Camdan Kalp
Etrafındaki güzelliklere karşı -henüz kendi güzelliğinden habersiz- keskin bir sanatçı gözüne sahip Claudia, kendini babasına adamış bir evlat olarak onun seçtiği erkekle evlenmek zorundadır. Ancak önce, C.J. Prattley adıyla sosyete partilerini gizlice resmettiği işinden ayrılmalıdır. Fakat havalı gazete patronu Derrick Middleton, onun üstün yeteneği, zekâsı ve tatlı mizacıyla adeta büyülenir -ve Claudia’nın kendisinin bile haberdar olmadığı kor gibi yanan tutkudan Derrick”n bu olağanüstü varlık hakkında başka planları vardır.
Claudia, Londra’daki ofisinden içeri girene kadar Derrick’in hayatında önemsediği iki şey vardır: gazetesi ve uzun zamandır tadını çıkardığı hovarda yaşamı. Ama Claudia’yı yapacağı zorunlu izdivaçtan kurtarmak -ve onu kazanmak- yegâne amacı haline gelir. Elbette gerçek aşkın asla kendisine uygun olmadığını düşünen arsız bir yakışıklı için Claudia gibi bir kadınla flört etmek hiç kolay olmayacaktır. Özellikle de iki kalp en tatlı günaha yenik düştüklerinde…
Kalbinize dokunacak bir aşk hikâyesi
Madeline Hunter
***
Bölüm 1
Londra, 1848
Claudia, karmaşa dolu iç dünyasından kurtulup sakinleşmek amacıyla üç kere derin derin nefes aldıysa da midesi hâlâ çalkalanıyordu. Doğru kararı almışsa, neden hâlâ rahatlamış ve güvende hissedemiyordu? Bedeninin bunun doğru karar olduğuna inanıp inanmamasının hiçbir önemi yoktu. İyi bir şekilde yetiştirilmiş ve görgü kurallarından biraz bile anlayan hiçbir hanımefendinin para kazanılan bir işte çalışmaya devam etmesinin imkânı yoktu, özellikle de ufukta bir evlilik teklifi söz konusuyken.
Elinde bir istifa mektubuyla, London’s Illustrated Times ofisinin hemen dışında bir atlı arabanın içinde oturuyor olmasının sebebi de buydu. Tabii ki babasının Derrick Middleton’dan ve onun sahibi olduğu bütün yayınlardan nefret ediyor olması bu kararı almasını kolaylaştırmıştı. Babası, Claudia’nın gazetedeki işini öğrenirse, bunu ihanet olarak görebilirdi. Bu yüzden sahte bir güvenle doğruldu ve arabanın kapısını açtı.
Emerson Prattley, ne olursa olsun kızından kendisine sadık olmasını beklerdi. Hatta Claudia sadık olmadığı takdirde, onun için hiçbir şeydi.
Derrick Middleton kendi kendine söylenerek ofis kapısına bakıyordu. Bir sorun daha çıksın, o anda herkesi kovacağını söylüyordu. Tabii ki bunu yapması yalnızca onun son derece adi bir adam olduğunu düşünen o muhafazakâr partililerin işine yarardı -ki en azından Middleton’ın çalışanlarına sorulsa doğru olmadığı ortaya çıkardı. Bütün personel ona son derece saygı duyar, işine zamanında ve keyifle gelir ve burada çalışmaktan keyif alırdı.
Ama bugün kelimenin tam anlamıyla her şey birbirine girmiş, gün boyunca bütün sorunlar birbirini izlemişti. Gazetecilerinden biri bacağını kırmış ve onun bütün işlerini bir diğeri yüklenmek zorunda kalmıştı. Ağaç oymacıları, teslim edilmesi gereken şimşir ağacını getirecek geminin gecikmesi yüzünden önümüzdeki haftanın kesimlerine başlayamıyorlar, boş oturuyorlardı. Başka tür bir ağaç da kullanabilirlerdi tabii ama illüstrasyonlar için kullanılabilecek en güzel ağaç şimşirdi.
