Dini

Allah’ı Merak Ediyorum 1

zBK343998IG286_250

Sorulardan asla korkmayın! Yapışın soruların kuyruğuna ve çekebildiğiniz kadar çekin. Arkasından kocaman bir cevap gelecektir. Yeter ki, doğru cevapları bulma yolunda, engelleri aşacak kadar gayret gösterin, araştırın ve okuyun. Eğer aklınıza bir soru geliyorsa, mutlaka bir cevabı vardır…

ALLAH’I MERAK EDİYORUM adlı bu kitapta, Rabbimiz Allah hakkındaki bazı soruların cevapları veriliyor. Bu sorular, en çok merak edilenler ve en çok sorulanlar arasından seçildi.
İşte kitaptaki sorular:
Allah’ı niçin göremiyorum?
Allah ne kadar büyük?
Allah nerede?
Allah’ı kim yarattı?
Allah nasıl bir varlık?
Allah neden bir?
Allah, aynı anda bu kadar işi nasıl yapıyor?
Allah, meyve yaratmak için, neden ağaç yaratıyor?
Allah yaratıyor, peki tabiat ne yapıyor?

Allah’ı Niçin Göremiyorum?
ALLAH’I görmek mi istiyorsun? Çekinmeden, “Evet ben Allah’ı görmek istiyorum!” diyebilirsin. Çünkü bunu anlayabilirim ve sana hak verebilirim. Çünkü ben de Allah’ı görmek istiyorum.
Şu pırıl pırıl güneşi dünyanın üzerine bir lamba gibi asan Allah’ı elbette merak ediyorum.
Şu karanlık geceyi, ay ile ve milyarlarca yıldız ile aydınlatıp süsleyen Allah’ı merak etmemek mümkün mü?
Şu dünyaya bak! Dev bir basketbol topu gibi, uzay boşluğunda duruyor. Hayır hayır yanlış söyledim! Ne durması! Güneşin etrafında dönüyor. Hem de olağanüstü bir hızla. Ben de dünyayı böyle boşlukta düşmeden tutup döndüren Allah’ı, gerçekten görmek isterim.
Dünyanın üzerini masmavi bir gökyüzü ile kaplayan Allah, hiç merak edilmez mi?
ü masmavi gökyüzünde koca koca bulutları oradan otaya gezdiren ve içlerinde göller denizler kadar çok suyu taşıyan Allah’ı, kim merak etmez?
Bulutlardan damla damla yağmur yağdıran, her yarattığı kar tanesini bir ötekinden farklı yaratan Allah’ı tanımak ve görmek istemenden daha tabii ne olabilir?
Şu ağaçlara bakar mısın? Toprağın içindeki kökleriyle çamurlu bir su içerler, ama dallarında, bal gibi tatlı kirazlar, şeker gibi elmalar, köfteler kadar güzel armutlar, bin bir taneli narlar büyür.
Bütün bu işleri yapan ve yaratan Allah’ı, kim görmek istemez.?
“Allah’ı neden göremiyorum?” diye soruyorsun. Haklısın, görmek islemekte sonsuza kadar haklısın.
Seni anlıyorum!
Ben de Allah’ı görmek istiyorum! Daha çok tanımak ve daha çok sevmek istiyorum.
Bak su güzel çiçeklere! Papatya başka, karanfil başka, gül başka…
Her biri birbirinden daha güzel bu çiçekleri böyle rengarenk, böyle şipşirin, böyle mis kokulu yaratan Allah’ı, elbette merak edeceksin ve görmek isteyeceksin.
Aman Allah’ım az daha unutuyordum!
Şu ağaçların dallarında şakıyan serçeciklere bak ne olur
Kocaman leylekleri düşün! Vapurda ekmek artığın martıları..
Gözlerini bir an için kapa ve tanıdığın bütün kuşları geçit aklından. Nasıl kanatlarım çırpa çırpa uçuyorlar, nasıl kendilerini rüzgara bırakıp süzülüyorlar değil mi?
Bazılarının sesleri ne hoş!
Bazılarının tüyleri ne muhteşem!
Bazıları da, ne güzel yuvalar yapıyorlar ve yavrularını nasıl besliyorlar değil mi?
Bütün bu kuşları böyle yaratan, böyle gaga, böyle kanat, böyle pençe, böyle ses veren Allah’ı, ben her şeyden çok merak ediyorum. Sen de görmek istiyorsun ve “Neden göremiyorum!”
Haklısın, çok haklisin, ikimiz de çok haklıyız…
Küçücük bir hücreyken, annenin karnında bolüne çoğala, bir bebek olman, ne büyük bir mucize değil mi?
Elletin, ellerinde parmakların, yüzün, gözün, ağzın, dilin, kulakların, saçların ve kaşların, o karanlık yerde bolüne çoğala büyüyen iki hücreden yapıldı.
Oysa bütün bunlar ne kadar karışık ve zor işlerdir!
Kalbin, akciğerlerin, böbreklerin, beynin… içindeki daha bir sürü organ yerli yerine kondu ve çalıştırıldı. Şimdi sen, Allah’ı merak ediyorsun ve “Beni ve her şeyi böylesine güzel yaratan Allah’ı neden göremiyorum?” diye soruyorsun.

