Cesaret, sadakat, affetme, paylaşma, cömertlik, alçakgönüllülük, özeleştiri, adalet ve diğerleri… Toplumun geneli tarafından kabul edilen bu ortak kavramlar; bir anlamda, mutluluğun standartlar kümesidir. Değerleri bir banka hesabına benzetirsek, iyi yatırımlar yapan kişinin hesabı ona kâr getirecektir. Ne kadar kâr ettiği hemen anlaşılmasa da bu, ileri yaşlarda faydasını göreceği bir birikim olacaktır. Doğaya ya da ailesine yatırım yapan kişinin, bu yatırımların kendisine geri döneceğini bilmesi gerekir. Bugünün toplumsal yapısına baktığımızda, değerler artık cümle içinde kullanılan kelimelerden ibaret. Oysa değerleri gölgeleyerek toplumları değiştiren bütün kötülükler, ağaçlarda saklı kurtlar gibidir. Nasıl ki kurtlar ağacı içten kemirerek devirirse, sosyal yozlaşma ve kuralsızlık da toplumu böyle çürütür. Prof. Dr. Nevzat Tarhan, bizleri toplumun manevi dinamikleri olan değerlerin hayatımıza yeniden hakim olması için bir adım atmaya çağırıyor, değer eğitiminin insandan başlayarak topluma yayılması gerektiğini söylüyor ve bir Güzel İnsan Modeli sunuyor. (Arka Kapaktan)
***
İÇİNDEKİLER
ÖNSÖZ / 9
GİRİŞ / 11
Karar Verme Aşamasında Değerler / 12
Kötü Dünya Sendromu / 13
“Ne Kadar O Kadar” Retoriği / 13
DEĞERLER/16
Amaç Değerler / 17
Araç Değerler / 18
Evrensel ve Kültürel Değerler / 19
Değerleri Belirleyen Unsurlar / 20
Değerler, Bilinmeyene Duyulan Korkuyu Azaltır / 21
Uzakdoğu Değerleri / 22
Taoizm / 22
Budizm ve Hinduizm / 23 Antikçağ Değerleri / 25
Antikçağ Değerlerinin Modern Döneme Yansıması / 26
Roma Değerleri / 27
Museviliğin Değerleri / 27
Hıristiyanlığın Değerleri / 28
Bir Batı Değeri Olarak Şövalyelik / 31
Diyalektik Gelişimin Etkisi / 31
“Hümanizmin Peygamberi Sokrates, Kıblesi Atina’dır” / 32
Hümanizm, Hıristiyanlığa Tepki Olarak Doğmuştur / 33
Dini Değerlerden Liberal Değerlere / 33
Dinlerin Tarihi Süreçte Uğradığı Değişim / 34
Duyguların Değerlere Yansıma Şekilleri / 37
insanın Değeri Neyle Ölçülür? / 37
Ekonomiye Hâkim Olan Değerler / 38
Ekonomide Güvenin Düşmanı: Rüşvet / 41
Para Kazanmak istemek Ayıp mıdır? / 42
Özgürlüğün Önemi / 43
Ahlak Nedir? / 44
Ahlakın Biyolojik Boyutu / 44
Gereğinden Fazla Sorumluluk Almak / 45
Düşünce Kalıpları ve Değerler / 46
Değerler ve Vicdan / 47
Ne Kazandık, Ne Kaybettik? / 47
Değerlere Yatırım Yapmak / 48
Toplumsal Değerler / 49
Toplumsal Değerlerin Hayata Geçirilmesi / 49
Değerlerin Yerleşmesinde Liderlerin Önemi / 51
Toplumdaki Değer Taşıyıcıları / 52
Siyaset ve Değerler / 53
Siyasette Eşitlik / 54
Eşitlikten Ne Anlıyoruz? / 54
Siyasal Sistemlerde Paternalizm / 55
Değerlerin Hayat Tarzına ve Davranışa Yansıması / 56
Karakter Eğitimi ve Değerler / 56
Değerlerin Yenilenmesi / 57
Önyargılar ve Değerler / 58
Değerlerin Farklı Alanlardaki Yansıması / 59
Değerlerin Hedef ilişkisi / 59
Değerler, ideallere Giden Yoldur / 60
ADALET / 62
Benmerkezcilik / 63
Adalet Kavramında Dürüstlük ve Kasıt Unsuru / 65
Adalet Duygusunun insan Psikolojisine Etkisi / 65
Adalet Doğuştan Gelen Bir Duygu mudur? / 66
Başkalarının Tepkilerine Göre Oluşan Adalet Anlayışı / 66
Modernizm, Kapitalizm ve Adalet / 67
Adaletsizliğin Bencillikle ilişkisi / 69
Ailede Adalet Dengesi / 69
Kardeş Kıskançlığı ve Adalet / 71
Eşler Arasında Sevgi ve Adalet Dengesi / / 72
Adalet: iş Hayatının Vazgeçilmez Erdemi / 74
Katılımcılığın Adaletteki Önemi / 75