Şimdi ise geçen ayın hesapları tutmuyordu. Gazetenin hâlâ fazlasıyla parası vardı ama Derrick son şiline kadar bütün hesapların mükemmel olmasını istiyordu.
Bütün kalemleri kendi başına baştan yazıp tekrar hesaplamak zorunda kalacaktı. Baskıyı şakaklarında hissediyordu ve gerilimi azaltmak için burun kemerini ovmaya başladı. Ama faydasının dokunduğu pek söylenemezdi.
Tüy kalemini hokkasına geri koydu ve pencerenin önünde durmaya başladı. Hemen altındaki sokak dolup taşıyordu. İnsanlar oradan oraya amaçsızca koşuşturuyor, alışveriş yapıyorlardı. Üstünde en az bir düzine çiçek olan devasa bir şapkaya sahip iyi giyimli bir hanım atlı arabadan indi, eteklerini düzeltti ve ardından sanki onun orada olduğunu biliyormuş gibi kafasını kaldırıp yukarı pencereye baktı. Derrick bir adım geri çekildi.
Baş ağrısı yüzünden kafasının içinde davullar çalıyormuş gibi geliyordu artık. Belki de Mason’a günün geri kalanını evinde dinlenerek geçireceğini söylemeliydi. Eve gidebilirdi… Ya sonra? Burada devam eden sıkıntıları düşünmeye evde devam ederdi. Hayır, hesapların başına geçmeli ve sorunun nerede olduğunu çözmeliydi. Hem belki de günü düzelmeye başlardı. Oturmasının üstünden çok geçmeden Mason kapıyı açtı.
“Bay Middleton, bir hanım sizi görmek istiyor.”
Az önce atlı arabadan inen kişi olduğunu düşündü. “Kimmiş ve ne istiyormuş?”
“Söylemedi ama sizinle görüşmesinin çok önemli olduğunu belirtti.”
“Söylemedi mi? Bu tür soruları sormanın yardımcım olarak senin görevin olduğunu zannediyordum?”
Mason öylece bekliyordu.
Onun iyi bir yardımcı olduğu söylenemezdi ama tahsilli birisiydi ve işe her gün gelirdi.
Ziyaretçilerle elinden geldiğince kibar konuşurdu ve Derrick ona güveniyordu. Aslında Derrick’in Mason’ı kovmamış olmasının asıl sebebi de buydu. Çünkü güvenilir çalışanlar bulmanın ne kadar zor olduğunu gayet iyi biliyordu.
“Tamam öyleyse, içeri gönder.” Kadın uçuk mavi dantel ve kurdeleleri ile telaş içerisinde kapıyı açana kadar Bay Middleton masasının arkasında bekledi. Hiç şüphe yok ki atlı arabadan inen kadındı bu. Şapkası yakından bakınca daha da büyük gözüküyordu. Bu boydaki bir kadının böyle bir şapkayı taşıyabildiğini görmek hayret uyandırıcıydı, çünkü kadının boyu muhtemelen bir buçuk metreden pek de uzun değildi.
“Beni kabul ettiğiniz için teşekkür ederim Bay Middleton. Önceden randevu almadığım için üzgünüm ama kim olduğumu bilirseniz benimle görüşmeyeceğinizi düşündüm.”
“Anlıyorum. Neden sizinle görüşmeyeceğimi düşündünüz?”
“Bir kadın olduğum için”
Gözlerini üzerinde kısa bir süre gezdirdi. “Evet, bunu görebiliyorum.”
Kadın sanki cevabın tamamı bu kadarmış ve bu her şeyi açıklıyormuş gibi Bay Middleton’a gözlerini dikti.
Bay Middleton kafasıyla onu onayladı ve devam etti. “Peki, tam olarak kimsiniz?”
“Kusuruma bakmayın, bazen çok aptal olabiliyorum.” Bir-iki adım ilerledi ve elini uzattı. “Claudia Prattley. Sonunda sizinle tanışabilmek benim için bir zevk.”
Bay Middleton kendisine uzatılan sıcak ve kadife kadar yumuşak eli kibarca sıktı ve görgü kurallarını hatırlayıp dudaklarına götürdü. “Prattley. Tanıdık geliyor. Lütfen oturun.” Masasının karşısında duran deri sandalyelerden birine yöneldi ve oturdu.
