İdrarın görünüşü ortaçağda gittikçe önem kazandı. Horozların ötmesi ile birlikte, idrar bir oturak veya kap içinde toplanıyordu. Hastalar bunu güneşten koruyarak, serin bir yerde saklıyorlar ve ardından söğüt dallarından örülmüş sepetler içinde, ortaçağ doktorları olan idrar yorumcularına götürüyorlardı. O çağlara ait resimlerin hemen hepsinde, aynı zamanda tıbbın bir sembolü sayılan, idrar kavanozu mutlaka bulunur. İdrar taze haldeyken kontrol edilir ve aradan iki saat geçince bu kontrol tekrarlanırdı. İdrarın kontrolünde ağırlığına, rengine, kokusuna, tadına ve tortusuna dikkat edilirdi. Bu bulgular not edilir ve hastanın yaşı, cinsiyeti ruh ve beden yapısı ile bağdaştırılırdı.
Doktorların cesetler üzerinde araştırma yapmalarına ancak Rönesans döneminde izin verildi. Böylece ilk anatomik bilgiler ortaya çıktı. Böbreklerin bir süzgeç gibi, kanın içinden idrarı süzdüğü öğrenildi. Doktorları en çok erkeklerdeki mesane taşları ilgilendiriyordu. 16. yüzyılla 18. yüzyıl arasında “küçük taş ameliyatları” geliştirildi. Makattan giren parmak yoklaması ile taş bulunuyor ve sonra yandan veya çapraz bir şakla taş dışarı alınıyordu. Bunun dışında bazı cerrahlar “büyük taş ameliyatları”na da cesaret ediyorlardı. Bunun için genişletici bir alet idrar borusuna sokuluyor mesane ağzı açık tutuluyor taş yakalanıp bütün halde veya parçalanarak dışarı alınıyordu. 17. yüzyılda pek çok zavallı insan mesane taşı yüzünden acı çekiyordu. Taş hastalarının hemen yarısından çoğu ameliyat sonrası ölüp gittiği için, hastalarına kaplıca ve içmeleri öneren doktorlar ameliyattan kurtulmayı uman insanların hücumuna uğruyorlardı.
Ancak 19. yüzyılda çelikten daha ince aletler yapıldı. Kataterle birlikte ilk kepçecikler geliştirildi ve mesane taşlarının parçalanmasından sonra parçacıkları emerek çekecek bir alet yapıldı. Aletlerin nasıl mikroptan arındırılacağının öğrenilmesi ve kloroformun bulunması tıpta büyük ilerlemelere yol açtı. 1890’dan beri lastik eldivenler kullanılır oldu ve ameliyat sonrasındaki ölüm vakaları bir hayli azaldı. 1882’de Robert Koch tüberküloz basilini buldu ve basilin idrar içinde tespiti öğrenildi. Fakat böbrek ameliyatları pek başarılı olmuyordu. Hastalar enfeksiyondan ölüyordu. İlk endoskopiler ile (mesane aynası) mesane taşlarının büyüklüğünü ve meme tümörlerini teşhis etmek mümkün oldu.
Üroloji en büyük ilerlemeyi 20. yüzyılda yaptı. Radyolojinin gelişmesi ve yeni ayıraçların bulunması sayesinde idrar yolları hastalıklarının tam teşhis mümkün oldu. Bugün mesane ve cinsel organ bölgesindeki tümörlerin teşhisinde bilgisayarlı tomografi kullanılıyor, ayrıca endoskopi ve ses dalgalarında da ilerleme kaydedildi: İdrar akışını kontrol altına alan mesane ayarlayıcılar vücut içine yerleştirilebiliyor. Böbrek ameliyatlarında artık dikiş kullanılmıyor, yaralar jelatin ve resorzin (antiseptik bir fenol) gibi biyolojik yapıştırıcılarla kapatılıyor. Organ nakilleri içinde en başarılı olanı böbrek nakli. Takriben 30 yıldan beri ürologlar idrar kesesini bir ince bağırsak parçası yardımı ile genişletiyor veya yapay olarak oluşturabiliyorlar. Hatta 1972’den bu yana, hiçbir iltihaba meydan vermeden silikon kauçuktan plastik idrar yolları ve mesane bile yapılabiliyor.
1747 yılının “Büyük Mükemmel Dünya Lugati”nden: Johann Heinrick Zedler’in İdrar hakkında yazdıkları:
Hayvanların da, insanların da idrarında faydalı bazı şeyler vardır. Almanya’da elde edilen güherçile, özellikle insanlarla hayvanların sıkça idrar bıraktıkları yerlerde görülüyor. (Herhalde eski evlerin çevresini bu yüzden duvar gibi ısırgan otları sarardı) insan idrarı birçok alanda tedavi edici ve güçlendirci özellikleri ile kullanılır.
Örneğin saç dökülmesine karşı: Patates unu ile kükürt tozu bekletilmiş idrar ile kararınca karıştırılır. Bu karışım, merhem gibi başa sürütürse, saç dökülmesi önlenir. (Buna bir dana safrası da eklenebilir.)
Yüzdeki koyu renkli lekelere karşı: Oğlan çocuk idrarından Bir parça tentür alınır ve nişadır ile karıştırılır.