Yüceltilmiş Gücün Adalete Etkisi / 75
Evrenin Yaratılışındaki Adalet / 76
DÜRÜSTLÜK VE ŞEFFAFLIK / 79
Gerçek Dürüstler, Dürüst Görünenler ve Durum Dürüstleri / 80
Doğruyu Söylemek, Dürüstlükten Farklıdır / 80
Yalan, Yanlıştan Farklıdır / 81
Bilgi Saklamak Dürüstlüğe Engel midir? / 81
Gerçek Dürüstlüğün Ölçüleri / 82
Dinin Dürüstlüğe Yaklaşımı / 82
Dürüst Olmak Kendimizi iyi Hissettirir / 83
Kişiselleştirme ve Aldatılma Kaygısı, Dürüst Olmayan insanların Tepkisidir / 83
Süperego, Vicdan ve Dürüstlük / 84
Dürüstlüğün Yorumu / 85
Dürüstlüğün Psikolojik Etkileri / 85
Toplumsal Dürüstlük / 86
Modern Hayatta Dürüstlük / 86
Sanat ve Dürüstlük / 87
CESARET / 88
Cesaret, Risk Alabilme Becerisidir / 88
Cesaret, Gereksiz Güç Gösterisi Değildir / 88
Kültürlere ve Cinsiyetlere Göre Cesaret / 89
Cesaretin Önündeki Engel: Bireyselleşememek / 90
Bireysel Cesaretin Toplumsal Yönü / 91
iş Hayatında Cesaret / 91
insanı Cesur Kılan Durumlar / 92
Cesareti Şekillendiren Unsurlar / 93
Gereğinden Fazla Cesaret Saldırganlıktır / 93
Ümit ve Cesaret / 93
iyimserlik ve Cesaret / 94
Tembellik, Cesaretin Düşmanıdır / 95
Cahil Neden Cesurdur? / 95
Cesaretin Dozu / 96
GAYRET / 97
Gayreti Arttıran ve Azaltan Faktörler / 97
Hedef ve Motivasyon / 98
Yapılan işi Sevmek, insanın Gayretini Arttırır / 99
Olumsuz Motivasyonlar / 100
Semavi Dinlerin Motivasyon Tekniği / 101
Kişilik Özellikleri ve Motivasyon / 101
Mükemmeliyetçi Kişilerde Motivasyon / 101
Romantik Kişilerde Motivasyon / 101
Sosyal Fobik Kişilerde Motivasyon / 102
Antisosyal Kişilerde Motivasyon / 102
Öç Alma ve Motivasyon / 102 Ödül, Ceza ve Gayret / 102
Zoraki Gayret / 103
Gayretkeş Kişilerin Özellikleri / 103
Gayreti Devam Ettirmenin Yolları / 104
Beklentiler ve Gayret / 104
Sorumluluk Duygusu ve Gayret / 105
içsel Gayret ve Cesaret / 105
Hayal Kırıklığı, Eleştiri ve Gayret / 106
Çocuğun Gayretini Arttırmanın Yolları / 107
iş Yaşamında Gayret / 107
Gayreti Etkileyen Psikolojik Faktörler / 108
Maddi Koşullarda insanı Çabalamaya Sevk Eden Durumlar / 108
Gayretsiz Toplum Yakıtsız Araba Gibidir / 109
Tematik Algı Testi (TAT) / 109
iç Motivasyonda Düşünce Teknikleri / 111
SORUMLULUK / 114
Sosyal Sorumluluk / 116
Sorumluluk Duygusu ve Değerler / 116
Sorumluluk ve Vicdan / 117
Sorumluluk Vicdanı Yeşertir / 118
SADAKAT / 119
Dependent (Bağımlı) Kişilik Özelliği / 120
Kaçıngan Kişilik Özelliği / 120
Paranoid Kişilik Özelliği ve Sadakat / 120
Obsesif Kişilik Özelliği ve Sadakat / 121
Bencilliğin Gölgelediği Bağlılık / 121
insan ve Hayvan Arasındaki Bağlılık / 121
Otizmde Sadakat / 122
Sadakat ve Sevgi / 122
Kurumsal Sadakat Çalışmaları / 123
Modernizmin Kullandığı Bağlanma Yolları / 123
Anlamlılık ihtiyacı Sadakati Arttırır / 123
insanın Bağlanma ihtiyacı / 124
Özgür Bir Sadakat Anlayışı Mümkün müdür? / 125
Sadakatin Test Edilmesi / 126
Sadakati Arttıran ve Azaltan Durumlar / 127
Sadakatin Erdeme Dönüşmesi / 128
Sadakatte Karşılıklılık ilkesi / / 129
Sadakat Sorumluluk Gerektirir / 129
Sadakat ve Hikmet / 130
ihanet ve Sadakat / 130
Düşünce Bazında Aldatmak / 131
Krizler Fırsata Dönüşebilir / 132
Yaş ve Sadakat / 132
UTANMA / 133
Günümüzde Utanma Duygusu / 133
Çocuklukta Utanma Duygusu / 134
Mahremiyet Algısı ve Utanma / 135
Mahremiyet ve Ensest / 135
Cinsel Yaşantıda Utanma Duygusu / 136
Yalan Söylerken Utanmak / 138
ALÇAK GÖNÜLLÜLÜK / 139
