Zamanımız İslam dünyasının sorunlarında, tarihin derinliklerinden gelen bir zihniyetin izleri vardır. Emeviler, daha 7. asırda saltanata giden yolları din istismarı taşlarıyla örmüşlerdir. Dini köprü yapıp üzerinden geçerek amacına ulaşanlar bu anlayışının mirasçılarıdırlar. Elinizdeki kitapta Mervan’ın hilelerinin, Muaviye’nin taktiklerinin ve Yezit’in acımasızlığının sırf saltanat için olduğu görülecektir. Emevi halifeleri kendilerini Allah, Kuran ve Peygamber adına hareket edenler olarak tanıtırken, muhaliflerini de Allah, Kuran ve Peygamber karşıtı göstermişlerdir. Hz. Muhammed’in sevgili torunu Hz. Hüseyin bile Yezit tarafından Kerbela’da Allah adına (!) hunharca şehit edilmiştir.
Bu kitapta dönemin önemli şahsiyetleri üzerinden Emeviler’in tarihini okurken, aslında İslam’ın ve Müslüman toplumların bugününün ve kaderinin nasıl çizildiğini göreceksiniz. İktidar yolunda ve iktidara geldiklerinde dini araçsallaştırarak onu kendileri için bir meşruiyet zemini ve baskı aracı olarak kullananların tarihi köklerini bu kitapta bulacaksınız.
Şayet, ‘şeytanın dahi aklına gelmez’ diyebileceğiniz entrikalarla karşılaşıyorsanız ve bunların 1400 yıl önceki Emevi versiyonunu biliyorsanız, asla şaşkınlık içinde olmazsınız. Günümüzde yaşananlarla ilgili sanki ‘kimi siyasetçiler Muaviye ile sabah akşam görüşüyorlar mı?’ diye düşünebilirsiniz. Emevilerin uygulamalarıyla günümüz politikalarının bu kadar örtüşmesine ‘tarih tekerrür ediyor’ diyebilirsiniz.
Emeviler dönemini bilmeden, özelde ülkemizi genelde İslam dünyasını anlamak mümkün değildir.
***
ÖNSÖZ
Dünyada şu anda 2 milyara yakın müslüman yaşamaktadır. Zamanımız İslam dünyasının sorunlarında, tarihin derinliklerinden gelen bir zihniyetin izleri vardır. Emeviler, daha 7. asırda saltanata giden yolları din istismarı taşlarıyla örmüşlerdir. Dini köprü yapıp üzerinden geçerek amacına ulaşanlar bu anlayışının mirasçılarıdırlar.
Elinizdeki kitapta; Mervan’ın hilelerinin, Muaviye’nin taktiklerinin ve Yezit’in acımasızlığının sırf saltanat için olduğu görülecektir.
Emevi halifeleri kendilerini Allah, Kuran ve Peygamber adına hareket edenler olarak tanıtırken, muhaliflerini de Allah, Kuran ve Peygamber karşıtı göstermişlerdir. Hz. Muhammed’in sevgili torunu Hz. Hüseyin bile Yezit tarafından Kerbela’da Allah adına (!) hunharca şehit edilmiştir.
O gün, Müslümanlar eğer haksızlık karşısında yekvücut olsalar ve Hakka ayna olmak için melun Yezit’e biati değil, baş vermeyi tercih eden Hz. Hüseyin’in yanında olmayı seçselerdi; İslam dünyası bugün kardeşlik, eşitlik, adalet, hakça paylaşım ve demokrasi konularında dünyanın yıldızı olurdu. Ne acıdır ki o günlerin baskı, şiddet ve istismarı günümüze uyarlanmış olarak devam etmektedir.
Şayet, ‘şeytanın dahi aklına gelmez’ diyebileceğiniz entrikalarla karşılaşıyorsanız ve bunların 1400 yıl öncesi Emevi versiyonunu biliyorsanız, asla şaşkınlık içinde olmazsınız. Günümüzde yaşananlarla ilgili sanki ‘kimi siyasetçiler Muaviye ile sabah akşam görüşüyorlar mı?’ diye düşünebilirsiniz. Emeviler’in uygulamalarıyla günümüz politikalarının bu kadar örtüşmesine ‘tarih tekerrür ediyor’ diyebilirsiniz.
