Siyaset

Yüzyılın Yolsuzluk Oyunu

 

“Soruşturma süresince defalarca siyasi etki yapılmaya, bilhassa Akp hükümeti tarafından, devam etmekte olan tutukluluğa mani olunmaya çalışılmıştır.”
(Deniz Feneri e.v iddianamesinden)

“Hiyerarşinin üst kademeleri, talimatı verenler ve asıl suçu
işleyenler Türkiye’de.”
(Alman hakim Dr. Johann Müler)

“Türk polisine yazı yazdım ve işbirliği yapmalarını istedim.
Bana, ‘Bu konuda uluslararası polisiye işbirliğini gerektirecek
bir durum yoktur,’ diye cevap verdiler.”
(Frankfurt Kriminal Polis Şefi Alexander Böhm)

“Bana ne Deniz Feneri’nden!”
(Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin)

“Tayyip Erdoğan ve Adalet Bakanı davayı sordu.”
(Almanya’nın Ankara Büyükelçiliği kriptosu)

“Türkiye’dekiler beni ne zaman çıkaracak!”
(Deniz Feneri e.V hükümlüsü Mehmet Gürhan)

Yüzyılın bağış skandalında neden başka bir siyasi partinin değil de Akp’nin adı yer alıyordu? Cumhuriyet’te, yıllardır Deniz Feneri’ni, Yimpaş’ı, Kombassan’ı yazan Aykut Küçükkaya, işte bu sorunun yanıtını arıyor. AKP’li isimler ile Deniz Feneri arasındaki ilişkiyi tüm çıplaklığıyla gözler önüne seriyor. Sahi, artık her şey ortadayken, hala ne bekleniyor? Bu ülkede tüyü bitmemiş yetimin hakkını savunacak bağımsız savcılar nefes alıp veriyor değil mi?

İÇİNDEKİLER
Önsöz  iz Süren Gazeteci (Hikmet Çetinkaya) .
Sunuş.
1950’den 1980’e Hafıza Yolculuğu
Refah Partisi’nden Kanal 7’ye, Kombassan’dan Yimpaş’a .
Recep Tayyip Erdoğan Sahneye Çıkıyor
İslami Holdingler Yetmiyor, Deniz Fenerleri Doğuyor
Bitirim Üçlü Bir Araya Geliyor
Berlin Düğmeye Basıyor.
Uluslararası İnanç Hortumculuğu .
Üzüm Salkımı Örgütlenmesi
Fener Kardeşliği .
Fenerin Söndürdüğü Ampul
Sonsöz

