Kitap, yaklaşık yirmi yıldan beri kağıda döktüğüm düşüncelerimi kendi biçiminde içeren yazılardan oluşuyor. Burada dile gelen bakışın duygu, düşünce evine tüm bu sözcük bileşimlerinden oluşan bir keçiyolunu izleyerek geldim. Siz de gelin, kalın, gidin sağlıcakla…
Bu deyişlere, zaman içerisinde yayımlanırken ”El’li Söz”, “Flu(x)us – Bir Denizin Kıyısından Bir Avuç Çakıl Taşı” gibi adlar taktım. Şimdi hepsine birden “Düşündüşlem Deyişler” diyorum. Her eğri büğrü sözün bir Molla Kasım’ı elbette bulunur. Yunus’u dinlemedim. Kitabın oluşumunda, basımında ve yayımında katkısı ve emeği bulunanlara gönülden teşekkür ederim.
Sağlıklı, verimli, mutlu yaşamak… Bunlardan ilk ikisi bizim elimizdedir. Sonuncusu ise kendiliğinden ortaya çıkabilen bir durumdur. Sağlık kendimizi bilebilmemizin en önemli koşuludur. Kendimizi bilmek ise varoluşumuzun seçeneği bulunmayan, başka türlüsü olamayan tek tarzıdır. Şu halde sağlık koşulları varoluşumuzun ön koşullarıdır.
Birey ve toplum bakımından yapılacak işler, güdülecek politika, biraz düşünüldüğünde açıkça ortaya çıkacaktır: Bütün siyasal kurumlar bireyin beden ve ruh sağlığına yönelmelidir. Her şey insanın “sağ”lığı için tekrar tekrar gözden geçirilmelidir.
Verimli olmak, barıştırıcı ve kazandırıcı olmaktır. Getirdiğimiz barış, sağladığımız kazançlar hakikat değerine göre böyle nitelenmiş olmalıdır. Böylelikle sağlığın, barışın, bütün kazanımların gerçeğine doğru her olumlu adımımız bizim verimliliğimizdir. Yaşamak “ver”imliliktir. Gerçek yaşamak, gerçekle yaşamaktır.
Gerçek ise bizim özbilincimizdir. Bu özbilincin kabı sağlık ve verimliliktir. Mutluluk, sağlıklı ve verimli bir benliğin iklimidir. 2. İçerde/dışarıda… Bütün felsefe bunun felsefesidir. 3. İnsan nedir? İnsanım diyen her şey insandır, desem…
İnsana dair olan her şey insanındır. İnsan olan ve insanın olan bir dünya… Bilsek de bilmesek de, istesek de istemesek de bu böyle. Biz şimdiye kadar “ben insanım, sen de benimsin” demekten başka hiçbir şey söylemedik. 4. Kalsın diye yapma hiçbir şeyi! Kalıcılığı istemek kendimizi diri diri mumyalamaya girişmektir. Yaptıkların isterlerse kalırlar. 5. İnsan kuralcı bir varlıktır. Kurallarla yaşar. Koyar, uyar, çiğner ama kuralsız yapamaz.
Toplum yaşamının çok önemli bir kısmını bireyleri kurallara uymaya zorlamak oluşturur. Şu halde bir şeye çok dikkat etmemiz gerekir: Kuralların olabildiğince insan ve yaşam dostu olabilecek biçimde ve içerikte konulmalarına, öyle olmayanların ise geçersiz kalmalarına gayret etmelidir. 6. İyi niyetli değilsiniz. Çevrenizde bir haksızlığın olup olmadığını, nedenlerini ve nasıl önleyebileceğinizi bilmek istemiyorsunuz.
Kendinizi ve diğer insanları aşağılıyorsunuz, aşağılatıyorsunuz. 7. Felsefe de şiir gibidir. Seni büsbütün ister. Bütün gününü, bütün yaşamını, geceni, gündüzünü ister. Düşünmekle ulaştığın ayrıntılardan (çünkü hakikat ayrıntının bilgisidir) bütünün duygusu sarmaya başlar. Bu duyguyla ayrıntılarına yeniden dönersin.
Duygu genelin, düşünce ayrıntının bilincidir. Şairle filozof aynı yolda birbirlerinin geldikleri yere giderler. Yaşamak duygusu ayrıntıların bilgisiyle yoğunlaşır. Ayrıntılara ise ana kucağı gibi bizi saran bir yaşamak heyecanı ile dalarız.
Duygu ayrıntıdan kaynar. Heyecansız hangi gerçeği görebiliriz? 8. Daha önce olmayanı ortaya koymak; yaratmak, yaratılmışların bilincine erişmek; birbirini sevmek, sevişmek; acılarımızı azaltmak, paylaşmak, hiç büyüklenmeden sessizce bağışlamak; ekmeğimizi, havamızı, suyumuzu çoğaltmak, temiz tutmak, onurluca bölüşmek…
Bütün bunlar için kâh hevesle, kâh törel bilinçle çabalamak yeryüzünün tek avuntusu, tek gerçeği, mutluluğumuz. 9. Her insan biraz çocuktur. Çünkü çocuklar da, insandır. 10. Eşyalar hikayelerdir. Bizim hikayelerimiz… Kâh hor görürüz, kâh tapınırız ama, onlar bizimdir, bizim canımızdır. 11. Öfke, kızgınlık soyutluyor, yalnızlaştırıyor. Paylaşamadığı-mız şey bize yük oluyor, ağır geliyor. Kızgınlık paylaşılamıyor, başka bencil duygular gibi.