Baba…
Çocuğun büyümesinde ve şahsiyet oluşumunda vazgeçilmez olan, ancak ihmal edilen kişi. Nedense biz hep anne-çocuk ilişkilerine ağırlık verdik ve babalığı ihmal ettik. Halbuki babanın görevi anneninki kadar önemli.
İşte bu kitap babayı ve babalığı anlatıyor. Çocukların ve annelerin, ama özellikle babaların okuması gereken bu eseri herkese tavsiye ediyoruz.
ÖNSÖZ
Parçalanmış ailelerde çocuklar daha çok anneleriyle kalıyor, yani babasız büyüyorlar. Üstelik böyle aileler giderek çoğalıyor. Amerika’da çocukların yüzde 60’ı babası veya genellikle de annesiyle yalnız yaşıyor.
Bazen baba gurbete çalışmaya gidebiliyor, bazen hapse düşebiliyor veya nadir de olsa kaybolabiliyor. Yine kimi zaman da babanın vefalıyla çocuk babasız büyüyebiliyor. Yani çocuk yetim yetişiyor. Ancak akrabaların ilgisi ile çoğu zaman daha az problemle atlatılabiliyor. Osmanlı’nın halen devam eden bir eğitim kurumu olan Darüşşafaka 1873te bu yüzden açılmış ve sadece babası olmayan çocukları kabul etmiş
Günümüzde esas sorun, babanın mevcut olup da çocuğuna ilgi ve sevgisini yeterince vermemesiyle veya kötü örnek oluşuyla ortaya çıkıyor. Maalesef babalık görevi ihmal ediliyor.
Evet. zamanımızda ekmek aslanın ağzındadır. Geçim zordur ve bu yüzden babalar yoğun çalışmak durumundadır. Ancak çocuğunu ihmal derecesinde kendini İşine verirse veya başka meşgalelere kayarsa, bu kez değişik problemler ortaya çıkmaktadır. Kitabımızda bunlara dikkat çekmek ve babayı tekrar aileye davet etmek İstedik.
Okuyanların farkedecegi gibi kitap, eğitimci pedagog ve ruh hekimi olan iki yazar tarafından hazırlan mıştır. Anlatım, vaka, üslûp ve İmlâ yönünden farklı olan bu bakış açılarının çelişki değil birbirini tamamla yan ve zenginleştiren unsurlar olduğunu düşünüyoruz.
Aslında babalık zevkli ve kolaydır. Çocuklarımıza içimizden geldiği gibi davranırsak en uygununu yapmış olacağımız kanaatindeyiz. Ancak önemli yanlışlara düşmememiz şartıyla. İşte elinizdeki kitapta hem İdeal babalardan hem de babaların yanlışlarından ve bu yanlışlardan ortaya çıkan problemli çocuklardan bahsettik.
Kitap üç ana bölümden oluşuyor. Birinci bölümü “Çocuğu anlamak” konusuna ayırdık. “Çocuğa eğitmek” başlıklı ikinci bölümünde babanın çocuk kimliği teşekkülündeki rolünü ve karşılaşılan problemleri inceledik. Son bölümde ise “Çocukların zararlı alışkanlıklardan korunması” üzerinde durduk.
Ek olarak, üç oğluna örnek bir baba olan üstad edebiyatçı Mustafa Miyasoğlu’nun rahmetli babasının hatırasına yazdığı duygu yüklü şiirini verdik.
Ülkemizin geleceği olan çocuklarımızın yetişmesinde herkesin üzerine düşen görev ve yükümlülüklerini yerine getirmesi bu kitabın amacı ve temennisidir.
Yeni baskılarda değerlendirilmek üzere kitaba katkı, eleştiri ve sorularınızı bekliyoruz.
Adresimiz:
Doç. Dr. Sefa Saygılı
Fatih Ruh Sağlığı Merkezi
Akdeniz Cad. Battalgazi Sokak Sağlık Ap. No: 191
Fatih İstanbul
Tel: 0.212 532 77 79 Faks: 0.212 635 97 94
Cep: 0.532 233 68 60
TAKDİM
Mustafa Miyasoğlu
Babamı Özlüyorum
İnsanlar, genellikle her zaman beraber olduktan varlıkların değerini yeterince bilemez. Bunun gerçekliği, aile hayatında daha belirgin bir tarzda yaşanır. Her gün görüştüğünüz ve bir arada olduğunuz için sık sık sürtüşüp çatıştığınız anne, baba, eş ve çocuklarınızdan uzaklaşmak zorunda kaldığınızı düşünün. Birden o insanların sizin için ne kadar önemli olduğunu farketmeye başlarsınız. Bir de onları kaybederseniz, artık kavuşmak mahşere kaldığından, kaybın içinizde doğurduğu boşluk giderek büyür, sonra da içinizi büyük bir acı kaplar.
Annesiz büyüyen çocuklar, bir tarafı yıkılmış ev gibidir. Çocukluğumun yaz günlerini, beni çok seven ve erkek çocuğu olmayan dedemin çiftliğinde geçirdiğim için anne eksikliğinin çocuklarda nasıl bir yara oluşturduğunu bilirim. En çok da bütün çocuklar oyunu bırakıp annesinin sesine koşarken, bir taşa oturup annemi özlediğim akşam üstlerinde ağlamaklı olduğumu hatırlarım.
