Siyaset

Kadim Türk- Oğuz Yurdu Ermenistan

getimageV3.asp

Türkiye’yi “soykırım” yapmakla suçlayıp tazminat ve toprak sitemekle kalmayıp, Azerbaycan topraklarının yüzde 21’ini işgal altında tutan “Ermenistan”ın, üzerine kurduğu toprakların bile tarihi Türk yurdu olduğunu kimse hatırlamıyor. 1918 yılında Çar Rusyası’nın güdümünde sözde bağımsız olan “Ermenistan”ın nüfusunun yarısı Türk’tü. Bugün ise, bu minik ülkede ne bir Türk ve ne de Türk eseri vardır. “Ermenistan” soykırımcı değil, aynı zamanda medeniyet eserlrini de yok eden vandalisttir. Elinizdeki kitap, hem suçlu hemde güçlü olmak isteyen “Ermenistan”a tarihi bir cevaptır.

TÜRKİYE TÜRKÇESİ’NE ÖNSÖZ
Bugünkü Azerbaycan topraklarının yüzde 21’inî işgal altında tutan ve Türkiye’den toprak isteme cüretini gösteren “Ermenistan”ın üzerinde kurulduğu toprakların da aslında ‘Türk toprağı” olduğunu kaç kişi hatırlıyor? Çarlık Rusya’nın desteğiyle 1800 lü yıllardan başlayarak Azerbaycan’ın batı bölgesini ele geçiren “Ermenistan ın tarihi kimliğini ortaya koyma noktasında yeterli çalışmamız olduğu söylenemez. Hıristiyan köktendincilerin desteğiyle devamlı “1915 Olayları”nı gündemde tutan, “24 Nisan”ı bir nevi “soykırım günü” olarak anan Ermeniler, önce üzerinde yaşadıkları toprakların; Karabağ’dan önce Revan’ın, Gökçe’nin, Zengezur’un hesabını vermek zorundadırlar. İşgal ettikleri topraklardaki binlerce medeniyet eserlerini, yer yurt adlarını ortadan kaldırarak tam bir “kültür soykırımı” gerçekleştiren Ermenilerden “Vandalizm’in hesabını vermeden, hesap sormaya hakları yoktur! Emperyalizmin eseri olan “Ermenistan”da nüfusun yandan fazlası Türk iken, bugün neden bir tek Türk bu “ülke”de yaşamamaktadır?
Osmanlı Devleti’nin 24 Nisan 1915 yılında aldığı tehcir (zorunlu göç) kararını bahane ederek rezilce bir “soykırım” yalanının arkasına sığınan Ermeniler bizden değil, bizim Ermeniler’den hesap sorma hakkımız vardır. Günümüzde Türkiye topraklarında yüzlerce, binlerce Ermeni eseri (kilise, okul, hastane, yaşlılar bakım evi vs.) vardır. Daha birkaç yıl önce, bir tek Eermeninin yaşamadığı Van’ın (ki şovenist Ermenilere göre burası “Ermenistan”in başşehridir) Akdamar adasındaki tarihi Ermeni kilisesini milyonlarca dolar harcayarak restore ettirdiğimiz ne çabuk unutuldu? Yine unutmayalım ki, bu kilise 1915 olayları sırasında Ermem çetelerinin karargahı idi.’ Van’da binlerce müslüman Türk’ü katleden Ermeni çeteler burada yetiştirilmiş, burada barındırılmış, burada kutsanmışlardı)
“Batı’nın yeniçerileri” rolündeki bazı Türkiyeli okumuşların (hiç biri kendisini  Türk olarak tanıtmaz) Türk milletini suçlu göstermek için başlattıkları kampanyanın asıl hederinin Türkiye’nin Ermenistan karşısında savunmak bırakmaktır. Halbuki Türkiye ve Türk Milleti, asla suçlu değildir Hele, vatan toprakları işgal altında olan Azerbaycan Türklerinin suçlanması insafsızlıktan da öte bir şeydir.
Zira; okur yazar olan herkes bilir ki, bugünkü “Ermenistan” toprakları, daha dün diyebileceğimiz kadar kısa bir zaman öncesine kadar Türklere aitti. Ermenilerin 150 yıldır (Ermeniler, 1828’den sonra İran ve Türkiye’den Azerbaycan topraklarına göç etmeye başlamışlardır), “Ermenistan” devleti ise, 90 yıldır silmeye çalıştığı Türk izleri bugün hala yaşıyor. En az 15 asırlık Türk Yurdu olan “Ermenistan”daki yer adları hala Türkçedir. Bilim, yer adlarının bir milletin tarihinin ayrılmaz bir parçası olduğunu kabul etmektedir Milletlerin oluşumu ve tarihi gelişimini öğrenmek ve dil özelliklerini tespit etmek için yer adları zengin ve vazgeçilmez kaynaklardır. Yer adları, dededen toruna, nesilden nesile aktarılarak yaşatılır. Şarkılarda, türkülerde, bütün folklor ve folklorik malzemelere sinmiş olan adların ortadan kaldırılması imkânsızdır.
Bilindiği gibi, son yıllarda “toponim” denilen yer adlan bilimi hızlı bir gelişme göstermektedir. Yunanca bir kelime olan “toponim” coğrafi ad demektir. Yer adları, o coğrafyada yaşayan veya yaşamakta olan halk veya halkların etnik kökeni hakkında bilgi verir. Bazı alimler yer adlarının “tarihin aynası” olduğu görüşünü savunur ki, bize göre de çok doğru bir yaklaşımdır. Bazı bilim adamları ise yer adlarının özel adların “özel bir türü “olduğu fikrini savunmaktadırlar. Türkçede ise yer adları ile ilgili çalışmalar maalesef çok azdır. Az sayıdaki bu çalışmalardan birisi de, elinizdeki Azerbaycanın genç alimlerinden Doç. Dr. Eziz Elekberli’nin “Kadim Türk Oğuz Yurdu Ermenistan” adlı eseridir. “Ermenistan’ın işgali altındaki Türk topraklarında doğmuş olan ve bugün Azerbaycan’ın başşehri Bakü’de yaşayan Dr.Elekberli, bu çalışmasıyla bize sadece Ermenistan’daki Türkçe yer adları hakkında bilgi vermekle kalmayıp, Ermenistanın oluşum sürecinde burada yaşayan soydaşlarınızın karşı karşıya kaldıkları zülüm hakkında da, özet de olsa, bilgi sunmaktadır “Ermenistan” devletinin aralıksız sürdürdüğü Ermenileştirme siyasetinin insanlara olduğu kadar, Türk eserlerine karşı da bir “soykırım”a dönüştüğüne şahit olmaktayız.