ÖNSÖZ
îz Süren Gazeteci…
Bir hafta bekledim Başbakan Tayyip Bey’i…
Hani Aydın Doğan’la ilgili önemli açıklama yapacaktı ya… Merakla bekledim… Tayyip Bey, bir hafta önce söylediklerini yineledi ve sadece, “Benim kalemşorlarım yok,” dedi…
Dinci medya ve AKP yalakası kalemler ne güne duruyordu?
CHP yolsuzluk savlarının üzerine gittikçe Tayyip Bey kızıyor, öfkeleniyordu.
Bu kez oklar Hürriyet’i değil Milliyet’i yönelikti.
Sedat Ergin’in değindiği gibi başlıkları bile neredeyse kendisi atmak istiyordu.
işte bu sırada aklıma geldi… Mehmet Akif Beki, bu işi yapabilirdi.
Başbakanlık sözcüsü Beki, Yeni Dünya iletişim AŞ’nin Ankara temsilcisi olduğunu unutmuş, bana “şerefsiz” diye sataşmıştı…
18 aydır Deniz Feneri e.V. olayını benimle birlikte izleyen Aykut Küçükkaya, dün Cumhuriyet’te belgeyi yayımladı…
Almanya’da “Deniz Feneri e.V.” davasında tutuklu olarak yargılanan Mehmet Gürhan, Mehmet Akif Beki ve Türkiye’deki Deniz Feneri Genel Başkanı Engin Yılmaz’ın adlan Yeni Dünya Derişim AŞ’de geçiyordu…
Bu ne anlama gelir?
Yeni Dünya iletişim AŞ “Kanal 7” olursa Türkiye’deki “Deniz Feneri”, Almanya’daki “Deniz Feneri e.V.” ve Kanal 7 INT ilişkisi kendiliğinden ortaya çıkıyordu.
Bakalım Beki, bugün nasıl bir açıklama yapacak, bekliyorum…
Belgeler çıktıkça AKP yalakaları yerlerinden zıplıyorlar, küfrediyorlar, saldırıyorlar!
Türkiye Deniz Feneri Başkanı Engin Yılmaz ne diyor:
“Kanal 7’yle ilişkim profesyoneldir. Kanal 7, Deniz Feneri programına sosyal kurum anlayışı içinde ev sahipliği yapmaktadır…”
işe bakın siz… Hem Yeni Dünya iletişim AŞ’de personel müdürü, hem Deniz Feneri başkanı.
Mehmet Akif Beki de aynı telden çalıyor:
“Yeni Dünya iletişim AŞ demek Kanal 7 demektir. Ben şirketin üyesi değil, profesyonel çalışanıyım… Bunu başka şeymiş gibi yazan da, yazdıran da, söyleyen de, söyleten de şerefsizdir!…”
Belgeler ve ilişkiler zinciri ortada.
Kıvırın bakalım kıvırdığınız kadar…
18 aydır bu olayın izini Cumhuriyet olarak sürüyoruz Aykut Küçükkaya’yla birlikte…
Vurgun 50 milyon avro olarak görünüyor şimdilik…
Peki, din kardeşlerimizden toplanan altınlar, bilezikler, kurban paraları…
Eee, RTUK Başkanı Zahid Akman ne yapacak şimdi? Tayyip Bey neler söyleyecek?..
Aykut Küçükkaya’nın yeni kitabı Yüzyılın Yolsuzluk Oyunu bir vurgunun öyküsünü anlatıyor.
15 yıldır Cumhuriyet’in Haber Merkezi’nde gazetecilik yapan Küçükkaya, Yüzyılın Yolsuzluk Oyunundu Almanya’da patlak veren Deniz Feneri e.V. ve Kanal 7INT olayına ışık tutuyor…
Saf Müslüman Türkleri dolandıranların maskesini indiren bu kitap mutlaka okunmalı…