Bayan Prattley çekingen bir şekilde gülümsedi ve el çantasında bir şeyler aramaya koyuldu. Başını eğdiğinde şapkası tastamam görülebiliyordu. Şapkasında gerçekten bir güvercin mi vardı?
Bay Middleton suratındaki gülümsemeyi zar zor bastırdı. Bu şapka gerçekten gülünç denilebilecek biçimde büyüktü, çiçeklerle bezeliydi ve üstünde, izleyenleri bu şapkayı takan hanımefendiyi incelemekten alıkoyacak yapay bir kuş vardı. En sonunda kadın çantasından bir zarf çıkardı, bir anlığına zarfa baktı ve uzattı.
“Benim için mi?”
“Evet.” Bayan Prattley daha düz oturmaya başladı, çenesini belli belirsiz eğince gözleri ortaya çıkmıştı. Kıyafetinin soluk mavi rengi birkaç ton daha parlak olsaydı, gözleriyle mükemmel bir uyuma sahip olabilirdi.
Dikkatini tekrar zarfa vermeye başladı. Zarfın kapağını kaldırınca, üstünde bulunan mühür mumu çatladı.
“Sayın Bay Middleton.” Başını kaldırdığında kadının onaylayan bir kafa hareketi yaptığını ve sanki mektubun içinde yazanları merak edermiş gibi merak içinde baktığını fark etti. “Bunu yapmak zorunda olduğum için üzgünüm ama artık istifa etme zamanım geldi. Bu mektubu kim yazmış?”
Kadın bir şey söylemedi yalnızca mektubu işaret etti.
Mektubun sonundaki imzaya gelene kadar mektuba göz gezdirmekle yetindi. Bayan Claudia J. Prattley, C. J. Prattley. Bu isim neden bu kadar tanıdık geliyordu?
“Bu kadar kaba olduğum için sizden özür dilerim hanımefendi ama bugün her şey üst üste geldi ve bu isim bana çok tanıdık gelse de hatırlayamadım.”
“Sizin için çalışıyorum Bay Middleton. İllüstratörlerinizden biriyim.”
Bayan Prattley elini göğüs kafesine doğru kaldırdı. Bu sırada Bay Middleton onun göğüs kafesinin ne kadar geniş olduğunu fark etmekten kendini alıkoyamadı. Tam da olması gereken yerlerde kıvrımlara sahip, biraz etine dolgun, elma gibi yuvarlak yanakları ve çenesinde minik bir çukur olan bir hanımdı; pek çok kişinin henüz çocukken kaybettiği meraklı bakışları hâlâ taşıyan alımlı bir kadın.
Bu harikulade canlı gerçekten onun için mi çalışıyordu? C. J. Prattley. Bu ismin kafasının içinde bir süre çınlamasına müsaade etti. En sonunda beyninde bir şimşek çaktı: Sosyete Moda Haberleri.
“Sizin bir kadın olduğunuzu biliyor muydum?” Bunu aslında kendisine soruyor olsa da sesli söylemişti.
“Zannetmiyorum.” Zaten gül kadar kırmızı olan yanakları daha da kızarmıştı.
“Siz isminizin ilk harflerini kullanarak sizin bir erkek olduğunuzu zannetmeme yol açtınız?”
Eldivenli elleriyle bir yandan endişeli bir biçimde eteğiyle oynamaya başladı. “Korkarım ki öyle.”
“Zekice. Eğer kadın olduğunuzu bilseydim sizi işe almayacağımı düşündünüz.”
“Hayır efendim.” Alnını kırıştırdı. “Alır mıydınız?”
“Zannetmem.” Sandalyesine yaslandı ve bir süre daha düşündü. “En iyi illüstratörlerimden biri olduğunuzu düşününce, muhtemelen yazık olurdu. ‘Sosyete’ bölümündeki moda sayfalarınız satışımı tek başına yüzde otuz arttırdı.”