Asırlardır, dini tekelinde gören Emevi zihniyeti kendisini İslam’ın tek hamisi, dinsizliğin ve diğer din mensuplarının da amansız düşmanı olarak göstermişlerdir. Ancak bu anlayışta olanların ne dinsizlerle ne Yahudilerle ne de Hıristiyanlarla “gerçekte” bir sorunu olmamıştır. Onların tek derdi kendi toplumlarındaki muhalif olanları dinsizlikle, imansızlıkla, Yahudi ve Hıristiyanlıkla suçlayarak iktidara gelmek ve iktidara geldiklerinde de aynı yöntemle iktidarlarını uzatmaktır.
Allah yüce dinimiz İslam’ı, birileri istediği gibi kullansın da iktidar olsun diye göndermemiştir. Bilakis, İslam tüm insanlığa ulaşması ve yeryüzündeki herkesin aydınlanması için gelmiştir. Ancak Emevi din anlayışı ile İslam, dünyanın ancak dörtte birinde adeta mahkum olmuştur. Dini siyasallaştırmakla yetinmeyenlerin Müslümanlar arasındaki ötekileştirmeyi körüklemeleriyle alevlenen kin, intikam, nefret ve şiddet geri kalmışlığa yol açmıştır.
Emeviler dönemini bilmeden özelde ülkemizi genelde İslam dünyasını anlamak mümkün değildir.
İşte bu nedenle kısmen de olsa sorunların kaynağını tanımaya katkı vermek istedim.
Saygılarımla,
İhsan ÖZKES
Şubat 2013
*
EMEVİLER
Emeviler, 661 yılından 750’ye kadar hüküm süren ilk İslam hanedanıdır. Emeviler’in kurucusu Muaviye, Ebu Süfyan’ın oğludur. Muaviye, Ümeyyeoğulları kabilesindendir. Ümeyyeoğulları’na nispetle “Emeviler” denilmiştir. Ümeyyeoğulları, adını Abduşşems’in oğlu Ümeyye’den almıştır. Abduşşems’in 12 çocuğu vardı. İki oğlu (Abdüümeyye ve Nevfel) Şam’da yerleşti. Diğerleri Mekke’de kaldı.
Abdüşşems’in babası Abdümenaf’tır. Abdüşşems ile Haşim ikiz kardeş idi. Abdümenaf’ın ölümünden sonra Mekke’nin idaresi oğlu Abdüşşems’e, hac işleri de diğer oğlu Haşim’e verildi.
İslamiyet’ten önce Mekke’nin idaresi ve komutanlığı1 görevini Abdüşşems’ten sonra oğlu Ümeyye yürütmüştür. Ümeyye, Kureyş liderliği konusunda amcası Haşim ile rekabete girdi. Hangisinin daha şerefli ve üstün olduğu konusunda ihtilaf çıktı. Amr b. Hamık2 (Hamık’ın oğlu Amr)’ın dedesi Kahinül Huzai’ye müracaat ettiler. Karar Haşim lehine çıktı ve Ümeyye 50 deve boğazlayıp halka yedirmek ile 10 yıl süreyle Şam’a sürülmekle cezalandırıldı. Ümeyye sürgün olarak 10 yıl müddetle Şam’a gitti.3 Haşimiler ile Ümeyyeoğulları (Emeviler) arasındaki rekabetin bu olayla başladığı belirtilir.4 Yine Abdulmuttalib Uzeyne adında tüccar bir yahudiye eman vermişti. Harb b. Ümeyye ticari rekabetten dolayı bu yahudiyi öldürdü. Araplar’ın geleneğinde eman verilen kişiyi öldürmek eman veren kişiyi öldürmek gibidir. Bu husus Hz. Ömer’in dedesi Nufeyl b. Abduluzza’nın hakemliğine götürüldü. Harb de öldürdüğü yahudinin yakınlarına 100 deve diyet vermek durumunda kaldı.5
Mekke’nin komutanlığını Ümeyye’den sonra oğlu Harb, sonra Harb’in oğlu Ebu Süfyan yürütmüştür. Nitekim Ficar Savaşı’nda Kureyş’in komutanı Harb idi. Bedir Savaşı’nda kervanda bulunduğu için kıyade görevini Utbe b. Rebia üstlenmiştir. Bedir Savaşı esnasında müşriklerin komutanlığını ise Ebu Cehil yapmıştır.
