Şişmanlığa Elveda, Mutluluğa Merhaba!
Prof. Canan Efendigil Karatay’ın yazdığı ve çıktığı günden beri ‘en çok satanlar’ listesinden inmeyen Karatay Diyeti Türk insanının en büyük hayalini gerçekleştirdi: Aşırı kilolardan kurtularak hastalıklardan uzak, enerjik ve kaliteli bir yaşam sürmek…
Bu diyeti uygulayan binlerce insan yüzde 100’e yakın bir başarı oranıyla, vücut yağlarından kurtuldu ve kilo verdi. Üstelik kendilerini mutlu ve dinç hissetti. Verdikleri kiloları geri almadı. Bu yaşam biçimi. Türk halkı için en uygun’ olduğundan ve kilo vermenin önünde en büyük engel olan ‘acıkma korkusu’nu da tamamen yok ettiği için adeta bir fenomen haline geldi. Karatay Diyeti uygulayıcılarının sayısı her geçen gün katlanarak artıyor.
Elinizdeki kitap Karatay Diyeti’nin devamı niteliğinde. Doğru beslenme ve sağlıklı kilo verme ile ilgili çok daha kapsamlı bilgiler içeriyor. Genç yaşlı hepimize şefkatli bir kılavuzluk yapıyor: Mevsimlere ve yaş dönemlerine göre, 365 gün 24 saat nelere dikkat etmeliyiz ki, her yaşta kendimizi dinç hissedelim, kilo problemi yaşamayalım ve hastalıklarla aramıza kalın bir duvar örelim?
Prof. Karatay, bu yeni kitabında okuyucuların merak ettiği tüm ‘özel’ sorulara da yanıt veriyor. Yine o anlaşılır üslubuyla, nedenleriyle, niçinleriyle, bilimsel araştırmalar ışığında ve uygulaması kolay önerileriyle…
Karatay Diyetini alıp okuduysanız bu kitabı kaçırmayın, okumadıysanız ikisini birden alın, hayat boyu rahat edin!
hayykitap
***
1970’li yıllarda, kardiyovasküler hastalıkların risklerinin azaltılmasında Omega-3 yağ asidinin önemini bizlere öğreten ve bu konuda ülkemizde ilk bilimsel deneyleri başlatan değerli hocam, Kardiyolog Prof. Dr. Cem’i Demiroğlu’nun anısına…
*
Hekimlik, bir sanattır, aslında objesi insan olan tek sanattır; ‘insanları hastalandırmama’ sanatıdır. Hekimliğe adım atanların ilk dersi, ‘primum nil nocere’ yani ‘önce zarar verme’ diye başlar.Esas olan sağlığımızı korumak, sağılklı ve kaliteli yaşamaktır. Hekim, insana bütün olarak bakar ve onu hastalıklardan korur!
Prof. Dr. M. Canan Efendigil Karatay
*
Sunuş
Canan Efendigil Karatay, ömrünün 50 yılını hekimlik hizmetine adamış, birçok ünlü isme hocalık yapmış, Karatay Diyeti ile binlerce insanın hayatım değiştirmiş çok değerli bir profesör. Türk insanının sağlığı için, hiç kimsenin konuşmaya cesaret edemediği konularda fikir beyan ediyor. İlaç ve endüstriyel gıda sektörünün değil, halkın yanında yer alıyor. Doğruyu söylüyor ve söylediği şeyler doğru olduğu için olumlu sonuç veriyor! Bu yüzden de tüm Türkiye onu çok seviyor…
Ben de çok sevdim onu. İlk tanıştığımız gün, onun samimiyeti, alçakgönüllülüğü, her soruya içten ve bizlerin anlayacağı bir dille cevap verişi, hekimlik mesleğine ve insanlara hizmet aşkı beni çok etkilemişti.
Karatay Diyeti kitabı daha piyasaya çıkmadan, ilk okumaları yaparken bu kitabın Türk halkının hayatını değiştireceğini hissetmiştim! Çünkü yıllardır insanların (ve benim) sorduğu, o çok basit ama bir türlü cevaplanamayan soruya, ‘NEDEN KİLO VEREMİYORUM?’ sorusuna net yanıt veriyordu. Kitap ‘çünkü’ diye başlayıp tek tek sıralıyordu kilo verememenin nedenlerini. Kandırıldığımı hissettim! Anladım ki yıllardır bizi “az az sık sık ye, ekmeksiz olmaz ama sakın yumurta yeme, zeytin üçü geçmesin, en fazla iki ceviz, aman kolesterole dikkat” gibi modası geçmiş ve yanlış bilgilerle oyalamışlar. Karatay Diyeti bu bilgileri bilimsel araştırmalar ışığında çürütüyor ve kendi ‘yalın, kalori kısıtlamasız, uygulaması çok basit’ sistemini koyuyordu ortaya. Türk halkının mutfak ve beslenme alışkanlıkları dikkate alınarak ‘özel’ geliştirilmiş bu beslenme ve yaşam biçimi, üstelik harika sonuçlar veriyordu. Kilo vermede başarı oranı yüzde 100’e yakındı.