Başlangıç halindeki katarakt, defne yaprağı tozu, arap zamkı ve sıcak çocuk idrarı ile hazırlanan bir merhemle önlenir.
Gözlerdeki yaralanmalar en iyi, hafif kaynayan çocuk idrarı içinde bal eritilerek elde edilen sıvı ile sık sık göz banyosu yapılarak iyileştirilir. Gözler, Bu sıvıyla istendiği kadar sık yıkanabilir.
Kulak, iltihabında, çocuk idrarı henüz sıcakken kulağa akıtılırsa, nemli ve cerahatli noktaları kurutur.
Kulağa böcek ve saire gibi şeyler kaçarsa, yaşlı insan idrarına soğan suyu ve asop (bir şifalı bitki) iyice karıştırılır ve kulağa dökülür.
Boğaz iltihabına karşı, zor olmasına rağmen, içine bir tutam safran katılmış insan idrarı ile gargara yapmak iyi gelir.
Ellerin ve dizlerin titremesinde, insanın idrarını yapar yapmaz, el ve dizlerini bununla ovması ve yıkaması faydalıdır.
Vücutta su toplanmaya başlarsa insan uzunca bir zaman sabah aç karnına kendi ilk idrarından biraz içmelidir. Bunun sarılıkta da yararı olur.
Bir kadında ay hali bozukluğu varsa, dövülmüş sarmısakla karıştırılmış oğlan çocuk idrarı sıcak olarak oturağa konur ve üzerine oturularak buhar banyosu yaptırılır.
Makatta veya başka mahrem yerlerde çıkan sivilce türünden şeyleri, düz bir taş parçası iyice kızdırılıp üzerine çocuk çişi dökülerek elde edilen sıvı ile yıkamalıdır.
Kadınların cinsel organlarındaki yanma ve kaşıntıları, sıcak idrar ile yıkamak faydalıdır.
Birinin ayağına yabancı bir cisim batarsa, ayak uzun süre idrar içinde tutulmalıdır. Böylece cisim kolayca çıkar.
Veba salgını sırasında insan her gün bir parça kendi idrarından içerse vücudun direnci artar.
Arı sokmasına karşı hemen idrarla ıslatmak birebir gelir.
Her gün gözünü taze sıcak idrarla yıkayan insan, ihtiyar halinde bile parlak ve keskin gözlere sahip olur.
Bir yeri yara olan sığırın yarası insan idrarı ile yıkanabilir, yara, daha sonra zift ve domuz yağından bir karışımla sıvanmalıdır.
Sırt, böğür ve taş ağrılarına erkek keçi idrarı iyi gelir. Sabah erkenden hayvanın ağzı sıkıca tutulur, o korkusundan çiş yapar, bu toplanır ve bekletilir. Sonra distile edilir. Elde edilen tuz, biraz su ile kaynatılır ve her sabah 20-25 damla içilir.
Batıl İnançlar Sözlüğü
Latince’deki idrar kelimesinin karşılığı olan urina, Almanca’daki Harn sözcüğünün etkisiyle cins değiştirmiştir. Harn sözcüğü, eski kuzey dillerindeki skarn’dan gelmedir ve “dökmek” gibi bir anlamı vardır. İdrarın ruh veya can içerdiği inancı çok eskidir. Efsanelerde cadıların idrarından kuyruksuz fareler çıktığı anlatılır. Hırsız, bulunduğu yere çiş yaparsa, izlenmekten kurtulur. İdrarına ay ışığı düşen insan uyurgezer olur.
Bir loğusanın sütü ile bir hastanın idrarı karıştırılarak ölüm kehanetinde bulunulması da çok eski bir âdettir. Eğer süt idrarın içinde dibe çökerse hasta ölecektir. Ortada kalırsa hastalık ağır seyredecektir. Bu deneme eski Mısır’da olduğu gibi, Hipokrat zamanında da vardı.
Isırgan otu ile de aynı tür bir deneme yapılır. Hastanın idrarına taze bir ısırgan otu bırakılır. Ot hemen solar ve renk değiştirirse hasta ölecek demektir, yeşil rengini korursa hasta iyileşecektir. Bir kadının kısır olup olmadığı da şöyle denetlenir: Kadın taze kavak yapraklan üzerine çişini yapar. Üç gün sonra yapraklar hâlâ yeşilse kadın kısır değil demektir.
Büyücülükte İdrar
Bu konuda da geçmişten günümüze pek çok rivayet gelmiştir.
Şeytan cadıyı idrarla vaftiz eder.
Çiş yapılarak cadılar kovulur.
Gebeliği önlemek isteyen, bir bakirenin idrarını içmelidir.
Gebe kadınlar keten tarlasına işememelidir, yoksa ot bitmez.
Ormancılar çam keserken çiş yaparlarsa ağaç kurtlanır.
İki erkek aynı anda çaprazlama çiş yaparsa, başka birinin uykusunu kaçırırlar.
Suya işemek, göğe hakarettir, çünkü gök suya yansır.
Erkeklik gücünü yeniden kazanmak isteyen koca, nikah yüzüğünün ortasından işemelidir….