Türkiye jeo-politik konum itibariyle dünyanın en zor bölgesinde bulunuyor. Hem tarihin hem de dünyanın seyrini değiştiren olaylar sürekli bu bölgede cereyan ediyor. Ekonomik krizler, darbeler, rejim değişikliği, savaşlar, çatışmalar ve tüm bunların sonuçlarından minimum zarar ve maksimum karla çıkmak, bu bölgede söz sahibi olmak ve olayları öngörebilmek için iyi stratejistlere, fikir adamlarına ihtiyaç duyarsınız.
Elinizdeki kitap ülkemizin yetiştirdiği en önemli stratejistlerden Mahir Kaynak’la 1985 ile 1991 yılları arası yapılmış röportajlarından oluşuyor. Mahir Kaynak daha o yıllarda gerekirse Saddam Hüseyin’in idam edilebileceğini, Irak’ta bir kaos ve istikrarsızlık çıkacağını ABD’nin bir Kürt devleti oluşumu için bastıracağı iddialarında bulunuyor. Çoğu iddiasında da haklı çıktığını göreceksiniz.
Makir Kaynak ülkemizde vuku bulmuş siyasi cinayetlerin perde arkasını daha o yıllarda izah etmiş Muammer Aksoy, Bahriye Üçok gibi cinayetlerde herkes İran parmağı ararken ve Türkiye’de irtica hortladığı çığlıkları atarken, Mahir Kaynak bu işin büyük gizli servisler tarafından planlandığını açıklıyor.
Mahir Kaynak ‘ın bundan tam 20 sene önce olayları nasıl öngördüğünü, ortaya koyduğu stratejiler ve neler yapılması gerektiğini okurken büyük bir şaşkınlık yaşayacaksınız.
ÖNSÖZ
Türkiye jeopoliıik konum itibariyle dünyanın en zor bölgesinde bulunuyor. Hem tarihin hem de dünyanın seyrini değiştiren olaylar sürekli bu bölgede cereyan ediyor. Ekonomik krizler, darbeler, rejim değişikliği, savaşlar, çatışmalar ve tüm bunların sonuçlarından minimum zarar ve maksimum kârla çıkmak, bu bölgede söz sahibi olmak ve olayları öngörebilmek için iyi stratejistlere, fikir adamlarına ihtiyaç duyarsınız.
Türkiye çok zor şartlar altında insan yetiştiren, ama yetiştirdiklerini de bir o kadar kolay harcayan bir ülke. Yetiştirdiğimiz değerlere sahip çıkmak hiçbir zaman alışkanlığımız olmadı. Bizden üstün olana tahammülümüz yok denecek kadar az.
Batı dünyası kendi içinden çıkardığı strarejistlere hep güvendi. Değer verdi. Bu değerin karşılığını da fazlasıyla aldı. Arnold Toynbee, Bernard Lewis, George Kennan, Zbigniew Brzezinski vb Amerika’nın son yüzyılına damgasını vuran büyük stratejisilerdi. Haritaları değiştiren, ülkelerin rejimleriyle oynayan, gerekliğinde savaş çıkartan hep bu isimlerdi. Başkanların görünmeyen yüzleriydiler. Her şeyi iyi yaptılar demek doğru değil, ama ülkeleri için çalıştıklarına, onların yararını birinci amaç haline getirdiklerine şüphe yok,
Elinizdeki kitap ülkemizin yetiştirdiği en önemli siratejistlerden Mahir Kaynakla 1985 ile 1991 yılları arası yapılmış röportajlardan oluşuyor. Mahir Kaynak daha o yıllarda gerekirse Saddam Hüseyin’in idam edilebileceğini, İrak’la bir kaos ve istikrarsızlık çıkacağını, ABD’nin bir Kürt devleti oluşumu için bastıracağı iddialarında bulunuyor, Coğu iddiasında da haklı çıktığını göreceksiniz.
Mahir Kaynak ülkemizde vuku bulmuş siyasi cinayetlerin perde arkasını daha o yıllarda izah etmiş. Muammer Aksoy, Bahriye Üçok gibi cinayetlerde herkes İran parmağı ararken ve Türkiye’de irtica hortladı çığlıkları atarken. Mahir Kaynak bu işin büyük gizli servisler tarafından planlandığını açıklıyor.
Mahir Kaynak’m bundan tam 20 sene önce olayları nasıl öngördüğünü, ortaya koyduğu stratejileri ve neler yapılması gerektiğini okurken büyük bir şaşkınlık yaşayacaksınız.