Kısa sürede satış rekorları kıran Karatay Diyeti, bir ‘mucize gibi girdi hayatımıza. Yeni beslenme doğrularıyla, yeni hayatlarına başlayan binlerce Karatay Diyeti uygulayıcısı da (onları görüp imrenenler de), gerek kendi ‘özel’ hayatlarıyla ilgili gerekse daha detaylı bilgi talebi babında yeni yeni sorular sormaya başladı. Okuyucularımızdan gelen sorulardan anladık ki bazı konular açılmalı, detaylandırılmalı. ‘Sağlıklı kilo vermenin kapsamı genişletilmeli, tüm hayatı içine almalı. “Sağlıklı yeni nesillerin gelişmesi, her yaşta bağışıklık sisteminin güçlü olması ve ömür boyu hastalıktan uzak kaliteli bir yaşam sürmek için ne yapmalıyız?” sorusu yanıtlanmak “Mevsimlere ve yaş dönemlerine göre, 365 gün 24 saat nelere dikkat etmeliyiz ki, her yaşta kendimizi dinç hissedelim ve hastalıklarla aramıza kalın bir duvar örelim?” sorusuna da cevap verilmeli.
Ve Canan Hocamız oturdu; bu ve buna benzer birçok konuda yeni bilgiler verdi, birçok anlaşılmayan konuya açıklık getirdi. Ortaya, Türk halkının ömür boyu sağlıklı bir yaşam sürebilmesi için ihtiyacı olan bilgileri içeren, ‘sağlıklı yaşamın anahtarı’ niteliğindeki bu rehber kitap çıktı.
İnanıyorum ki, bu kitabı okuduktan sonra vücudunuzun size verdiği mesajları daha iyi anlayacaksınız. Tabiatın ve doğal olan her şeyin kıymetini fark edeceksiniz. Kronik dejeneratif hastalıklardan korunmayı öğrenecek, sonuçta hem ruhsal hem de bedensel olarak rahata erdikçe sağlıklı, mutlu ve enerjik bir yaşam sürmenin şifresini çözeceksiniz.
Sağlık ve mutluluk dileklerimle, iyi okumalar.
Nihal Doğan
*
Giriş
Son yıllarda büyük gelişme gösteren uzay teknolojisi sayesinde, yepyeni galaksiler, gezegenler ve güneş sistemimize benzeyen birçok yeni sistem keşfedildi. Uzayın derinliklerine gidildikçe yeni keşifler devam ediyor ve makro kozmos dinamik bir şekilde her gün yenileniyor. Benzer şekilde mikro kozmos dediğimiz insan organizmasının da derinliklerine inildikçe iniliyor… Hücrelerin içeriği, binlerce enzim, genlerimiz, hücrelerin ve hormonların çalışma mekanizmalarındaki incelikler keşfediliyor Yeni çalınmalar ve araştırmalar gün geçtikçe artıyor, artık hastalıklar ve hastalanma kavramları da mikroskobik hücresel, mikro kozmos düzeyinde açıklanabiliyor.
‘Nanoteknoloji’nin büyük bir hızla gelişmesiyle birlikte hücre biliminde devrimler meydana gelmiştir. Moleküler tıp, yani ‘hücresel tıp sayesinde bugün tek bir hücrenin incelenmesi ile hastalıkların nedeni, tanısı, gidişatı ve tedaviye alınan yanıtlar incelenip gözler önüne serilmektedir. Londra Üniversitesinden Diyabet ve Metabolizma Profesörü John Picup, “Hastalık teşhis ve tedavisi tek bir hücrenin incelenmesi ile yapılabilmektedir” demektedir. Ayrıca histobiyokimyasal (fiziksel ve kimyasal) gelişmelerin getirdiği yenilikler de hekimlere yol gösterici olmaktadır. Sağlık alanında 30-40 yıl önceki kısıtlı bilgilerimiz, uzay çağındaki yeniliklere paralel olarak hızla artmakladır. Bıı gelişmeler, kronik hastalıkların Önlenebilir olduğunu göstermektedir.
Bütün dünyada olduğu gibi ülkemizde de sağlık sorunlarının başında aşırı şişmanlık ve obezite gelmektedir. Bu sorunların ilk etapta sebep olduğu hastalıklar ise karaciğer ve pankreas yağlanmasıdır. Tip-2 diyabet, hipertansiyon, kalp krizi, felç, inme, Alzheimer, erken bunama, kronik artritler, bel ağrıları, fıbromiyosit, polikistik meme hastalığı, erken adet görme, polikistik over sendromu ve birçok kanser hastalıklarını bu bağlamda listeleyebiliriz. İleri yaşlarda ortaya çıkmaları nedeniyle dejeneratif hastalıklar dediğimiz bu hastalıkların yanı sıra, aşırı şişmanlık ülkemizde son yıllarda çocuk ve gençlerde de görülmektedir. Ayrıca ergenlik çağındaki erkek çocuklarda erken yaşta başlayan göbek yağlanması ve memelerde büyüme de maalesef sıklıkla rastlanan, olağan bir olgu haline gelmiştir.
