Bu kitap; yıllardır Ermeni’lerin ısrarla üzerinde durdukları, Türkiye’nin ise elinde binlerce belge olduğu halde çok yakın tarihimize kadar susup yeterince ilgilenmediği ve Avrupa kamuoyu nezdin de kendisine şüphe ile bakılan Ermeni meselesini işlemekte ve her konuyu belgelendirmektedir.
Gayemiz; haklı ya da haksız aramak veya olayların muhakemesimi yapmak ve herhangi bir tarafı suçlamak değildir. Amaç tarihi belgelere dayalı olarak objektif bakış açısından 1915’deki olaylara, “soykırım” kelimesinin anlamını tahlil ederek bakmaktır.
Amaç; “soykırım”ın açılımındaki maddeleri tek tek inceleyip ondan sonra kimlerin kime neden? Nasıl? Nerede? Ne yaptıkları, yapılanların “soykırım” kavramına uyup uymadığına bakılmasıdır.
İÇİNDEKİLER
Başlarken
Ermeniler.
Ermeni Komiteleri
Soykırım.
İhtilalin Ne Şekilde Uygulanacağını Gösteren
Hınçak Komitesine Ait Karar
Taşnaksutyun Komitesinden Köylere Talimat Genel
Çetelerin Görevleri
Köylere Yapılacak Saldırılar için Verilen Talimatlar . .
İki Yaşından Büyük Türk Çocuklarının Kesilmesi İçin
Ermeni Komitacıların Aldığı Karar.
Ermeni İsyanları ve Görüşler
George Butsson’un Verdiği Konferans
Osmanlı Devletindeki Azın I ika Ait Okullar.
Osmanlı Devletinde Misyoner Okulları.
Bakanlıklarda Çalışan Ermeniler.
Ermeni Nüfusu
Cynıs Hamlin.
Baron Von Der Goltz
General Mayevski
Sidney Whlünan.
Padişahın Cevabı.
Görgü Şahitlerinin İfadeleri.
Rus Ordusuna Öncülük ve Rehberlik yapan Ermeni Çetelerinin Yaptıklarına Dair
Erzurum Genel Valisi’nin Tuttuğu Rapor’un Özeti
Kars Vilayetinin Digor Nahiyesi Köylerinde Ermeniler
Tarafından Yapılan Katliamlar
Kars, Erzurum ve Gümrü Dolaylarında Ermeniler israfından Yapılan Katliamlar
Ermeniler Tarafından Türklere Yapılan Katliamlara
Ait Cetvel.
Değişik Köylerde Yapıları Ermeni Katliamları.
Erzurum’da Öldürülen Bazı Türklere Ait İsim ve Ne Şekilde Katledildiklerini Gösteren Liste
Bulunan Silâhlar.
Prens Galitzine.
Fransız Ermeni İşbirliği.
Paul Gilbert.
Fransız Subay’ın Gördükleri
Fransız Ordusundaki Ermeniler’in Yaptıkları Zulümler.
Göç’e Dair Önemli Bilgi
Göç (Tehcir).
İsveçli Subay Prevayeç.
Lobi’nin önemi.
ÖNSÖZ
Ermeniler, insanlık tarihinin en eski milletlerindendir. tarihlerine bakıldığında Feodal (Derebeyliği) sistem içerisinde daima başka devletlerin egemenliği altında hayatlarını sürdürmüşlerdir.
Büyük devletlerin etkisinde kalmaları nedeniyle zaman zaman topraklarında oturdukları devlet’e karşı, başka bir devlet’in tarafını tutmaları, taraf değiştirmeleri zoraki göç ettirilmelerine sebep olmuştur.
Romalı tarihçi Tativus’ün “Analium Liber”inde, Ermeniler’in Romalılar ve Persler’e karşı devamlı tutum değiştirip, kâh Romalılar kâh Persler tarafında olduklarını, politik kararlar almada çekingen olduklarını ve bu yüzden göçlere tabi tutulduklarını söyler.
Haçlı seferleri zamanında Bizanslılar tarafından iç Anadolu’ya, İstanbul, Trakya, Makedonya, Bulgaristan, Romanya, Macaristan, İtalya, Girit, Kıbrıs ve daha başka yerlere, Araplar tarafından ise Suriye’ye ve Arabistan’a, Moğollar tarafından Astrahan ve Kazan’a, Ruslar tarafından, Kafkaslar’a ve Rusya’nın içlerine kadar sürgüne gönderilmişlerdir. 1915’de yaptırılan göç ise sonuncusudur.
Bütün bu göçler, Ermeniler’in değişik coğrafi bölgelere dağılmalarına neden olmuş, bu dağılmalar, millet olarak belirli bir yerde toplu vaziyette yaşamalarım engellemiş veya engellenilmiştir. Bu nedenledir ki, bulundukları yerlerde hep azınlık olarak kalmışlardır.
