Hikaye - Öykü

Cengiz Aytmatov – Kızıl Elma, Oğulla Buluşma, Beyaz Yağmur, Asker Çocuğu, Deve Gözü

İSABİEKOV geç saatlere kadar yatıp uyuyamamış, hâlâ düşünüyordu. Nasıl hitap edecek, nasıl bir sözle başlayacaktı bu mektuba? Neler yazabilirdi? Zor, çok zor, hatta imkânsız geliyordu mektup yazmak. Söylenecek birikmiş o kadar şey vardı ki! Hem sonra, onun gecikmiş itiraflarını anlayacak mıydı? Birlikte yaşadıkları ve şimdi geride kalan yıllar çok zor geçmişti.

Birbirlerine karşı bunca haksız davranışlardan, sonu gelmeyen suçlamalardan, kavgalardan, barışmalardan ve ayrılıkla sonuçlanan bu durumdan sonra, onu makul (hayır, bu makul sözü yerine oturmadı) onu sadece insanca anlayabilecek, bağışlayabilecek miydi?

Evliliklerinin ilk yılında olduğu gibi davranabilecek miydi? Sade, açık yürekli ve iyi niyetle? Ya böyle karşılamazsa? Ya onu anlamazsa? Daha da kötüsü yine kadınlık gururundan, kötü talihinden söz ederek yine saldırıya başlarsa? Hali nice olurdu o zaman?

İsabiekov onun sızlanmalarının, yakınmalarının, bir kadınlık gururundan, kadının öz-saygısından ileri geldiğini anlıyor ve bunu kendi kendine de söylüyordu. Karısı her zaman kadın arkadaşlarına imrenirdi: – Gördün mü, diyordu, adam gözünü karısından ayırmıyor, herkesin içinde eğilip karısının ayakkabı bağlarını bağlamaktan çekinmiyor.

Böyle bir davranıştan korkmuyor… O da karısına: – Böyle bir gösterişten hoşlanmam ben, pohpohlamayı da bilmem, diyor, kestirip atıyordu. – Gösterişle ne ilgisi var bunun? Bir nezaket kuralı, bir duyarlıktır bu, nasıl anlatacağımı bilemiyorum. Yoksa sen, aşkından, beni sevmekten mi utanıyorsun? Yoo, ben böyle yaşayamam.

Ben, sevdiğim erkeğin beni sevdiğini açıkça göstermesinden korkmamasını isterim. Başka türlü davranışı aşağılayıcı buluyorum. Sen bunu hiç düşünmüyorsun! – Ben hiç de öyle sanmıyorum, zaten bunu düşünecek vaktim de yok.

Hem sonra, sen de bunca iş arasında, yakında tezini vereceğin bir zamanda, böyle saçmalıklarla nasıl ilgilenebiliyorsun anlamıyorum: Kim kimin ayakkabısını ya da korsasını bağlamış! – Seninle tartışmanın yararı yok, hiçbir şey anlamıyorsun! Ama işte şimdi anlıyordu: Onun ne demek istediğini anlıyor, bunu itiraf etmek istemese de, içinden ona biraz hak veriyordu.

Yazar

BENZER İÇERİKLER

Hugo Claus – Utanç

Editor

merak etmeyin, iyiyim – hindistan ve nepal’den mektuplar

Editor

Stefan Zweig – Satranç (Can Yayınları)

Editor

Yorum bırak

* Bu formu kullanarak yorumlarınızın bu web sitesi tarafından saklanmasını ve yayınlanmasını kabul etmiş olursunuz.

İnternet sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz ve internet sitemize yapacağınız ziyaretleri kişiselleştirebilmek için çerezlerden faydalanıyoruz. İstediğiniz zaman çerez ayarlarınızı değiştirebilirsiniz. Kabul et Daha fazla oku

Gizlilik ve Çerez Politikası