“Benim çizimlerim mi? Hiç bilmiyordum.” Elini tekrar göğsüne götürdü. Yumuşak boynunun altında hâlâ az önceki kızarıklığın kalıntıları duruyordu. Acaba bu güzel renk daha ne kadar aşağıya iniyordu? Şüphe yoktu ki Bayan Prattley, bu basit hareketinin ne kadar baştan çıkarıcı olduğu hakkında hiçbir fikre sahip değildi.
“Tabii ki öyle. Sizin illüstrasyonlarınız tam bir muamma sebebi. İnanıyorum ki sizin çizimleriniz sosyetenin en son dedikodusunun kaynağı diyebiliriz. Herkes bu isimsiz sanatçının kim olduğunu bulmaya çalışıyor. Bu kadar detaylı tasvirlerin keskinliğine kimse inanamıyor, bu sebepten de bunu yapanın orta yaşlı birisi olduğu konusunda hemfikirler.”
Sadece illüstrasyonlar üzerinde konuşulduğu göz önünde bulundurulduğunda, Claudia olması gerekenden çok daha ilkel ve baştan çıkarıcı bir sevinme sesi çıkardı. “Ne kadar heyecan verici. Şimdiye kadar hiç böyle gizemli bir olayın parçası olmamıştım.” Gözleri sarhoş ediciydi ve o mavi derinlik onu kendisine doğru çekiyordu. Masumiyet. Bu tür bir masumiyet başkalarının üzerinde cehalet gibi dururdu ve bu durum hiç düşünmeden kovulmalarıyla sonuçlanırdı. Ama Bayan Prattley’de bir şey vardı ve bu ‘şey’ onu kovulmaktan alıkoyuyordu.
Bay Middleton öne doğru eğildi. “Hatta halamla katıldığım önemli bir baloda o çizimleri yapan sanatçı olmakla itham edildiğimi hatırlıyorum. Aslına bakarsanız, birisinin bana yaklaşıp da beni sizin kimliğinizle ilgili sorguya almadığı bir akşam bile olduğunu düşünmüyorum. Bu gizemin onların gazeteye olan merakını arttırdığını fark ettiğimde de bu oyunu uzatmaya karar verdim.”
Claudia parmaklarını hafifçe masaya vurdu. “Şimdi siz söyleyince hatırladım, yakınlardaki bir partide bu konu hakkında konuşan birkaç hanımefendi görmüştüm. Fakat bir şeyleri açık etmekten hep çok korktuğum için Poppy ve ben onları yalnız bıraktık. Düşünmeden konuşmaya meyilliyimdir hep. Kötü bir alışkanlık,” diye ekledi sanki en kötü günahını paylaşıyormuş gibi davranarak.
“Sanırım gerçek ortaya çıktığına göre, istifa etmenize gerek kalmadı. Sırrınız benimle güvendedir Bayan Prattley.”
“Anlayamadım?”
“Kimliğiniz. Bu yüzden istifa etmek istiyordunuz, değil mi?”
“Tam olarak değil. Yani, gazete için illüstrasyon yaptığımı yalnızca en yakın arkadaşım biliyor. Bu pozisyonu ilk önceleri kabul etmek istememiştim. Baş harflerimi yazmamın da bir şeylere yol açacağı hakkında fikrim yoktu. Daha fazla görev üstlenmem ise kesinlikle yanlıştı ama sanırım kibrim üstün geldi. Her şey moda kısmıyla ilgili reklamı gördüğüm zaman oldu, kendimi tutamadım.”
“Bu anlaşılabilir bir durum. Son derece yeteneklisiniz. Bunu paylaşmak istemenizde hiçbir sakınca yok.”
“Peki ya babam gerçeği öğrenirse? Beni kesinlikle evlatlıktan reddeder. Bundan son derece eminim.”
“Biraz sert bir karar değil mi?”
“Babam fazla eski kafalıdır Bay Middleton. Geleneksel konuşmam gerekirse, benim konumumdaki birinin para alan pozisyonda olması doğru değil. Tabii mürebbiyelik veya onun gibi bir meslekte çalışıyor olsaydım bu biraz daha kabul edilebilir olabilirdi.”