Modern Dünyada Alçakgönüllü Olunabilir mi? / 140
Sosyal Hayatta Alçakgönüllülüğün Sınırı / 141
Alçakgönüllülüğe Etki Eden Duygular / 142
YARDIMLAŞMA (İNFAK) / 144
Yardımlaşma Narsisizmi Önler / 145
Yardımlaşmak insanları Tembelliğe iter mi? / 145
Yardımlaşma Ne Zaman Tembelliğe iter? / 146
HELALLEŞME / 147
Helalleşmek, Psikolojik Olarak El Sıkışmak Demektir / 148
SELAMLAŞMA / 149
Selamlaşma ve iyi iletişim Sosyal Sermayedir / 149
İÇTENLİK VE SAMİMİYET / 151
Sözel içtenlik / 151
içtenliğin Öğrenilmesi / 152
Samimiyet, insanları Birbirine Bağlar / 152
Rol icabı Samimiyet / 152
Gerçek Samimiyetin Belirtileri / 152
içtenlik ve Dürüstlük / 153
içtenlik, Araç Erdemlerdendir / 154
Samimiyet Testini Zamana Yaymak / 154
iş Hayatında içtenlik / 155
AFFETME ve BAĞIŞLAMA / 156
Affetmek Özgürlüktür / 156
Bağışlamanın Biyolojik Boyutu / 156
Duyguların Kalp Üzerindeki Etkisi / 157
Şiddet Kurbanlarında Öç Alma ve Bağışlama / 158
CÖMERTLİK / 160
Verici Olmak Mutlu Eder / 160
Cömertlik insanı Yüceltir / 160
Bencilce Yapılan Yardımlar ve Gizli Yardımlar / 161
Cömertlik Savurganlık Değildir / 161
Cömertliğin Faydaları / 162
Bilgi, Sevgi ve Entelektüel Paylaşım / 162
Bilgeliğin Cömertliğe Etkileri / 163
Modern Hayatın “Bencil” Cömertliği / 164
Dinin Cömertliğe Yaklaşımı / 165
Cömertlik Topluma Katkı Sağlar / 165
Paylaşmak Sosyalleşmeyi Hızlandırır / 166
iş Dünyasında Cömertliğin Karşılığı: Paylaşımcılık / 166
Şefkatin Arkadaşı: Cömertlik / 167
Paylaşmak insanı Yalnızlıktan Kurtarır / 167
FEDAKÂRLIK / 168
Modernizm ve Fedakârlık / 168
Hayat Yarışı Herkes için Aynı Değildir / 168
Fedakârlığın Zıddı Bencilliktir / 169
Kadınlarda Fedakârlık / 170
Fedakârlık Genlerimizde Var mıdır? / 171
ŞÜKÜR VE KANAAT / 172
Gayrette Kanaat Olur mu? / 173
Kanaat Etmek, Gayreti Engeller mi? / 174
Modern insanın Yetinme Duygusu Körelmiştir / 174
Kanaatte Altı Boyutlu Yaklaşım / 175
Altı Boyut içindeki Uzaysal Boyut / 176
Altı Boyut içindeki Aşağı Boyut / 177
Altı Boyut içindeki Ön Boyut / 178
insan Niçin Kanaat Eder? / 179
Kanaat Duygusunun Doğru Yönetimi / 180
Doyumsuzluk, Aşkın Boyutun Eksikliğinden Kaynaklanır / 181
Kanaatin Sergileniş Biçimi / 182
Şükür, insani Görevlerdendir / 183
Kanaat Duygusu ve Ölüm / 183
Kanaat ve Dürüstlük / 184
Psikolojik Kanaat / 184
insandaki Nankörlük Eğilimi / 185
Şükür ve Kanaatin Düşmanı: “Keşke” ve “Acaba” / 185
BARIŞ / 187
iyimserlik Barış, Kötümserlik Savaş Getirir / 188
Demokratik Değerler Açısından Barışçılık / 189
Katılımcılık ve Çoğulculuk, Barış Hazinesini Ortaya Çıkarır / 190
Barış Yoksunluğu / 191
Barış ve Hoşgörü ilişkisi / 191
Barışın Düşmanı Bencilliktir / 192
HOŞGÖRÜ ve DİYALOG / 194
Negatif Hoşgörü / 196
Pozitif Hoşgörü / 197
Hoşgörü, Farklı Fikirlere Saygıdır / 198
Hoşgörünün Sınırları / 198
Hoşgörünün Düşmanı Bencillik / 200
Paylaşma Kültürü / 202
Hoşgörüsüzlüğün Sebepleri / 202
Duygusal Sağırlık ve Körlük / 204
Diyalog / 205
Olumsuz Diyalog / 206
Olumlu Diyalog / 207
Doğru Tartışma / 207
Hoşgörü ve Katılımcılık / 208
Yatay Toplum / 209
Yatay Toplumda Grup Kimliğinin Önemi / 210
Mozaik Koalisyonu / 212
Gökkuşağı Koalisyonu / 212
Ebru Koalisyonu / 212
Toplumsal Kimlik Kötüye Kullanılmamalı / 213
Toplumlardaki Eksen Kurumlar / 214
İnsan ve Toplum Hayatında Hedef Edinmenin Önemi / 214
Yaşam Mücadele Değil, Yardımlaşmadır / 217
ÇOĞULCULUK / 219
Tekelcilik / 219
Tekelcilik Bencilleşmeye Götürür / 220
