Kişisel Gelişim

Şu Hortumlu Dünyada Fil Yalnız Bir Hayvandır

su hortumlu dunyada fil yalniz bir hayvandir 5ee74753ef09c

Daha önce iş yaşamı üzerine çarpıcı görüşleriyle tanıdığımız Ahmet Şerif İzgören bu kitapta daha genel bir yaklaşımla, hayatın her dalında başarı ve mutluluğa giden yola ışık tutuyor. Bazen kahkahalarla gülecek, bazen hüzünlenecek, çokça düşünecek ve bu kitaptan çok keyif alacaksınız. Hayatınızı tekrar gözden geçirmek için 3 saat ayırın ve bu kitabı okuyun.

Lütfen bu kitabın üzerine bir uyarı yazın, Evde okunmalıdır diye. Kitap yüzünden metroda ineceğim durağı kaçırdım.
Duygu Durak

ÖNSÖZ

Bu kitabı niye yazdım?

Krashen diye bir Amerikalı dilbilimci, seminerinde İngiltere’de Güzin Abla benzen bir köşe yazarına giden mektubu anlatmıştı. Mektup şöyleydi: “Sevgili Kathy,

Biriyle ilişkim var. fakat onunla evlenip evlenmemek konusunda kararsızım. Beni çok kıskanıyor Birkaç kere şiddet de uyguladı. Kavgacı Ayrıca bana hiç güveni yok. Bir gün beni eve bıraktıktan iki saat sonra telefon açtı. amacı benim evde olup olmadığımı anlamaktı. Bir sabah onu kapımın önünde uyurken buldum. Ayrıca çok asabi; bu da kararsızlığımı arttırıyor. En ufak bir şeyden parlayabiliyor. Aslında düşünüyorum da beni sevdiğini gösteren hiçbir şey yapmıyor, niye onunla birlikteyim ki? Evet, doğruyu söylemek gerekirse, yanlış kişiyle birlikteyim. Evet. kararımı verdim. Neyse Kathy umarım sen iyisindir!” Yazmak sadece bildiklerinizi aktarmanızı sağlamaz ayrıca kafanızda uçuşan fikirleri somuta indirirsiniz ve kendiniz de çokça öğrenirsiniz. Ben bu kitabı yazarken çok şey Öğrendim, kendimle ilgili ve daha doğru yapmam gerekenlerle ilgili. Hayata daha fazla dokunmamı sağladı bu kitap

İlk defa bir kitabı niçin başladığımı bilmeden, ne hakkında yazdığımı bilmeden, fikirler kafamda uçuşarak yazdım. Çok ilginç bir şey oldu. kitabı bir arkadaşıma öğle arası bir bölümünü okuması için verdim, akşamüstü beni aradı: “Şerif bir bölüm diye başladım, şu anda kitabı bitirdim.

öğleden sonraki görüşmelerimi iptal ettim, bu büyülü bir kitap, adını ‘Büyülü Kitap’ koy.” dedi. Çok sevindim.

Peki kitabın adı niye “Şu Hortumlu Dünyada Fil Yalnız Bir Hayvandır”? 1987 yılı Nejat. Oğuz ve Bülü okuldan kıkırdayarak geldiler. Bir çeviri imtihanı… Olay onların okulu Dil Tarih’te mi yoksa, Açık Öğretim imtihanlarında mı olmuş, orasını hatırlamıyorum. Cümle şu: “Elephant is the only animal in the world wilh a trunk”, yani “Fil dünyada hortumu olan tek hayvandır.” Öğrencilerden biri bunu “Şu ‘hortumlu’ dünyada fil yalnız bir hayvandır.” diye çevirmiş, yıllarca aklıma geldikçe pıh pıh güldüm.

Sonra bir gün fark ellim ki hepimiz aslında ‘Şu hortumlu dünyada” birer yalnız canlıyız, “Eh* dedim, “Kitabın adı bu olsun.” Durum bu. Nasıl okuyucularsanız, her şeyi de anlatmak zorunda kalıyorum, neyse.

Ben edebiyattan biraz anlıyorum çok da okuyorum, dili de iyi kullandığım söylenebilir, oysa kitapta edebî hiçbir şey görmeyeceksiniz. Nasıl konuşuyorsam öyle yazdım. Kitabı kalabalığa da yazmadım, sadece sanki yanımda en sevdiğim küçük kuzenlerimden birisi ya da biraz büyümüş kızım varmış da; hayalın bana öğrettiklerini, dümdüz bir denizin kıyısında, bir zeytin ağacının sevgi dolu gölgesinde yan yana ona anlatıyormuş gibi yazdım. Siz de okurken bizim yanımızda oturuyormuş gibi yapın, pek de konuşmayın, sadece dinleyin… Kitap bitince ise lütfen konuşun, web sitemden elektronik posta gönderebilirsiniz.