“Böyle bir pozisyonda olmanızın uygunsuz olduğunu yeni fark ettiğiniz için mi istifa ediyorsunuz?”
“Hayır, evlenmek zorunda olduğum için istifa ediyorum.” Kafasını iki yana salladıkça şapkasındaki çiçekler savruluyordu.
“Anlayamıyorum.”
“Hem kocama bir eş olup, hem de iş sahibi olamam Bay Middleton. Bu uygun olmaz.”
“Anlıyorum. Bana öyle geliyor ki bu gazetedeki hiçbir pozisyon size uygun görünmüyor. Hayatınızın, sosyetenin uygun gördüğü şekilde değil de kendi sevdiğiniz şekilde yaşandığı takdirde çok daha zengin olacağını düşünüyorum”
Genç kadının gözleri kocaman açılmıştı ve ağzı küçük bir “O” şeklini aldı. “Cüretkâr bir hayat yaşıyor olmalısınız Bay Middleton,” dedi soluk soluğa. “Heyecan verici bir hayat. Keşke ben de bu kadar şanslı olabilseydim.”
Derrick Middleton onu kesinlikle daha heyecan verici bir hayatla tanıştırabilirdi. Ve buna kesinlikle o aptal şapkayı çıkartarak başlardı, bu sayede saçlarının neye benzediğini de görmüş olurdu. Ve daha da önemlisi, bir daha o arzu dolu sesi çıkardığında onu o küçücük ağzından öperdi. Karın kaslarının kasıldığını hissetti.
“Peki ne zaman evleniyorsunuz?” diye sordu konuşmayı tekrar yoluna koymak amacıyla.
“Emin değilim.”
“Henüz bir evlilik tarihi belirlemediniz yani?”
“Ah, henüz sözlenmedim bile”
Her ne kadar hayat verici birisi olsa da, o plansız mantığıyla karşısındakinin başını döndürüyordu.
“Sanırım yine aklım karıştı hanımefendi.”
“Babam en kısa zamanda biriyle evlenmem için ısrar ediyor. Ben de işi bırakıp bir koca arayışına odaklanmak için en uygun zamanda olduğumu düşündüm.”
“Anlıyorum.” Aslında kesinlikle anlamıyordu. Büyük ihtimalle Bayan Prattley delirmişti, evet, çıldırmıştı herhalde. Ama bir deli gibi çığlık atmadığını veya bir şeyleri ateşe vermediğini göz önünde bulundurdukça buna giderek daha az ihtimal vermeye başladı. Muhtemelen tüm bunlar bir taktikti.
“Şu ana kadarki bütün ilişkimiz posta mesafesinden yakın değilken, tam olarak neden bütün bu yolu istifa mektubunuzu vermek için geldiniz?” diye sordu Derrick.
“Size mektubu postayla yollamayı düşündüm ama sonuç olarak size vermiş olduğum bir sözü bozuyor olduğum için bunu şahsen yapmak istedim. Size rahatsızlık verdiğim için özür dilemeliydim.”
“Bayan Prattley, size daha fazla para önermeyi düşünüyorum. İllüstrasyonlarınız gazetem için önemli ve ben istediğimi elde etmeye alışığımdır. Fiyatınızı söyleyin.”
“Siz ciddi misiniz?”
“Para konusunda şaka yapmam.”
Claudia onu bir anlığına süzdü. “Gururumu okşadınız ama samimiyetle söylüyorum ki aradığım şey para değil. Gerçekten evlenmeliyim. Yerime birini bulabilmeniz için almış olduğum son işi yapana kadar çalışacağım.” Ayrılmak için ayağa kalktı. “Zaman ayırdığınız için tekrar teşekkür ederim.”
Derrick arkasından yetişti ve onu kolundan tuttu. “Kararınızı gözden geçirmenizi arzu ediyorum Bayan Prattley.”
Claudia, bu hareketinin ne kadar uygunsuz olduğunu yüzüne çarparcasına onun elini koyduğu yere baktı. Derrick hızla elini çekti.
