Dini

Zaman Yolcusu Hızır

zaman yolcusu hizir 5ed43aaee8285HIZIR KİMDİR, NELER YAPAR, HALA YAŞIYOR MU?

? Bir peygambere bile yol gösterecek kadar olağanüstü güçlerle donatılmış olan bu şahsiyet kimdir?
? Hızır bir kişinin mi, yoksa bir topluluğun mu adıdır?
? Gelecekten gelen bir zaman yolcusu mudur?
? Tarihin her döneminde izlerine rastladığımız HIZIR, nasıl bu kadar uzun yaşayabilir?
? Hızır’ın balık ve su sembolleriyle ilişkisi nedir?
? Fatih Sultan Mehmet’in, Ayasofya’nın kubbesine altından bir top astırıp, “Burası Hızır makamı” demesi ne anlama gelmektedir?
? Bazı İslâm kaynaklarının Hızır’ın Cengiz Han’ın ordularıyla birlikte savaştığını söylemeleri ne anlama gelmektedir?
? Hızır ve Zülkarneyn aynı kişi mi?
? Yuşa tepesini bulması için Yahya Efendi’ye Hızır mı yol göstermişti?
? Aziz Mahmut Hüdai’yi bataklıktan kurtarmış mıydı?
? Hızır günümüzde hâlâ yaşıyor mu?

***

Çöpün  Bol Olsun
“Bir zamanlar YEMEN-İ EKBER ayakkabıları yapmış
bitirmiş ve ısmarlayanlara satıp paralarını almış.
Bir kucak dolusu parayı, Önlüğünün içinde
başlamış saymaya…”