‘Nano-tıp’ın sağladığı bilimsel veriler, yukarıda saydığımız bu hastalıkların genetik olmadığını; sağlıklı beslenme ve yaşam biçimi değişiklikleri ile özellikle karaciğer ve pankreas yağlanmasının önü alındığı zaman, dejeneratif denilen bu hastalıkların önlenebilir olduğunu bizlere göstermiştir.
50 yılını sağlık alanında geçirmiş bir hekim olarak, bu hastalıkların önlenebilir olduğunu, Karatay Diyeti’nin eksiksiz uygulanması durumunda yüzde 100’e yakın başarı sağlandığını diyeti bizzat uygulayan hastalarımda gözlemlemek bana son derece mutluluk vermektedir.
Bu kitap, Karatay Diyeti kitabının devamı niteliğindedir. Klasik bir diyet kitabı değildir! Doğru beslenme, sağlıklı ve kalıcı kilo verme, hastalıklardan korunma ile ilgili çok daha kapsamlı ve yeni bilgiler içeriyor. Aslında ‘doğal bir sağlık sigortası’ gibi düşünebilirsiniz. Sizi hem hastalıktan, hem hastalık korkusuyla sigorta poliçelerine bağımlı yaşamaktan, hem şişmanlıktan, hem de zararlı ve pahalı fabrikasyon yiyeceklere masraf yapmaktan kurtarıyor. Geleneksel damak tadımıza göre, rahatlıkla ulaşabileceğiniz besinleri tüketmenizi tavsiye ediyor, sürekli bir şekilde kolaylıkla uygulayabileceğiniz öneriler veriyor.
Prof. Dr. M. Canan Efendigil Karatay
*
Karatay Diyeti nasıl ortaya çıktı?
Yurtdışında 17 yıl yaşadım ve çalıştım. İngiltere, Güney Afrika, Amerika ve Anadolu’da olmak üzere 4 kıtada hekimlik yaptım. Özellikle yurtdışında yaşadığım süre içinde gördüm ve izledim ki, her halkın beslenme ve yaşam biçimi bambaşka oluyor. Amerika veya Avrupa’da mucize diye ortaya atılan diyetler Türk halkının alışkanlıklarına kesinlikle uymuyor. Onların diyetleri, tamamen kendi halklarının alışkanlıklarına yönelik olarak hazırlanmış! Mesela, Rusya ve İskoçya’da sabah kahvaltısında, mutlaka balık yeniyor. ABD’de ise mısır gevreği… İşte bu ve buna benzer farklılıkları çeşitli ülkelerde yaşadım ve gördüm. Amerika’da yaşarken yoğurdumu evde yapıyor, yemeklerimi de kendim pişiriyordum. Örnek olarak, kahvaltıda pastırmalı veya sucuklu yumurta, beyaz peynir, zeytin vb gibi alıştığımız ve hayatımız boyunca yediğimiz kahvaltılıkları arayıp buluyor, gerekirse Türkiye’den getirtiyorduk. Hiçbir zaman Amerikalıların meşhur bir kâse süt ve mısır gevreğine alışamadık. Mısır gevreklerini, boş kalorili ve işlenmiş gıda olması, birçok katkı maddesi, şeker ya da tatlandırıcı içermesi nedeniyle hiç evimize sokmadım. Amerikalı dostlarımız bizim kahvaltıya şaşırıyor ama evimize misafir gelip yedikleri zaman çok beğeniyorlardı.
İşte bu ve buna benzer deneyimler, daha oralardayken ‘Türk halkında problem ne?’ sorusunu aklıma getirdi ve bu sorunun cevabını uzaklardan gözlemleme fırsatı verdi. Çünkü çocukluğumdan itibaren Türkiye’de büyümüşüm, Anadolu adetleri ile yetişmişim, en önemlisi ülkemi, ülkemde yetişen doğal yiyecekleri ve Türk halkını çok seviyorum… Merak bu noktadan çıkmış oldu.
KARATAY DİYETİ, TÜRK HALKININ DAMAK TADINA, ALIŞKANLIKLARINA VE YAŞAM BİÇİMİNE ÖZELDİR!
Peki, Türk halkında problem ne? Neden Türk halkı için en uygun diyet bu?
Birincisi, Türk halkındaki en büyük problem hareketsizlik! Spor yapan küçük bir kitle var ama genel olarak çocukluktan itibaren aktif değiliz.
İkincisi, Türk halkı maalesef çok fazla ekmek, tatlı ve unlu gıdalar tüketiyor. Tamam, ekmek lezzetli ona bir şey demiyorum. Ben de yurtdışında yaşarken buradaki ekmeği, pideyi, susamlı simidi ve onların kokusunu çok özledim… 1995 yılında Amerika’dan döner dönmez ilk yaptığımız şey, Türk ekmeğine, pidesine saldırmak oldu. Samimi söylüyorum ekmek, pide, simit hepsini çok özlemişiz. Tabii bunlara saldırır saldırmaz eşimle birlikte şişmeye başladık; tansiyonlarımız birden yüksek seyretmeye başladı, halsizlik şikâyetlerimiz de