Roman (Yerli)

Bir Maniniz Yoksa Annemler Size Gelecek / 70’li Yıllarda Hayatımız

70’li Yıllarda Hayatımız…
O yılları hatırladıkça bizim kuşak için anlamlı olan bir on yıldan, başka türlü anlamlar yüklenmiş başka bir on yıla geçtiğimizi, bu arada büyümüş olduğumuzu gördüm. Büyümüş olmak mıydı içimi burkan, yoksa o tuhaf masumiyet miydi, bilmiyorum… Ben çocukken büyükler konuşmalarına, “Bizim zamanımızda…” diye başlarlardı: “Gaz lambasında ders çalışırdık.” Bu kitapta ben de, “Bizim zamanımızda…” diye söze başlıyorum. “Cep telefonu yoktu, şehirlerarasına telefon bağlatırdık.” … Kâğıdı oldum olası seven biri olarak gelecekte söze şöyle başlanmamasını dilerim: “Bizim zamanımızda kitap diye bir şey vardı, kâğıttan yapılıyordu…”
Ayfer Tunç, kısa zamanda bir kült kitaba dönüşen Bir Mâniniz Yoksa Annemler Size Gelecek’te, küçük, önemsiz, sıradan gibi görünen şeylerden yola çıkarak Türkiye’nin 1970’ li yıllarının kimi zaman gülümseten, kimi zaman yürek burkan bir panoramasını sunuyor. Usta bir öykücünün belleğinden süzülüp gelen kitabın yeni basımını yeni fotoğraf¬larla zenginleştirerek sunuyoruz.

