Siyaset

Hüsran Dalgaları – Ergenekona Kadar Giden Süreç 27 Mayıs ve Yassıadanın İnanılmaz Gerçekleri

husran dalgalari ergenekona kadar giden surec 27 mayis ve yassiadanin inanilmaz gercekleri 5ee7477c32292… Birden denizden gelen martı çığlıklarını duymaya başlamıştır. Sanki martılar nasıl bir istikbale yelken açmakta olduğunu anlamışlar telaş içinde çığlık çığlığa uçuşmaktadırlar. İlk defa yaşam ile ölüm arasında ne denli cılız bir bağ olduğunu algılamanın şaşkınlığı içindedir…

… Yolun dönemecini geçtikten sonra başını kaldırır, durur ve bakar. Karşısındaki idam sehpası eteklerinde telaşla dolaşan cellatlarıyla iştah içinde onu beklemektedir…

***

…. İnsan; onuruna, mutluluğuna, gelişimine en uygun yönetim sistemi demokrasidir. Demokrasi yönetimine kavuşmuş ülkelerde, iktidara gelmenin tek ve mutlak yolu, hizmet edilecek halkı ikna etmek ve oylarını alarak seçilmektir… Demokrasi, müdahaleye uğramadığı sürece kendi kuralları içinde olgunlaşan ve tükenmez çareler üreten bir sistemdir…

H.EMRE OKTAY

**

27 Mayıs nedir? 27 Mayıs kökü Osmanlıya dayanan, Osmanlıdan kalma, geleneksel yönetimimizdeki ordu- medrese işbirliğinin kanun yapma ve yürütme gücüne karşı direnişi, müdahalesidir. 1924 Anayasa’sı ordu ve aydının devlet yönetimine ortaklığını reddeder. 1924’ten 1960 yılına kadar bu ortaklık bilfiil (eylemli) işlememiştir fakat bilkuvve(potansiyel) yaşadığı ortaya çıkmaktadır.

CELAL BAYAR

**

ÖNSÖZ

2007 yılında çok izlenen televizyon kanallarından birinde konusu 27 Mayıs 1960’ta geçen bir dizi yayımlanmaya başladı. Dizide bir aşk macerası anlatılıyor arka planda da 27 Mayıs harekâtı cereyan etmekte. Demokrat Partililer gece evlerinden alınıyorlar, Yassıada’ya sevk ediliyorlar, Yassıada’da ki yaşamları ve Yassıada Mahkemeleri dizide gösteriliyor.

Dizi 48 yıl sonra o acı günleri tekrar halkımıza hatırlatmak ve muhasebesini yapmak bakımından yararlı oldu diyebilirim ancak dizide Demokrat Partililerin 27 Mayıs Harekâtından sonra başlarına gelenler yumuşatılarak sonucunda da gerçekçi olmayan bir şekilde anlatılmış. Demokrat Partililerin Yassıada’ya sevkleri sırasında ve Yassıada’da ki yaşamları süresinde başlarına gelenler bir insanlık dramıdır. Bu Öyle bir dram ki Yassıada’da 14 ay gibi bir süre içinde 4 kişi canından bezerek intihar girişiminde bulunmuştur. Bilindiği gibi Celal Bayar, Adnan Menderes, Dr. Faruk Sargut ve Cemil Keleşoğlu. Bileklerini kesen Cemil Keleşoğlu kurtarılamayarak kan kaybından hayatını kaybetti. Harekâttan hemen sonra daha Demokrat Partililerin Yassıada’ya sevkiyatları yapılmadan önce Harbiye binasında camdan adeta uçarak betona çakılarak ölen Namık Gedik için de harekâtçılar tarafından intihar etti şeklinde açıklama yapıldı. Rahmetli Namık Gedik’in ölümündeki esrar perdesi henüz aralanmamıştır. Yassıada’nın feci şartlarına dayanamayan 10 kişi çeşitli şekillerde Yassıada’da öldüler. Demokrat Parti bakanlarından Tevfik İleri Yassıada’da tutuklu bulunduğu süre içinde kanser hastalığına yakalandı, ada’daki görevlilere kanserden şüphelendiğini tekrar tekrar söylese de ada doktoru tarafından gaz ilaçları verilerek 14 ay gibi bir zamanı kaybetti ve müebbet hapis cezasıyla gittiği Kayseri cezaevinde vefat etti. Aynı şekilde Yassıada’da hastalanan DP Diyarbakır Milletvekili Dr. Kamil Tayşi Yassıada’dan mahkum olarak gittiği Kayseri Cezaevinde hayatını kaybetti.