Hikmet Çetinkaya
Ocak 2009

SUNUŞ
Evet…
Hikmet Çetinkaya’nın 17 Eylül 2008’de “Politika Günlüğü” köşesinde yazdığı gibi, yaklaşık iki yıldır Deniz Feneri skandalını izliyor, yaptığım haber ve yorumlarla tüm ayrıntıları Cumhuriyet okurları ile paylaşıyorum…
Herkesin 2008’in Eylül ayında tüm hararetiyle tartıştığı fotoğraf, hani o Deniz Feneri davasından tutuklu Mehmet Gürhan’la Başbakanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’nın Almanya’da Kanal 7 binasında yan yana çektirdikleri o ünlü fotoğraf…
îşte o fotoğrafı gazetemizin birinci sayfasından verdiğimiz tarih:
“27 Nisan 2007…”
Tüm tartışmalardan, Almanya’daki Deniz Feneri e.V. davasının Türkiye’de fırtınalar kopardığı 2008 Eylülü’nden neredeyse bir buçuk yıl önce…
Aslına bakarsanız, “Fenerci” Mehmet Gürhan’ın ismine çok daha önceleri elime geçen Yimpaş belgeleri arasında rastlamıştım…
Bu belgeyi de 2007 yılının başında Cumhuriyet Kitapları’ndan çıkan şef adlı kitabımda yayımlamıştım…
Belgedeki tarih 2000 yılını gösteriyordu…
Belge önemliydi!..
Çünkü bu belge, basının 2008’de vardığı ilişkiler zincirine benim çok önceden ulaşmamı sağlayacaktı.
Şöyle bir hafızamı yokluyorum…
Sorular birbiri ardına geliyor, tabii yanıtları da…
Deniz Feneri davasında 5 yıl 10 ay hapis cezası alan Mehmet Gürhan, 2000 yılında hangi derneğin başkanıydı?
Deniz Feneri e.V’nin…
Aynı tarihte Mehmet Gürhan hangi kanalın temsilcisiydi?
Avrupa’daki Kanal 7’nin…
Kanal 7’nin Almanya’daki yayınlarını Kanal 7 INT logosuyla gerçekleştiren şirketin ilk ismi, Media 7 GmbH’ydi. 20 Kasım 1995’te kurulan bu şirket, 25 Şubat 2000 tarihinde sermaye artırımına giderek toplam sermayesini 10 milyon marka çıkardı. Peki bu sermayenin 9 milyon 950 bin marklık kısmını kim verdi?
Yimpaş’ın Almanya’daki en önemli şirketi Yimpaş Venvaltungs GmbH…
Sermayenin 25 bin markı kime aitti?
Sesinizi duyar gibiyim: Mehmet Gürhan’a tabii ki…
Mehmet Gürhan Kanal 7’deki görevini kime devretti?
Yimpaş’ın Almanya’daki şirketinin bir numaralı ismi Faik Gürler’e…
Faik Gürler kimdi?
Yimpaş’ın patronu Dursun Uyar’ın bacanağıydı…
Kanal 7 kurulurken 10 milyon markı Mehmet Gürhan’a kim vermişti?
Faik Gürler’in kardeşi Hüseyin Gürler…
O tarihte Hüseyin Gürler başka nerede yöneticiydi?
Yine sesinizi duyar gibiyim… Evet evet… Almanya’daki Deniz Feneri’nde…
Yimpaşçı Uyar Almanya tarafından uluslararası tutuklama emriyle Interpol kanalıyla tüm dünyada aranırken Yimpaş davasından Almanya’da kim hapis yatıyordu?
Şöyle bir hafızamı yokluyorum…
Sorular birbiri ardına geliyor, tabii yanıtları da…
Deniz Feneri davasında 5 yıl 10 ay hapis cezası alan Mehmet Gürhan, 2000 yılında hangi derneğin başkanıydı?
Deniz Feneri e.V’nin…
Aynı tarihte Mehmet Gürhan hangi kanalın temsilcisiydi?
Avrupa’daki Kanal 7’nin…
Kanal 7’nin Almanya’daki yayınlarını Kanal 7 INT logosuyla gerçekleştiren şirketin ilk ismi, Media 7 GmbH’ydi. 20 Kasım 1995’te kurulan bu şirket, 25 Şubat 2000 tarihinde sermaye artırımına giderek toplam sermayesini 10 milyon marka çıkardı. Peki bu sermayenin 9 milyon 950 bin marklık kısmını kim verdi?
Yimpaş’ın Almanya’daki en önemli şirketi Yimpaş Venvaltungs GmbH…
Sermayenin 25 bin markı kime aitti?
Sesinizi duyar gibiyim: Mehmet Gürhan’a tabii ki…
Mehmet Gürhan Kanal 7’deki görevini kime devretti?
Yimpaş’ın Almanya’daki şirketinin bir numaralı ismi Faik Gürler’e…
Faik Gürler kimdi?
Yimpaş’ın patronu Dursun Uyar’ın bacanağıydı…
Kanal 7 kurulurken 10 milyon markı Mehmet Gürhan’a kim vermişti?
Faik Gürler’in kardeşi Hüseyin Gürler…
O tarihte Hüseyin Gürler başka nerede yöneticiydi?
Yine sesinizi duyar gibiyim… Evet evet… Almanya’daki Deniz Feneri’nde…
Yimpaşçı Uyar Almanya tarafından uluslararası tutuklama emriyle Interpol kanalıyla tüm dünyada aranırken Yimpaş davasından Almanya’da kim hapis yatıyordu?
Şimdilerde Mehmet Gürhan’ın hapis yattığı Frankfurt’ta Faik Gürler hapis cezasını çekiyordu…
Durun…
Sorularım bitmedi, vereceğim yanıtlar da…
Faik Gürler, Yimpaş’ın bir başka dolandırıcılık davasında yargılanırken yanmda kim vardı?
Mehmet Gürhan’ın Yimpaş’ta yönetici olan kayınpederi Şükrü Kurum…
Şükrü Kurum’un oğlu Recep Kurum nerede görev yapıyordu?
Bildiniz!.. Deniz Feneri e.V’de…
Türkiye’yi yakından ilgilendiren operasyonda düğmeye 25 Nisan 2007 tarihinde basıldı. Kanal 7’nin Almanya’daki kuruluşu Euro 7 ile aynı binada bulunan Deniz Feneri e.V’nin Frankfurt’taki bürosuna baskın düzenleyen 340 Alman polisi iki ismi gözaltına aldı. Gözaltına alman isimler Euro 7’nin Avrupa Genel Müdürü Mehmet Gürhan ile hem Euro 7’nin hem Deniz Feneri e.V’nin muhasebecisi Firdevsi Ermiş’ti. Daha sonra da, başkanlığı Gürhan’dan devralmış olan Mehmet Taşkan (20 Ağustos 2007’de) gözaltına alındı. Yüzyılın bağış skandalı davasında tutuklanan üç kişinin yargılanması 17 Eylül 2008’de sona erdi. Ve Deniz Feneri yolsuzluğunun Almanya ayağındaki sanıklar mahkûm oldu. Sıra artık Türkiye’deydi. O sıra bir türlü gelmedi!..
Şimdi, bir ülke düşünün…
İlk önce yeşil sermaye Yimpaş’ı mahkûm ediyor…
Yöneticilerini hapse tıkıyor, en önemli ismi için uluslararası tutuklama karan çıkartıyor…
Sonra aynı yeşil sermayenin kurduğu dinci kanalın ruhsatını iptal ediyor…
Ruhsatını iptal ettiği Kanal 7’yle aynı binada aynı yöneticilerle Müslümanların dini duygularını sömürerek yardım toplayan Deniz Feneri e.V. yöneticilerine hapis cezası yağdırıyor…
Bu ülke Almanya’dır…
Peki diğer ülkede, yani Türkiye’de neler oluyor, neler yaşanıyor?
Yimpaş’ın kuruluşunda yer alan, bu İslami holdingde yöneticilik yapan isimler 3 Kasım 2002 seçimlerinin ardından AKP iktidarıyla birlikte bakan, milletvekili, belediye başkanı oluyor.
Türkiye’deki Deniz Feneri hükümetin desteğini arkasına alarak kamu yararına çalışan dernek statüsü kazanıyor. Valiliklerden izin almadan para topluyor, vergiden muaf tutuluyor…
Deniz Feneri’nin doğduğu Kanal 7’nin yöneticileri ise başbakanın sözcüsü, bürokratı oluyor; RTÜK başkanı olup karşımıza çıkıyor…
îşte elinizde tuttuğunuz kitapta sizlere bu süreci tüm detaylarıyla anlatacağım…
Kitabı okurken yer yer “doğru olamaz” diyeceksiniz, bazı satırlara inanmakta güçlük çekeceksiniz…
Kimbilir… Bazı saf Müslümanlar belki de içlerinden, “Keşke bu yazılanlar doğru olmasa,” diye geçirecek…
Ancak ne var ki Yüzyılın Yolsuzluk Oyunu’nun son satırına geldiğinizde yazılan her sözcüğün doğru olduğunu anlayacaksınız!..

