Roman (Yerli)

VATAN yahut SİLİSTRE

ADAYIŞ
Ey vatanın hayatını koruma uğrunda canını veren mücahitler!1
Şu değersiz yapıtımın konusu, alaylannda silâh kullanmak şerefine ulaştığımız Osmanlı
askerinin ünü dünyayı tutan yiğitliklerinden biridir. Sizin şanınızı ilâna çalıştım. Onun için (bu) değersiz yapıtımı, değersizliğini açıkça söylemekle birlikte, size adıyorum.
Vatanın ne demek olduğunu bilen kalem sahiplerinin, onu korumak için yapabileceği şey, askerde, Allah göstermesin, (bir) felâket görürse (onlarla) birlikte ölmek, zafer görürse milletin teşekkürünü dile getirmektir.
Yaşasın askerimiz! Yaşasın vatan!
Kemal

  VATAN yahut SILİSTRE Dört perde tiyatro

KİŞİLER
ZEKİYE HANIM
HANİFE HANIM
İSLÂM BEY, Gönüllü zabit*
AHMED SIDKI BEY, Miralay”
RÜSTEM BEY, ABDULLAH, BİR KAYMAKAM BİR BİNBAŞI BİRİNCİ ZABİT İKİNCİ ZABİT ÜÇÜNCÜ
ZABİT NEFERLER*”‘ GÖNÜLLÜLER
Kaymakam*” Miralayın çavuşu

• Subay.
” Albay.
••• Yarbay.
•••• Erler; rütbesiz askerler.