Kitabı okuyunca, “Ermenistan”daki yer adlarının yaşayan Türkçeyi olduğu kadar kadim Türkçe’nin izlerine de rastlıyoruz. Kitapta Oğuz Türkçesi ağırlıktadır. Ancak Alban ve Saka Türk boyları gibi çok eski Türk topluluklarının hatıralarıda karşımıza çıkmaktadır. Son bin yılda Karakoyunlu, Akkoyunlu, Safevi ve Osmanlı idareleri arasında gidip gelen, 1800’lü yılların başında Rus hakimiyetine giren Azerbaycan beylik ve hanlıktan, en büyük darbeyi 20. yüzyılın başında yemiştir. Revan Türk Hanlığı arazisinde kurulan Ermenistan, Sovyetleştikten sonra Azerbaycanın Gökçe, Zengibasar ve Zengezur bölgelerini topraklarına katmıştır. Son işgal alanı ise, Karabağ’dır. (Kababağ, toplam olarak 18 bin kilometrekaredir. Dağlık Karabağ ise, 4 bin 500 bin metrekaredir.)
Tarihi Türk toprağı Karabağın nasıl adım adım Türksüzleştirilerek Ermenilere peşkeş çekildiğini yakında Turan Kültür Vakfı tarafından yayınlanacak olan “KARABAĞ Şanlı Tarihi, Acı Talihi” adlı kitapta izah edeceğizimizi de hatırlatalım.
Eziz Elekberli’nin çalışmasını Türkiye Türkçesine aktarırken, mümkün olduğu kadar Türkiye Türklerinin rahatça anlayabileceği bir dil kullanmaya gayret ettik. Azerbaycan Türkçesine girmiş olan bazı Ermenice ve Rusça kelimeleri aynen koruyarak Türkçe anlamlarını verdik. İdari bölünüş (inzibati bölgü) sistemine dokunmadık. Rayon, sovhoz, kolhoz şehir tipli kasaba, cumhuriyet statülü şehir gibi idari bölünüşleri anlaşılır hale getirmeye çalıştık
Azerbaycan ve Türkiye Türkçesinin kök itibariyle bir olmasına (Oğuz diyalektiği) rağmen bazı kelimelerde küçük değişiklikler gözlenmektedir. Mesela Azerbaycan Türkçesinde “Kara” yerine “gara”, “kemer” yerine “gemer, “büyük” yerine boyük”, kız yerine giz, taze yeri teze şeklinde ifade ederler. Biz bunların hepsini Türkiye’de kullanıldığı gibi verdi. Bazı kelimelerdeki harf değişikliklerinin yanı sıra, bazı kelimelerde de de anlam değişikliği söz konusudur. Mesela Azerbaycan Türkleri köy yerine “kend”, “çocuk” yerine uşak, “kemik” yerine” sümük kelimesini kullanırlar. Biz hangisinin doğru olduğuna bakmadan Türkiye’de yerleşmiş olanı esas aldık.
Özel şahıs adlarına ise hiç dokunmadık. Soyadlarının Rusça ek olan “ev” ve “ov” ve “ova”ları da değiştirmedik.
Ermenilerin 1988 yılında başlattıkları ‘Türk Soylarımı” sırasında şehit olan soydaşlarımızın adlarını olduğu gibi yayınladık.
Kitabın künyesinden de anlaşılacağı gibi, 1994 yılında ilk baskısı yapılan çalışmanın geliştirilmeye muhtaç olduğunu yazarında kabul etmekte ve genç gazeteci yazar ve akademisyenleri hizmete davet etmektedir
Kitap. Türkiye’de çok az kişi tarafından bilinmektedir Elimizde, bazı yerleri silinmiş bîr fotokopi vardır. Bizden önce, İğdır Azerbaycan Türk Kültürünü Tanıtma Derneği tarafından (Ankara. 1990) yayınlanan “Ermeni Kültür Terörü” adlı eseri hazırlayan Cafer Kıyası ile İbrahim Bozyel’ce değerlendirilmiş. Başka kaynaklardan da istifade etmiş olan yazarların verdiği ” Batı Azerbaycan (Ermenistan)’da Adları Değiştirilen Yerleşim Birimlerinin Listesi” (a.g.e., s.]9) ile elimizdeki listeyi mukayese ettik. Çok küçük farklılıkları bulunan her iki listede Sovyet dönemindeki değişiklikleri göstermektedir. Daha büyük soykırımın (hem insan, hem de medeniyet eserlerine karşı) yaşandığı 1905 1906 ve 1918 1920 yıllarında yaşandığını biliyoruz.
Bu çalışma, Türkiye’de bir ilk” olmaktadır. Devamının gelmesini diliyor ve bekliyoruz. Bu da öncelikle Azerbaycan Türklerinin alim evlatlarına düşmektedir. Zira onların Ermeni ve Rus dili ile yanılmış kaynaklara ulaşma imkanı bizden çok daha fazladır. Biz ise, o çalışmaları Türkiye ve dünya kamuoyunun bilgisine sunmak zorundayız.
Bu “ilk adımı” atarken desteğini esirgemeyen Arif Acaloğlu, Levent Güçer e teşekkürü milli bir görev sayıyoruz.