Babalarını kaybeden çocuklar İse. damıçatısı çökmüş evlere benzerler. Kaç yaşında olursa olsun, babasını kaybeden İnsan, evini barkını kaybedenlerin ruh haliyle garip bir yetimlik duygusu yaşar. Yaş küçük olduğu ölçüde, yetimlik süreci büyüyeceği için bu duygu da o ölçüde yoğunlaşır. Babanız artık yoktur ve buna alışmak çok zordur. Yaşıtlarınız babalarıyla dolaştıkça, babalan onların zor zamanlarında yanlarında oldukça, siz babanızın eksikliğini daha fazla hissedersiniz.
Edebiyatta baba muhabbeti
Âdem peygamberden bert. babaların oğulları üzerinde ayrı bir konumu vardır. Kabil babasının Allah’dan aldığı emre uymaz, kendisine verilene razı olmaz. Kardeşini öldürdüğü için de lanetlenerek kaybolur. Nuh Peygamber kendisine indirilen vahye uymayan oğlunu bile kurtaramaz. Bu yüzden şöyle bir atasözü var: “Atasını tanımayan Allah’ını tanımaz” Hz. İbrahim’in duasıyla Hz. İsmail ve Hz. İshak’ın soyu devam eder. Hz. Yakup’la Hz. Yusufun ilişkisi Hz. İbrahim’in kurban imtihanı gibidir. Yalnız ilim, aşk ve iman için baba emrinin terkedilmesi meşru görülür.
Homeros destanlarıyla Dede Korkuttan beri babaların edebi metinlerde çok farklı bir yeri var. Babalar kitaplarda kurucu bir karaktere sahip görünüyor. Sophokles’in Kral Oidlpus, Antigone ve Elektra. Shakespeare’in Hamlet ve Kral Lear adlı piyesleri; Balzac’ın Goriot Baba, Dostoyevskinin Karamozov Kardeşler ile Turgenyevin Babalar ve Oğullar adlı romanları, dünya edebiyatının babaevlât ilişkisini ele alan belli başlı edebî eserleridir. Bizde Peyami Safanın Fatih Harbiye romanı, babanın kız evlâdı üzerindeki ikaz ederek kol layıcı tavrını anlatırken; Necip Fazıl’ın “Bir Adam Yaratmak” adlı piyesinde, intihar etmiş bir babanın yazar olan tutkulu oğlu İle onun Ölüm Korkusu adlı eseri etrafında gelişen olaylar ışığında “yaratmak” kavramım idrak edişi felsefi bir mesele olarak ele alınır.
Bütün bu eserlerde, çoğu zaman anlaşılmaz bir kaderle babadan gelen irsî değerlerin sosyal çevreye başkaldıran evlâtta tezahür ettiğini görüyoruz. Bunlardaki babalar ve çocuklar zaman zaman birbirlerini anlamıyor, başkalarına aldanıyor veya vefasızlık gösteriyorlar. Kimileri babalarına İhanet ederken, kimileri de öldürülen babalarının intikamını almak için hayatlarını tehlikeye atabiliyor.
Demek ki, insanlar arasındaki fizikî veya biyolojik bağlar, sosyal ve metafizik değerleri de etkilemektedir. İnsanın genlerine sinmiş bir takım özellikler, onun şahsiyetini yönlendirmekte, bunlar daha sonra tavır veya eser olarak ortaya çıkmaktadır.
“Babam, sınıfta kaldı”
Aziz Nesinin “Şimdiki Çocuklar Harika” adlı kitabı. İlkokul çağlarındaki İki çocuğun aileleri hakkında birbirlerine yazdıkları mektuplardan oluşmaktadır. İnsan ilişkilerine daha çok muzır bir bakış açısıyla yaklaşan mizah yazan, kendi gözlemlerini iki çocuğun diliyle anlatırken, anababanın günlük çocuklara büyüklerinin hatalarım araştırma ve onları her fırsatta yalanlama alışkanlığı kazandırılıyor.
Babam Sınıfta Kaldı adlı çocuk kitabının adı. bende buna benzer bir çağrışım uyandırdı. Aziz Nesin’in çocuklarla toplumu uyandırmak şeklinde özetlenecek tavrının yanlışlığı, maalesef yeterince anlaşılamadığı İçin, 40 yıl boyunca pek çok yazan etkiledi. Kitaplar çocukları mutlu etmiyor artık…
Bir toplumu uyandırmak İşi çocukların omuzlarına yüklenemez. Onları çok erken yaşlarda “Harikalar Diyarı’ndan gerçek dünyaya İndirmenin pek bir yararı yok. Babalarının güçlü olduğunu sanan çocuklara bunun böyle olmadığını söylemek, onları mutlu etmeyecektir tabu… Baba İmajını bu tarz yayınlarla bozmaya çalışanların, annebaba ayrı yasayan bir “veledşâhi aile hedefledikleri belli.
Kutsal kitabımızdaki hukuka riâyet eden. gönlü yaratıcının merhamet hissiyle dolu. yüreği İyilik ve fedakârlık duygusuyla çarpan. Allah ve Peygamber yolunun güzelliklerini yasayarak öğreten babamı, yeni nesillere örnek olarak hatırlıyor ve özlüyorum…
……….