Aykut Küçükkaya
15 Aralık 2008, Çengelköy

1950’DEN 1980’E HAFIZA YOLCULUĞU…
Laik Cumhuriyetin kurucusu Mustafa Kemal ve arkadaşlarının ilan ettiği “Cumhuriyet” rejimiyle birlikte yaşanan büyük devrimden olumsuz yönde etkilenen bir kesim vardı…
“İslami cemaatler…”
Mustafa Kemal’in, “Efendiler ve ey millet, biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler ve meczuplar memleketi olamaz. En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır,” sözünden hoşnut olmayan “tarikatlar” ve “tarikat mensupları” vardı.
Çünkü o tarikatlar ve İslami cemaatler Osmanlı dönemindeki sosyal, siyasal ve ekonomik ayrıcalıklarını tümüyle yitirmişlerdi…
Bu cemaatlerin yeniden derlenip toparlanmaları ve kamunun olanaklarından nemalanmaları çok partili siyasal yaşamla, tabiri caizse “demokrasiyle” geldi…
DP iktidarı cemaatlere göz kırpınca onlar da o cesarette saklandıkları yeraltından yavaş yavaş çıkmaya başladı. Ve 1950’lerden itibaren siyasal yaşama müdahil oldular.
Bu kesim Adnan Menderes döneminde kamu bankaları ve kooperatiflerin kredileri ile kelimenin tam anlamıyla palazlandı…..

Yazar

BENZER İÇERİKLER

Hatırla!Geçmişin Geleceğindir

Editor

Immanuel Wallerstein – Avrupa Evrenselciligi, Iktidarin Retorig

Editor

Elli Kelime – Yardımcı Ailesinin Yassıada Öyküsü

Editor

Yorum bırak

* Bu formu kullanarak yorumlarınızın bu web sitesi tarafından saklanmasını ve yayınlanmasını kabul etmiş olursunuz.

İnternet sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz ve internet sitemize yapacağınız ziyaretleri kişiselleştirebilmek için çerezlerden faydalanıyoruz. İstediğiniz zaman çerez ayarlarınızı değiştirebilirsiniz. Kabul et Daha fazla oku

Gizlilik ve Çerez Politikası