Yassıada Mahkemelerinde Yüksek Adalet Divanı, mahkemeler devam ederken sanıkları zaten mahkûm etmiş mahkûm hayatı yaşatmaktaydı. Yassıada’ya Demokrat Partili bakanların, milletvekillerinin, bürokratlann sevkiyatları da ayrı bir trajedi olmuştu. Tekmeler, silleler, yumruklar, tükürükler, hakaretler..

Sözü geçen dizi’nin yapımcılarına, dizinin siyaset tarihi danışmanlarına çeşitli televizyon kanallarında yapılan programlarda gerçekleri olduğu gibi yansıtmadıkları konusunda sorular soruldu, eleştiriler yapıldı. Böyle televizyon programlarından birine de ben, rahmetli Celal Bayar’ın torunu Prof. Dr. Emine Gürsoy Naskali ve rahmetli eski Dâhiliye Vekilimiz Namık Gedik’in oğlu Arda Gedik’le beraber katıldım. Gece geç saatlere kadar tartıştık. Sonuç olarak dizinin danışmanından dizi yapılırken reyting kaygıları nedeniyle her iki tarafında düşünülerek hareket edildiği izlenimini aldık. Hatta açıkça söylediler yani, 27 Mayıs Harekâtını yapanlar, destekleyenler ve mağdurlar hepsinin ağırlığı hesaba katılmış hiçbir tarafı kırmamaya diziyi seyretmekten vazgeçirmemeye dikkat edilmiş.

Bu yaklaşım belki bazı çevrelerde tartışılabilir hatta onaylanabilir. Ancak şunu unutmamak gerekir ki eğer tarihe saygı göstermezsek, tarihi olayları titizlikle inceleyerek olduğu gibi anlatmazsak geçmişten ders almak gibi bir keyfiyet söz konusu olamaz. Diğer bir bakış açısıyla da geçmişteki olayların mağdurlarının yaşadıklannı saklamamak, olduğu gibi gözler önüne sermek etik olarak da zorunludur.

Katılmış olduğum televizyon programında o dizi ile ilgili olarak işittiklerimden sonra bu eseri yazmaya karar verdim. Her şeyi olduğu gibi anlatacaktım. Bundan sonra Yassıada’yla ilgili bir film veya televizyon dizisi yapmak isteyenlere senaryoya kolaylıkla çevrilebilecek belgesel türü bir yapıt bırakabilmeyi amaçladım. Yapıtta olayları yer yer öykü tarzında anlattım. Değerli yönetmen, yapımcı Halit Refiğ’de DP, 27 Mayıs ve Yassıada ile ilgili senaryo tarzında bir eser yazmış. Sayın Refiğ, “Şeytan Aldatması” adını verdiği bu kitabında 27 Mayıs Harekatı üzerindeki Amerikanın diğer bir deyişle Nato’nun etkisini işlemiş. Ancak bu kitapta konuya vakıf olanlar, o dönemi bizzat yaşayanlar için bazı ciddi yanlışlıkları görmek gerçekten üzücü olmuştur. Şöyle ki, Sayın Refiğ kitabının 73-74. sayfalarında dönemin İstanbul Emniyet Müdürü olarak Kemal Aygün’ü göstermektedir. Halbuki 28 Nisan 1960 olaylarının cereyan ettiği o dönemde rahmetli Kemal Aygün İstanbul Belediye Başkanı idi. İstanbul Emniyet Müdürü de rahmetli babam Faruk Oktay idi. İstanbul Valisi de rahmetli Ethem Yetkiner idi. Sonra Sayın Refiğ’i kitabının 62. sayfasında bir resim yayımlamış ve resimde Menderes’in elini sıktığı dini kıyafetler içindeki kişinin Sayid Nursi olduğunu ifade etmiştir. Resimde Said Nursi’ye hiç ama hiç benzemeyen o kişi Cumhuriyeti ilan eden 2. Mecliste Konya milletvekilliği yapan ve zamanın Diyanet işleri Başkanı Eyüp Sabri Hayırlıoğlu’dur. Yine Sayın Refiğ’i söz konusu kitabında Sayın Hüsamettin Cindoruk’u rahmetli Celal Bayar’ın avukatı olarak göstermektedir. Halbuki Yassıada mahkemelerinde Celal Bayar’ın avukatı Gültekin Başak idi.

