Roman (Yabancı)

Agatha Christie – Şeytan Dönemeci

….Altı ay sonra,Underhay’in Afrika’da sıtmadan öldüğünü duydum.. İşte böyle… Belki gerçektenUnderhay, Afrika’da bir yere gömüldü. Belki de hâlâ sağ. Eğer öyleyse Bayan Gordon Cloade günün birinde korkunç bir sürprizle karşılaşacak demektir. Böylesi de iyi olur. Onunla hiç karşılaşmadım ama kadının paraya tapan bir yaratıkolduğunu biliyorum. Zavallı Undehay’i mahvetti o.” Bay Porter etrafına bakındı. Üyelerden genç Bay Mellon gözlerini ondan kaçırdı. Buna karşılık MösyöHercule Poirot terbiyeli bir tavırla Porter’i dinliyordu.
 
Bir gazete hışırtısı duyuldu. Sonra kır saçlı, anlamsız yüzlü bir adam şömineninönündeki koltuğundan kalkarak sessizce dışarı çıktı.
 
Bay Porter’in ağzı bir karış açılmıştı. Genç Bay Mellon hafifçe ıslık çaldı.“İşte şimdi olanlar oldu… Çıkan adamın kim olduğunu biliyor musunuz?”
 
Bay Porter telaşla, “Hay Allah,” diye bağırdı. “Hay Allah… Adamın kim olduğunu biliyorum tabii. Onunla samimi değilim ama tanışıyoruz… Jeremy Cloade’du değil mi? Gordon Cloade’un kardeşi? Çok kötü oldu. Onun burada olduğundan haberim yoktu.”
Bay Mellon, “Adam avukat,” dedi. “Belki size karşı iftira davası açar.” Gençadam etrafındakiler!’ telaşa düşürmekten çok hoşlanırdı. 
“Çok kötü oldu… Çok kötü oldu…”
 
“Bu haber akşama kadar Warmsley köyüne yayılır… Cloade’lar orada oturuyorlar.
Herhalde bütün aile toplanıp bu konuyu görüşecekler...” Genç Bay Mellon ayağakalktı. Arkadaşı Hercule Poirot’yla birlikte kulüpten çıktı. “Bu kulüplerkorkunç oluyor… Dünyanın en sıkıcı insanları biraraya toplanıyorlar. Amaşimdiye kadar Porter gibisine hiç rastlamadım…”
 
Bu olay ekim ayında oluyordu…
 
İki yıl sonra, baharın sonlarına doğru Hercule Poirot’ya bir ziyaretçi geldi…
 
Güzel bir  mayıs sabahıydı. Hercule Poirot yazı masasının başında oturuyordu.Uşağı George ona yaklaştı. “Bir hanım sizi görmek istiyor, efendim.” 
“Nasıl biri?”
 “Kırk elli yaşları arasında sanırım, efendim. Üstü başı biraz karışık. Aktrisgibi bir havası var. Ayaklarına yürüyüş ayakkabıları giymiş. İyi cins şeyler.Sırtında tüvitten spor bir tayyör var ama bluzu dantel. Mavi şifon bir eşarp ve Mısır işi boncuklar takmış.” “
 
Poirot hafifçe titredi. “Onu görmek istediğimi pek sanmıyorum.”
 
“Kendisine rahatsız olduğunuzu söyleyeyim mi, efendim?”
 
Belçikalı dedektif düşünceli bir tavırla uşağına baktı. “Ona önemli bir işleuğraştığımı ve rahatsız edilemeyeceğimi söyledin  herhalde?”
George hafifçe öksürdü. “Evet, efendim. Ama sırf sizi görmek için köydengeldiğini ve beklemeye razı olduğunu açıkladı.”
 