Resmi ideoloji Nedir? / 220
Kültürel Özendirmenin Yolu / 221
Bir Kültürü Benimsetmenin En iyi Yolu / 222
Katılımcılık ve Çoğulculukta Eleştiri / 222
KATILIMCILIK / 224
İnsan Yalnız Yaşayarak Mutlu Olamaz / 225
İstişare Kararlarına Uymak Ahlakın Gereğidir / 226
Katılımcılıkta Konuşma Zemini / 227
Yönetimde Katılımcılık / 227
Katılımcılık ve Demokrasi / 228
Hesap Vermeyen Kişi Kendini Kutsallaştırır / 229
Katılımcılıkta Eleştiri Önemlidir / 229
ÖZGÜRLÜKÇÜLÜK / 231
İç ve Dış Özgürlük / 232
Pozitif ve Negatif Özgürlük / 233
Zihinsel Özgürlüğün İnsanlığa Katkıları / 233
İtaatsizlikle Özgürlüğün Dengesi / 234
Dünyanın En Özgür İnsanları Çocuklardır / 234
Özgürlüğün Sınırları / 235
Aldatıcı Özgürlük / 236
Özgür Düşünce Geleneği / 236
Özgürlüğü Etkileyen Durumlar / 237
Zorunlu Kölelikten Gönüllü Köleliğe / 237
Felsefi Akımların Özgürlük Anlayışları / 238
Gerçek Özgürlük, Ortak Amaç Etrafında Birleşmeyi Gerektirir / 239
Dinde Özgürlük / 239
ÖZELEŞTİRİ / 241
Ego Haritamız / 243
Birinci Şart Kendini Bilmek / 243
Özeleştiri ve Özdenetim / 244
İNANCIN DUVARI VİCDAN / 246
At Sineğine Dönüşen Vicdan / 247
Çocuklarda Vicdan Gelişimi / 247
ÖNSÖZ
Temel bilim olan psikolojinin ürettiği bilgiler üzerinden psikososyal hastalıklara çare arayan psikiyatri, uzun yıllar en üstün değer olarak zevk peşinde koşmayı ve acıdan kaçınmayı savundu. Bu durum, asırlardır aktarılan toplumsal değerlerin bulanık kavramlar olarak anılmasına sebep oldu. Bugün sosyal ve duygusal beyin çalışmaları ile beyinde ahlakın ve duyguların fiziksel kanıtları bulundu. Bu sayede psikolojinin yeniden yazılmaya başladığını söyleyebiliriz.
Toplumu bir bina gibi tasavvur edersek, bireyler binanın yapı taşları, değerler ise çimentosu sayılabilir. Harç ve çimentosu olmayan binanın kolayca dağılması gibi toplumun da aynı duruma maruz kalma ihtimali vardır.
Değerlerin psikolojik dinamiği ve yerinde kullanılması toplum ruh sağlığı ve koruyucu ruh sağlığı açısından önem arz ediyor.
Bu kitapta ele almaya çalıştığım değerlere -kısmen- diğer kitaplarımda da yer verdim. Toplum Psikolojisi, İnanç Psikolojisi, Gençleri Anlamak, Asimetrik Savaş, Duyguların Psikolojisi isimli kitaplarımla ilgilenenler, ayrıntılı bilgiler edinebilirler. Aslında elinizdeki kitap, İnanç Psikolojisi adlı çalışmanın ikinci bölümü olarak planlanmıştı. Fakat editörüm, hacmi itibariyle, ayrı bir kitap olmasını önerdi.
ilginç bir rastlantıdır ki; bu kitabın son satırları Amerika’da, Havai adalarında, Amerikan Psikiyatri Birliği’nce düzenlenen kongreye katıldığım günlerde yazıldı. işin dikkate değer yanı şu, Havai adaları insanlık tarihinde değer aşınmasının belki de en çok yaşandığı yerlerden birisi…
Ülkemizin eğitim ve kültür hayatına faydalı olması dileklerimle.
Nevzat Tarhan Temmuz 2011
GİRİŞ
Edison olağanüstü başarılarına rağmen “En büyük icad ottur, bizim yaptığımız mevcudu göstermektir” diyordu. Modernizm ise Adam Smith’ten itibaren “Alçakgönüllülük ve yardımseverlik üretim maliyetini arttırır“ diyerek, birçok değeri gözden düşürdü. Paylaşma kültürünü “sadaka kültürü” diyerek aşağıladı. Böylece paylaşarak mutlu olmak yerine, tüketerek mutlu olan modern karakter tipolojisi yaygınlaştı. Sosyal Darwinizm de “Toplum çıkarı peşinde koşan bireylerden oluşur, bireysel yarar ortak yarara zarar verir” diyerek, barışçıl olmayan bir rekabeti teşvik etti.