Mekke’ye gelen hacıların su ve yiyecek işleri (siyade) ise Haşim’den sonra oğlu Abdülmuttalib yürütmüştür. Abdülmuttalib zemzem kuyusunu da yeniden açmıştır. Abdülmuttalib, Hz. Peygamber’in dedesidir.
Haşimoğulları’na “Haşimiler”, Ümeyyeoğulları’na da “Emeviler” denilmiştir. Haşimiler’le Emeviler arasında sürekli bir rekabet vardı. Emeviler ticaret, yönetim ve konularında öne geçmişlerdi. Haşimiler ise hac işlerinden dolayı kutsal konularda saygınlık kazanmışlardı.
Hz. Muhammed’in peygamberliğine Haşimiler genel olarak sıcak bakmışlardı. İlk müslümanlar da çoğunlukla Haşimiler’den oluşmuştu. Hz. Muhammed, peygamberliğini ilan etmesiyle birlikte Mekke’de Emeviler’in büyük bir muhalefetiyle karşılaştı. Atalarının dinine bağlı kalma düşüncesi, menfaat ve nüfuzun elden gitmesi endişesi gibi sebepler, Emevi önderlerinin Hz. Peygamber’e karşı çıkmalarına yol açtı. Onların İslam’a muhalefet etmelerinin en önemli sebebi geçmişe dayanan kabile mücadeleleri idi. Haşimoğulları’ndan bir peygamber çıkmasıyla bu ailenin kendilerine üstünlük sağlayacağını düşünen Emeviler tüm güçleriyle İslam dininin yayılmasını engellemeye çalışmışlardır. Hz. Muhammed’e karşı olan Emeviler onun getirdiği dine karşı olmaktan ziyade Peygamberliğin Haşimiler’den olan Hz. Muhammed’e gelmesine karşı idiler. Nitekim Ebu Cehil “ ‘Haşimiler bizden kendisine vahiy gelen bir peygamber var’ diyorlar. Biz şimdi kendi kabilemizden bir peygamberi nereden bulup çıkaracağız, bizden de bir peygamber gelmedikçe Haşimiler’in Peygamberine inanmayız” diyordu. Ebu Cehil Hz. Muhammed’i bir peygamber olarak değil de, düşmanlık besledikleri ve rekabet ettikleri Haşimiler’e mensup bir birey olarak değerlendiriyordu.6
Emeviler’in genel politikası Hz. Muhammed’in İslam’a davetini engelleme üzerine kururulmuştu. Emeviler ilk müslümanlara işkenceler yapmışlardır. Habeşistan’a hicret edenleri geri getirme girişiminde bulunmuşlardır.
Hz. Muhammed ve müslümanlara karşı Bedir Savaşı’nda Abdüşşemsoğulları’ndan Utbe b. Rebia komuta etmiştir. Uhud ve Hendek Savaşı’nda da müşrikleri Ebu Süfyan komuta etmiştir. İdari konularda Haşimiler’den daha tecrübeli olan Emeviler saltanatlarının yıkılmaması için İslamiyet’e karşı direnmişlerdir. Ancak Emeviler’in çoğunluğu Mekke’nin fethi sırasında müslüman olmak zorunda kalmıştı.
SAKİFLİLER
Mekkeli tüccar Kureyşliler, ziraatci Taiflilerin mahsullerinin hem tüketicisi hem de pazarlayıcısı idiler. Sakifliler Taif’te bulunan Lôt putuna büyük önem vererek onu Mekke ve Medine’de bulunan putlara eşdeğer buluyorlardı. Mekkeli Ümeyyeoğulları ile Taifli Sakifliler kız alışverişlerinde bulunarak sağlam akrabalıklar oluşturdular.
Hz. Peygamber Medine’ye hicretten önce Taif’e gitmişti. Taif’te Sakifliler yardım etmedikleri gibi Hz. Peygamber’i çocuklara taşlatarak ona eziyetlerde bulundular.