Poirot içini çekti. “Kaderle savaşılmaz. Beni mutlaka görmek niyetinde olduğuanlaşılıyor. İstediğine erişinceye kadar da bekleyeceği kesin. Onu içeri al, George.”
Uşak çıktı. Tekrar döndüğü zaman kapıda durarak, “Bayan Cloade,” dedi.
Eski tüvit bir tayyör giymiş kadın gülümseyerek yaklaştı. Şifon eşarbının uçlarıhavada dalgalanıyordu. Elini Poirot’ya doğru uzatırken boynundaki boncuklarşıkırdadı. “Mösyö Poirot, beni buraya ruhlar yolladı.”
 
Belçikalı dedektif gözlerini kırpıştırdı. “Öyle mi, madam? Lütfen oturun ve  bana…” Sözlerine devam edemedi. Kadın, “Otomatik yazıyla da aynı şey oldu,” dedi. “Ruhçağırdığımız zaman da… Medyum Madam Elvary’le hep aynı baş harfleri aldık. H. P… H. P… H. P… Tabii ben bunun anlamını hemen kavrayamadım. Bildiğiniz gibi, böyle şeyler biraz zaman alır. İnsan toprağa bağlı yerde her şeyi kesinolarak göremiyor. Sonradan durumu kavradım. Gazeteyi açtım ve resminizi gördüm.Her şeyde gizli bir anlam olması ne kadar eşsiz bir şey, değil  mi, Mösyö Poirot? Açıkçası ruhlar bu sorunu çözümlemek için sizi seçmişlerdi.”
 
Poirot düşünceli bir tavırla onu süzdü. Dikkatini kadının gözleri çekmişti. Zekâdoluydu bu mavi gözler. “Bayan Cloade…” diye başladı. Sonra duraklayarakkaşlarını çattı. “Ben bu adı bir süre önce duymuştum…
 
Kadın heyecanla başını salladı. “Zavallı kayınbiraderim Gordon’u kastediyorsunuz herhalde… Kendisi çok zengindi ve gazeteler ondan sık sık sözederlerdi.. Bir yıl kadar önce depremde öldü. Bu hepimiz için de ağır bir darbe oldu. Kocam, Gordon’un kardeşidir. Doktordur… Dr. Lionel Gordon. Tabii…”
Sesini alçaltarak ekledi. “LionePin size geldiğimden haberi yok. Nedense doktorlar maddeci oluyorlar. Ruh alemiyle ilgilenmiyorlar. Kesinlikle bilime inanıyorlar. Ama  bilim nedir ki? Öyle değil mi?”
 
Hercule Poirot bu soruyu yanıtlamadı. Onun yerine, “Size nasıl yardım edebilirim?” dedi.
Bayan Cloade öne doğru eğildi. “Kayıp birini bulabilir misiniz,
 
 Mösyö Poirot?”
 
Belçikalı dedektif kaşlarını kaldırarak inatla, “Belki…”diye cevap verdi.
“Fakat polis bu konuda benden daha başarılı olabilir. Ne de olsa onlarınolanakları daha fazla.”
 
Bayan Cloade polisi önemsemediğini belirtmek ister gibi elini salladı. “Hayır, Mösyö Poirot. Ruhlar beni size yolladılar. Şimdi beni dinleyin. KayınbiraderimGordon ölümünden birkaç hafta önce genç bir dulla evlenmişti. Bayan Underhayadında biriyle. İlk kocasının Afrika’da öldüğü söyleniliyordu. Esrarlı bir ülke
 Afrika…”
Belçikalı dedektif düzeltti. “Esrarlı bir kıta… Bay Underhay neredeyimiş?”
 
“Afrika’nın ortalarında bir yerde. Vudu büyülerinin, zombilerin  yeri…”
“Zombiler Batı Hint Adalarında bulunur…”
 
Bayan Cloade ona aldırmayarak sözlerine devam etti. “Orası bir insanınkolaylıkla kaybolabileceği bir yer.”
 Poirot, “Belki,” dedi. “Ne var ki, aynı şey Piccadilly Alanı için de söylenilebilinir.”
 