Turan Kültür Vakfı Başkanı
Rasim Ekşi

“ERMENİSTAN”I TANIMAK
Türkiye ile Türk Dünyasının arasına tampon bir devlet kurma projesi Çarlık Rusyası tarafından üretilmiş, geliştirilmiş ve uygulanmaya konulmuştur. Aynı gaye ile İngiltere ve daha sonra ABD (Birinci Dünya Savaşı yıllarında) aynı yolu denemişlerdir. Çarlık Rusya ve Onun devamı olan Sovyet Rusya da her zaman Ermenilerin destekçisi olmuştur. Rusya, bölgede sadece yüzde 5’lik bir azınlık olarak yaşayan Ermenilere Kafkasya’da kendi güdümünde bir devlet kurma faaliyetlerine 1880’lı yıllarda başlamıştır. Rusya’nın önce İran’ın yenip Türkmençay Anlaşmasını (1881, daha sonra da Osmanlı Devleti’nin mağlup ederek Edime Anlaşmasını (1829 imzalamaya mecbur etmesi, daha önce geliştirdiği kukla tampon “Ermenistan” devletini kurmak için geniş imkânlar elde etmiştir.
Kafkasya’nın dışında Türkiye’nin Doğu Anadolu ve İran’ın İsfehan ve çevrelerinde azınlık olarak yaşayan Ermenilerin bugünkü “Ermenistan” topraklarına yerleşmeleri adı geçen anlaşmaların sonucu olarak başlamıştır. “Ermenistan”

Yazar

BENZER İÇERİKLER

John Gray – Kara Ayin

Editor

Richard Sennett – Otorite

Editor

Immanuel Wallerstein – Avrupa Evrenselciliği, İktidarın Retoriği

Editor

Yorum bırak

* Bu formu kullanarak yorumlarınızın bu web sitesi tarafından saklanmasını ve yayınlanmasını kabul etmiş olursunuz.

İnternet sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz ve internet sitemize yapacağınız ziyaretleri kişiselleştirebilmek için çerezlerden faydalanıyoruz. İstediğiniz zaman çerez ayarlarınızı değiştirebilirsiniz. Kabul et Daha fazla oku

Gizlilik ve Çerez Politikası