Cem Küçük
Ocak 2008 Cağaloğlu
BÜTÜN DARBELERE KARŞIYIM
NOKTA DERGİSİ 8 ŞUBAT 1986
12 Mart’ı izleyen günlerde MİT hesabına çalışan ve sol görüşlü öğretim üyelerini ihbar eden Mahir Kaynak, Madanoğlu Davası olarak bilinen 12 Mart dönemi davasında önce sanıktı. Dava sırasında MİT tarafından kimliği deşifre edildi. Kaynak, 1960’lı yıllarda öğretim üyesi olarak görev yaptığı İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesinde solcu olarak nam almıştı. 1953 yılında Kara Harp Okulundan mezun olan Kaynak, 1956’da “ilmi yetersizlik (bilgi yetersizliği)” gerekçesiyle ordudan atılmış, 1961 yılında istanbul Üniversitesi İktisat Fakültesinden mezun olmuş ancak 1970 sonrası üniversiteden ayrılmıştı. Kaynak, 1982 yılında Konya Selçuk Üniversitesi’nde göreve başladı. 1983’ten beri de Ankara Gazi Üniversitesi’nde geçici görevli iktisat doçenti olarak ders veriyor. Mahir Kaynak’la arkadaşımız Nergiz Bozkurt aşağıdaki söyleşiyi gerçekleştirdi:
Neden MİT içinde görev aldınız? Bu faaliyeti bilerek isteyerek takip ettim ve bertaraf edilmesinden yanaydım. Bunun nedenini iyice izah edebilmek için o dönemdeki solu incelemek lazımdır. O donemdeki sol, klasik bildiğimiz dünya ölçüsündeki sol tarifine uymuyordu. Türkiye’de sağsol farklılaşması temelde ekonomik nedenlere bağlanması gerekirken, böyle bir olay yoktu. Sağ ve sol ayrımları esüs itibariyle sosyokültürel temellere dayanıyordu.
• Siz darbeciliğe karşısınız. 12 Mart’ta da bir darbe oldu. Siz darbenin hangi yönüne karşısınız?
Beni 12 Mart’ta darbe yapanlarla Özdeşleştirmenizi anlamıyorum. Ben darbe olmasın diye uğraşmış, bir tarafı engellemiş ama öbür tarafla hiç ilgim olmadığı için gelişlerine karşı herhangi bir şey yapamamış bir insanım. Bu benim onlarla beraber olduğum anlamına gelmez.
12Mart’taki darbenin önlenmesi için görev olsaydınız çalışır mıydınız? 12 Mart hareketine karşı mısınız? Kesinlikle karşıyım. Bütün darbelere karşıyım.
• 12 Eylül için görev abaydınız engellemeye çalışır mıydınız?
Kesinlikle. 12 Eylül darbesi olduktan sonra da görevimden istifa ettim.
• Emekli oldunuz?
Emekli oldum. Kendim isteyerek oldum. İstifa anlamındadır.
12 Mart öncesi sol darbeyi önlemek için görev aldığınızda ve içlerine girdiğinizde hiç yadırganmadınız mı?
Beni hiç yadırgamadılar. Çünkü ben üniversite içerisinde zaten sol gruptan telâkki ediliyordum. Solcu olmanın hiçbir ön koşulu yoktu. Radikal olmak ve mevcut iktidarın görüşlerine karşı olmak yeterliydi.
• Bunları inandığınız İçin değil, görev gereği yaptınız? Benim aşırılıkla hiçbir ilgim yok. Eğer aşırı gruplara girdiysen! bunlar görevle İlgilidir. Benim aşırılık tabiatımda yoktur.
• Size göre o dönemde aşırı olmayanlar dediğiniz kimler?
Esas itibariyle Cumhuriyet Halk Partisi paralelinde olan çevreler. Onun dışında diğer dernekleri;, cephe teşekküllerine görevli olarak gittim.
. O kesimlerde de konferanslarınızı sürdürdünüz mü? Konferanslar vardı tabii ama hepsi de günlük konularla ilgilidir.
• Romanya Komünist Partisi Gençlik Kolu toplantısında Türkiye’nin NATO’dan çekilmesi gerektiğini savunmuştunuz. Bunu görev gereği mi savunuyordunuz?