PERDE I
[Perde açılınca kenarı sokağa bakan bir oda görünür. Zekiye, Arnavutluğa özgü düzgün giysisiyle mindere uzanmış, elinde bir kitap, önünde bir mum. İslâm Bey de sokakta gezinir.)
Birinci Meclis1
Zekiye (Kitabı yastığın üzerine bırafcarafc) — Ah! Nineciğim!2 Nineciğim! Gönlüme niçin bu kadar yumuşaklık verdin? Düşüncemi niçin bu kadar açtın? Sen de şimdi kızını görsen okuttuğuna pişman olurdun. Benim gönlüm öyle büyük büyük duygulara nasıl dayansın?
Benim beynim öyle geniş geniş düşüncelere nasıl tahammül etsin? Yüreğim ne kadar çarpıyor! Sanki göğsümü yerinden koparacak da dışarı fırlıyacak. . Beynim ne kadar sıkılıyor! Sanki başımı paralayacak da çevreye dağılacak. . Ellerini yüzüne kapayarak) Nineciğim! Nineciğim! Dâima babamı düşünmek için açlığın, hazırladığın düşüncede başkası
geziyor! Dâima seni sevmek için terbiye ettiğin, büyüt       tüğün gönülde başkası hükmediyor! Seni babam okutmuş, onun yoluna öldün. Beni sen okuttun, yoluna ölmek değil, öldüğüne ağlamak bile hatırıma gelmiyor! Ah! Dâima o!
Gözümde o! Hayâlimde o! Aklımda o! O! O! O! Bir kere sokakta gördüm, keşke yüzüne baktığım zaman gönlüme düşen ateş gözlerimi eritey-di. . Daha bir bakışta vücudumda ne kadar gücüm varsa toplayıp da gözlerimi başka yana çevirmek istedim. Eyvah! Ne vücudumda güç buldum, ne gözlerime hükmüm geçti. Sanki ömrümde gördüğüm, işittiğim, okuduğum, düşündüğüm ne kadar güzel şey varsa hepsi bir yere toplanmış da, bir insan yüzü olmuş karşıma gelmiş idi. [Bir az düşündükten sonra) Hayat ne garip hâl imiş! Bir kaç
gün önce yanımda biri ağlasa, gözünün yaşı neşesinde dökülüyor sanırdım; bu gün kulağıma kahkahalar ağıt sesleri gibi geliyor! Bir kaç gün önce gamlı gamlı bulutlarda şimşek çaktıkça biri gülüyor gibi görünürdü, bu gün yeni açılmış güllerde çiğ görsem birinin gözyaşı
dökülmüş sanıyorum! Bir kaç gün önce yüzüm gülüyordu; sanki her şey de benimle birlikte gülüyordu! Bu gün gönlüm ağlıyor; sanki her şey de gönlümle birlikte ağlıyor! Gene sabah oldu, gene gözüme bir dakika uyku girmedi. . [Mumlan söndürerek) Zavallı mum! Acaba ben de senin gibi yana yana tükenip gidecek miyim? Beş dakikacık uyuyabilseydim, belki düşümde görürdüm de ayaklarına kapanır, gönlümün zehrini dökünceye kadar doya doya ağlardım. . Allahım! O mektup ne idi? Ateşle yazılsa insanın yüreğini o kadar yakmaz. Okudukça gözlerimden sanki yüzüme, göğsüme doğru damla damla alev parçalan nıtçıldı. . Bilmem sütninem getirdiği zaman nasıl utancımdan yerlere geçmedim. İnsan sevincinden ölmüyor; ama çıldıracak! Mektup «özünü işittiğim gibi ondan geldiğini bildim.
Kendi gelse belki utanırdım da o kadar çırpınarak üzerine koşmazdım. Gönülde keramet mi var1 nedir? Kimi zaman gaibi2 de biliyor! Ah! Benim o zaman başka kimi düşündüğüm vardı? Hâlâ kimi düşündüğüm var? Mektup babamdan da gelse yine ondan sanmaz mıydım?
Belki dünyayı bildim bileli bir kere yüzünü görmeye özlem duyduğum babamdan geldiğine keder ederdim. . Seviyorum, sevmekten bir türlü kendimi alamıyorum. O da beni seviyor, sevdiği mektubunda yazılı. . Kendi yazıcıyla yazılı. . elbet de gerçektir. . Hayır! Elbet de gerçektir. Allah o kadar güzel bir vücudun içinde hainlik saklamaz a. [Bir az düşündükten sonra:) Kim bilir? En güzel çiçeklerin arasında yılan bulunuyor. Yârabbi! Yârabbi! İnsanın yüzü gibi gönlünü de meydanda yara-t aydın ne olurdu?
İkinci Meclis İslâm Bey, Zekiye Hanım
İslâm Bey [Pencereden girerek) — Ben gönlümü ortaya çıkarabilirim. Ne yapayım ki, içindeki sırlar yine sana görünmez.
Zekiye [İslâm Bey’i görünce, sonsuz derecede bir telâşla yanına koşmak ister, ama yine kendini toplar. Bir üzücü bir sessizlikten sonra, kendi kendisine söylenerek, ama sözünü
işittirerek) — Ya şimdi her gün Allah’tan ölümümü istediğimde hakkım yok mu? Biri gördüyse bana ne der?
İslâm Bey — Kimsenin görmek ihtimâli yoktur. Bu kadar günler, bu kadar gecelerdir kendimi göstermemek için topraklarda yuvarlanıyorum. . Sabah açılıyor, gözler hâlâ
açılmaya başlamadı. Gece bitiyor, uyku daha yeni başladı. . her gece buraları dolaşıyorum, tecrübeme güven.
Zekiye [Memnunluğunu gizleyerek, soğuk soğuk) — Sizi davet eden mi vardı?
İslâm Bey — Allah aşkına ellerini yüzüne tutma. Dünyayı (topu) bir gün gördüm. Çünkü
bana dünyadan amaç sensin. Bir daha görecek miyim? Orasını Allah bilir. . Deminden beri casus gibi pencerenin altından sözlerini dinledim. [Zekiye gücenikliğini gösterir) Kabahatimin ne kadar büyük olduğunu bilirim. Onu biri bana yapsa, benim gözümde kıyamete kadar alçaklıktan kurtulamazdı. [Zekiyenin gücenikliği artar) Haydut gibi pencereden bir eve girdim. [Zekiye’nin gücenikliği daha artar) Benim buraya girdiğim gibi biri bizim eve girse, kanını helâl sayar öldürürdüm. [Zekiyenin telâşı hep artmaktadır) Ne yapayım ki, elimde değil.. Seni seviyorum. . senden ayrılacağım. . Bu gün ağzından beni sevdiğini işittim. . Bu gün sana veda edeceğim. . îş-te gönlün benden kaçınmak istedikçe ayakla       rın bana doğru geliyor. . Ben de kendime sahip olaydım elbet de kendimi tutardım. . El-lw:t de senin yaranda olsun, suçlayıcı olmamaya çalışırdım. Merhamet! Merhamet ki, höyle nurdan dökülmüş vücuda taştan yapılmış gönül yakışmaz.
Zekiye (Gönlüyle dövüşürcesine bir takım ttiâş ve duraksamadan sonra, kendi kendisine)
— Bu kadar zamandır ölüm acısına dayanıyorum. Olmadı. . olmadı. . yine olmadı. (İslam Bey’e seslenerek) İstediğin nedir? Ben kendi hâlimle uğraşıp duruyorum. . Birdenbire peri gibi önüme çıktın, beni kendimden aldın. Uyursam, düşümde sen! Uyanırsam, hayâlimde sen! İnsan içinde olsam, gönlümde sen! Yalnız kalsam, karşımda sen! Dâima sen!
I )âimâ sen! Vücudumu mu istersin? İşte esirinim. Canımı mı istersin? Al da kurtulayım.
İslâm Bey — Beni gördüğün zaman gözlerini çevirmek istemişsin. . öyle mi merhametsiz?
Ben seni gördüğüm vakit gönlümden ne hâller geçtiğini bilir misin? Göz kapaklarım bir kere yumulup açılıncaya kadar arada bütün ömrüm kayboluyor sanıyordum. . Allaha bin şükür olsun ki, sen de benim gibi, elinde olmaksızın seviyorsun. Gönlün sana üstün geliyor.
Sen beni bir kere gördün. Ben seni bir kere gördüm. İşte gönlümüz ikiz yaratılmış, işte Allah seni bana beni sana vermiş. . İşte sen can, ben vücut! Sen aşk, ben gönül! Sen güzellik, ben aşk! Sen, güneş gibi, yüzüne baktıkça gözlerimi yaş içinde bırakıyordun; ben, gölge gibi, senin, yalnız senin ayağının altında sürünüyorum! Biz birbirimizden burada aynlırsak, ötede birleşiriz. . Bu gün aynlırsak yarın birleşiriz. . Ayrı görünürüz, yine buluşuruz. . Ayn sanılırız, her zaman biriz. Gel, yanıma gel.. Bana bir yemin et ki, gerek ayrılalım gerek aynlmıyalım; dünyada, âhirette, benden başka kimseye yâr olmayacaksın.
Zekiye [Kendini tutamayarak) —Vallahi. . (Kendini toplayarak, utangaç bir sesle) Ben kendi kendime söyleniyordum. . siz göründü-nüz. . ben. . ben bir şey. . söylemedim.
Söyledim mi yoksa? Ne diyecektim? [Yine soğukkanlılığını kaybederek, sonsuz derecede hük-medici bir tavırla) Hem beni seviyorsun, hem niçin ayrılacağız?
İslâm Bey. — Gideceğim. Çünkü. .
Zekiye [Öfkeyle sözünü keserek) — Zihnimden babamın, ninemin sevgisini çıkardım; kardeşimin mezarı gönlümde idi, onu da (sen) unutturdun. Şimdi hayâli de, kendisi gibi, kara topraklarda yatıyor. Mezarını görmeden hatırıma gelmiyor. Ne uykum kaldı, ne kendime söz geçirebiliyorum. . ne bir şeyde isteğim kaldı, kendinden başka gönlümde bir şey bırakmadın.