Sakifliler Kureyşlilerin siyasi müttefikleri ve destekçileri idiler. Mekke’nin fethedilip Ümeyyeoğulları’nın müslüman olmasıyla siyasi, ekonomik, sosyal ve kültürel bakımdan zarar gördüler. Hicaz’da mahsullerinin ellerinde kalması gibi bir durumla karşılaştılar. Sakiflilerin İslam’a teslim olmaktan başka çareleri yoktu. Büyük bir ordu ile müslümanların karşısına çıktılar, fakat mağlup oldular. Hz. Peygamber’den barış istediler ve müslüman oldular.
Ficar Savaşları’nda kurdukları münasebetler sayesinde Kureyş ve Sakif kabileleri arasındaki ittifak Emeviler’in iktidarıyla yeniden canlanmıştır. Emeviler’in iktidarında Sakif kabilesinden seçtikleri yöneticiler önemli rol oynamışlardır.
Emeviler 90 yıllık iktidarları boyunca daha çok Sakiflilerin destekleri sayesinde ayakta durabilmişlerdir. Onların karşılıklı dayanışma içinde olmalarının temelleri daha Cahiliye Döneminde sağlam bir şekilde atılmıştır. Onlar Cahiliye Döneminde paylaştıkları birtakım değerleri ve çeşitli alanlarda geliştirdikleri ilişkilerini İslami dönemde de yaşatmaya azami derecede önem vermişlerdir.
Sakifliler, Ümeyyeoğulları’nın gelecekte yönetimi ele geçireceklerini görmüşlerdi. İslam öncesinde olduğu gibi ilişkilerini geliştirmeye çalışıyorlardı.
Basra ve Kufe7 Sakifleri ile Muğire b. Şube Hz. Ali’ye biat etmediler. Sakif’ten Muhtar es-Sakafi’nin ailesi başta olmak üzere çok azı Emevi karşıtlığını muhafaza etmiştir.
Hz. Osman döneminde Kufe, Taif, Bahreyn, Umman ve Isbahan’ın valileri Sakif kabilesindendi. Hz. Ömer zamanında tayin edilmişlerdi.
Raşid halifelerin ilkinden Hz. Ali döneminin sonlarına kadar onların ilişkileri aleni bir şekilde olmasa dahi yine de devam etmiştir. Ancak Emeviler dönemine girmeye hazırlık safhasında Sakifliler müttefikleri Ümeyyeoğulları adına faaliyetlerde bulunuyorlardı. Muğire b. Şube aktif bir şekilde Hz. Hasan’ın Muaviye b. Ebi Süfyan lehine hilafetten çekilmesi için yapılan görüşmelere katıldı.
Yine Muğire b. Şube’nin;
1. Kufe’de Emevi iktidarı ile muhalefeti oluşturan kabileler arasındaki çatışmaları yumuşatması,
2. Yezid b. Muaviye’nin veliaht tayin edilmesi için Muaviye’ye teklifte bulunup Irak’ta kamuoyu oluşturması,
3. Ziyad gibi güçlü bir Sakifliyi Muaviye’ye kazandırması, Emevi iktidarı lehine yaptığı icraatlardandır.
Hz. Muhammed döneminden uzaklaştıkça Ümeyyeoğulları ile Sakifliler arasındaki İslam öncesi ilişkiler daha da güçlenmiştir.