Haklısın, hem de çok haklısın!
Evet, şimdi sorunun cevabını vermeye çalışacağım ama ondan önce bazı şeyleri sana hatırlatmam gerek. Sabırla dinlemelisin.
Çünkü dostum, öyle kolay cevaplanacak bir soru sormadın.
Sorun çok büyük.
Ve, büyük soruların cevapları da, biraz büyük oluyor elbette.
Her şeyin bir sınırı var
SENİN her şeyinin bir sınırı vardır. Mesela en fazla kaç kilo kaldırabilirsin? Yirmi, yirmi beş, otuz… Ama asla yüz değil.
İki yüz hiç değil… Çünkü kollarının ve vücudundaki öteki kasların bir yük kaldırma sınırları vardır. Bunu asla geçemezsin. Geçmeye kalkarsan, ya bir tarafın kırılır, ya da kaldırmaya çalıştığın yükün altında kalırsın.
Kulaklarının da bir sınırı vardır. Sınıfta öğretmenin sesini duyabilirsin. Ama karşı sınıftaki öğretmenin sesini duyamazsın.
Sesinin de bir sınırı vardır. İstediğin kadar bağır, eğer uzak bir köyde babaannen varsa, senin sesini duymaz. Onunla konuşmak istiyorsan telefon etmelisin ya da köye gitmelisin.
Tabii, babaannen size gelse de olur.
Peki bacaklarının durumuna bir bakalım.
Ne kadar hızlı koşabilirsin?
Bir leopar kadar hızlı mısın?
Elbette bacaklarının da bir sınırı vardır.
Çok hızlı koşsan da bir süre sonra yorulup durmak zorunda kalırsın.
Bir seferde kaç bardak süt içebilirsin? İki, bilemedin üç değil mi?
Çünkü midenin de bir sınırı vardır.
Şimdi sana bir soru: 3 X 5=?
Tamam tamam! Gülmene gerek yok! Bu sorunun çok kolay olduğunu ben de biliyorum.
Peki şu sorunun cevabını söyle bakalım: 2134594 X 777=?Ne oldu?
Bir hesap makinen yoksa bu soruya biraz zor cevap verirsin.
Ama merak etme, bu son derece normal. Çünkü aklının da bir sınırı vardır.
Bazı şeyleri rahatlıkla anlarsın.
Bir takım soruları hemencecik cevaplarsın. Ama her konuyu öyle şıp diye anlayamaz, her soruya hemencecik cevap veremezsin.
Bazı şeyleri hiçbir zaman kendi kendine bilemezsin.
Bilenlerden sorar öğrenirsin. Çünkü, dediğim gibi, aklının bile bir sınırı vardır.
Tahmin ettiğin gibi sıra gözlerine geldi.
Sence onların da bir sınırı yok mu?
Her istediğin şeyi bir bakışta görebiliyor musun sen?
Aslına bakarsan, gözlerimizin görebildiği şeyler, göremediği şeylerle kıyaslandığında, “neredeyse kör” sayılabiliriz.
Hiç şaşırma! İşin doğrusu böyle.
Bak, bilim adamlarının kabaca yaptıkları hesaba göre, 15 milyar ışık yılı yarı çapında bir evrende yaşıyormuşuz.
Bunun çok büyük bir rakam olduğunu az çok herkes bilir.
Ama ne kadar büyük olduğunu anlamamız gerçekten çok zordur.
İşte bu 15 milyar ışık yılı yarı çapındaki evrenin yüzde 70’i, bizim ne olduğunu asla bilemediğimiz bir şey. Onu göremiyoruz! Bu yüzde 70’e bilim adamları bir isim takmışlar “kara enerji!” Geriye kalan yüzde 30’un, yüzde 25’i ise “kara madde!” Biz bu kara madde denen şeyi de asla göremiyoruz.
Geriye kaldı yüzde 5.
İşte gördüğümüz, duyduğumuz her şey bu yüzde 5’iniçinde.
Ama, “Eh iyiymiş!” demek için acele etme.
Çünkü insan gözü, bu yüzde 5’in tamamını görüyor da değil.
Biz bu yüzde 5’in içinde çok az bir kısmını, ancak görebiliyoruz.
Başta da dediğim gibi, evren karşısında neredeyse ‘kör’ sayılırız.
Senin anlayacağın, en iyimser hesapla, gözümüzün bütün bir evren içinde görüp göreceği, şu koca yer kabuğu üzerinde gezinen tek bir karıncanın, tek bir ayağının bastığı alan kadar bile değil!….

Yazar

BENZER İÇERİKLER

Necip Fazıl Kısakürek – Doğru Yolun Sapık Kolları

Editor

Caner Taslaman – Ahlak, Felsefe ve Allah

Editor

Bana Allah Yeter

Editor
Yükleniyor....

İnternet sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz ve internet sitemize yapacağınız ziyaretleri kişiselleştirebilmek için çerezlerden faydalanıyoruz. İstediğiniz zaman çerez ayarlarınızı değiştirebilirsiniz. Kabul et Daha fazla oku

Gizlilik ve Çerez Politikası