Harriet ile David pek de isteyerek gitmedikleri bir ofis partisinde tanıştılar ve bunun eskiden beri bekleyip durdukları şey olduğunu ikisi de hemen anladı. Tutucu, demode, hatta çağın gerisinde kalmış, pısırık, müşkülpesent insanlar…
Onları herkes böyle tanımlardı ama onlara yakıştırılan ve sevecen olmayan sıfatların sayısı zaten belirsizdi. Onlarsa kendilerine ilişkin, inatla benimsedikleri bir görüşü savunurlardı ki bu, sıradan kişiler oldukları, böyle olmaya da hak taşıdıkları inancıydı; duygusal yönden titiz, perhizkar olmalarını,’sırf bu niteliklerin modası geçti diye eleştirmeye kimsenin hakkı olmamalıydı.
Bu ünlü ofis partisinde, yılın üç yüz altmış beş günü yönetim kurulunu barındıran uzun, süslü, ağırbaşlı bir odaya yaklaşık iki yüz kişi doluşmuştu. Hepsi de bina yapımıyla uğraşan üç ortak şirketin yıl sonu partisi bir arada veriliyordu.
Çok gürültü vardı. Çoğunluk dans ediyordu, yer darlığından bir araya sıkışmış, oldukları yerde hoplayan, görünmez bir pikaba konmuş gibi kendi çevrelerinde dönüp duran çiftler. Kadınlar giyimli kuşamlıydılar, dramatik, çarpıcı ve tuhaf, rengarenk: Bana bakın! Bana bakın! Kimi erkekler de çevrenin dikkatinden aynı ölçüde pay ister gibiydi.
Dans etmeyen az sayıdaki kişi duvar diplerine sokulmuş duruyordu. Harriet’le David de bunların arasındaydılar, tek başlarına, ayakta, ellerinde birer bardak – gözlemciler. İkisi de dans edenlerin yüzlerindeki çarpılmayı -kadınlarınki erkeklerden çok, ama erkeklerinki de öyle- zevk kadar ıstırap çığlıklarıyla kasılmalarının da yaratmış olabileceğini aklından geçirmişti.
Karşılarındaki manzara bir heyecan zorlamasını yansıtıyordu… Ne var ki David’le Harriet, diğer birçoğu gibi, bu gözlemlerini de başka herhangi biriyle paylaşabileceklerini hiç ummamışlardı. Odanın karşı yanından bakıldığında Harriet -bunca göz alıcı insan arasında onu bir gören olsa bilepastel bir bulanıklıktan ibaretti.
İzlenimci resimlerde, hileli fotoğraflarda görülen türden, eriyip çevresine karışmış kızları andırıyordu. Kurutulmuş ot ve yapraklarla dolu, kocaman bir vazonun yanında durmaktaydı, çiçekli bir kumaştan elbise giymişti.
Zamanla odaklanan bakışlar bu kez, son moda olmayan kıvırcık koyun saçlar görüyordu… yumuşak ama düşünceli mavi gözler… biraz aşırı bir kesinlikle kısılmış dudaklar. Doğrusunu isterseniz Harriet’in bütün yüz çizgileri belirgin, düzgün, yapısı sağlam ve sıkıydı. Gürbüz bir genç kadın… kapalı mekanlardan çok açık havada rahat eden tiplerden mi, acaba?