Emeviler, Sakiflileri geçmişte ticaret ve siyasette kendilerine ortaklar yaptıkları gibi devlet idaresinde de kendilerine yardımcı yaptılar. Sakifli Muğire b. Şube, Ziyad b. Ebih, Ziyad’ın oğlu Ubeydullah, Haccac b. Yusuf ve Yusuf b. Ömer gibi valiler olağanüstü yetkilerle görev yaptılar. Halkı genelde zor kullanarak, baskıyla Emevi iktidarına boyun eğdirdiler. 90 yıllık Emevi iktidarında Irak, Sakifli valilerin yönetiminde geçmiştir. Sadece Haccac b. Yusuf’un Irak valiliği yirmi yıl sürmüştür. Zalim Haccac, valiliği döneminde yüz yirmi bin kişi öldürmüştür. Onun son olarak öldürdüğü de Said b. Cübeyr’dir. Haccac, siyasi tutukluların cezalandırılması için Vasıt şehrinde bir hapishane yaptırmıştı. Bu hapishanenin etrafı yüksek dağlarla çevrili idi. Hapishanenin üstü açıktı. Kışın soğuktan yazın sıcaktan burada yatanların çoğu ölüyordu. İnsanlar Haccac’ın zulmünden Mekke’ye, Medine’ye kaçıyorlardı. Bu defa Hıristiyan bir annenin çocuğu olan Mekke Valisi Halid b. Abdullah el Kasri; Kufe, Basra ve civarından Mekke’ye gelenleri barındıranları veya onlara evini kiraya verenleri cezalandırıyordu. Kufe bölgesinden gelip Hicaz’da yakalananları Hacca gönderiyordu. Hatta bir Iraklıyı barındıran Medineli de şehirden sürülerek çıkarılmıştı.8
Sakif kabilesi Sakifli valilerin icraatlarının başarısı için seferber olmuştur. Sakifliler bu çabalarına karşılık devlette önemli görevler, mahalli idarelerde imtiyazlar elde etmişlerdir. Emeviler yakınlarına ve yandaşlarına ikta arazileri verdiler.9
Ziyad zor kullanarak Emeviler adına otoriteyi sağladı. Ziyad’ın oğlu Ubeydullah ise; Emevi iktidarı çökmek üzere iken, Emevi ailesinin bile kendilerinden ümit kestiği bir sırada devreye girerek, sadece hanedanlıkta aile değişikliğiyle iktidarı kurtardı. Daha sonra da muhalif iktidar İbn Zübeyr’e, kardeşi Musab’ı öldürerek büyük darbe vurması, Ziyad ve ailesinin Emeviler adına yaptıkları en büyük faaliyettir.
Ubeydullah b. Ziyad’ın öldürülmesinden sonra yine zalim bir Sakifli olan Haccac b. Yusuf es Sakafi ortaya çıktı. Abdulmelik b. Mervan döneminde Emeviler’in ülkenin her tarafında otoritesini pekiştirdi. Yaklaşık dokuz yıl İslam coğrafyasının dörtte üçlük bir kesiminde hakimiyetini ilan edip hükümet eden Abdullah b. Zübeyr, h. 73 yılında Mekke’de Haccac tarafından öldürüldü. Böylece Emeviler’in İslam coğrafyasının tamamında egemenlikleri sağlandı.
Yezid b. Muaviye’nin h. 64 yılında ölmesiyle yerine oğlu Muaviye b. Yezit geçti. Fakat bu zat ülkenin içinde bulunduğu şartlar dahilinde görev yapamayacağını anladığı için devlet başkanlığından vazgeçti. Muaviye b. Ebi Süfyan’ın neslinden devleti yönetecek bir kimse kalmamıştı. Muaviye tarafından kurulan hanedanlık çökmüştü. Her tarafta insanlar Abdullah b. Zübeyr’e biat ediyorlardı.10 Emevi ailesi mensupları dahi Abdullah b. Zübeyr’e biati düşünüyordu.
Sakifliler, Emeviler’e destek ve cesaret vererek onların ülkeyi yeniden kontrol altına almalarına ve hanedanlığın devam etmesine yardımcı oldular.
Mervan b. el Hakem, Peygamber tarafından müslümanların sırrını ifşa etmesi ve Rasulullah’ın evini gözetlemesi gibi sebepler yüzünden Taif’e sürgün edilmiş olan Hakem b. Ebi’l As’ın oğluydu. Hakem ve ailesi sürgüne koyulduğu günden itibaren Hz. Osman dönemine ve Hz. Osman’ın Medine’ye dönmelerine izin vermesine kadar Taif’te yaşadılar. Mervan da uzunca bir dönem Taif’te yaşamıştır. Orada mal, mülk ve akrabalıklar edinmişlerdir. Mervan’ın annesi Sakiflilerden biri ile evlenmiş ve bu evlilikten Abdurrahman b. Ümmül-Hakem es-Sakafi doğmuştu. Abdurrahman, Muaviye’nin Cezire valisi olup, Mervan’ın ana bir kardeşidir. Abdurrahman b. Ummül-Hakem es-Sakafi, kısa bir süre sonra tahta geçen Abdülmelik b. Mervan adına Şam’ı ele geçiren komutandır.