İÇİNDEKİLER
Neden, Nasıl?.
Saklambaç Oynayan Kaleye Mum Diksin.
Eskiden çocuk olmak
Sokağa çıkmak.
Arsalar, yangın yerleri, ilk çocuk parkları  .
Hüzünlü ağaçlardan ayva çalmak
Dut silkmeler, mısır çalmalar.
Tüm zamanların oyunu: futbol
Yakantop, istop, ortada sıçan
İp atlamak, beş taş
Misket, çivi, topaç, tik tak
Seksek, laklak, yoyo, aspirin
Kibrit atmaca, kibrit falı, kibritten evler
Ön do trua, güzellik mi çirkinlik mi
İsim, şehir, hayvan; adam asmaca
Sapanlar, uçurtmalar, gazoz kapağı biriktirmek
Burdayım Örtmenim
Okula yazdırmak
Ayakkabı, çanta, önlük, yaka
Dört ortalı harita metot
Kalem kutusu, kalemtıraş kuyruğu  .
Türküm, doğruyum, çalışkanım, yasam!.
Tırnak ve mendil kontrolü, kara tahta.
Sınıf başkanı, eğitsel kollar
Bu saçlar kesilecek.
Teneffüs zili, beslenme saati.
Aşılı kolum, sallanan dişim
En büyük bayram bu bayram
Kaç kırık var?   .
Radyoyu Kapat, Televizyonu Aç
Kısa dalga, orta dalga, uzun dalga
Terete efem, Polis Radyosu
Demirbank iyi günler diler
Efektör: Korkmaz Çakar
Ekranla tanışma  .
“fakir ama gururlu” ya da tam tersi.
Televizyonun örtüsü, sehpası, regülatörü.
Hayatın neşesi: dizi filmler
Kaçak, Zengin ve Yoksul ve elbette Uzay Yolu.
Çizgi filmler ve çocukların ekranı.
Yöneticimiz uyuyor mu, Akbank’a mı?
Tolgahan Dans Grubu, Raffaella Carra Show  .
Zafer Cilasun, Aytaç Kardüz, kele bakış
Necefli maşrapa, Telekutu ve Telespor.
PTT: pijama, terlik, televizyon   .
Eurovision Şarkı Yarışması
“Sazlıklardan Havalanan Bir Ördek Gibi Sesin”
Mandolin kursları, pikaplar, kırkbeşlikler
Kaset doldurtmak, aranjman yılları  .
Su uyur, arabesk uyumaz
Assolistler, solistaltları
Solcu şarkılar, marşlar
N’ayır, N’olamaz  .
Beş dakika ara.
Makinist ses!
Size baba diyebilir miyim amca?   .
Güle Güle Giy, Üstünde Paralansın  .
Şıklık ya da rüküşlük.
Orlon ve jarse   .
Gece kıyafetleri, çamaşır ve çoraplar
Gümüş künye modası.
Favoriler, kozmetikler, kuaförler
Cansız Hatıralar ve Duygu Defterleri.
Ailelerin fotoğraflı tarihi
Askerlik ve okul fotoğrafları  .
Albümler   .
Kalbin kadar temiz defterinden
Defter yazma adabı, hayatın dikenli yollan.
Issız adaya düşseniz yanınıza alacağınız üç şey  . Artist defterleri
Cep Fotoroman, Güzin Abla, Tommiks, Teksas
Güzin abla öpüştüm, hamile kalır mıyım?
Cep fotoroman, Kerime Nadir
Arkadaşlıklar, Aşklar  .
Kan kardeşi, ahret kardeşi, süt kardeşler
Ateşle barut.
Arkadaşlık teklif etme
Dost hayatı yaşamak, metres tutmak
O ağacın altı.
Allah Bir Yastıkta Kocatsın
Dünyaevine girmek, yuva kurmak
Hayırlı bir iş için geldik
Kız kaçırma, kocaya kaçma
Söz kesme
“Evlenmeden olmaz”   .
Nişanı kız tarafı yapar
Kim kimin neyi olur? .
Kız kurusumüzmin bekâr.
Kız beşikte, çeyiz sandıkta.
Gelinlik ve damatlık, davetiyeler  .
Kına gecesi, gelin arabası, gelin başı
Her düğünün bir “koordinatörü” vardır
Telgraflar, çelenkler, düğün pastası
Analı Babalı Büyüsün
Kurbağa testi ile ilk adım
Kız mı olacak oğlan mı?.
Lizözler, loğusa şerbeti, bebeğe ad konması
Kırkı çıkmak, diş buğdayı.
Allah Rahmet Eylesin .
Başınız sağ olsun.
Cenazesi öğle namazını müteakiben
Bayramınızı “Kutlular” Esenlikler Dileriz
İftar, sahur, davulcu
Bayram baklavası, mendil, çorap   .
Bayram kartı
Bayram harçlığı
Kurban bayramları  .
Kandil geceleri
Afiyet Olsun.
Enflasyon da ne?.
Teldolaplardan buzdolabına
“Fırınlı Aygaz”.
Salça, turşu, erişte, reçel
Turfandalar, pazara gitmeler  .
Veresiye satan, peşin satarı; kahraman bakkallar Tavuk kestirmek, fast food, yemek yeme adabı . Leblebi tozu. pamuk helva,
tüp “çukulata” ve pastalar   .
Beyaz gazoz, sarı gazoz, kara gazoz
Bir Mailiniz Yoksa, Annemler Size Gelecek  .
Misafirlikler, misafir odaları   .
Kabul günü, altın günü, dolar günü.
Gece oturmaları, yatıya kalan misafir
Kolonya, şeker, ikram.
Çam sakızı çoban armağanı
Canım anneme anneler gününde bir hatıra.
Diploma hediyesi: bisiklet.
Eylerde  Çevrede Günlük Hayat
Divanlar, somyalar, sedirler
Marley, parke, tahta bezi
Sobalar, soba boyaları.
Hamamdan banyoya
Santra, merdanelî çamaşır makineleri .
Ho ho ho hoover, süpürür döver!
Yorgan kaplamak
Eski yağlar, eski sigaralar, eski markalar.
Beşi beş kuruştan beş yumurta.
Nanelimon, karabiberbal, evde sağlık
Kolonyacılar, terziler, kalaycılar, bileyiciler .
Marangozlar, hallaçlar, kundura tamircileri .
Sütçüler, yoğurtçular, diğerleri  .
Bir Haber Gönder
Muhterem Kardeşim ya da Sayın Bay  .
Al mektuplarını, ver mektuplarımı
Sağ üst köşeye tarih ve yer
Acele telle stop, bekliyorum stop   .
Telefona yazılmak, kadranlı telefonlar.
Şehirlerarası ve sıra sorma, Adana çık aradan
Telefon kulübeleri, jetonlar
Break break, arkadaş arıyorum!
Bir Yerden Bir Yere Gitmek
Arkaya kamçı
Tren gelir hoş gelir.
İstanbul’un yolları
Yine dağların ardından,
yine Burhan Pazarlama’dan
Küçük Şehrin Halleri  .
Pastaneye, muhallebiciye gitmek.
Çay bahçesi mi, gazino mu?
Piknik mönüsü: kuru köfte
Hayırlı İğler!
Siyaset ve Kıbrıs Barış Harekatı.
Gökkonutal avrat, tozşeker kesmeşekere ne demiş Yenildik ama ezilmedik, yokluk yılları, kuyruklar