Evet rahmetli babam Faruk Oktay Demokrat Parti döneminde İstanbul Emniyet müdürüydü ve Yassıada’da öldü. Yassıada’dan sağ çıkan ve orada babamla beraber çile doldurmuş birçok Demokrat Partili milletvekili ve bürokrat bizim eve gelmişler Yassıada’da olanları anlatmışlardı. O tarihte hiç de küçük olmayan bir yaşta, 13 yaşındaydım. Dolayısıyla 27 Mayıs 1960 harekâtından önce ve sonra cereyan eden birçok olayı bizzat kendim yaşadım. Rahmetli Celal Bayar, rahmetli Samet Ağaoğlu, rahmetli Nuzhet Kirişcioğlu, rahmetli Rıfkı Salim Burçak vb. gibi Yassıada’da tutuklu bulunmuş Demokrat Partililerin anıları, yine Yassıada’da Muhafız subay olarak görev yapmış M.Özdallı ile yaptığım söyleşi, Yassıada’da Rahmetli Bayar ve rahmetli Menderesin oda nöbetlerini tutan Mehmet Nuri Taşdelenin anıları bu esere kaynak teşkil etmişlerdir. Ayrıca 27 Mayıs mağdurları Demokrat Partililerin kızı, oğlu, eşi, kardeşi, torunu gibi yakınlarının zaman zaman yaptıkları toplantılara katılmaktayım ve canlı şahitlerin anlattıklarını dinlemek mutluluğuna sahibim. Kaynakça bölümünden anlaşılacağı gibi bugüne kadar 27 Mayıs ve Yassıada’yla ilgili yazılan çizilen hemen hemen bütün eserleri de incelemiş bulunmaktayım..

Ülkemize birçok hizmetleri olmuş Demokrat Partililerin 27 Mayıs harekâtından sonra başlarına gelenler kelimenin tam anlamıyla zulümdür. Türk Dil Kurumu lügatinde zulüm kelimesi şöyle tarif edilmiş: “Güçlü bir kimsenin, yasaya veya vicdana aykırı olarak başkasını uğrattığı kötü durum, kıygı, acımasızlık, eziyet, cefa. İşin vahim tarafı bu zulme maruz kalan Demokrat Partililerin danışıklı bir yargılama olan Yassıada Mahkemelerinde bile elle tutulur, gözle görülür hiçbir suçlarının bulunamamasıdır. Yassıada Mahkemelerinin Demokrat Partililere karşı verdiği son derece ağır kararların gerekçeleri muğlâk, soyut ve anlaşılmaz bir takım ifadelerdir. Ananayasa’yı iptal, tebdil veya tağyir gerekçesi ile 15 idam, müebbetler ve 20 yıla kadar ağır hapis cezaları..

Bu gün sayıları az da olsa, zamanında 27 Mayıs’ı alkışlamış bir takım insanlar Yassıada’da yapılan zulmü ister istemez eleştirirlerken, ” Ama Demokrat Partililer de az

Yazar

BENZER İÇERİKLER

Philippe Beneton – Toplumsal Sınıflar

Editor

Steve Jobs

Editor

Erol Manisalı – Denktaş’ın Öbür Yüzü

Editor

Yorum bırak

* Bu formu kullanarak yorumlarınızın bu web sitesi tarafından saklanmasını ve yayınlanmasını kabul etmiş olursunuz.

İnternet sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz ve internet sitemize yapacağınız ziyaretleri kişiselleştirebilmek için çerezlerden faydalanıyoruz. İstediğiniz zaman çerez ayarlarınızı değiştirebilirsiniz. Kabul et Daha fazla oku

Gizlilik ve Çerez Politikası