Sakif kabilesi, Muaviye ile birlikte Emevi iktidarının hazırlık aşamasının yükünü üstlenmiştir. Yezid’in veliaht ilan edilip, babasından sonra iktidara gelmesini sağlamıştır. Ümeyyeoğulları’nın elinden iktidarın çıkacağı bir anda Ubeydullah b. Ziyad’ın Emeviler’i toplayarak halifelik için Mervan üzerinde anlaşmalarını sağlamıştır.
Mervan, iktidarı ele aldıktan sonra, önce Şam’da otoriteyi sağladı, daha sonra da Mısır’a gitti. Yanında yine Sakif’ten Yusuf b. el-Hakem ve oğlu Haccac vardı. Mısır’a vardıklarında onların irtibat kurdukları kimseler Fustat’ta iskan edilmiş Sakiflilerin önderi Habib b. Evs es-Sakafi idi. H. 65 yılında Mervan b. el-Hakem, kontrolü dışındaki bölgeleri itaati altına almak için iki ordu gönderdi. Birinci ordu Irak ve Cezire’ye gidiyor ve başında Sakifli Ubeydullah b. Ziyad bulunuyordu. İkinci ordu ise İbn Zübeyr’in egemenliğindeki Medine’ye gidiyordu. Bu ordunun birim komutanlarından biri de Yusuf b. el-Hakem’di. Hicaz’a giden bu ordu, İbn Zübeyr’in ordusuna yenilerek perişan oldu, ordu kılıçtan geçirildi, sadece ve sadece Yusuf b. el-Hakem ve oğlu Haccac kaçarak canlarını kurtarabilmişlerdi. Ubeydullah’ın Irak’taki operasyonları sırasında Mervan öldü. Tahta geçen Abdulmelik, Ubeydullah’a mektup yazarak görevine devamını istedi. Ubeydullah önce Karkisiya’da Hz. Ali taraftarları ile karşılaştı ve onları kılıçtan geçirdi. Ubeydullah daha sonra kendisi gibi Sakifli olan Muhtar es Sakafi’nin Mevali’den, Hz. Ali taraftarlarından ve Emevi düşmanı kimselerden teşkil edilmiş ordusuyla karşılaştı. Ubeydullah’ın kendisine yardımcı ve destek olacaklarını umduğu Kufeli Sakifliler, aksine Muhtar’a destek oldular. Üstelik Muhtar’ın önemli komutanları Sakif kabilesinden İshak b. Mesud es Sakafi ve Zaide b. Kudame es-Sakafi gibi kimselerdi. Bunun nedeni Muhtar’ın Kufeli Sakiflileri hoş tutması, onlarla iyi diyalog kurması ve durumlarını iyileştirmeye çalışmasıdır. Ubeydullah’ın ordusu Muhtar’ın ordusuna yenildi ve kendisi de bu savaşta öldü.
Sakif kabilesi bir bütün olarak Kufe, Taif ve Şam’da iktidarın paylaşımı konusunda İbn Zübeyr’in karşısında Abdülmelik’i tuttu. Basra’daki Sakiflilerin Ümeyyeoğulları’na destek olmaları, İbn Zübeyr’in kardeşi olan Vali Musab’ı fena halde kızdırmış ve Sakiflilerin cezalandırılmasına ve Basra’daki evlerinin tahrip edilmesine sebep olmuştur. Musab özellikle Basra’da Ubeydullah b. Ebi Bekir’e ve Osman b. Ebil As’a iyi davranmamış bu da onların Abdülmelik’e yanaşmasına neden olmuştur. İbn Zübeyr de cuma günleri mescitte Sakif için “Semud’un artıkları” diye karalamalarda bulunmuştur.