Neden, Nasıl?
Şanssız mıydık?
Haksızlık olur şimdi.
Cemal Süreya

Lisede yatılı okuduğum yıllarda hafta sonlan trenle şehrime dönerken, Süreyya Plajı İstasyonu’nu kaçırmamaya dikkat ederdim. Çünkü eskiden denize paralel uzanan demiryolu Süreyya Plajı’nın yanından geçerdi. Plajı çevreleyen, üstü kabartma resimli duvarlara bakmaktan çok hoşlanırdım. Bir duvarda beyaz mayolu, gürbüz ve neşeli genç kızlar ve erkekler denizde top oynarken resmedilmişlerdi, diğerinde bir dizi genç kız birbirlerinin omuzlarına doğru kollarını uzatmışlardı. Kızların kafaları kocamandı, oransız ve kötü resimlerdi, ama çok sevimliydiler. Süreyya Plajı’nı ve demiryolunu neşelendiriyorlardı. O duvarların hep orada kalacağını ve ne zaman özlesem gidip bakabileceğimi sanıyordum.
Bir gün o duvarlar söküldü, demiryolu ile plajın arasına geniş bir sahil yolu girdi. Hayatımızı renklendirmiş küçük şeylerin yok olacağını, olabileceğini, ilk kez o duvarların boşluğunu hissedince anladım. Geçmişimizi oluşturan o dikkate değmez, sıradan, önemsiz, alelade şeyler bir aradayken meğer ne kadar anlamlıymış.
Bu kitapta benim ve yaşıtlarımın çocukluk ve ilk gençlik yıllarında 70’lerde var olan küçük, önemsiz, alelade, sıradan, basit şeyleri sıralamaya çalıştım. O yılları ha fırladıkça bizim kuşak için anlamlı filan bir on yıldan, başka türlü anlamlarla yüklerimi?} başka bir on yıla geçtiğimizi, bu arada büyümüş olduğumuzu gördüm. Büyümüş olmak mıydı içimi burkan, yoksa o tuhaf masumiyet mıydı, bilmiyorum. Bizim kuşağın on yılını bankaları başka turlu adlandırabilir, ama ben “tutumluluk çağı” demek istedim Yanan iki lambadan birinin söndürüldüğü, kurşunkalemlerin bir arpa boyu kalana kadar kullanıldığı yıllar
Bu kitaba sadece hafızam kaynaklık etti. Bazen doğruluğundan kuşku duyduğum şeyleri arkadaşlarıma sordum. Ama çivi oyununun nasıl oynandığını, arkadaşlarım an tatlılara a da bir türlü hatırlayamadım.
Bir memur çotuğu olarak 7Ü’li yılları Adapazarı ve İzmit’te geçirdim. Batı’nın bu iki küçük şehrinde farklı sosyal tabakalara da girip çıkarak büyüdüm. Erkek kardeşim yoktu, bu yüzden örneğin sünnet törenlerini yazamadım. O yıllarda istanbul’da memur aileler nasıl bir hayat yaşarlardı, bilmiyorum. Yanlış hatırladıklarım çoktur, hiç hatırlamadıklarım vardır. Eksiklerim ve yanlışlarım hafızamın azizliğidir. Anlattığım şeylerin kimilerini abarttım, kimilerinde neşelendim.
En azından benim hayatımdan çıktığı için “di’li” geçmiş zamanla yazmış olsam da, anlattığım şeylerin bazıları hala yaşıyor. Ama yarın var olacaklarından emin değilim.
Ben çocukken büyükler konuşmalarına “Bizim zamanımızda.” diye başlarlardı: “gaz lambasında ders çalışırdık.” Bu kitapta ben de “bizim zamanımızda.” diye söze başlıyorum. “Cep telefonu yoktu, şehirlerarasına telefon bağlatıldık.” Gelecekte şimdi gençliklerini yaşayanlar da söze “bizim zamanımızda.” diye başlayacaklar, “internet yoktu, faks çekerdik.” Kağıdı oldum olası seven biri olarak gelecekte söze şöyle başlanmamasını dilerim: “Bizim zamanımızda kitap diye bir şey vardı, kâğıttan yapılıyordu. Düşünebiliyor musunuz?”

Ayfer Tunç
ayferttinc@yahoo.com
İstanbul, Ocak 2001

Yazar

BENZER İÇERİKLER

Hasangiller

Editor

Öldüğüm Gün

Editor

OSMANLI İMPARATORLUĞU’NUN ÇÖKÜŞÜ

Editor

Yorum bırak

* Bu formu kullanarak yorumlarınızın bu web sitesi tarafından saklanmasını ve yayınlanmasını kabul etmiş olursunuz.

İnternet sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz ve internet sitemize yapacağınız ziyaretleri kişiselleştirebilmek için çerezlerden faydalanıyoruz. İstediğiniz zaman çerez ayarlarınızı değiştirebilirsiniz. Kabul et Daha fazla oku

Gizlilik ve Çerez Politikası