Günlerden bir gün, bir çocuk bahçede oyun oynuyormuş. Rengarenk kelebeklerin, güllerin, çiçeklerin arasında koşuyor, zıplıyormuş. Mutluluğuna diyecek yokmuş. Bir ara bahçede zıplayan bir kurbağa görmüş, kurbağanın peşinden koşmuş ama yakalayamadan kurbağa göle atlamış.
Sonra bahçede bir ineğin otladığını görmüş. İneğin
otları nasıl çiğnediğini izlerken, bir sinek gelmiş ve ineğin üzerinde
vızıldamış. İnek, sineği kaçırmak için kuyruğunu sallamış. Çocuk ellerini
çırpıp bu duruma çok gülmüş.
Doğa ile ilk kez tanışan çocuk; “Her şey ne kadar da
güzel ve eğlenceli.” demiş.
Birden karşısında bir sincap görüp peşinden koşmuş ve bir
gül bahçesine gelmiş. Güllerden koparmaya çalışmış ama parmağına diken batmış.
Canı çok acımış. Ağlamaya başlamış ve evine koşmuş.
Çocuğunu ağlarken gören annesi, “Ne oldu yavrum? Neden
ağlıyorsun” diye sormuş. Çocuk, “Gül koparmaya çalışırken dikeni parmağıma battı
ve şimdi çok acıyor” demiş.
Annesi, “bu senin hatan. Gülü koparmaya
çalışmamalıydın. Gül dalında güzeldir, koparıldığında değil. Ayrıca doğanın
güzelliğine asla zarar verilmemeli. Doğal süreçlere müdahale etmemeliyiz.
Aksine, doğayı korumalıyız.” demiş.
Çocuk, “Söylediklerini daima yapacağım anneciğim”
demiş.
Anne, “Söyle bakalım ne öğrendin bugün?” demiş.
“Bitki ya da hayvan, bütün canlıları korumalıyız.
Onlara asla zarar vermemeliyiz. Doğaya gereksiz müdahale etmek zararlı. İleride
insanlara zarar verebilir.” demiş çocuk.