Bütün bunlar ışığında, 1995 yılında duyguların fiziksel varlığının keşfedilmesi ile yeni bir dönem başladı. İnsan davranışının belirlenmesinde kimyasal ve elektro fizyolojik enformasyon yönetiminin keşfi, önemli bir çığır açtı. Beyin, zihin haline geldi. Niyetlenilmiş davranışın önemi ortaya çıktı. Niyeti göz ardı eden materyalizm, çöküşe geçmişti. İnsan beyninin kendi kendini programlaması ve insanın evrensel bütünlüğün bir parçası olması yeni bilgilerdi.
Diyalektik materyalizmin “Önce madde vardır: Vardan yok yoktan var olmaz” tezi, kuantum dinamiği ile alt üst oldu. Zira kuantum sıçramasına göre atom altı parçacık hareketleri ile her şey aynı zamanda hem var hem de yok olabiliyordu. Önce soyut bilgi vardı sonra somut bilgi ortaya çıktı. İnsan sadece sübjektif bir gözlemciydi. Böylece en basit ifadesiyle materyalizmin yaşam felsefesini oluşturan “İnsan, zevki ide-alize eden bir varlıktır, insanın ego ideali somut çıkarıdır” görüşü; tesadüfi varoluş, yaşam mücadelesi, doğal ayıklanma ve güçlünün ayakta kalması doktrini ve “Cansız maddeden geldik cansız maddeye döneceğiz, hayat işimize yaramıyorsa ölebiliriz” anlayışı çürüdü.
Çağımızda insanı strese açık tutan en önemli şey, amaçsızlıktır. Uğrunda yaşamaya değer bir amaç sunmayan modern yaşam, gençlik ve ileri yaş intiharlarının artmasını önlemeye yetmiyor. Servet toplamayı, zenginleşmeyi gaye edinen kapitalist sistem, iyilikle anılacak insan olmayı değerli görüp bu değerler ışığında bir hedef tutturamazsa, insanlığın kalıcı mutluluğu yakalaması, ileriki yüzyıllara kalabilir.
Karar Verme Aşamasında Değerler
“Decision Making” yani insanın karar verme biçimi, son yıllarda sosyal bilimcilerin kafa yorduğu konulardan biri oldu. Sinirbilim bu alana önemli katkılar sağladı. Bilgi ve verileri en çok etkileyen üç şeyin; önem, öncelik ve değer sıralaması olduğu gerçeğiyle bizi yüz yüze getirdi. Bu bağlamda sıralama; çıkar hiyerarşisi, ilke hiyerarşisi ve korku repertuarı hiyerarşisi şeklinde düzenlenebilir.
Karar vermede önemli kriterlerden birisi, ahlaki akıl yürütmedir. Bunun da üç seviyesi vardır. En ilkel seviye, görünen kısa vadeli sonuçları düşünerek karar vermeyi kapsar. Kişi anlık çıkarını, hevesini, konforunu, gününü kurtarmayı dikkate alarak karar verir. Ortalama ahlaki akıl yürütme daha çok sosyal düzen, görev bilinci, geleceği düşünme, niyeti dikkate alma gibi soyut değerlerle düşünmeye dayalıdır. İleri derecede ahlaki akıl yürütme ise hakkaniyetli düşünmeyi öne çıkararak; merhamet gösterme, acıyı hafifletme, içgüdülere yenik düşmeme, baştan çıkarıcı unsurlara direnç gösterme, fedakâr olma, başkaları için çile çekme, başkalarının duygularına karşı duyarlılık, adalet ve kimseye zarar vermemeyi kapsar.
Kötü Dünya Sendromu
‘Kötü Dünya Sendromu’, dünyanın eskiye kıyasla daha tehdit edici bir yer olduğu algısını tanımlamak için kullanılmaktadır. Dünyanın kötüye gittiğini düşünenlerde üç türlü tepki göze çarpar: Şiddeti örnek alıp şiddet davranışını arttırmak, şiddete karşı duyarsızlaşmak ve korkuya kapılıp kendilerini şiddet kurbanı gibi algılayarak kaçınma davranışı geliştirmek. Bu üç tepki türünün de sağlıklı olduğunu söylemek güçtür.
Değerlerde anomi (normsuzluk) varsa o toplumda kargaşa ve kaos oluşur. insanın en temel psikolojik ihtiyaçlarından biri, bir topluma bağlı yaşamak istemesidir. Kendisini hiç kimseye karşı sorumlu hissetmeyen çağdaş tiranlar, değer eğitiminin yoksunluğu sonucu çoğalmaktadır. Marks “Yeni topluma ebelik yapacak şey şiddettir; şiddet tarihte devrimci bir rol oynayacaktır” derken, şiddetin özellikle politik ve sosyal idealler için bir değer olarak kullanılmasının ideolojik zeminini hazırlamıştı. “Yıkıcı dürtü, yaratıcı dürtüdür” bakışı da şiddeti beslemişti. Yanlış değerlere inandırılmış insanların, dinin arkasına sığınıp başvurulan şiddet eylemlerinin insanlığa ve sosyal dokuya nasıl zarar verdiği artık ayan beyan ortada. Küresel ahlak olmadan küresel barışın olmayacağını hatırlayıp; değerlerin öneminin anlaşılmasını dileyelim.