“Her ne kadar tekrar düşünmek istesem de bunu yapmam imkânsız. Lütfen sizinle çalışmanın benim için ne kadar keyifli ve kolayca unutulamayacak bir tecrübe olduğunu bilin.”
Ardından ofisten ayrıldı. Derrick’in günü daha da kötüleşmişti. Sosyete Moda Haberleri gazetenin en çok talep gören bölümü haline gelmişti ve ne kadar büyük şanssızlıktı ki tam da gazetesini aristokratların evine sokmanın bir yolunu bulmuşken en iyi illüstratörü istifa etmişti. Bayan Prattley’in çizimleri, her kurdeleye, her bir piliye verdiği detay diğer illüstratörlerden kat kat iyi olduğunu ortaya koyuyordu. Ayrıntıyı görme konusundaki yeteneği eşsizdi.
Onu kalmaya ikna edecek bir yol bulabileceğine emindi. Eğer bulamazsa onun yerine yeni birisini bulmak ve bulduğu kişiyi sosyeteye sokmak imkânsız değilse de çok zor olacaktı. Ve içeriden birisinin bakış açısı olmadan, gazetenin bu bölümü asla eskisi gibi olamazdı.
Lanet olsun!
***
Claudia atlı arabaya bindi ve tuttuğunun farkında bile olmadığı nefesini sonunda bıraktı. Poppy onun ne kadar yakışıklı bir adam olduğunu duyduğundan bahsetmişti. Aman tanrım! Yakışıklı kelimesi onu tanımlamada yetersiz kalıyordu. Onun yanında olmak, büyülenmekle aynı şeydi.
Neyse ki kimse düşüncelerini duyamıyordu, yoksa onun hâlâ okula giden bir genç kız olduğunu düşünebilirlerdi. Bay Middleton kesinlikle yakışıklıydı, hatta günaha davet eden bir yakışıklılığı vardı. Ama Claudia daha önce de yakışıklı erkeklerle tanışmıştı.
Ancak onda yakışıklılığın ötesinde bir şeyler vardı. Koyu kahverengi saçlarını alışılmıştan daha fazla uzatmıştı ve yüzüne düştükleri için onları sürekli kulaklarının arkasına doğru atmak zorunda kalıyordu. Bu ona bir denizci havası veriyordu. Hayır, ondan denizci değil, kesinlikle bir korsan olurdu. Sıkça gülümseyen birisiydi ve onu gülümsetmek için öyle büyük bir mizah anlayışına sahip olmanıza gerek yoktu, çünkü bu daha çok, ona anlattığınız komik bir olayın sonunu çoktan biliyormuş ifadesi veren ve gizli bir heyecanı barındıran türden bir gülümsemeydi.
Ama gözleri… Claudia onu bu kadar nefes kesici yapan şeyin onlar olduğuna karar verdi. Neredeyse siyah denilecek kadar koyu kahverengi gözleri, bütün zekâsını dışa vuran, o güzel ve kavisli kaşlarıyla bütünlük içindeydi.
Pek çok centilmenin aksine, Bay Middleton gözlerini kaçırmadan, ona gerçekten bakmıştı. Daha yeni tanıştıkları göz önünde bulundurulursa çok da terbiyeli sayılmazdı bu bakışlar ama içinde bulunulan durum düşünüldüğünde gerekliydiler. O gözler Claudia’yı hayat dolu ve önemli hissettirmişti. Sanki onu “gerçekten” görüyordu.
Yabancı bir erkeğin bir hanımefendide asla uyandırmaması gereken hisler. Tanrım. Nefes kesici derecede iyi dış görünüşünden öte, Bay Middleton ile ilgili her şey onu altüst ediyordu. Kandırıldığı için sinirleneceğini ve son işinin parasını ödemeyi reddedeceğini düşünmüştü. Ama bir kadını işe aldığı gerçeğini öğrendiğinde bile gözünü kırpmamış, hatta daha da ileri gidip onun işini yüceltmiş, ayrılmaması için para bile teklif etmişti.
Bu gülünç bir durumdu ve böyle bir şey ne duyulmuş ne de görülmüş şeydi. Kadınları en iyi ihtimalle fabrika işleri için işe alırdı, böyle pozisyonlar için değil. Ama bu sefer ciddiydi. Sanki illüstrasyonları paha biçilemez veya gerçeküstü şeylermiş gibi, ondan fiyatını söylemesini istemişti.