Bayan Cloade, Piccadilly Alanına da önem vermediğini belirtmek için elini şöyle bir salladı. “Mösyö Poirot, son zamanlarda sık sık ruh çağırıyoruz… Son ikiseansta adının Robert olduğunu bildiren bir ruhla ilişkiye geçtik. Ruh herseferinde de aynı haberi verdi. ‘Ölmedim…’ Bu haber bizi şaşırttı. ÇünküRobert adında birini tanımıyorduk. Bize daha fazla bilgi vermesini isteyince,şunu tekrarladı. ‘R. U… R. U…’ Sonra da, ‘R’ye söyleyin… R’ye söyleyin…’dedi. ‘Robert’ten… R.U.’ O zaman, ‘R. U. ne anlama geliyor?’ diye sorduk. İşteo zaman çok anlamlı bir karşılık aldık, Mösyö Poirot.
 
‘Küçük Mavi Çocuk. Küçük Mavi Çocuk. Ha, ha, ha!’ anlıyorsunuz ya?”
 
Poirot, “Hayır,” dedi. “Anlamıyorum.”
Kadın ona acıyarak baktı. “Küçük Mavi Çocuk bir şarkıdır. Bir çocuk şarkısı.İçersinde ‘Underhay’ sözü geçer…”
 
Poirot başını salladı. Ama, “Robert adını veren ruh, neden Underhay’i de açıkçasöylemedi? Niçin gizli servisten üçüncü sınıf bir ajan gibi şifreli konuştu?”diye sormaktan kaçındı.
 
Bayan Cloade zafer dolu bir tavırla sözlerini bitirdi. “Gordon’un karısının adıda Rosaleen’dir. Aslında bütün o R harfleri insanın aklını karıştırıyordu ancakruhun ne demek istediği ortadaydı: ‘Rosaleen’e Robert Underhay’in ölmediğinisöyleyin…'”
 
“Peki siz de söylediniz mi?”
 
Bayan Cloade biraz şaşaladı. “Şey… Hayır… Çünkü, insanlar çok şüphecioluyorlar. Rosaleen’in de bu sözleri şüpheyle karşılayacağından eminim. Sonra…zavallı yavrucak üzülebilir. Underhay’in nerede olduğunu, ne yaptığını düşünmeye başlar.”
 
“Evet, Underhay’in ruhların ağzından konuşmaktan başka birtakım işler de yapmasıgerekli. Ama hayatta olduğunu açıklamak için biraz tuhaf bir yol seçmemiş mi?”
 
“Ah, Mösyö Poirot… Sizin ruhlarla ilişkiniz yok. Şartları biliyor muyuz ki?Belki de zavallı Underhay karanlık Afrika’da bir yerde hapis… Ama bulunsaydıve sevgili Rosaleen’ine kavuşsaydı. Düşünün Rosaleen’cik ne kadar sevinirdi ozaman! Ah, Mösyö Poirot, beni size ruhlar yolladı. Herhalde onları reddetmezsiniz.”
Poirot düşünceli bir tavırla ona baktı. “Benim ücretim bir hayli yüksektir.Hatta gereğinden fazla yüksektir de diyebilirim. İstediğiniz kolay bir işdeğil.”

Yazar

BENZER İÇERİKLER

Ağladı ve Gözyaşlarını Öptüm

Editor

Elif

Poulo Coelho

A. Daudet Değirmenimden Mektuplar ve Papa’nın Katırı Hikayesi

Editor

Yorum bırak

* Bu formu kullanarak yorumlarınızın bu web sitesi tarafından saklanmasını ve yayınlanmasını kabul etmiş olursunuz.

İnternet sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz ve internet sitemize yapacağınız ziyaretleri kişiselleştirebilmek için çerezlerden faydalanıyoruz. İstediğiniz zaman çerez ayarlarınızı değiştirebilirsiniz. Kabul et Daha fazla oku

Gizlilik ve Çerez Politikası