“Ne Kadar O Kadar” Retoriği
Halk jargonunda “ne kadar ekmek o kadar köfte” şeklinde ifade edilen güzel bir deyiş vardır. Bunu toplumsal değerlere uyarlarsak, karşımıza aşağıdaki gibi bir tablo çıkabilir:
“Ne kadar korku o kadar bunalım,
ne kadar özgüven o kadar başarı,
ne kadar cesaret o kadar özgürlük,
ne kadar vatanseverlik o kadar güçlülük,
ne kadar adalet o kadar huzur,
ne kadar sosyal sermaye o kadar toplumsal barış,
ne kadar çaba o kadar şans,
ne kadar emek o kadar ücret,
ne kadar sabır o kadar zafer,
ne kadar inanç o kadar sebat,
ne kadar hayal o kadar keşif,
ne kadar ümit o kadar motivasyon,
ne kadar şükür o kadar dinginlik,
ne kadar tembellik o kadar esaret,
ne kadar samimiyet o kadar ikna,
ne kadar iyi niyet o kadar dostluk,
ne kadar empati o kadar anlaşılmak,
ne kadar dua o kadar yardım,
ne kadar iyilik o kadar sevilmek,
ne kadar bencillik o kadar yalnızlık,
ne kadar dürüstlük o kadar güven,
ne kadar bilgi o kadar güç,
ne kadar veri o kadar doğru karar,
ne kadar sezgi o kadar buluş,
ne kadar merhamet o kadar sükunet,
ne kadar kanaat o kadar zenginlik,
ne kadar saygı o kadar itibar,
ne kadar edep o kadar mutluluk,
ne kadar cömertlik o kadar soyluluk, ne kadar uygulama o kadar karakter, ne kadar doğallık o kadar denge, ne kadar çile o kadar dayanıklılık, ne kadar merak o kadar ilim, ne kadar hayret o kadar öğrenme, ne kadar ilkelilik o kadar onur, ne kadar düzen o kadar sonuç, ne kadar dikkat o kadar isabet, ve sonuç olarak ne kadar erdemlilik o kadar insanlık … ”
DEĞERLER
Değerler, toplumun geneli tarafından kabul edilen ortak kavramlardır. Bir anlamda, mutluluğun standartlar kümesidir. Standartları, evrensel doğrular şeklinde tanımlayabiliriz. Burada önemli olan, benimsediğimiz değerlerin biyolojik çıkarımızla örtüşüyor olmasıdır. Eğer kişi kendine aykırı bir değer benimsemişse, kendi içinde bir çatışma yaşar. Bu sebeple insan, kabullendiği değerlerin mutluluk getirmesi için, ‘biyolojik çıkar + değer = mutluluk’ şeklinde özetlenebilecek formüle uymaya çalışmalıdır.
Erdemler, insanlar arası ilişkilerde kendilerini göstermekle birlikte müzik, resim, heykel, tiyatro benzeri sanatların herhangi birinde de varlık kazanabilir.
Değerler öğrenilmesi gereken kavramlardır. İnsan, mutluluğunda etkin rol oynayan değerleri, sosyal öğrenme metoduyla sonradan kazanır. Toplumsal anlamda öğrendiği erdemler vasıtasıyla mutluluğa ulaşır.
Her değerin duygu, düşünce ve davranış boyutu vardır. Bizim için kıymet ifade eden bir kavramı doğru kabul etsek de, onun varlığını duygusal olarak hissedemiyorsak, o değeri uygulamaya geçiremeyiz. Bu da göstermektedir ki bir değerin kabul edilebilir olması için ona duygu yüklenmesi şarttır. Daha sonra bu duygu, kişilik haline gelir ve düşünce yönetimini başlatır. Zira değerler aynı zamanda, düşünceyi de yöneten standartlar kümesidir. Bizler, düşüncelerimizin sınırlarını belirleyerek, zihnimizde o düşünceyle ilgili bir kavram oluştururuz. Erdem olarak kabul ettiğimiz bu kavramlara aynı zamanda “koruyucu ruh sağlığı değerleri” de diyebiliriz. Erdem kelimesi, olumlu değerlerin anlatımında da kullanılan bir kavramdır.
Amaç Değerler
Değerleri “araç ve amaç değerler” olarak ikiye ayırabiliriz. Amaç değer , insan hayatındaki soyut hedefleri tanımlar. Araç ise insanı hayattaki hedefine götüren yoldur.