Bu gerçek olsaydı bile -ki Claudia bu konuda şüpheliydi- yine de işine devam edemezdi. Ama… Bu çok cazip bir teklifti. Hayatı boyunca, bundan daha fazla tutkuyla gerçekleştirdiği hiçbir şey hatırlamıyordu. Suluboya ile resim yapmaktan zevk alıyor olsa da illüstrasyon onun gerçek tutkusuydu.
Keşke çalışmaya devam etmek için bir yol bulabilseydi. Sırrını altı aydır saklamayı başarmıştı ama artık babası da gazeteyi okumaya başladığına göre, bu çok riskliydi.
Bu altı ay boyunca illüstrasyon yapmak ve kendi parasını kazanmak, hayallerini bir başkasının hayatını yaşayarak gerçekleştirdiğini düşündürüyordu ona. Ama bu rüyaya devam edemezdi, bu sebepten yaşadığı tüm bu deneyimi tatlı bir anı olarak hatırlamaya alışmak zorundaydı.
Doğru kararı, hatta verilebilecek tek kararı vermişti. Çizim yapmaya devam etmeyi ne kadar istiyor olursa olsun veya Bay Middleton’ın teklifi ne kadar cazip gelirse gelsin istifa kararına sadık kalmak zorundaydı.
“Böyle sinirli bakmamalısın tatlım, seni tehlikeli bir adam gibi gösteriyor.”
Derrick akşam yemeğinden başını kaldırdı ve halasına cansız bir şekilde gülümsedi.
“Kötü bir gün müydü?”
“Resmen lanetliydi.” Çatalıyla tabağındaki yemeklerle oynamaya başladı. Hâlâ Bayan Prattley’in istifasına bir çözüm bulamamıştı.
“Seçtiğin kelimeler benim narin kelime haznem için çok fazla” dedi yaşlı kadın sakin bir tavırla.
Sonunda kendini bıraktı ve halası Chloe’ye bakarak gülümsedi.
Şimdi halası gözlerini onunla aynı hizaya getirmiş, sorgular biçimde bakıyordu. Başının üstünde topuz yaptığı gümüşi saçları bir kuş yuvası görünümündeydi ve onu olduğundan daha uzun gösteriyordu. Ama onu bu kadar ihtişamlı yapan, görüntüsü değil kendine güveni ve gözüpekliğiydi.
Derrick eve gelirken de kafasındaki sorunları saklayamayacağının farkındaydı. Halası böyle konulara müdahale etmekten hiç çekinmezdi. Chloe onu kesinlikle seviyordu ama bu sorgunun sebebi sevgisinden daha çok, Thames Nehri kadar geniş olan merakıydı.
“Bugün illüstratörlerimden biri işi bıraktı.”
“Şimdi onun yerine başkasını bulmak zorundasın?”
“Bu pek olası değil. Sosyete Moda Haberleri bölümünün illüstratörüydü.”
Chloe kaşlarını çattı. “Biliyorum, şehre döndüğümden beri gazetenin kapağını bile kaldırmadığım için çok kötü bir hala sayılırım. Ama lütfen bu yaşlı kadını affedip konuyu biraz daha açıklar mısın? Sosyete Moda Haberleri tam olarak nedir?”
“Daha çok asilzadeyi gazetemi almaya ikna etmenin en önemli yolu. En son modaya dair çizimlerin olduğu haftalık bir bölüm. Eve gazeteyi aldıran evin hanımı ya da kızı olsa bile, gazetenin eninde sonunda kocanın eline geçtiğini fark ettim. Bahsettiğimiz illüstratör ise sosyetenin içinden ve etrafındakileri de gazeteye çekiyor. Böyle dedikoduların nasıl yayıldığını ve dikkat çektiğini bilirsin.”
“Çok zekice bir planmış tatlım. Ve bu çizimleri ben de görmek isterim. Ama sen de gazetenin hâlihazırda başarılı