Hızır; dünyanın bütün kültürlerinde, bütün zamanların en ilginç hikâyelerinin birinci kahramanıdır. Sanırım herkes Hızır ile ilgili bir hikâye duymuştur. Bazen aksakallı bir ihtiyar kılığında, bazen de genç bir delikanlı olarak görüldüğü söylenir.
İnsanlara en çok darda kaldıkları zamanlarda gelip yardım ettiği anlatılır. Tabii ki bu yardım hak edenler içindir. Hızır’dan yardım alabilmek için tamamen tertemiz bir kalbe sahip olup, gerçekten sıkıntıya girmiş olmak gerekir. Biraz olsun kalbinin yönelişini kontrol edemeyen ve benliğini öne çıkartan ise Hızır’ın yardımını alamadığı gibi, tam tersi İRONİK bir durulmada karşı karşıya kalabilir.
İstedim ki bir Hızır hikâyesi de ben anlatayım. Pek çok kişinin bilmediğini sandığım bir Hızır hikâyesi, yıllardır ayakkabı imalatı yapılan atölyelerde anlatılır durur:
Ayakkabı mesleğinin piri olarak bilinen YEMEN-İ EKBER, her ayakkabıcı gibi işinin ehli biraz da “kurnaz” denilebilecek bir ustaymış. Bu yüzden ayakkabıcılar biraz gözü açık olur derler. EKBER, her halde “büyük usta” anlamına gelen bir lakap olmalı.
YEMEN-İ’ de her halde Yemenli demektir. Sanırım Yemen’in Osmanlı’dan çok Önceki bir döneminde, muhtemelen Hz. Süleyman’ın SEBE ülkesine HÜTHÜT’ü istihbarat için gönderdiği eski zamanlarda yaşamış olmalı bu pir.
İşte böyle bir zamanda Yemen-i Ekber ayakkabıları yapmış bitirmiş ve ısmarlayanlara satıp parasını almış. Bir kucak dolusu parayı önlüğünün içinde başlamış saymaya. Bir taraftan da paralarla yapacağı işleri düşünüyormuş. Dış kapıdan birisinin içeriye girdiğini haber veren çıngırağın sesini duyunca daldığı hülyalardan bir anda sıyrılıp bakmış, karşısında aksakallı bir ihtiyar duruyor. İhtiyar selam verip sormuş Ekber’e: “İşlerin iyi her halde evladın, paraları mı sayıyorsun?” Yemen-i Ekber ihtiyarın selamını almış almasına ama zannetmiş ki gelen fakir birisi ve kendisinden para isteyecek, ihtiyarın sözünü bitirmesini beklemeden hemen atılmış sözün üzerine:
“Yok, vallahi çöp bunlar, çöpleri ayırıyorum amca, içinde işe yarayan bir şey bulurum gayesiyle.” demiş.
ihtiyar tam diyecekmiş ki: “Paran bol olsun”, birden aldığı cevap üzerine deyivermiş ki: “Çöpün bol olsun evladım, hadi sana kolay gelsin.”
Yemen-i Ekber’in, bu cevabı Hızır A. S.’den aldığı günden bu güne ayakkabı imalatı yapılan yerlerde en kıt şeyin PARA, en bol şeyin ise ÇÖP olduğu söylenir. Ve bu hikâye işlerin krizlerle daha da zorlaştığı, paranın daha da kıtlaştığı günlerde bol bol anlatılıp pir Yemen-i Ekber’e biraz sitem edilir. “O gün ‘para sayıyorum’ deyip ihtiyara bir sadaka vermiş olsaydı, bugün bizim de bol paramız, az çöpümüz olurdu” denilir.
Gerçekten de ayakkabı imalatı çok fazla fire döküntüsü verir ve kalan malzemeler diğer mesleklerin aksine hiçbir işe yaramayıp atılır.
Bu hikâyenin gerçekte yaşanıp yaşanmadığını bilmiyorum, ama şurası gerçek ki HIZIR gönlünde biraz eğrilik bulunana onun hak ettiği duayı ediveriyor. Sonra ayıkla pirincin taşını.
Bugünlerde hızla gündeme gelen KUANTUM konusu ve insan psikolojisiyle olan İlgisi hatırlanacak olursa, aslında dışarıdan gelmesini beklediğimiz her yardım ve desteğin kapısını açan anahtar sanıyorum GÖNÜL denilen gizli hazinenin içinde saklı.
İstediğimizi sandığımız şey aslında yine bizim kilitlediğimiz bir yerde saklı olabilir. Hızır’ın duası aslında bizim saklı isteklerimizin bir yansıması gibi görünüyor. Bu yüzden bizim HIZIR olarak bildiğimiz olağanüstü güç ve yeteneklerle donatılmış ALLAH KUL’unun diğer kültürlerde pek bilinen diğer bir adının da ŞAKACI, ALDATICI olması, sanırım bu ikili durumun bir gereği olarak Hızır’a verilmiş bir isim.
Zamanın başlangıcında ve sonunda görülebilen, ayrıca başlangıç ve sonun arasındaki bütün zaman kesitlerinde göründüğü söylenen bu esrarengiz kişiye Kuran’da da değinilmiş.
Kuran’ın kendi deyimi ile ACAYİP işlerin anlatıldığı KEHF suresinin büyük bir bölümü, beklide tamamı HIZIR ve onun zamanı kullanışını anlatıyor. Hızır’ın zaman içinde gezinerek yaptığı olağanüstü işlerin anlatıldığı bölümlerde, bütün bu işlerin ACAYİP şeyler olduğu ve insanoğlunun havsalasının sınırlarını zorlayan, bütün incelikleriyle hakikati anlatan işler olduğu vurgulanmış.
Kuran, bu tarz bilgiye özel bir isim vermiş: HUBUR, bizde şimdi HUBUR denizine dalmaya cesaret edeceğiz. HIZIR’ı anlayabilmemiz ancak böyle engin ve anlaşılmaz bir okyanusa girmekle mümkün olabilecek.
Sizleri beraber yüzmeye davet ediyorum. Suyun kaldırma gücünü iyi kullanabilirsek okyanusu geçebiliriz. Ama okyanus bu ne olacağı bilinmez. Umarım bu derinlerden de derin sularda, sınırsız güzelliklerden hiç değilse birazını hep bitlikte görebiliriz. Bulmaya çalıştığımız henüz çözülmemiş gizemleri bulup çözebiliriz. Biliyorsunuz dünyamızdaki denizlerin alanı neredeyse karalatın üç katı büyüklükte ve denizlerde karalardakinden daha karmaşık sistemlerle donatılmış esrarengiz canlılar dolu. Binlerce metre derinlerde, milyonlarca ton basınç altında, sıfınn altındaki sıcaklıklarda hiçbir ışık olmayan zifiri karanlık bir ortamda, magmadan gelen lavların ısı ve ışığıyla gıdasını alıp beslenen, vücudu elektrik üreten, ışığı kendisinden olup NEON lambası gibi rengârenk ışık saçan, olağanüstü sanatsal formdaki ACAYİP canlıları belgesellerde görmüşsünüzdür.
Okyanuslar bilinmeyenlerle dolu. Kuran’ın HUBUR olarak bildirdiği esrarengiz inceliklerin de bunlardan farksız olduğunu görmeyi umuyorum Çünkü ZAMAN olarak bildiğimiz ve hepimizin okyanuslardaki balıklar gibi içinde bulunup da farkında bile olmadığımız DEVASA bir evrenler okyanusunu anlatıyor HUBUR kelimesi.
HUBUR, HIZIR ile birlikte. Yani HIZIR bize bu devasa ÂLEMLER okyanusunda yol gösterip rehberlik edecek.
Şimdi birkaç nefes alın, ciğerlerinizi temiz havayla doldurun. Hep birlikte dalışa geçiyoruz. Gerçeğin bütün incelikleriyle bütün yönlerini bi2e anlatan: HUBUR okyanusuna, ZAMAN denizine dalıyoruz. ACAYİP şeyler göreceğiz. Ama hepsi de gerçek ve bilimsel şeyler. Fizik ve matematik disiplinleri ile ispat edilmiş ZORUNLU durumlar.

ACAYİP    İŞLER
“DECCAL kendisinin ilahlığını reddeden bir insanı
paramparça ederek öldürür ve ona “eskisi gibi canlan”
diyerek onu eski haline getirir.
O kişi yine de DECCAL’I reddederek
Allanın tek ve gerçek İlah olduğunu söyler.”

Yazar

BENZER İÇERİKLER

Kevser Yeşiltaş & Nilüfer Dinç – Batıni Mevlana

Editor

Leyla Coşan – Tanrım Bizi Türklerden Koru

Editor

Simya – Kur’an’da Şifa Sırları

Editor

Yorum bırak

* Bu formu kullanarak yorumlarınızın bu web sitesi tarafından saklanmasını ve yayınlanmasını kabul etmiş olursunuz.

İnternet sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz ve internet sitemize yapacağınız ziyaretleri kişiselleştirebilmek için çerezlerden faydalanıyoruz. İstediğiniz zaman çerez ayarlarınızı değiştirebilirsiniz. Kabul et Daha fazla oku

Gizlilik ve Çerez Politikası