Halkbilimi (*) oldukça genç bir bilimdir. Batı ülkelerinde 1846’dan bu ve onun yayın organlarında: «Halk bilgisi mecmuası» Ankara 1928; «Halk bilgisi haberleri» İstanbul 1929); etnoğrafya («Türk tarih, antropologya ve etnoğrafya dergisi», Ankara 1933; «Türk etnoğrafya dergisi»
Ankara 1956); budun bilgisi (Hâmit Zübeyir Koşay, Ankara budun bilgisi, Ankara 1935); folklor (P.N. Boratav, Folklor ve edebiyat I, İstanbul, 1939; aynı yazar- Folklor ve edebiyat II. Ankara 1954; a.y., Halk edebiyatı dersleri I, Ankara 1943; 1932 ile 1950 arasında yurdun çeşitli bölgelerindeki Halkevlerinin dergi ve kitap yayınları ile «Folklor Postası», İstanbul 1944 – 1945; «Türk Folklor araştırmaları», İstanbul 1949’dan beri, ve başkaca ö^er kitap yayınlarında).
Halkbiliminin alanına giren konular bu kitabın bölümlerinde sıralanacak ve onlarla ilgili sorular incelenecektir. Şu giriş bölümünde, genel olarak, halkbilimini konuları ve yöntemleri bakımından tanımlayıp onun başka bilimlerle olan ilişkilerini belirtmekle yetineceğiz.
Halkbilimi birçok bilimlerin kavşak yerinde bulunan, ya da onlarla birçok konuları ortaklaşa paylaşan bir bilimdir: Ruhbilim, dilbilim, toplumbilim, arkeoloji ve prehistuar, genel olarak tarih, özel olarak da din, edebiyat ve sanat tarihleri, toplumluk ve insanlık bilimlerin dışında da hekimlik, bitkiler bilimi, hayvanlar bilimi… uzaktan yakından halkbilimi ile ilişkileri olan bilimlerdir.
Soru 2 : Halkbiliminin budun – bilim ( etnoloji) ile ilişkileri nasıldır? Çağımızda ayrı ayrı bilimler, her ülke içinde ve milletlerarası ölçüde işbirliğini kolaylaştırmak için örgütlenmeye doğru gidiyorlar; bu amaçla meydana gelen kümelenmelerde halkbilimi antropoloji – etnoloji bilimleri ara6 sında yer alıyor; bu küme içinde de etnoloji bölümüne giriyor.
Yakın bir zamana kadar etnoloji deyimi ile, Batı uygarlığının, endüstri çağının sonucu olan belli bir ekonomi düzenine, bir yaşam ve kültür seviyesine erişmiş ülkelerin dışında kalan sömürge, ya da yarı – sömürge (şimdiki deyimiyle az * gelişmiş) ülkelerdeki insan topluluklarının çeşitli yaşam şartlarını, üretim ve tüketim araçlarını, törelerini… bir bütün olarak, ya da ayrı ayrı inceleyen bilim anlaşılırdı. Folklor söziyle de (kimi yerlerde etnoğrafya kelimesiyle)
Batı uygarlığı içinde bulunan ülkeler toplumlarımn türlü yaşam görüntülerinde, edebiyat ve sanat yaratmalarında… endüstri çağından önceki dönemlerde kalıntıları (= gelenekleri) inceleyen bilim gösterilirdi.
Çağımızın bilim adamları, «uygarlık» kavramı ile, batılı milletlere bir üstünlük tanıma anlamına varılmasının bilim tarafsızlığı ve nesnelliği (= objektifliği) bakımından doğurabileceği sakıncaları göz önünde tutarak, sosyal kurulları konu edinen bir bilimi, incelediği toplumların oturdukları yerlere ve yaşama şartlarının görüntülerine göre iki ayrı bilime bölmenin yersiz olduğu kanısına varıyorlar.
Bu düşünce ile de «geri kalmış» milletlerin kültürlerini de, endüstri uygarlığına erişmiş ülkelerin eski sosyal düzenlerden artık kalmış geleneklerini de aynı bir bilimin, etnolojinin, konusu olarak göstermeyi yeğleyorlar. Örneğin 1960’da Paris’te toplanan antropoloji ve etnoloji bilimleri kongresinde «etnoloji» kümesinin bildirileri şu 11 bölüme ayrılmıştı: 1)
Genel etnoloji ve yöntem soruları, sosyal yapılar, 2) arkeoloji ve prehistuar etnolojisi, 3) teknoloji; maddî ve ekonomik dirim, 4) bitkiler etnolojisi. 5) dil etnolojisi, 6) müzik etnolojisi, 7) tarihlik etnoloji ve halk gelenekleri, 8) töreler etnolojisi, 7 9) din etnolojisi-, 10) ruhbilimlik etnoloji ve hekimlik, 11) kültür değişmeleri; uygulamalı etnoloji; göçler. —
Bu bölümlerin hepsinde, «geri kalmış» milletlerle Batı uygarlığına erişmiş («gelişmiş») milletlerin, yazılı tarihleri olan ve olmayan toplumların kültürleriyle ilgili türlü konular bir arada tartışıldı. Bu «konular kümelenmesinde de görüldüğü gibi, etnoloji (= budunbilim) ile halkbilimine, konuları olan insan topluluklarını bir önyargı, ya da bir değer yargısı ile birbirinden ayırd etme eğiliminde bir anlam yüklemeden, sadece konularındaki özellikleri göz önünde tutmak zorunu ve bir bilim yöntemi gerekçesiyle aralarındaki ifişkileri tamamiyle başka bir açıdan görerek, her birine düşen payı belirtmek en doğru yol olacaktır.
Bu görüşe uyarak, etnoloji ile halkbilimini, ilişkileri içinde, şöyle tanımlıyabiliriz: a) Etnoloji deyimi belli bir «bilim konuları ve yöntemleri b irliğ in i adlandırır. Onun, yukarıda örnek olarak verilen 11 bölümdeki konuların hepsine ortak bilim ilkesi, ırk, coğrafya, din, dil öğelerinin belirlendirdiği kültür birlikleri meydana getiren insan topluluklarının (boy, budun; köy ve bölge toplulukları…) türlü kurullarını ve yaşam görüntülerini «synchronique» (= belli bir zaman içinde ve olguları bütünüyle ele alan) bir yöntemle incelemektir.