Bu kitapta diğerlerinde yapmadığım bir şey yaptım; kendimle ve hayatımla ilgili örnekler de anlattım ve yaşadıklarımdan bahsettim. Diğer kitaplarımda bunu yapmaktan özellikle kaçındım, bu sefer öyle bir şansım olmadı, çünkü hayatla ilgili düşündüklerinizi anlatırken, kendinizi dışarıda tutarsanız, keçiboynuzu yedirirsiniz insanlara, bal dolu bir sepet bayır inciri’ yerine. O yüzden diğer kitaplarımın aksine bu kitabın fazla içindeyim.

Bu kitabı niye yazdım?

Birinci nedeni, ailemin geleceğini sağlamak. İkinci nedeni ise, etrafımda amaçsız, sevgisiz, yollara bira şişeleri atan insanların çoğaldığını gördüm.

Televizyon ekranlarında,  boyalı gazete sütunlarında kandırıldığımızı gördüm.

Bu kitabı niye yazdım?

Birinci nedeni; Ailemin geleceğini sağlamak.

ikinci nedeni ise;

Etrafımda amaçsız, sevgisiz, yollara bira şişeleri atan in­sanların çoğaldığını gördüm.

Etrafımda amaçsız, sevgisiz, yollara bira şişeleri atan in­sanların çoğaldığını gördüm.
Televizyon ekranlarında, boyalı gazete sütunlarında kandırıldığımızı gördüm.
Bu kitabı niye yazdım?

Okullarda hayatla ilgili gerçek hiçbir şey öğretilmediğini gördüm. Öğretmenlerin ve öğrencilerin ideallerini kay­bettiğini, insanların sadece para için yürüyüş yaptıklarını gördüm.
Arabaların içinde sıkışan yaralı insanları, televizyondan elimizde yapay Amerikan markalı mısır cipsleri, doğal­lıkla seyredebilmeye başladığımızı gördüm.

Etrafımdaki gençlerin bomboş bilgilerle ve ülkelerine herhangi bir sevgi taşımadan büyüdüklerini gördüm.
Ülkenin adının ticari indirim kampanyalarına alet edildi­ğini, markaların “Türkiye için seve seve’’ % 20 indirim yaptıklarını gördüm.

Köprülerden atlayanları kameraların zevkle çektiğini gördüm. Binanın üstüne çıkmış bir adama aşağıdan “Atla atla” diye tezahürat yapan acımasızlığı gördüm.

Hukuksuzluğun, rüşvetin tavana vurduğu bir ülkede, birikimini tokatlayan boyalı, mini etekli, silikonlu göğüsleri ekranı kaplayan kadınları küçük kızımın hayretle seyret­tiğini gördüm.
Bu ülkede 400,000 kahvehane, 15,000 meyhane ve 131 kütüphane olduğunu gördüm.
Kişi başına yıllık kitap harcamamızın 3 dolar, batıda 500 dolar olduğunu gördüm.
En üzücüsü Yunanistan’da beş yaşına kadar 1000 ço­cuktan 6’sının öldüğünü, Türkiye’de ise 61 çocuğun öl­düğünü gördüm.

Öyleyse gördüklerimi yazayım dedim.
Kitabın binlerce satmasını, en çok satanlara girmesini beklemiyorum. Tek beklediğim okuyan sizi derinden etkilemesi, hayatınızla ilgili önemli değişiklikler yarat­ması.

“Herkes kendi evinin önünü süpürse sokaklar tertemiz olur” diye bir laf var ya, sakın inanmayın, silin kafanız­dan. Eğer bu ülkede kendi evinizin önünü süpürürseniz görevinizi yapmıyorsunuz demektir. Çıkın ve bütün so­kağı süpürün, çünkü herkes evinde sokağını ve ülkesini televizyondan izliyor ve çöpünü sokağa atıyor. işin acı tarafı televizyondan gösterdikleri sokak sizin gör­14 Ahmet Şerif İZGÖREN
düğünüz kirli sokaklar değil. inin ve sokağı süpürün.
Kafanızı kaldırıp size çöp ve laf atanlara bakmadan. Hayallerinize sıkı sıkı sarılın.