Derebeyliği zamanlarında dahi millet olarak bir araya gelemeyip kendilerine yurt edinememişlerdir.
Ermeni tarihçi Kevork Arslan’ın dediği gibi: “Ermeniler, derebeyliği olarak yaşarlardı, aralarında milliyetçi veya politik bağ yoklu. Yalnız derebeyine karşı bir bağ vardı. Onları bir arada tutan yalnız lisanları ve dinleri idi.”
Kendilerine ait olmayan topraklarda azınlık olarak yaşamaları bulundukları yerlere iyi uyum sağlamalarına zorluyordu. Bilhassa Bizanslılar ile olan dinî sürtüşmeleri kendilerini her zaman rahatsız etmiş, Osmanlı topraklarında yaşamak istisnasız her konuda huzur ve refah getirmiştir.
93 harbinden (Balkan Harbi) sonra, Berlin Andlaşması’nın 61’nci maddesinden güç alarak Balkanlar’da egemenliklerine kavuşan azınlıkları kendilerine örnek alan Ermeniler, dış güçlerin ve Komitacıların desteği İle kendi devletini kurma gayreti içine girmişler fakat muvaffak olamamışlardır Daha sonra Rusya, Fransa ve İngiltere tarafından kandırıldıklarını geç de olsa anlamışlardır.
Ermeniler, tarihlerinde hiç bir milleti, Türkleri benimsedikleri kadar benimsememişler, Türkler’e yakın oldukları kadar öbür milletlere yakın olmamışlardır. Aslında bugün de bu böyledir. Türkler açısından bakıldığında da aynısı görülmektedir.
Çok üzücüdür ki, sanki tarih tekerrür etmektedir. Osmanlılar zamanında dış güçlerin Ermeniler’e karşı gösterdikleri o sahte samimiyet ve dostluk, bugün de bilhassa Fransa tarafından gösterilmektedir. Ermeniler ise aynı gafleti tekrarlamaktadırlar.
Türkiye üzerinden çıkar sağlamak isteyen devletler, tekrar Ermenileri öne sürerek soykırım konusunu işlemekteler. Tarihi gafleti bugün de göstermekte olan Ermeniler’in yeni nesli, kendilerine anlatılanlara inanmakta olup, maalesef Fransa ve öbür devletlere sempati ile bakarak onları kendilerinin birer savunucusu gibi görmektedirler.
Şurası bir geçek ki, tarihi bilgiler ancak arşivlerde bulunur ve oralardan öğrenilebilir. Kulaktan dolma bilgiler ile tarih konuşulamaz ve yazılamaz.
Devletler baki olup hükümetler geçicidir, uzun vadeli devlet politikaları olduğu gibi kısa vadeli hükümet politikaları da vardır ve Fransa için Ermeni konusu da kısa vadeli çıkar politikasıdır.
Türkiye ile Ermenistan hükümetlerinin çok rahatlıkla çözebilecekleri bir konuya diğer devletler el atarak hem çözümü zorlaştırmaktalar ve hem de iki millet arasında husumet meydana getirerek gelecek nesillerin birbirlerine düşmanca bakmalarına zemin hazırlamaktalar.
Bindokuzyüzlü yılların başında çıkarları nedeniyle iki milletten binlerce insanın ölmesine neden olan Fransa, mademki soykırım olduğuna inanıyordu da neden bunca yıl kanunlaştırmak için bekledi? Soykırım gerçeği var da onlarca yıl Ermenilerden mi sakladı? Sakladı ise neden? Her fırsatta soykırım konusunu gündeme getirip, dolaylı olarak İki taraf insanları üzerinde psikolojik baskı yapılmış olunmuyor mu?.
İnsan haklarına kişilik haklarına aykırı değil mi?. Fikir ve düşünce özgürlüğüne aykırı değil mi?.
1789 Fransız ihtilalinin özüne saygısızlık ve ihanet değilmi? Ve hepsinden de önemlisi iki millet’in gelecekteki nesillerine nifak tohumları ekilmiş olunmuyor mu?
Atatürk’ün dediği gibi “Tarih yazmak, tarih yapmak kadar mühimdir. Yazan yapana sadık kalmazsa, değişmeyen hakikat, insanlığı şaşırtacak bir mahiyet alır.”
Yalnız bu cümleden hareketle tarihe bakıldığında, tarihçilerin hem insanlığa ve hem de tarih yapanlara karşı objektif olma zorunluluğu çıkıyor,
Tarih’in derinliklerinde kalmış, henüz tam anlamıyla aydınlatılamamış böylesine karmaşık bir olay hakkında tarihçiler yerine politikacıların karar vermesi tarihi yanlışlık olmaz mı?
Tarafsız, değişik ülkelere mensup tarihçilerin oluşturacağı bir komisyon tarafından yapılacak derin araştırmalardan soma alınacak kararlar daha sağlıklı olur kanaatindeyim.