Deyrülcaslik’te Abdulmelik b. Mervan ile Musab b. Zübeyr’in karşılaştığı savaşta her iki orduda da Sakifliler vardı. Mesela Musab’ın ordusunda Muhtar es-Sakafi’nin ordusundan geriye kalan kimselerden Zaide b. Kudame es Sakafi ile Urve b. Muğire b. Şube ve yakınları vardı. Fakat Sakifliler bu savaşta Musab’a yardımcı olmadılar. Musab b. Zübeyr kendi ordusunda bulunan Sakifli Zaide b. Kudame es Sakafi tarafından öldürülmüştür. Olayın perde arkasında Musab tarafından öldürülen Muhtar es Sakafi’nin intikamı yatmaktadır.
Muhtar’ın eski taraftarları olan bu Sakifliler, Abdulmelik’e yaptıkları iyilikler karşılığında Haccac’ın Irak valiliği zamanında
————
1 İslam öncesinde Mekke’de ordu komutanlığına kıyade denilmiştir.
2 b. (İbni)= oğlu, örnek, İbni Ziyad= Ziyad’ın oğlu.
3 Suriye’de 10 yıl kalan Ümeyye burada Yahudi asıllı bir kadınla yaşamıştır.
Bu kadından doğan Amr isimli çocuğu Mekke’ye getirmiştir. Amr, Ukbe b. Ebi Muayt’ın babasıdır (İbni Sad, Tabakat, l, 76; Taberi, Tarih, II, 253; İbnül Esir, Kamil, II, 10).
4 Yrd. Doç. Dr. Adem Apak, Asabiyet ve Erken Dönem İslam Siyasi Tarihindeki Etkileri, İstanbul 2004, s. 59 – 62.
5 İbni Sad, Tabakat, l, 87; Belazuri, Ensab, l, 82.
6 Yrd. Doç. Dr. Adem Apak, Asabiyet ve Erken Dönem İslam Siyasi Tarihindeki Etkileri, İstanbul 2004, s. 63.
7 Kufe: Bölgede İslam ordusunun konaklayabileceği tek yeleşim yeri olan Enbar bataklıktı. Bol sivrisinekli olmasından ötürü askerler rahatsız oluyordu. Sad b. Ebi Vakkas durumu Hz. Ömer’e bildirdi. Hz. Ömer Kufe şehrinin kurulma emrini verdi. Sad b. Ebi Vakkas’ın kurduğu (h. 17) bu şehre ilk yerleşenler Yemenlilerdi.
8 Yrd. Doç. Dr. Mevlüt Koyuncu, Velid b. Abdülmelik ve Dönemi (705-715) Sakarya, 2004, s. 189-191.
9 İkta: Devlet yönetiminin tasarrufundaki gayrimenkullerin, mülkiyet, işletme faydalanma hakkının kişilere tahsis edilmesidir. Emeviler döneminde iktaların arttığı görülmektedir. Saltanat yönetiminin anlayışına uygun olarak Ümeyye ailesinin fertlerine ve onların çevresine verilmiştir. Emeviler döneminde savafi araziler de ikta edilmiştir. Fedek Arazisi’nin Muaviye tarafından Mervan b. Hakem’e verilmesi bunun tipik bir örneğidir. Abdülmelik b. Mervan dönemine gelindiğinde savafi araziler tamamen bitmişti. İkta isteyen çevrelerinin baskısıyla Emeviler metruk arazileri ve Bizanslılardan kalan köylerin iktasına gitmiştir. Suriye’de öşür arazileri ve büyük çiftlikler önceleri 100 cerib olarak ikta edilmiş sonralar bu miktar 1000 ceribe çıkan iktaları bulmuştur. Emeviler’in Irak valileri halifelere ait ikta yetkilerini kullanmışlar, bu yolla kendileri ve çevreleri büyük servetler edinmişlerdir. Akdeniz sahil şeridine, Bizans topraklarına ve Orta Asya’ya göçen Arap ailelerine de iktalar verilmiştir.
10 Biat (Beyat): İslam devletinde idare edenle idare edilenler arasında yapılan bağlılık akdi, seçim veya bağlılık karakteri taşıyan sosyo-politik akit. Biat etmek: Yöneticilik vermek, yöneticiliğini benimsemek anlamındadır.