Heyet başkanı bir yazı yazdı. Yetki ondaydı. Yazıyı çok ağır buldum, biraz hafiflettim ve söyledim. Ama Romanya Komünisl Partisi Gençlik Kolu toplantısına gidip daha farklı bir konuşma yapmak mümkün değildi. Üstelik istihbaratçı olarak gitmiş bir kimsenin böyle bir konuşmaya karşı çıkmasının bir sebebi de yoktu. Kapalı bir toplantıydı. Avrupa’daki komünist gençler toplamışıydı. Kendi aramızda görüş teatisinde bulunuyorduk. Türkiye’yle kesinlikle ilgisi yoktu. Türkiye’ye de neşredilmedi, bildirilmedi.
Ne kadar süreyle sol darbecilerle birlikte oldunuz? Dört yıl… Bu süre içinde sürekli rapor verdim.
• Dört yıl süreyle birlikte olduğunuz, tanıdığınız insanların, sonunda başlarına olumsuzlukların gelmesine neden olmanızdan dolayı vicdanen etkilendiğiniz oldu mu?
Şimdi tabii, istihbaratçıIık dünyadaki en tatsız mesleklerden bir tanesi. Yalnız ben sunu söylemek istiyorum: olay siyasidir. Siyasî meseleler, siyasî olarak çözülür. Bir siyasî meselenin mahkemelerde halledileceğini hiçbir zaman düşünmedim. Esasen mahkemelerde de ifade ettim şehadetim esnasında. Ben raporların günün birinde delil olarak kullanılacağını hiç düşünmedim dedim. Çünkü her zaman şunu kabul ediyorum: siyaseten yenemediğiniz İnsanları mahkemede mağlup edemezsiniz. Bîr grubu ya da kişileri siyaseten mağlup ettiyseniz, hiç suçu yokken bile asarsınız.
• Bu durumda siyaseten mağlup olmadıklarını mı söylüyorsunuz?
Siyaseten mağlup olmadılar. Onu mahkemelerde bertaraf etmeyi düşündüler. Bunun başarısız olacağını, o zamanki en yüksek kademedeki kimselere de söyledim. Bunun yanlış bir yol olduğunu o zaman da ifade ettim. Fakat onların düşüncesi bir insan suç işlemişse, anayasayı İhlal etmeye çalışmışsa bunun bir cezası vardır. Herkes cezasını çekmelidir, düşüncesi hâkim oldu. Ben aynı kanaatte değilim. Güç mahkûm edilemez. Sonuçta o oldu. Sonuç olarak şunu söylemek istiyorum: benim istihbarat anlayışım mahkemede bitmez. Böyle bir olay da kesinlikle mahkemede bitmez. Mahkeme benim için tatsız bir sürprizdir.
• Siz ne bekliyordunuz?
Ben o grubun başarısız ve sonuç olarak dağılan bir darbe teşebbüsü olarak kalacağını düşünüyordum. Gereken önlemler alınacaktı. Böyle bir teşebbüs sonuçsuz bırakılacaktı.
. Sanıyorum siz bu görevi üstlenirken, daha sonra yapılacaklar önceden planlanmıştı?
Olabilir ama ben bilmiyorum. Son anda böyle bir teklifle karşılaştım. Şahitlik teklifiyle karşılaştım. Tepki gösterdim. Bana önce söylenen şey, o grubun içinde bulunarak itirafta bulunmaktı. Bu şehadeti ancak kimliğim ortaya çıkarılması hâlinde kabul edeceğimi söyledim. Türkiye’nin menfaatleri kişilerin menfaatlerinin ötesindedir, üstündedir. Kaldı ki bütün bu sonuçlar sadece bana atfedilemez. Türkiye’nin genel şartlarından doğmuşlar. O insanların hoş olmayan durumlara düşmesinin sebebi ben değilim. Ben devlet değilim.
. Bugüne kadar kaç kişi hakkında İstihbarat topladı
Şahıslar için bilgi toplamadmı. Hareket için bilgi topladım.
. Kaç hareket için?
Bu hareket ve bununla bağlı olan hareketlerle ilgili. Mesela Mihri Belli grubu. Onun dışında teker teker kişilerin ideolojik eğilimleri, yaptıkları, ettikleri, işledikleri suçlarla ilgili hiç istihbarat yapmadım.
. Gruplar hakkında bilgi verirken, kişiler hakkında bilgi vermeden bunu nasıl yapıyordunuz? Şüphesiz bilgi veriliyordu ama grubun içine girdikleri için.
………….