Amaç erdemleri farklı açılardan bakarak, kendi içinde dört gruba ayırabiliriz. Birinci grup, sevgi ve güven eksenindedir. Dolayısıyla burada insanları sevmek, şefkatli olmak ve iyilik yapmaktan zevk almak yer alır. İkinci grup erdemler, sosyal sınırları belirler. Bu sınıfın değerleri arasında dürüst ve adil olmak, saygıyla donanmak ve hayatında yalana yer vermemek sayılabilir. Üçüncü kategoride iletişim biçimini belirleyen erdemler vardır; hoşgörülü, barışçıl, içten ve anlayışlı olmak bu gruba dahil edilebilir. Dördüncü kümede ise iç disiplin ekseninde bulunan erdemler mevcuttur. Paylaşımcılık, alçakgönüllülük, yardımseverlik ve uzlaşma taraftarı olmak gibi değerler, bu kümede zikredilebilir. Saydığımız bütün bu erdemler, farklı kültür ve dinlerde değişik boyutlarda önem-sense de, insan beyninde değerlerin temelini oluşturan iki türlü duygu vardır: İyiliğe yönelmek ve kötülüğe yatkın olmak. İnsanoğlu, hayatının doğru şekilde devam etmesi için bu iki istek arasında denge kurmayı başarmalıdır. Zira koruyucu ruh sağlığı değerlerinin yaşama etki etmesi, bu dengeye bağlıdır.
İnsanları sevmekten bahseden biri, bu değeri insanlık adına değil de şahsi çıkarları için ortaya atıyorsa, yani insanlığı sevmekten kastı esasında körü körüne kendi benliğini sevmekse, o şahsın kişiliğinde erdemlerin doğru şekilde yaşandığından söz etmek mümkün değildir. Değerlerin hayata geçirilmesinde en önemli konulardan biri, araç olan erdemlerin, en az amaçlar kadar doğru olması gerektiğidir. Bir konuda insanın isteklerini oluşturan amaç, talebin niteliğini belirleyen ise araçtır. Bizler, isteklerimizi hedeflerimize uygun şekilde belirleriz; ancak arzularımızın hangi vasıtalarla vücuda geleceğini de göz ardı etmeden ilerleriz. Örneğin bir insana kendi iyiliği için acı çekeceği şeyler yaşatmak doğru gibi görünse de, iyiliğin aracı olarak ıstırabın seçilmiş olması, aslında doğru bir yöntem değildir.
Araç Değerler
Benimsenen insani ve evrensel değerlerin yaşanmasını sağlayan araç erdemler, motivasyon arttırıcı ve teşvik edici özelliğe sahiptir. Bunlar da tıpkı amaç haline gelmiş değerler gibi kendi içinde birkaç gruba ayrılır. ilk grupta sayılacak değerler; düzenli ve intizamlı olmak, takdir etmek ve övgülerde bulunmak, onaylayıcı ve rahatlatıcı özellikler sergilemek, işini iyi yapmaya çalışmak, disipline uyarak hareket etmek, cömert ve cesur olmak, kendini geliştirmek şeklinde özetlenebilir. Bu grupta yer alan erdemler, daha çok pozitif duyguları harekete geçirir. ikinci kümede ise kabullenici ve yumuşatıcı olan erdemler yer alır. ikinci grup içinde; olaylar karşısında esnek ve yumuşak olmak, insanlara nazik davranmak ve doğru yorumlar yapmak gibi negatif duyguları azaltan değerleri sayabiliriz.
18. yüzyılda yaşamış olan ünlü Fransız düşünür ve yazar Voltaire, öğrencilik yıllarında bir edebiyat dersindeyken sınıfa bir eşek girer. Öğrenciler, eşeği döverek sınıftan çıkarmaya çalışırken, edebiyat hocası bu durumu fırsat bilip herkesin eşekle ilgili bir kompozisyon yazmasını ister. Voltaire, kâğıda yalnızca incil’den bir ayet yazar ve sınıfın en yüksek notunu alır. Voltaire’in kâğıda yazdığı ayet şöyledir: “O kendinden olanların arasına girdi, fakat kendinden olanlar onu kabul etmedi.”
Voltaire’in arkadaşlarının davranışını yanlış bularak, zekâsını kanıtlar nitelikte yazdığı bu eleştirel cümle, esasında bir erdem eğitimidir. Yaşadığımız çağda erdemli davranışın gereğini tartışırken; toplumlardaki kirlenme, ahlaki çöküntü ve değerlerdeki yozlaşma, insanların hem kendi mutluluklarını hem de toplumsal huzuru göz ardı ettiklerini göstermektedir. Bireysel ve sosyal mutluluk konusunda hesaba katılmayan faktörlerin en önemlisi, toplumun değerleri ve kültürel özellikleridir.
Eflatun, bir gün talebelerinin kumar oynadığını görüp onlara kızar. Bunun üzerine öğrencileri “Hocam, biz küçük bir şey oynuyorduk, niçin kızıyorsunuz?” diye sorduklarında Eflatun “Ben sizin kaybettiğiniz paraya değil, harcadığınız zamana üzülüyorum” cevabını verir.