Ahmet Şerif İzgören

14 Mayıs 2002

Mağusa – Kıbrıs

1. KAPI
KİM OLDUĞUNUZ ÜZERİNE
Ben kimim? Niçin buradayım? Yapmak istediğim şey bu mu?
Çoğu zaman bu üç soruyu sormadan koca bir hayatı yaşar gi­deriz. Önünüze bir hedef koyarlar, koşturur dururuz, çoğu za­man niye olduğunu bilmeden.
John Lennon (bir İngiliz saz ustası) “Hayat biz başka şeyler planlamakla meşgulken olagelen şeylerdir” diyor.
Bir gün bakarsınız uzun sandığınız koca bir hayat geçip gidi­vermiş.
1979 Haziranında Kuleli Askeri Lisesinin hazırlık binasını iç24 Ahmet Şerif İZGÖREN
bahçesinde 1.46 boyumla (Bana uzun bir pardösü vermişlerdi, ben bahçede yürürken “Aaaa bak ileriden bir pardösü geliyor” diye şaşırıyorlardı) Selahattin, Şükrü, Tuğrul Ali oturup “Abi 2000 yılı imkanı yok gelmez! Üff, ta o zaman yüzbaşı olaca­ğız, imkanı yok!” diye konuşuyorduk. Selahattin okuldan ay­rıldı Amerika’da, Şükrü Ankara Halinde kabzımal oldu, Ali kan kanserinden öldü.
Bu kitabı 2002 yılının Şubatında yazmaya başladım. Şimdi ömrümün sonu o kadar da uzak gelmiyor.
Kendinize hiç sordunuz mu “Ben kimim?” sorusunu? ve ye­teneklerinizi, hobilerinizi ve başarılı olduğunuz alanları. Bun­ları sormadığınız sürece üretken bir hayatı, dolayısıyla da mutlu bir hayatı hak etmezsiniz. Kim Olduğunuz Üzerine 25
Irk beklediğim okuyan sizi derinden etkilemesi, hayatınızla İlgili önemli değişiklikler yaratması.
“Alice Harikalar Diyarında” kitabı, bildiğimizin aksine bir çocuk kitabı değildir, bir matematik profesörü, aynı zamanda da bir rahip olan yazar bu kitabı dönemin İngiltere’sini eleş­tirmek için Lewis Carroll takma adıyla yazar. Kitabın başla­rında Alice aşağıya düşer ve bir tavşanla karşılaşır. Önünde iki yol vardır; tavşana sorar “Hangi yoldan gideyim?”. Tavşan bugüne değin duyduğum en iyi cevaplardan birini verir: “Nereye gideceğini, bilmiyorsan hangi yoldan gittiğinin hiçbir önemi yok”.

Tavşanın diğer yanında bir tavşan da ben olsaydım (evet, bu tür fantezilerim var!), derdim ki; “Aslında nereye gideceğini bilmenden daha önemlisi, kim ol­duğunu bilmen. Kim olduğunu bilirsen, gideceğin yer değiş­tiğinde ortalıkta dımdızlak kalmazsın ve nereye gideceğini çok daha iyi belirlersin”.
Müslüman bir tavşanın bir rahibin yazdığı kitapta yer alma imkanı olmadığı için bu sahne gerçekleşmedi.
Yavru deve annesine sormuş: – Anne bizim niye hörgücümüz var? – Çöl sıcağında susuzluğa dayanabilelim diye. – Anne bizim toynaklarımız niye bu kadar geniş? – Çölde ayaklarımız kuma batmasın diye. – Anne bizim boynumuz niye bu kadar uzun? – Çölde uzaktan gelebilecek tehlikeleri görebilelim diye. – Peki anne, Allah aşkına bizim Atatürk Orman Çiftliğinde ne işimiz var?

“Hayatın bana öğrettiklerini, dümdüz bir denizin kıyısın­da bir zeytin ağacının sevgi dolu gölgesinde yan yana ona anlatıyormuş gibi yazdım. Siz de okurken bizim yanımızda oturuyormuş gibi yapın”

Bu ülke Atatürk Orman Çiftliğinde yaşayan develerle dolu.
Yetenekleriyle alakası olmayan işlerde çalışan sürüyle mut­suz insan. İyi ki 1991 yılının o soğuk Şubat sabahı, Balıkesir saat kulesinin altında, kendime “Ben kimim, neden burada­yım ve yapmak istediğim şey bu mu?” diye sormuşum.
Pardesüm üzerime tam olarak oturuyor olmasına rağmen….

Yazar

BENZER İÇERİKLER

ZİRVEYE TIRMANMA YOLLARI

Editor

Tarihe Geçen Hazırcevaplar

Editor

Zor Olsa da Hayat Devam Ediyor

Editor
Yükleniyor....

İnternet sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz ve internet sitemize yapacağınız ziyaretleri kişiselleştirebilmek için çerezlerden faydalanıyoruz. İstediğiniz zaman çerez ayarlarınızı değiştirebilirsiniz. Kabul et Daha fazla oku

Gizlilik ve Çerez Politikası