“Yaşanmış ve yazılmış tarihi değiştirmeye İnsan gücü yetmez.
Mustafa Öztürk
BAŞLARKEN
Kitabımıza konu olan Ermeniler’in, üzerinde binlerce kitap yazılmış, Osmanlı İmparatorluğu’nun da katıldığı, İki buçuk milyon’a yakın Türk de dahil milyonlarca insan’ın hayatını kaybettiği, elim ve bir o kadar da kanlı Birinci Dünya Savacı sırasında, mensubu olduğu devlete karşı yaptıkları isyanları, hangi gaye için başlattıklarını, Türklere uyguladıkları insanlık dışı olayları ele almakladır.
Devamlı surede ve her fırsatta, Türkler tarafından kendilerine yapılmış soykırım iddiasında bulunarak, savlarını, devletlerin Meclislerinden geçirtme çabalarında zaman zaman başarılı olmaktadırlar.
Bu tür iddialar veya katliamlar uzak tarihimizde olduğu gibi yakın tarihimizde de olmuştur.
Müstemlekecilik yapmış ülkelerin geçmişlerine bakıldığında çok rahatlıkla görülecektir ki islediklerini yaptırabilmek veya istedikleri düzeni kurabilmeleri İçin müstemleke olarak aldıkları ülkelerin halklarına kâh eziyet yapmışlar kâh katletmişlerdir.
Tabii o tarihlerde soykırım kelimesi kullanılmayıp “katliam” deniliyordu. “Soykırım” kelimesi, yahudi kökenli Polonyalı hukukçu Raphael Lemkin tarafından üretilmiş olup 1948’den itibaren kullanılın maya başlanılmıştır.
Uzak ve orta tarihimize baktığımızda, Amerikalıların Kızılderililere, İngilizlerin Hintlilere, Avustralyadaki Aborjinlere, Almanların Yahudilere, Belçikalıların Kongolulara, Rusların Ermenilere, İspanyolların Endülüslülere ve daha nicelerinin zulüm ve katliamlar yaptıklarını görürüz.
Yakın tarihimizde ise Fransızların Cezayirlilere, Ermenilerin Azerbaycanlılara, Kamboçyalıların Kızıl Kmerlere yaptıkları katliamlar görülür.
Bir ülkeyi bu tür insanlık dışı addedebileceğimiz bir olayla suçlamak ise, çok ciddi iddiadır ve olayları kat’i olarak belgelemek gerekir. Kaldı ki Ermeniler ileri sürdükleri iddialarını kanıtlamak için, Ermenistan daki arşivlerini sonuna kadar açmış da değillerdir.
Kendi menfaatleri doğrultusunda, Osmanlı topraklarında siyasi ve ekonomik güç elde edebilmek için aralarında kıyasıya yarışan, Osmanlı İmparatorluğu’nun parçalanması maksadıyle hareket eden. azınlıklar konusunu ileri sürüp Ermeniler’in hamisi gibi davranarak onları yüzyıllardır huzur içinde yaşadıkları topraklarda devlet’e karşı isyana teşvik ve yardım ederek, Anadolu topraklarında bir Ermeni devleti kurulacağı vaadi ile kandırıp neticede onlara faydadan fazla zarar veren ingiltere, Rusya ve Fransa gibi devletlerin içinde, günümüzde bu konu ile en fazla Fransa ilgilenmekte olup, devletlerarası ilişkilerde, Türkiye’ye karşı çıkar maksatlı bir çeşit koz olarak kullanmaktadır. Bu tür davranışlar iki milletin gelecekteki nesillerinin birbirlerine bakış açılarını da etkileyeceğini düşünmek gerekir.
Türkiye haricinde yaşayan Türkler’in tarihlerini çok iyi bildiklerini söylemek zordur.
Bu kitap; yıllardır Ermenilerin ısrarla üzerinde durdukları, Türkiye’nin ise elinde binlerce belge olduğu halde çok yakın tarihimize kadar susup yeterince ilgilenmediği ve Avrupa kamuoyu nezdindede kendisine şüphe ile bakılan Ermeni meselesini işlemekte ve her konuyu belgelendirmektedir. Gayemiz; haklı ya da haksız aramak veya olayların muhakemesini yapmak ve herhangi bir tarafı suçlamak değildir. Amaç tarihi belgelere dayalı olarak objektif bakış açısından 1915deki olaylara, “soykırım” kelimesinin anlamını tahlil ederek bakmak.
Amaç; “soykırım”ın açılımındaki maddeleri tek tek inceleyip ondan sonra kimlerin kime neden? nasıl? nerede? ne yaptıkları, yapılanların “soykırım” kavramına uyup uymadığına bakılmasıdır.
“Soykırım’ın açılımındaki maddeleri tek tek inceleyip ondan sonra kimin kime neden? Nasıl? Nerede? Ne yaptıkları “soykırım” kavramına uyup uymadığına bakılmasıdır.
…