Ocak 1989’da Fransa’da, devrimin 200. yıldönümüne hazırlanan kitapçıların kataloglarında 1.000’i aşkın kitap bulunuyordu. O günden beri yayınlananları ve en önemlisi, en fazlası İngilizce olmak üzere başka dillerde çıkanları da ekleyecek olursak, bu sayı herhalde birkaç yüz adet daha artacaktır.
Genel tablo böyle olunca, kendime şu soruyu yöneltmem doğal karşılanmalıdır: Bu kadar çok sayıdaki kitaba bir tanesini daha eklemeye değer mi? Gerçi elinizdeki metnin kaleme alınmasının bir gerekçesi var:
1989’da New Jersey Eyalet Üniversitesi Rutgers’de verilen Mason Welch Gross konferansları için hazırlanmış bir tebliğdi bu ve 200. yıldönümü olması itibariyle Fransız Devrimi, bu konferansların en çok ilgi toplayan konularından birisiydi.
Yine de bu açıklama, kanımca, böyle bir kitabın okuyucuya sunulması açısından yeterli gerekçeyi sağlamaz. O yüzden, şimdi bunun yanında iki gerekçeye daha değinmek istiyorum. Birinci gerekçem, Fransız Devrimi’ni konu alan -özellikle de devrimin kendi ülkesinde çoğalan- yeni literatürün olağanüstü derecede bölük pörçük nitelikte olmasıdır.
İdeoloji, moda ve modern medya tanıtımının gücü gibi etkenlerin bi-raraya gelmesi, devrimin 200. yıldönümüne büyük ölçüde, basitçe ifade edecek olursak Fransız Devrimi’nden ve onun mirasından hoşlanmayan çizgide yayınların damgasını vurması sonucunu doğurmuştur.
Şüphesiz bu yeni bir durum değildir; herhalde ilk 100. yıldönümü zamanında Devrim’in aleyhine daha fazla yayın yapılmıştı (yine de, Fransız Cumhuriyetinin -sosyalist- bir başbakanının -Michel Rocard-Devrim’in 200. yıldönümünün “birçok insanı devrimin tehlikeli olduğuna, şayet Devrim olmasaydı her şeyin çok daha iyi gideceğine ikna etme”nin* vesilesi olmasını memnuniyetle karşıladığım öğrenmenin bize bir parça şaşırtıcı geldiğini belirtmemiz gerekir).
Anlaşılan bunlar, çoğu zamanlar için muhtemelen geniş bir konsensüsü ifada eden duyguları yansıtıyor. Sıradan insanların -yapmaları şöyle dursun- devrim istedikleri bir çağ, tanımı gereği, olağandışı bir çağdır.
Sonuçta tarihte, insanların Özgürlük, Eşitlik ve Kardeşik’e ulaşmak istediklerini gösteren işaretlerin yaygın olduğu belli uğraklar bulunduğunu (1789 böylesi uğraklardan birisiydi ve Mösyö Rocard kafasını biraz daha doğuya çevirse 1989’da buna benzer başka örnekler görmekte kesinlikle zorlanmazdı) hep akılda tutmakta fayda vardır.