İnsanda doğuştan gelen bir bencillik eğilimi vardır. Bencil kişi, şahsi çıkarlarını rasyonalize edip, her şeyi menfaatine uydurmaya çalışırken, bugünün en büyük dertlerinden biri olan tüketim çılgınlığına kendini esir etmiş olur. Tüketime büyük ölçüde yer veren toplumlar, kendi çıkarları etrafında birleşen insanlardan oluşmaktadır. Descartes’in “İnsanlar niyetlenmiş topluluklardır. Akılcılık onların davranışını belirleyen tek unsurdur; dolayısıyla da duygulara gerek yoktur. Dünyada ise daha evvelden belirlenmemiş, kendiliğinden oluşan bir düzen vardır” tezi, rasyonalizmi kutsallaştıran düşünceyi oluşturmuştur. Bu düşünceye göre, davranışların tek belirleyicisi akıldır. Yöntem ise, kartezyen yaklaşım olan kuşkuculuktur. Descartes’in 1600’lü yıllarda başlattığı felsefi hareket birçok değeri değiştirmiştir.
Evrensel ve Kültürel Değerler
Değerler, evrensel ve kültürel olmak üzere ikiye ayrılır. Kültüre özgü değerler, evrensel değerlerin çeşitli dozlarda karışmasıyla oluşur. Örneğin bir kültür sevgiyi ön plana çıkarırken, diğeri dürüstlüğü, bir başkası çalışkanlığı öncele-mektedir. Ancak bu kültürlerin hepsinde toplumun sosyal bütünlüğü, değerlerden örülü tuğlalarla oluşturulur. Her toplumun anonim değerleri arasında doz farkı bulunur ve cemiyetin kültürel kimliği buna göre şekillenir. Ayrıca kişinin ölçü farkı da mevcuttur. Bu ikisinin birleşimi, insanın kültürel özelliklerini meydana getirir.
Değerleri Belirleyen Unsurlar
İnsanın ruhsal yapısında ve kişisel gelişiminde -yetiştiği ortamın da etkisiyle- çocukluktan itibaren edindiği erdemlerin büyük etkisi vardır. İyi nitelikler, insanın düşünce ve davranış kalıplarını etkilediği için, bir bakıma kişiliğimizin siluetini de oluşturur. Böyle düşündüğümüzde insanın geçmişini bilmesi için geleceğini öngörmesinin gerekli olduğu kanısına varırız. Ayrıca değerler, mutluluğumuzu sağlayan ve kültürel altyapımızı oluşturan en önemli faktörlerdendir.
Hayat ve olaylar karşısında yaptığımız soyut çıkarımlar, değerlerin verilerini oluşturur. Gerek beş duyumuzla algıladığımız gerekse akıl ve sezgi yoluyla idrak ettiğimiz değerler, insanların düşünce tarzını belirleyerek davranışları oluşturur. İşte insan da değerleri, ailesinden başlamak suretiyle yakın ve uzak çevresinden öğrenir. Yaşadığımız ortam, edindiğimiz değerlerin şekillenmesine ve pekişmesine yardımcı olur.
Bu açıdan baktığımızda hayat başarısında yılların birikiminin önemini görürüz. Hatta anaokulunda duvarlara asılı bilgilerin ileri yaşlarda da aynen geçerli olduğunu gözlemleriz.
Anaokulunun 10 kuralı
1- Eşyalarını arkadaşlarınla paylaş.
2- Başkalarına zarar vermeden oyna.
3- İnsanlara vurma.
4- Aldığın şeyi yerine koy.
5- Sana ait olmayan şeyi alma.
6- Kendi dağınıklığını topla.
7- Birisini incitirsen özür dile.
8- Dışarıda arkadaşınla el ele tutuş.
9- Meraklı ol, her şeyi incele.
10- Akvaryumdaki balığın bile öleceğini unutma.
Hayat okulu versiyonu
1- ihtiyacından fazla olanı paylaş.
2- Hakka ve adil olmaya dikkat et.
3- Kimseye zarar verme.
4- Emanete ihanet etme.
5- Dürüst ve doğru ol.
6- Düzenli ol.
7- Gerektiğinde özür dilemeyi bil.
8- Yardımlaşmanın kural, kavganın istisna olduğunu unutma.
9- Merak bilimin hocasıdır.
10- Yaşamın sadece dünya yaşamından ibaret olmadığını unutma.
Yukarıdaki on maddeyi çocuğumuzun odasına asarken ikinci on maddeyi kendi odamıza asmamız gerekmez mi?
işte bu maddelerde insanı insan yapan sosyal değerlerin özetini bulabilirsiniz.
Değerler, Bilinmeyene Duyulan Korkuyu Azaltır
Erdemler, insana bildiği konuların yanı sıra, hakkında fikir sahibi olmadığı mevzularda da yardımcı olur. Zira insan, bilmediği şeyleri bildikleriyle kıyaslayarak öğrenir. Aynı zamanda bilmediğinden korkar. Özümsediklerimizi en iyi…
Devr-i Gül Sohbetleri – Osmanlı Değerleri(Yeni sekmede açılır)
bunlara değer miydi?(Yeni sekmede açılır)
Vahşi Adalet(Yeni sekmede açılır)