Tarih felsefesinin ve sosyolojinin kurucusu kabul edilen İbn Haldun 27 Mayıs 1332’de Tunus’ta doğdu. Asıl adı Abdurrahman’dır, Babasının adı Muhammed’dir. Dedesi Haldun’un adıyla İbn Haldun (Haldun oğlu) diye tanınmıştır. Ailesi Güney Arabistan’ın Hadramut yöresinden, önce İspanya’ya, oradan da Kuzey Afrika’ya göçmüş, sonra Tunus’a yerleşmiştir.
Tanınmış âlimlerden fıkıh, hadis, tefsir, akaid, mantık, felsefe, matematik, tabiat bilimleri, dil bilimleri ve edebiyat dersleri aldı. Köklü bir eğitim gördü. 1348’de çıkan bir veba salgınında anne ve babasıyla hocalarının çoğunu kaybetti. Yirmi yaşındayken, Tunus’un yönetimini elinde bulunduran Beni Hafs hanedanından Sultan Ebu lshak’ın kâtipliğine getirildi. Sonra Biskra, Fas, Gırnata, Bicaye, Tilemsen’da ay tür işlerde çalıştı.
Bir ara Fas Emin Ebu İnan onu bilim meclisine kabul etti. Bu görevdeyken siyasî bir sebepten hapse atıldı. İki yıl sonra yönetime getirilen Ebu Salim onu önce sır kâtibi, ardından da “mezalim dairesi” başkanı yaptı. 1362’de İspanya’ya geçerek eski bir dostu olan Gırnata Emiri Ebu Abdullah Muhammed’in hizmetine girdi. Bir yıl sonra emir onu Castilla Kralı Zalim Pedro nezdinde elçi olarak görevlendirdi.
Bir süre sonra Gırnata emirinden izin alarak Kuzey Afrika’ya dönen İbni Haldun, Bicaye’de, çok istediği hâciblik (başvezirlik) makamına kavuştu. 1366’daki yönetim değişince vazifesinden ayrılarak kabileler arasında dolaşmaya başladı. Mukaddime için materyaller topladı. Bedevî (göçebelik) hayat tarzını inceledi. Yine zaman zaman siyasî sebeplerden güçlükler yaşadı ve 1374’te Endülüs’e dönmek zorunda kaldı. Fakat yi Endülüs’te de tutunamadı.
Tekrar Kuzey Afrika’ya (Tunus’a) döndü. Çaresizlik içindeyken, daha önce araları pek de iyi olmayan Tilemsen Sultanı Ebu Hammu’nun teklifini kabul ederek kabileler arasında onun propagandasını yapmak zorunda kaldı. Siyasî gitgellerden bıkan İbn Haldun, Ebu Hammu’nun iznini alarak İbn Selâme denilen bir kaleye yerleşti ve kendisini tamamen ilmî çalışmalara verdi. Ünlü eseri Mukaddime’yi 1374’te burada tamamladı.
Ardından, dört yıl içinde El-İber adlı yedi ciltlik tarih kitabının müsveddesini hazırladı. Bu son çalışmanın, eskiden incelediği kaynaklarını bir defa daha gözden geçirmek fikriyle 1378’de Tunus’a gitti. Buradaki çalışmaları sırasında dersler de verdi. Siyasî geçmişi Tunus’ta da kendisini rahat bırakmadı. yaradılışı bakımından faal devlet hayatından uzak kalamayan düşünür 1382’de Mısır’a gitmek zorunda kaldı. Kahire medresesine müderris yapıldı.
Burada verdiği ilk dersiyle, devlet adamlarının da içinde bulunduğu dinleyicilerini üzerinde büyük tesir uyandırdı. Sonra kadılık görevine getirildi. Kahire’de, başta Sultan Berkuk olmak üzere, ileri gelenlerin yakın ilgisini gördü. Fakat adalete düşkünlüğü, tarafsızlığı, siyasî etkilere koyma gücü yüzünden bazı kişilerin şikâyet ve iftiralarına uğradı. beş defa görevden alındı ve tekrar eski görevine iade edildi.
Sultanın huzurunda yapılan duruşmasında beraat etmişse de, gururu incinen İbn Haldun kadılığı bırakarak, bir süre Kahire’de Cami-i Ezher’dekı müderrisliği ile yetindi. İbn Haldun bu ara Hicaz, Kudüs ve Suriye’ye gitti. Bu son gezisi sırasında, Suriye’yi ele geçiren Timur’la görüştü. lbni Haldun’dan çok etkilenen Timur onu yanında alıkoymak istediyse de, İbni Haldun bu isteği reddederek çok sevdiği ve hayatının en huzurlu günlerini geçirdiği Kahire’ye döndü.
1406’da Kahire’de hayata gözlerini yumdu. Eserleri Kaynaklara göre İbn Haldûn’un manzume, risale, İbn Rüşd (öl.1198) ve Fahreddin Razî’nin (öl.1210) eserlerine yazdığı özetlerin yanında matematik ve mantığa dair eserleri bulunmaktadır. Dokuz kitap ve çeşitli risalelerden oluşan eserlerinden başlıcaları şunlardır: Kitâbu’l-İber: Bir tarih kitabı niteliğinde olan ve İbn Haldûn’un ismini ölümsüzleştiren bu eser, 7 ciltten ibarettir ve 3 bölüme ayrılmıştır:
Birinci bölüm: Önsöz ve girişten oluşan bu bölüm zamanla Mukaddime adını almıştır ve aynı zamanda eserin 1. cildidir. İkinci bölüm: Eserin 2. 3. 4. ve 5. ciltlerini içeren bu bölümde Arap tarihi yanında Suriye, Fars, Yahudi, Eski Mısırlı, Yemen, Roma, Türk, Franklılar gibi milletlerin tarihi anlatılmaktadır.
Ayrıca Emevî ve Abbasî gibi Müslüman hanedanlıkların tarihine de yer verilmektedir. Üçüncü bölüm: 6. ve 7. ciltlerden oluşan bu bölümde ise Berberilerin ve Kuzey Afrika’daki Müslüman hanedanların tarihi anlatılmaktadır.