Şimdi de kendini elimden alacaksın, hem de müjdesini kendin getiri-yorsun. Kalbini yaracaktm da bana bu merhameti, bu insafı mı gösterecektin? (Kendi kendisine öfkeyle söyleyip gezinerek) Sonunda ne olacak? O bu memleketten gider, ben de bu dünyadan giderim. Ömrümün her tadını kaybettikten sonra kara toprağın nesi var?
Bir kaç dakikalık can acısından mı korkacağım?
İslâm Bey Kendisini tutamayarak atıla)
— Gideceğim

Zekiye Yanına koşup sözünü keserek)
— önce beni öldür.
İslâm Bey İşitmemiş gibi) — Gideceğim Zekiye Yine sözünü keserek) — Sende o kadar erkeklik yoksa, ben kendimi öldürürüm.
İslâm Bey Bir ısrarlı bir ağırbaşlılıkla)
— Gideceğim. . gideceğim. . gideceğim. . yoluma cehennemin ateşleri saçılsa yine gideceğim, göğsüme Azrail’in pençesi dayansa yine gideceğim, babamın mezarını
çiğnemek gerekse yine gideceğim, ninemin vücudu ayağımın altında ezilecek olsa yine gideceğim, gerçekten benim için öleceğini bilsem yine gideceğim.
Zekiye Öfkeyle gezinerek, sesi işitilecek tonda, kendi kendisine) — Ah, inanmıyor!
Kendi için öleceğime inanmıyor. . belki öldüğüm zaman da inanmaz. Öfkeyle İslâm I Uy’e dönerek) Gideceksin. . gideceksin. . niçin gideceksin?
İslâm Bey Ağırbaşlılıkla) — Kandil geceleri kabristan ziyaretine gidersin a.
Zekiye (Öfkeyle) — Giderim. . sonra?
İslâm Bey — Hiç benim ocağımdan oraIarda yatar adam gördün mü? Atalanmdan kırk iki şehit adı bilirim, rahat döşeğinde ölmüş bir adam işitmedim. Anladın a? Bir m lam işitmedim. . Devlet savaş açmış. Düşman sınırda şehitlerimizin kemiklerini, topraklrını  çiğnemeye çalışıyor. Hiç nasıl olur ki. düşmanın silâhı vatana çevrilsin de….

Yazar

BENZER İÇERİKLER

Çılgın Türkler – Kıbrıs

Editor

Kötü Yol

Editor

Şark Kedisi

Editor
Yükleniyor....

İnternet sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz ve internet sitemize yapacağınız ziyaretleri kişiselleştirebilmek için çerezlerden faydalanıyoruz. İstediğiniz zaman çerez ayarlarınızı değiştirebilirsiniz. Kabul et Daha fazla oku

Gizlilik ve Çerez Politikası